Güneydoğuda başlayan isyanın Türkiye geneline yayılması ve 33 kişinin hayatını kaybetmesi baskı rejiminin daha da artmasını isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüştür.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecince Selahattin Demirtaş'ın söylemleri hepimizin yüreğine su serpmiş ''işte bu be otuz yıldır bunu duymak istiyoruz'' dercesine yazılar yazdık,övgüler dizdik.

Neydi?

Türk- Kürt kardeşliği savunuldu,tek bayrakla sorunumuz yok,bütünlük içinde beraber yaşamalıyız,bağımsız Kürdistan istemiyoruz, demokratik cumhuriyet içinde ezilen horlanan ötekileştirilen Kürt- Türk etnik kökeni ne olursa olsun herkesin temel hak ve hürriyetini savunmak HDP' nin asli görevidir anlamında bir söylemin içine girmişlerdi.

Oysa bu söylem son olaylarla birlikte belli kesimlerde yerle bir oldu.

Özellikle 33 kişinin ölmesiyle Kürt sorunu bir dönemecin içine girdi, tekrar sözler değil silahlar konuşacak inancı yayılmaya başladı.

Bu olaylarla ilgili Selahattin Demirtaş'ın ''Haydi sokağa'' demesi disiplinsiz ucu bucağı belli olmayan eylemlerin ortaya çıkmasına neden oldu.

Oysa haydi sokağa söylemi, söylenmesi gereken demokratik bir tepki olarak algılanması gerekirken, çok farklı bir yöne gitti.

Bu duruma karşı devleti elinde bulunduran hükümet yetkilileri bunu fırsat bilerek yeni bir yasal baskı paketini TBMM' ye sunuverdi.

Bu olaylar kimin işine yaradı?

HDP tarafıysa ''Bu bir provokasyondur,Bingöl de polislere saldırı provokasyondur,bu eylemi ve eylemleri bizim kitlemiz yapmadı'' diye açıklama yaptı.

Provokasyonu yapanın devletin derin tarafıdır mealinde söylemler duyduk.

Aynı durum gezide de ortay çıkmıştı.

Yani kitlelerin haklı eylemlerini haksız çıkarmak için devleti elinde bulunduran güçlerin derin güçleri yakıp yıkma işini üstleniyor söylemini çok sık duyduk.

Bu durum benim aklım erdi ereli vardır.

1970'li yıllarda Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ses getiren sivil eylemlerin öncü güçleri olarak ortaya çıktığında, yakılmaklar,yıkılmalar olmuştur.

Bu eylemlerin provokasyon olduğu ve derin güçlerin olayları gençlerin üstüne yıktılar fikri çok anlatılmıştır.

Amaç bu hareketi yapanları küçük düşürmek ,itibarsızlaştırmak ve onları anarşist, terörist sınıfına sokmaktı.

Hakikaten bunu başardılar ve o gencecik insanlara anarşist terörist denilerek Kızıldere de katledildi yakalananlar da asıldı.

Bu gün de gezide otobüs yakanlar, polis araçlarına molotof atanlar,dükkan yakanlar,güneydoğu da yakıp yıkanlar kitlesel eylemleri itibarsızlaştırıp bundan sonrada tedbir alıyorum diyerek baskı düzenini daha da baskıcı hale getirmek için yasal düzenlemeler yapma hakkını elde etmek için bu durumun yaratmış olabilirler mi?

Bu durumda bu ülkenin en büyük eylemcisinin ve örgütünün ''provokasyon'' yapan güçler olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

Yani bu ülkede eylem yapanlar yüz binlerce kişiyi sokağa dökerken en büyük güç olan provokasyon örgütünü dikkate almalıdır.

Eylem yaparken bir kere değil bin kere düşünerek yapmalıdır.

Eylemi yapan kitleler belli bir örgüt disiplini içinde ve hareketin alanı sınırı belli edilerek sokağa çıkmalıdır.

Bu yapılmadığı takdirde yapılan her hareket sistemi elinde bulunduran ve her yıl milyarlarca doları kendi aralarında paylaşan soygun düzeninin sahipleri tarafından haklı hareketleri ve eylemleri itibarsızlaştırmak için provokasyon örgütünü devreye sokacaktır.

Şimdi Selahattin Demirtaş akşama kadar anlatsa,provokasyon biz yapmadık dese de, bu kadar ölümün ve yakılan yıkılan binaların faturası ona ve HDP ye çıkmıştır.

Halk buna inanmıştır,inandırılmıştır ve hiç kimse bunu provokatör örgüt yaptı diye anlatamaz anlatamıyorlar da.

Sistemin sahipleri provokasyon örgütüyle bu işi tezgahlamak için her an hazır ve nazır beklemektedir.

Eylem yapan kitleler bundan sonra çok daha disiplinli bir şekilde alanlara çıkmalı,kitleler birbirine hakim olmalı, sokağa çıkarken eylemin şekli şimali çizilmelidir.

Kuralsız, disiplinsiz bir şekilde eylem koyacaklar şimdiden bilmelidirki, provokasyon örgütü soygun düzeninden nemalanan çanak yalayıcılar olarak her an pis işleri organize etmek için göreve hazırdır.

Bundan sonra sokağa çıkacaklara duyurulur.

Lütfen kitlelerinize hakim olun, derin güçleri içinize sokmayın,eylem gideceklerin neler yapacaklarını demokratik hukuk devleti içinde kalınmalı fikrini herkesin anlaması çalışmalarını yapınız.

Silahtan şiddetten uzak durun.

Çünkü bu günün en büyük örgütü provokasyon örgütüdür ve sistemin soyguncularına hizmet etmek için her an yakmaya yıkmaya hatta öldürmeye hazırdır.

Bunu anlamak için 1965 yılından 2000 yılına kadar bu ülkede neler yapıldı lütfen hatırlayın hatırlamayanlar ise lütfen bir kere daha okusun ve bir kere daha derin derin düşünsün.
provokasyon nedir ?

PROVOKASYON : fransızca provocation (kışkırtma, tahrik). "herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmış girişim."kelimenin karşılığı dilimizde zaten vardır: kışkırtma. örnek: ziyaretin kışkırtma olduğunu ileri sürdüler.

provokatör : kışkırtıcı.
provoke etmek : kışkırtmak.