Kadıköy'ün DSP belediye başkan adayı Mehmet Günyeli toplumun logoya oy verdiğini belirterek "Hangi Atatürkçü, CHP'nin Abdullah Gül'ün kapısını çalmasını kabul edebilir? CHP yerel seçimlerden sonra ikiye hatta üçe bölünebilir" dedi.

Yerel seçimlerde Kadıköy'de %35+1 oy almayı hedeflediklerini söyleyen Günyeli başkan olduktan sonra yapacaklarını şöyle anlattı:

Gürültü olmayan bir Kadıköy

Birincisi Kadıköy’e huzur ve mutluluk getireceğiz. Daha güzel bir yaşam getireceğiz. Gerçekten çağdaş kentin temel ilkelerini, temel görevlerini, temel gereksinimlerini onlara sunacağız. Yani Kadıköylü bundan sonra gürültü olmayan bir kentte yaşayacak. Sokaklarında moloz tankerlerinin, iş makinalarının dolaşıp da terör estirdiği bir Bağdat Caddesi kesimi var ki, her Allah’ın günü bir kaza oluyor, her Allah’ın günü bir sıkıntı oluyor. Biz bunları engelleyeceğimiz bir takım yasal düzenlemeler getirerek, bu Bağdat Caddesi’ndeki kentsel dönüşümden mağdur olan insanları böyle ortada bırakmamak, çözümsüz bırakmamak istiyoruz. Aslında şu anda da tabi kentsel dönüşüm deyince hemen insanın aklına Fikirtepe geliyor. Fikirtepe’de çok ciddi bir şekilde kentsel dönüşüm mağdurluğu yaşanıyor. Orada hukuki olarak vatandaşlarımıza destek vermeyi planlıyoruz. Yani, orada bu müteahhit firmaların işleri yarım yapması, bırakması, kiraları ödememesinden dolayı Fikirtepe’de çok büyük bir mağduriyet yaşanmakta. Bunlara biz hukuki olarak çözümleri şu anda hazırladık. Bunları 1 Nisan sabahından itibaren en kısa zamanda Fikitepeli vatandaşlarımıza ve kentsel dönüşümden mağdur olan tüm Kadıköylü vatandaşlarımıza sunacağız, onlar sahipsiz değildir. Onların arkasında Demokratik Sol Parti’nin başkanı, meclis üyeleri ve örgütü onlara her konuda yardımcı olacaktır.

Meyhaneleri 2. kata taşıyacağız


Onun ötesinde, onlara huzur ve mutluluk getireceğiz. Tabi, her semtin kendi içinde bünyesi var, sorunu var. Yani kalkalım şimdi düşünelim Caferağa’yı, Rasimpaşa’yı, Moda, Kadıköy Çarşısı ve Yeldeğirmeni muhitlerini. Buralar, şu anda meyhaneler tarafından işgal edilmiş, barlar tarafından işgal edilmiş, orada ikamet eden insanlarımız huzursuz. Akşam evlerine rahatlıkla yürüyemiyorlar, giremiyorlar, kapılarının önünde bir adam elinde bira şişesi ile sarhoş yatıyor falan. Böyle sahneleri biz tespit ettik, bunları fotoğrafladık da. Bunlar büyük mağduriyet, bir belediye bunlara nasıl izin verebilir? Yani bugün ruhsatsız çalışan bir çok iş yeri olduğunu tespit ettik. Bunlar hep büyük sıkıntılar yani, belediyecilik, halkçı belediyecilik anlayışında böyle şeylere yer yok. Halkçı belediye önce halkın yanında durmalı. Yani biz bunlara bu mağduriyetleri gidereceğiz. Özellikle bakın Tarihi Kadıköy Çarşısı’nı baştan aşağı meyhanelere dönüştürdüler. O tarihi çarşının esnaf kültürünü yok etti bu belediye anlayışı. Biz bunları geriye kazandıracağız. Çeşitli projeler ürettik arkadaşlarımızla, çok başarılı bir ekibimiz var, meclis üyesi arkadaşlarımızla her gün yeni fikirler ve projeler üzerinde çalışıyoruz. Mesela Tarihi Kadıköy Çarşısı’ndaki belki de bu yeme içme kültürüne bağlı olan yerleri üst katlara çıkarmayı düşünüyoruz. Alt katları tekrar esnafa ve o çarşı kültürüne dönüştürmek gibi bir planımız var. Bunu da başkan olduktan sonra, yönetime geldikten sonra, Kadıköy Belediyesi tekrar o eski hem esnafı da kucaklaşacak vatandaşlarımız. Eğlence yani yeme içme kültürü olan insanlarımız da üst kattaki o yerlerde ikamet edebilirler, orada içkilerini içerler. Yani biz kimsenin özgürlüklerini kısıtlamayacağız, özgürlükleri kısıtlamak diye bir şey yok. Ama bir başka vatandaşımızın özgürlüğünün başladığı yerde de öbürünün özgürlüğü bitmeli. Biz burada bir denge unsuruyuz, öyle bir denge yapacağız ki, hem yeme içme kültürü için buraya gelen insanlar buradan mutlu ayrılsın ama buralarda da ikamet eden insanlarımız da o gürültü kirliliğinden uzak dursun. O meyhane, bar rahatsızlıklarından onları da bir yerde korumak lazım. Yani her iki tarafa da ortak çözüm bulacağız, bir denge sağlayacağız ve Kadıköy gerçekten pırıl pırıl bir ilçe olacak.

Üç kuşak Kadıköylüyüm

Kadıköy tabi benim için çok daha başka değerleri olan bir yer. Ben üç kuşak Kadıköylüyüm. Büyük dedemden başlayan bir Kadıköylülük var. Babam, Kadıköy’de doğmuş, annem Kadıköy’de doğmuş, büyümüş. Yani böylece o kültürel değerlere, doğduğum ilk günden beri ailemden gelen o gelenekle hep sahip çıkmışımdır. Kadıköy’ün kendine has bir yapısı vardır. Kadıköylüler, “ben İstanbulluyum” demezler, “Kadıköylüyüm” derler. Karşı tarafa geçerken de “biz İstanbul’a gidiyoruz” derler, yani hiçbir zaman İstanbul olarak görmezler. Bunun aslında, sonradan olma Kadıköylüler pek farkında değiller galiba, onlar hala “biz burada ikamet ediyoruz”, “Kadıköylüyüz” falan diyorlar ama ikamet etmekle o şehrin ruhuna ulaşamazsınız, o kentin taşını, kuşunu, çiçeğini, böceğini, ağacını tanıyamazsınız. Yani güneş nerede doğar, nerede biter, lodos olduğu zaman neresi dalgalı, bunları ancak Kadıköy’ün ruhuna sahip olan kişi bilir.

Kadıköy'ü Yunanistan'dan gelenler kurmadı

Kadıköy’ün kültürü çok zengin, buna sahip olduğunuz zaman gerçek Kadıköy’lü hissedeceksiniz kendinizi. Beş bin yıllık bir uygarlık merkezi Kadıköy. Kadıköy aslında, öyle Yunanistan’dan geldiler kurdular falan filan değil yani. Kadıköy’de Fikirtepe ve Pendik yerleşimleri arkeolojik olarak beş bin yıl önceye gidiyor ve beş bin yıl öncenin uygarlık merkezi Kadıköy. Antik çağın en önemli kenti Khalkedon. Yani siz bu değerleri yaşadığınız zaman ya da bu ilçenin semtlerinde dolaşıp bu tarihi, kültürel değerleri biz sizin önünüze sunacağız. Bir Suadiye’ye gittiğiniz zaman, Suadiye’nin geçmişinde ne var, Bostancı’nın geçmişinde ne var, onlarla kendinize bir bağ kuracaksınız. O bağı kurduğunuz zaman, işte o zaman Kadıköy’ün ruhuyla siz gerçek Kadıköylü olabilirsiniz. Yoksa o değerleri atlayıp da günlük telaş içinde onları pas geçerseniz o zaman biraz boşlukta kalırız, bizim bu kültürü yaşamamız lazım. Bu aynı şunun için geçerli; bugün bazı arkadaşlarımız gidip Ege’nin çok güzel ilçelerine yerleşiyorlar ama mesela ne bileyim, Urla’ya giden bir arkadaşım Urla’nın tarihini, Urla’nın geçmişini eğer merak edip okuyorsa, bir kitap açıp da ne yapılmış burada daha önce diyorsa önemlidir; mesela Yorgo Seferis diye bir Yunanlı şair var, Nobel ödülü almış çok ünlü bir şair, Urla’da doğmuş. Mesela bunlar çok önemli şeyler. Bunlara hakim olduğunuz zaman oranın ruhuyla örtüşmüş oluyorsunuz. Biz bu değerleri ortaya koymalıyız, yani Kadıköy sadece yeme içme kültürü, Bağdat Caddesi’nde beton yığınları olan bir kent değil. Burada, geçmiş tarihime baktığımız zaman edebiyatta, güzel sanatlarda, felsefede o kadar değerli ünlüler var ki, hepsi Kadıköy’de doğmuş büyümüş ya da buradan geçmişler.

Kadıköy'ün müzeleri olacak

Biz Kadıköy’ü özel bir konuma taşıyacağız. Kadıköy’ün değerlerini, yok olmuş olan değerlerini tekrar kamu oyunda paylaşmak istiyoruz. Bunları gerek müze konsepti ile yapacağız; mesela şimdi müze konusuna gelince de, inanılır gibi değil ama Kadıköy gibi bu kadar tarihi zenginliği olan bir ilçemizde müzemiz yok mesela. Kadıköy’ün müzesi yok, biliyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi, Kadıköy ölçekli bir Avrupa kentinde en az beş müze var. Bizim müze projelerimiz hazırlandı, çok değerli projeler ürettik. Öncelikle Çağdaş Sanat Müzesi ile başlıyoruz, Türkiye’nin en büyük çağdaş sanat müzesini Kadıköy’de kuracağız. Adı da “Kadıköy Modern” olacak. İkincisi, bu kadar büyük bir arkeolojik geçmişi olan bir kente bir arkeoloji müzesi yapacağız. Kadıköy’ün arkeoloji müzesi olacak. Kadıköy’deki arkeolojik zenginlikler, gidip de İstanbul’daki Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeyecek. Onların hepsini buraya alacağız. Onun dışında, Kent Belleği Müzesi kuracağız. Yani Kadıköy’ün geçmişi ile ilgili belge, dokuman, bir kent arşivi kuracağız. Bu konuda ben koleksiyoner olarak yıllarca Kadıköy’le ilgili belgeler topladım, çok geniş bir Kadıköy arşivim var kendi koleksiyonumda. İlk başta onları bağışlayarak bu müzenin yapısını kuracağız.

Yol su vaad edilmez zaten belediyenin işidir

Kadıköy’e karşı olan gönül bağım sadece bunlardan geçmiyor. Aslında Kadıköy’le ilgili şu anda iki tane kitap hazırlığı yapmıştım. Bir tanesi Kadıköy’ün posta tarihi ile ilgili bir kitabım şu anda hazırlanıyor. Bir tanesi de Kadıköy’ün fotoğrafhaneleri ile ilgili bir kitabım, şu anda hazırlanıyor. Bir taraftan da özellikle Moda’da doğup büyüdüğüm için, Moda’nın da tarihi ile ilgili Osmanlı arşivlerinden bir çok belgeler tespit ettim. Moda tarihi üzerine de bir şey yapabiliriz. Aslında bunları genç kuşaklara anlatmak lazım, gençler Kadıköy’de çok aktifler, Kadıköy’ün bu zenginlikleri ile onları birleştirmemiz lazım. Bize düşen görev de, aslında belediyecilik anlayışında bir çağdaş bir kentin bütün gereksinimleri. Yolu, suyu, trafiği, ulaşımı, bunları yapmak zaten bir görev. Bunlar zaten belediyenin yapması gereken şeyler, ben bunları size proje diye anlatmak istemem, utanırım kendi kendime. Bunlar zaten proje olmamalı, bunlar zaten temel gereksinim. Çağdaş kentin kaldırımı güzel olmalı. Çağdaş bir kentte insanlar gürültüyle patırtıyla yaşamamalı. Akşam evlerine giderken mutlu, huzurlu gitmeliler. Bunu zaten yapmak, bunları proje diye sunmak; yani ben kendime yakıştıramam. Bunları zaten yapacağız. Bizim yapacağımız olay, Kadıköy’ü dünya standartlarına çıkaracak vizyonları yakalamak.

Felsefe Kent: Khalkedon

Ne yapmalıyız mesela, Kadıköy’de antik çağdan gelen bir felsefe kültürü var, dünyanın en büyük felsefecileri Kadıköy’de yaşamışlar. Biz niye burayı bir Felsefe Kenti konsepti ile dünyaya açarak her sene burada dünyadaki çok ünlü filozofları, felsefecileri, düşünürleri Kadıköy’e davet ederek uluslararası standartta felsefe toplantıları yapmayalım? “Felsefe Kent: Khalkedon” ismiyle. Bunu evrensel bir boyuta taşımalıyız. Belediye başkanının böyle vizyonları olmalı, yoksa işte kaldırımları yaptık. Tamam, biz bunları zaten yapmak zorundayız, bunları yapmış olmak bize ne bir gurur getirir ne de bir övünç getirir. Bunlarla biz bu kenti değerli yapamayız, ama biz bu kente beş tane müze yaparsak, ya da çok güzel projeler uygularsak çalışmalarımız anlam kazanır.

Sanat ve eğlence adaları


Mesela iki tane çok önemli projemiz var; ada projesi yapıyoruz iki tane. Bir tanesi eğlence adası, bir diğeri sanat adası. Eğlence adasında, anneler, babalar, çocuklarıyla -sadece çocuklara yönelik olacak eğlence adası- beraber eğlenecekler ama bir taraftan da eğitimsel destek alacaklar. Yani, çocuklarıyla ilgili farklı sorunları, farklı eğitimsel ihtiyaçlarını da karşılayacaklar. Bir yerde eğlenirken, bir taraftan da o çocukları orada eğiteceğiz. Bu şekilde projeler hazırlıyoruz, mesela bu önemli bir proje çünkü Kadıköy’ün 21 km kıyı şeridi var ve bu kıyı şeridini kullanmıyoruz. Biz burada, karaya bağlı adacıklar oluşturarak bir tarafta eğlence adası, bir tarafta da sanat adası kurmak istiyoruz. Çünkü Kadıköy’de, şu anda Yeldeğirmeni civarında ve Moda civarında yaklaşık 500 civarı sanatçı arkadaşımız var. Bunların büyük kısmı kendi atölyelerinde çalışıyor, bir kısmının atölye imkanı yok bazısının ekonomik nedenlerden. İşte orada biz devreye gireceğiz. Kadıköy Belediyesi olarak, ekonomik nedenlerle atölyesi olmayan sanatçılara, bu sanat adasında kuracağımız 250 tane, çok güzel tasarlanmış, 8 metrekarelik sanat atölyelerini vereceğiz. Sanatçı arkadaşlarımız orayı birer yıl dönüşümlü olarak, -bir yıl biri kullanacak sonra bir yıl diğeri kullanacak- dönüşümlü olarak orayı yaşatacağız. Bunlar çok önemli iki proje Kadıköy için; biri sanat adası biri eğlence adası. Hem bir tarafta çocuklarımız anneleriyle babalarıyla kaliteli vakit geçirecek, hem diğer tarafta sanatçı arkadaşlarımız çalışacak.

Kadıköy beş bin yıl önce marka olmuş

Müzelerle o kültür kimliğini tekrar kazanmalıyız. “Kadıköy bir marka” diyorlar, Kadıköy zaten bir marka, beş bin yıl önce marka olmuş. Yeni marka falan değil ki, burası bir uygarlığın merkezi, neyin markası? Siz kimsiniz de Kadıköy’ü marka yapıyorsunuz yani? Kadıköy’ü siz yapacaksanız, vizyon getirin. Dünya standartlarına taşıyın, çıkartın. Kadıköy çünkü böyle bir yer, böyle bir yer olmaya layık. Biz Kadıköy’e bu değeri vermek zorundayız. Yoksa, yola çıkmamızın temel nedeni, benimki biraz da vefa borcundan kaynaklanıyor; Moda’da doğduk büyüdük, geçmişimiz geleceğimiz her şeyimiz burada. Yani şimdi muhtar arkadaşları ziyaretlere gidiyoruz, ne bileyim, otuz sene önceki futbol maçını konuşuyorlar benimle. Ya da bir yere gidiyoruz, işte orada eskiden şu vardı bu vardı, şurada şöyle şeyler yapılırdı falan diye kültür konuşuyoruz. Çünkü her gittiğimiz muhtarla bir ortak dil kullanıyoruz, ama niye kullanıyoruz? Bu yaşanmışlıktan geliyor.

Öyle Kadıköylü olunur mu?

Ben çocukken, Koşuyolu’nda sokakta oynarken Migros’un kamyonu o sokağa girerdi ve biz o Migros’un kamyonunun klakson sesini dinler, gofret almaya koşardık sekiz dokuz yaşındayken. Dün Koşuyolu muhtarı ile bunları konuştuk. Hasanpaşa muhtarıyla futbol takımını konuştuk. Bu yaşanmışlık bu, Kadıköylülük böyle bir şey çünkü, yani yoksa tamam ben de Kadıköy’de oturuyorum, ikametim var, sabah ofisime gidiyorum akşam geliyorum, eee, e n’olmuş? Kadıköylüyüz. Öyle Kadıköylü olunur mu? Kadıköylü olduğun zaman sen, güneş nerede doğar nerede batar, lodos olduğu zaman nerede dalgalıdır bilirsin. Mesela “lodosçular” diye bir kültür var, bilir mi Kadıköy’ün diğer aday arkadaşları bunu? Lodos olduğu zaman dalgalar deniz kenarına denizden böyle eski antik şeyleri taşırlardı ve o lodosçular da kaldırımın kenarına set kurarlardı, denizden çıkan şeyleri koyarlar, sergilerler, orada satarlardı. Böyle bir kültür vardı Lodosçuluk diye. Mesela bu bir tarih, bunu yaşatmak lazım, Kadıköylülük böyle bir şey.

CHP seçimden sonra bölünebilir

Ben hedeflerimizi şöyle anlatayım size; biz yola çıkarken sadece yerel seçimleri düşünerek yola çıkmadık. Biz DSP’yi küllerinden doğan bir parti yaratabilmek için yola çıktık ve biz bu yola çıkarken de daha önce politikaya hiç girmemiş, politik geçmişi olmayan ama kendi mesleklerinde çok başarılı olmuş, çeşitli meslek gruplarından doktor, mühendis, edebiyatçı, şair, ressam, iş adamı, çeşitli mesleklerde başarılı olmuş ama bu ülkeye sevdası olan insanlarla Demokratik Sol Parti’yi tekrardan dizayn ederek, tekrardan organize ederek, Türkiye’de lider partisi konumuna taşımak istiyoruz, hedefimiz bu. Bizim hedefimiz 2023 seçimlerini kazanmak. Şu anda belki size bu biraz hayali bir proje gibi görünüyor ama bu genel seçimlerde çok değişik şeyler olacak. Yani yerel seçimlerden sonra Cumhuriyet Halk Partisi ikiye hatta üçe bölünebilir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi olma özelliğini yitirdi son yıllarda. Halkımızın umudu olmaktan çıktı. Türk insanı Atatürk ilkelerini savunan, Cumhuriyet değerlerini savunan, demokrasi kültürü ve bilincini savunan bir parti arayışında.

DSP ve CHP oylarını birbirine emanet verdi

Bu konunun altını doldurmak şuradan geçer; CHP’nin şu anda temel ilkelerini kaybetmesi, Cumhuriyet ilkelerinden, Atatürk ilkelerinden uzaklaşması sonucunda, CHP’ye oy veren seçmen şu anda çaresiz kalmış, tükenmiş, umudunu kaybetmiş konumda. Umudunu kaybeden bir CHP’linin oy vereceği bir parti yoktu bugüne kadar. Biz aynı kültürden gelen bir partiyiz. Yani Türkiye’de aynı kültürden olan iki parti var, biri Cumhuriyet Halk Partisi, biri Demokratik Sol Parti’dir. Bu iki parti, yıllar boyunca birbirlerine emanet oy vermişler. Bakın, dönem dönem Demokratik Sol Parti birinci parti olmuş, iktidar olmuş, Cumhuriyet Halk Parti barajı geçememiş. Dönem dönem tersini yaşamışız. Cumhuriyet Halk Parti barajı geçmiş, bizim parti yine aşağıda kalmış. Ama hep aynı seçmen, bir oraya gidiyor, bir buraya gidiyor, bir oraya gidiyor, bir buraya gidiyor. Böyle bir gerçek var, bu bir realite.

Bülent Ecevit bölmedi bütünleştirdi

Ben Bülent Ecevit’in sol oyları bölmüş olduğu düşüncesine kesinlikle katılmıyorum. Rahmetli Bülent Ecevit, sol oyları hiçbir zaman bölmedi. Benim görüşüm, Bülent Ecevit’in belli ilkeleri vardı. Bu ilkeler neydi; halkçı olmak, sosyal demokrasiyi savunmak, cumhuriyet değerlerini savunmak, Atatürk değerlerini savunmak. Biz bu değerleri savunan herkesle işbirliği de yapabiliriz, her seçmeni de kucağımızı açıp partimize davet edebiliriz. Bülent Ecevit’in sol oyları bölmesi lafını kati şekilde reddediyorum, katılmıyorum böyle bir şeye. Böyle bir şey olmamıştır, tam tersi belki de sol oyları toplayan bir konumdaydı Bülent Ecevit, o yüzden zaten o seçimde de büyük başarıyla çıktı. Yani, Bülent Ecevit solu kucaklayan, halkı kucaklayan bir liderdi ve Bülent Ecevit’in mirası bugün yaşıyor, onun yola çıktığı heyecanı biz bugün sokakta hissetmeye başladık.

İnsanlar logoya oy veriyorlar

Demokratik Sol Parti’nin kuruluş yıllarındaki heyecanı biz bugün Kadıköy’deki seçmende yaşıyoruz. Seçmen sokakta çeviriyor bizi, sarılıyor, “aman neredesiniz, iyi ki geldiniz” diyor. Öyle bir konumdayız, böyle bir enerjisi var şu anda toplumun. Çünkü toplum umutsuz, toplum CHP’ye oy vermekten artık bıktı, yoruldu. İnsanlar logoya oy veriyor diyebilirim, doğrudur bu. Bir imaja oy veriyor, yani partinin altında burada aday kim, yönetimde kimler var, genel başkan yardımcısı kim, neler olmuştur bunlara bakmıyor.

Abdullah Gül'ün kapısını çalmayı hangi Atatürkçü kabul eder?

Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir parti, cumhurbaşkanı arayışında Abdullah Gül’ün kapısını çaldı. Bunu hangi Atatürkçü, nasıl kabul edebilir? Abdullah Gül değerli bir insan olabilir, yanlış anlamayın ama Abdullah Gül'ün misyon olarak Cumhuriyet Halk Partisi ile örtüşen bir kimliği yok. Bazı şeylerde de bir kimlik arayalım. Bir insanın da bir duruşu var yani, ben sosyal demokratsam bu çizgide dururum. Eğer ki başka bir muhafazakar kesimdeysem o çizgide dururum ama oradan al, buradan al, sağcılar, solcular, muhafazakarlar, hepsi, böyle bir ikili politika değildir bu. İlkeli olursunuz, seçim kaybedersiniz ama ilkenizi kaybetmemeniz lazım, saygınlığınızı kaybetmemeniz lazım. Biz bir duruş gösteriyoruz bu seçimde Demokratik Sol Parti olarak. Özellikle Kadıköy ilçesinde tüm arkadaşlarımın belli bir duruşu var. Biz buradayız, biz doğruları söylüyoruz. Bunu Kadıköylülere anlatabilirsek onlar bizi başkan seçecekler, bizi kucaklayacaklar. Anlatmamız gerekiyor doğruları ama belli ön yargılar var bunları kırmak lazım.

Kadıköy'de %35+1 almayı hedefliyoruz

Mesela iki tane sıkıntı var burada, bir tanesi aman Demokratik Sol Parti oyları bölüyor deniyor. Kadıköy’ün seçim matematiği çok net. Burada AKP’nin aldığı oy %15. Bu 15, 14 olur, 16 olur ama %20’nin üstüne çıkmaz. Bakın çok net bir matematik size anlatayım; gelelim İYİ Parti’ye. Burada aldığı oy %4,5. Bu oy artsın diyelim hadi, çok milliyetçi ve muhafazakar söylemle sahneye çıkan bir İYİ Parti temsilcisi var. Ben okudum şaşırdım, onun söyleminde muhafazakarlık, milliyetçilik falan filan koymuş, %4,5 oy almış daha evvel. Hadi aldı diyelim, 5 alsın, 6, 7, hatta %10 olsun. E ne yapar, %30 yapar hepsi global. Geriye 70 kalır. Biz o yetmişin %35+1’ini almayı hedefliyoruz. Biz, umut arayan, değişim arayan, daha evvel CHP’ye oy verip de “yahu bizim karşımıza bir adamı, adayı getirdiler dayattılar, ben oyumu vermiyorum kardeşim, niye dayatıyorsunuz?” diyenlerin karşısına aynı kültürden gelen pırıl pırıl, Kadıköy’e büyük kazanımlar getirecek bir başkan adayı ile çıkıyorum. "Biz o zaman oyumuzu oraya vereceğiz". Sağduyu bunu gerektirir, değişim isteyen insanlar bunu gerektirir. Biz bu logoya gideceğiz, ne olursa olsun CHP ne yaparsa yapsın diyen böyle bir zihniyet de var tabi, direnç gösterenler değişime karşı. Bu her partide de var, kulüp tutar gibi tutuluyor Türkiye’de politika. Ne partinin programı okunuyor, ne bir ne yazmış neymiş, buna bakmıyorlar bile. Böyle kulüp tutar gibi. Biz bu zihniyeti değiştirmeliyiz. Türkiye’de artık çok genç bir nüfus geliyor.

CHP ile aynı kültüre sahibiz

CHP hakkında çok da fazla konuşmak istemiyorum çünkü biz de aynı kültürden olan partiyiz, rakibi böyle çok da eleştirmek istemiyorum ama son yıllardaki politikaları, halk tarafından, vatandaşımız tarafından, yurttaşlarımız tarafından kabul görmüyor. Yani, ben bu seçime girmeden evvel Kadıköy’deki arkadaşlarım “ya oy atmaya gitmeyeceğiz” diyorlardı, “biz oy atmayacağız”, ya da "aman mecburen" falan. Böyle bir kirlilik vardı. Ben ilkeli bir siyasetten yanayım, şeffaflıktan yanayım. Benim karakterim böyle, samimi, dürüst, açık, net, yapabileceklerimi söylerim, yapamayacaklarımı söylemem. Ben, eğer ilkelerime uymuyorsa, bu seçimi kaybederim. Ben, bana oy versin diye ona buna yanaşmam. Bu benim karakterime de uymaz, prensiplerime de uymaz, ben öyle kırk yıllık politikacı falan da değilim. İdealist bir insanım, bu ülkeye çok sevdam var, öğrencilik yıllarından beri sol görüşten gelen biriyim, biz bu ülkeye emek vermek istiyoruz. İyi okullarda okuduk, iyi eğitimler yaptık, şanslıydık. Çok insana göre çok daha şanslıydım çünkü Türkiye’nin en iyi okullarında okudum, dünyada elli tane ülke gördüm. Sanatçı kimliğimle “Yeryüzünün Renkleri” diye bir proje yaptım, globalleşmeye ve küreselleşmeye karşı duran ülkelerdeki kendi öz kültürlerini koruyan insan manzaralarından oluşan büyük bir proje yaptım, on yıl sürdü bu proje, elli tane ülke dolaştım. Orada bu tek tip insan yaratılma politikaları, kültür politikalarına karşı direnen, yani ana cadde değil arka sokaklardaki insanları fotoğraflayarak bu projeyi yaptım.

İş hayatında rol modeldim

Ben idealist bir adamım, çok parlak, çok da başarılı bir iş hayatım oldu. İş hayatında da ben sosyal sorumluluk projelerinin içinde oldum. İstanbul Ticaret Odası’nın yönetiminde yıllarca bulundum, Odalar Birliği yönetiminde bulundum, Türkiye Reklam Değerlendirme Kurulu’nun başkanlığını yaptım, Türkiye Tanıtma Komitesi başkanlığı yaptım. Benim mesela ekonomiye kazandırdığım üç dört tane proje vardır. Mesela, tıbbi otların birer ekonomik eğer olduğunu ve bu otların kurutularak ihracatının başlatılması projesini ben 1990 yılında başlattım, İstanbul Ticaret Odası’nın yönetimindeyken. Onun dışında, baraj göllerinde sudak balığı tohumlaması yaptıran ve sudak balığı ihracatını Türkiye’de başlatan firma benim firmamdır. Ben aslında bunları yaparken iş hayatında bir rol modeliydim, benim gibi şu anda belki yüze yakın firma ot ihracatı yapıyor. Belki yüze yakın firma güneydoğudaki baraj göllerinde sudak balığı avlaması yapıyor. Bu, aile ekonomisine çok büyük desteği olan bir iştir. Küçücük bir tekne ile balık tutarsınız, o balığı getirirsiniz, buzhaneye koyarsınız ve o balık bir ekonomik değerdir. Kilosu 5 dolara satılır yurt dışında. Ben iş adamı olarak hep bu misyonları üstlenmişim, bunları yapmışım. O dönem hep bunlarla uğraştım, sonra kalktım koleksiyonlar kimliğim ile Türkiye Filateli Federasyon başkanlığı da yaptım. Bir federasyon başkanı olmak da geçmişte, şimdi belediyecilik derken bu tecrübe ve bu deneyimlerden geçmeniz lazım bir şeyi iyi yönetebilmek için yoksa işte ben şunu yaptım bunu yaptım, olmuyor öyle bir şey. Avukat bir arkadaşın belediye tecrübesi ne olabilir ki? Ya da bir sanatçı arkadaş, sanatçı olarak müthiş yetenekli olabilir ama yönetmek ayrı bir şey, dünyayı bilmek ayrı bir şey, ona göre konsept geliştirmek ayrı bir şey, vizyoner olmak ayrı bir şey. Yani bu bir bütün.

Uçağa binip gidip de İtalya’da yaşamam

Bütün bunları bir arada değerlendirdiğiniz zaman, ben belli bir yaşa geldim, bu birikimimi de Kadıköy’le paylaşmak için bir yerde de yola çıktım. Ama bir taraftan da siyasi kimliğimden dolayı Demokratik Sol Parti’nin tekrardan Türkiye’de umut olacağını, küllerinden doğacağını biliyorum. Bunu yapmak zorundayız, böyle bir sorumluluğum var. Bunu ben niye yapıyorum? Çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Herkes bana diyor ki; “niye elini taşın altına koyuyorsun? Ne işin var senin oralarda?” diyorlar. “Sen tamam, paran var pulun var, zenginsin, her şeyin var, nedir takıldığın niye gittin oralara?” diyorlar. Ben diyorum ki, “sen gelmiyorsun, o gelmiyor, o gelmiyor.. Eee?” Kim koyacak elini taşın altına? Bu ülke bizim ülkemiz, vazgeçemeyiz, sevdamız var. Uçağa binip gidip de İtalya’da yaşamam ben. Ben İstanbul dışında yaşamam, Alaçatı’ya, Bodrum’a da yerleşmem. İstanbul benim hayalim, burası başka bir şey, başka bir dünya. Kadıköy ayrı bir dünya.

Hristiyan inancı temelleri Kadıköy'de atıldı

Kadıköy dünyanın en güzel ilçelerinden biri. Yani biz burayı bir turizm merkezi yapmalıyız, mesela buradaki hristiyan inancının temelleri Kadıköy’de atılmış, bunun kimse farkında değil. Bu inançlar üzerine bir turizm, inanç turizmi geliştirilmemiş bugüne kadar. Ne Kültür Bakanlığı, ne de Kadıköy Belediyesi. Yani biz Kadıköy Belediyesi olarak, hristiyanlığın temellerinin atıldığı, 4. Konsilin yapıldığı, bugün Yeldeğirmeni ile Haydarpaşa arasındaki o bölgedeki o antik kiliseyi bugün ortaya çıkarmak zorundayız, arkeologlar bunu yapmalı. Biz orayı hristiyanlığın merkezi haline getireceğiz. Turizm merkezi, bunu ihmal etmek mümkün mü? İlk hristiyanlığın şehit azizesi, Kadıköylü bir genç kız. İnanmış ve ilk şehit olmuş, Romalılar öldürmüşler ve Khalkedon’da onun adına kilise yapılmış. O kilisede de 451 yılında 4. Konsil toplanmış. Bunlar çok önemli geçmiş, böyle bir kentte yaşıyoruz, bunu anlatmamız gerekir.

Rakiplerime saygılıyım

Ben böyle bir yola çıkarken, bir kere rakiplerime saygılı olmayı prensip edindim. Onlara karşı saygı ve sevgi ile yaklaşmayı... Adil ve eşit bir seçim olmasını talep ederim. Kadıköy’e en çok yakışan kimse, Kadıköy’e en büyük hizmeti verecek olan kimse, siyasi parti ve fikir gözetmeksizin, Kadıköy’e en donanımlı, en yakışan, en büyük hizmeti veren aday, başkan olsun. Yani, Kadıköy kazansın.

Kadıköy'de bir seçim çalışması günü

Şu anda günde 4 saat uyuyorum.
Bu aralar aileme ve sevdiklerime hiç vakit ayıramıyorum. Bu ay böyle geçecek, onlarla da konuştum, dedim ki bu ayı böyle geçiriyoruz.
Günde 1000 kişiyle tokalaşıyorum, belki geçiyordur.
Günde 100’e yakın kişiyle fotoğraf çekiliyorum, gittikçe artıyor.
Kütüphanem kitap konusunda çok geniştir ama şu sıralar hiç okuyamıyorum. Sadece sosyal medyayı takip ediyorum. Ara ara bakıyorum, arada kendi çekimlerimi izliyorum ama toplamda en az iki saat sosyal medyada geçiriyorum.
Gazeteleri aslında elime alıp okumayı severim ama internet üzerinden okuyorum. Bir Cumhuriyet Gazetesi okuruyum ama son zamanlarda bu seçim temposunda ancak benimle ilgili çıkan haberleri takip edebiliyorum.
Kadıköy içinde yaklaşık 100 km yol katediyorum.
Günde 25 – 30’a yakın yardım isteği geliyor, insanların çok sıkıntıları var, çok sorunları var, neye dokunsak sorun çıkıyor. Hepsine somut cevaplar bulmaya çalışıyoruz çünkü bu konuda biz birikimliyiz. Hem ekip olarak arkadaşlarım bu konuda çok donanımlı hem de biz belirli şeylerin hazırlığını yapıp yola çıktık ve herkesin sorununa bir çare üretecek projemiz var şu anda