CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çevreyle ilgili sivil toplum örgütü temsilcileriyle Trabzon’da bir araya geldi. 'Geleceği Birlikte İnşa Ediyoruz' isimli toplantıya, Rize’nin içme suyu ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Andon Vadisi'nde yapımı planlanan HES projelerini açtığı davalarla durduran ve bilirkişi ücretlerini de ineğini satarak ve banka kredisi kullanarak ödeyen 67 yaşındaki Kazım Delal de katıldı. Basına kapalı yapılan toplantı ardından açıklama yapan Kılıçdaroğlu, çevre konusunda duyarlı Karadeniz’deki bütün sivil toplum örgütleriyle bir araya geldiklerini anlatırken şöyle dedi:

"Doğa haklarının korunması, insanlarının yaşam haklarına saygı duyulması, karşılaşılan sorunlar, izlenen politikalar, yapılan eylemler karşılığında STÖ’lerin karşılaştığı zorluklar bu toplantıda dile getirildi ve 9 konu üzerinde görüş birliği sağlandı. Bu 9 konuyu sizlere sunmak istiyorum."
Kılıçdaroğlu, daha sonra çevreyle ilgili tespit edilen 9 konuyu şöyle sıraladı:

"Birincisi, Çevre Etki Değerlendirme raporu, bilimsel anlamda hazırlanmıyor ve dosyaya konmuyor. İlk temel sorunlardan biri bu. Maden arama, HES projeleri, doğayla ilgili herhangi bir proje uygulamaya konulduğunda ÇED raporu isteniyor. Ama bu rapor bazı özel bürolarda hazırlanıyor, kes - yapıştır yöntemiyle dosyalara konuyor. Dolayısıyla, ‘Bilimsel değil ve gerçekten de çevreyi korumaya yönelik rapor değil’ görüşü oy birliğiyle kabul edildi. Yine STÖ’lerin belirlediği ikinci konu; ‘biz doğanın haklarını korumak için STÖ’ler olarak alınan kararlara karşı dava açıyoruz, yargıya başvuruyoruz. Yargı yürütmeyi durdurma kararı veriyor ama ilgili firma da, kamu da yargı kararlarına uymuyor. Bir hukuk devletinde herkesin yargı kararlarına uyması lazım. Eğer birileri için yargı kararları geçerli, birileri için geçersizse o ülkede hukuk devletinden söz edilemez’ diye arkadaşlarımız ortak düşüncelerini dile getirdiler. Üçüncü konu; özellikle Karadeniz’de uluslar arası anlaşmalarla korunan bazı doğa parçaları var. Bütün dünya bunun üzerine titriyor ama bizim ülkemizde korunmuyor. Bu konuda arkadaşlarım çevre duyarlılıklarını dile getirdiler.Dördüncü konu; meralar, özel mülkiyete asla konu edilmemeli ve edilemez. Ama maalesef yasalarda bu kadar açık hüküm olmasına karşın, meralar özel mülkiyete konu ediliyor. Bunun için de STÖ’ler mücadele ediyor. Yargıdan kararlar aldırıyor. Ama yargı kararlarına uyulmuyor."

BİLİRKİŞİ ÜCRETLERİ HAZİNE’DEN ÖDENMELİ

Kılıçdaroğlu, 5'inci konuyu anlatırken STÖ’lerin ‘Bir araya geliyoruz, doğa haklarını korumak için mücadele ediyoruz, olanaklarımızı değerlendiriyoruz. Ama yargı uzun ve pahalı bir süreç. Doğa haklarının gerçekten korunması için, en azından bu alanla ilgili olarak açılan davaların yargı harçlarından muaf tutulması, bilirkişi raporu düzenlenecekse bu ücretlerin Hazine tarafından karşılanması. Bizim verdiğimiz mücadele bireysel değil, halkın çıkarı için bunu yapıyoruz. Eğer halkın çıkarını savunuyorsak, halkın ödediği vergilerle bilirkişi ücretlerinin ödenmesi uygun olur’ düşüncesinde olduğunu anlattı. CHP lideri şöyle devam etti:

"Altıncı konu, Yeşil Yol projesi var. Bu projeyle ilgili STÖ’lerin ciddi kaygıları bulunuyor. Yolun özellikle madencilerin daha rahat arama yapmaları, taş ocaklarının daha fazla çalışması için yapıldığı yönünde kaygı var. Bu kaygının mutlaka giderilmesi gerekiyor. Yedinci konu; STÖ’ler haklı olarak şunu söylüyorlar; ‘Bir yerde eğer doğa hakkı kısıtlanıyorsa, şu veya bu şekilde doğaya zarar veriliyorsa eylem yapıyoruz, yürüyüş, gösteri yapıyoruz. Hakkımızı savunuyoruz. Anayasadan kaynaklanan hakkımızı savunuyoruz. Ama güvenlik güçleri bize çok hoyratça davranıyor’ diyor arkadaşlar. ‘Biz yaşam savunucusuyuz. Kelebeğin de, suyun da, sudan yararlanan insanın da, dolayısıyla bütün canlıların hakkını koruyoruz. İnsanı ve doğayı seviyoruz. Bizim yaptığımız gösteriler Anayasa’dan kaynaklanan demokratik gösteri. Üzerimize çok büyük baskılar geliyor. Yaşam savunucusu olarak güvenlik sorunumuz var’ diyorlar.

Gerçekten de, eğer bir sivil toplum örgütünün üyeleri güvenlik kaygısı taşıyorlarsa, ‘biz hayatı savunuyoruz ama bizim hayatımız güvenlik tehlikesiyle karşı karşıya’ diyorlarsa bu önemli bir vurgudur diye düşünüyorum. Sekizinci konu; ‘Su kullanım hakkı asla ve asla devredilmemelidir. Su topluma aittir. Dünyanın en stratejik ürünlerinden biridir. Susuz bir hayat asla olamaz. Su kullanım hakkı kamuya aittir ve devredilemez. Bu konuda çok net kuralların konulması ve verilmiş olan su kullanım hakkı sözleşmelerinin iptal edilmesi gerekiyor’ diye söylüyor sivil toplum kuruluşlarındaki arkadaşlarımız. Dokuzuncu konu; ‘Mutlaka bir su yasası çıkarılmalıdır. Evrensel anlamda doğa hakkını, insan hakkını koruyan, tabiattaki bütün canlıları koruyan su kadar önemli konunun mutlaka parlamentoda görüşülmesi ve yasaya bağlanması gerekir’ dediler
."

"SÖZ VERİYORUM"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açıkladığı 9 konu üzerinde görüş birliği sağlandığını, bunları parti programına, seçim bildirgesine taşıyacaklarını bildirirken şöyle devam etti:

"Bu 9 konu konusunda bütün STÖ’lere açık ve net sözü medyanın önünde veriyorum. Belki aklınıza ‘Bu toplantı neden Karadeniz’de yapıldı?’ sorusu gelebilir. Karadeniz Türkiye’nin en güzel doğasına bağrında taşıyor. Yeşilin bütün tonlarını görmek mümkün Karadeniz’de. Yaylaları var. El değmemiş, ayak basılmamış yerleri var.

Bu coğrafyada insanlar da, bütün canlılar da özgürce gezmeli. Doğanın hakkına herkesin saygı göstermesi lazım. Bütün Karadeniz şeridinde doğa hakkına sahip çıkan bilinçli STÖ’ler var. Arkadaşlarım çok konuyu dile getirdiler. ‘Ormanları Orman Bakanlığı’ndan, çevreyi Çevre Bakanlığı’ndan koruyoruz. Talan düzeni var. Talana karşı direniyoruz’ dediler. Bizim de doğanın da hakları var. Hatta İstanbul’dan emekli olduktan sonra gelip çocukluğunun geçtiği Karadeniz’e yerleşen bir aktivist şunu söyledi; ‘Ben İstanbul’dan Karadeniz’in güzelliklerini paylaşmak için geldim. Bahçemdeki armudu koparamıyoruz tozdan topraktan’. Bu tablo Karadenizliler’in kaldıracağı bir tablo değildir. Onların duygularına tercüman olmak için ben ve arkadaşlarım buraya geldik. Onlara şu sözü verdim; Herhangi bir şekilde doğa hakkını korumak bağlamında bir milletvekiline ihtiyacınız olursa CHP milletvekilleri sizin yanınızda olacak. Manevi olarak da sizin yanınızda olacağız. Önümüzdeki günlerde doğa haklarıyla ilgili bir araştırma önergesi vereceğiz TBMM Başkanlığı’na. Eğer bu genel kurulda kabul edilirse buradaki STÖ’lerin yöneticileri başta olmak üzere onları parlamentoya davet edeceğiz. O araştırma komisyonunun tutarlı araştırma yapması açısından onları da Ankara’ya davet edeceğiz."

"SOMA’DA 301 KŞİ HAYATINI KAYBETTİ, NE OLDU?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kısa süre önce Trabzon’da 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan çığ faciasında, işçileri zorla çalıştırdığı ileri sürülen taşeron firma yetkilisinin tutuklanmasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de şu ifadeleri kullandı:

"Çığda hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum. Bir insanın iyi koşullarda insani koşullarda çalışması esastır. Doğa hakları diyoruz ama insanların da hakları vardır. Türkiye’de insan hayatı çok ucuz. Soma’da 301 kişi hayatını kaybetti. Ne oldu? Toplum olarak ağladık, o kadar. Çığ olayında, çalışmaması gereken işçiler o koşullarda çalıştırılıyor. Hukuk herkes için çalışmalı. Zayıflar için değil güçlüler için de çalışmalı. O işçileri orada çalıştıranların topluma ve adalete hesap vermeleri gerekiyor. Çevreyi yok ederseniz doğal afetlere de zemin hazırlamış olursunuz. Çevreyi özgür bırakmak, fazla müdahale etmemek lazım."

Toplantının ardından konuklarını kapıda tek tek ellerini sıkarak uğurlayan Kılıçdaroğlu, Birgül Ayman Güler’in Disiplin Kurulu’na sevk edilmesiyle ilgili soru üzerine ise, "Genel Başkan olarak bu konuda açıklama yapmam doğru olmaz. Kurul üyelerini etkilemiş olurum" ifadesini kullandı.