CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, MİT TIR'larında ele geçirildiği öne sürülen silahlar ile ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi.
Tekin, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yönelttiği soru önergesinde silahların IŞİD'e değil, Türkmenler'e gitmesinin, bunun illegal bir operasyon olduğu gerçeğini değiştirip- değiştirmeyeceğini sorarken, "Bir darbe planı ortaya çıkarılsa üzerindeki 'Devlet sırrı' damgası nedeniyle ifşa edilmeyecek midir? Bu sırlarla hükümet ve Cumhurbaşkanı kimi koruma çabasındadır; Türkiye halkını mı, MİT'i mi IŞİD'i mi? Devlet yetkililerinin yalanı deşifre eden gazetecileri tehdit etmesi suç mudur değil midir?" diye sordu.
Tekin, iddiaya konu olan fotoğrafları yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a yönelik eleştirileri, tasvip etmediğini vurguladı. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, şöyle konuştu:
"Silahlar kime giderse gitsin, yapılan işlem ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suçsa, bir gazeteciden bu suça ortak olması beklenemez. Gazeteciye dava açmak, onu hedef göstermek ne demek? 'Devlet sırrı' damgası, bir suçu örtbas etmekte kullanılabilir mi? Bir eylem 'suç' ise 'sır' olması, onu aklamaya yeter mi? Sormak istiyorum; mesela bir darbe planı ortaya çıkarılsa üzerindeki 'devlet sırrı' damgası nedeniyle ifşa edilmeyecek midir? Bu durumda darbeciler mi, ifşa edenler mi suçlu olur? Bu sırlarla hükümet ve Cumhurbaşkanı kimi koruma çabasındadır; Türkiye halkını mı, MİT'i mi IŞİD'i mi?"
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU'NA YÖNELTİLEN SORULAR
Tekin'in TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun şu soruları yanıtlamasını istedi:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Mayıs'ta Almanya gezisinden dönerken uçakta gazetecilere "Hiç kimse kalkıp 'MİT, El Kaide'ye silah gönderdi' diye iftira atarak, istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamaz. Eğer haysiyetleri varsa, ispatla mükelleftirler." Türkmenler'e "İnsani yardım" yollandığını söyledi. MİT'in silah yolladığı görüntülerle ispat edilince neden dava açılması talimatı verildi? Cumhuriyet'te haberin çıktığı 29 Mayıs günü, Kayseri'de Fransız Haber Ajansı'na 'Yardım, Özgür Suriye Ordusu ve Suriye halkı içindi' açıklaması tarafınızdan yapıldı. Ertesi gün Ankara'daki mitingde, "O yardımlar Suriye Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu" diye düzeltildi. Arada ne oldu da fikriniz değişti? Genel başkan yardımcınız ve AKP Siirt Milletvekili Yasin Aktay, 18 Mayıs günü Siirt'te 'O silahlar Özgür Suriye Ordusu'na gidiyordu' dedi. O da mı yanlış biliyordu? Silahlar Türkmenlere gidiyordu ise neden Türkmenlere yakın bir sınır kapısı yerine o dönem Nusra Cephesi'nin kontrolündeki Reyhanlı Sınır Kapısı tercih edildi? Devlet yetkililerinin halkına, Meclis'e, dünyaya yalan söylemesi, yalanı deşifre eden gazetecileri tehdit etmesi suç mudur değil midir? Ya da hangisi daha büyük suçtur?
Kime giderse gitsin, yapılan işlem ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suçsa, bir gazeteciden bu suça ortak olmasını beklemek doğru mu? Gazeteci, asıl yayımlamazsa suçlu olmaz mı? Görüntüler doğru olmadığı için mi sansürlendi, doğru olduğu için mi? Yapılan "insani yardım" ise neden diğer insani yardımlar büyük şovlarla taşınırken bu gizli tutuldu? İlaç, battaniye sevk ediliyorsa, bu neden "devlet sırrı" sayılıyor? Neden bunlar gururla sergileneceğine, görüntülerine yasak koyduruluyor?"
"KİMİN İÇİN GİZLİ KALMASI GEREKİYORDU BU BİLGİNİN?"
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, Adana Cumhuriyet Savcılığı 'Gerçeği yansıtmayan, sahte görüntüler' yayımladıkları gerekçesi ile soruşturma açtığını anlatırken, "Gerçek değilse neden devlet sırrını ifşadan soruşturma açıldı? Sırsa neden 'sahte' denildi? Aynı savcılık 'izli kalması gereken bilgileri açıklamak'tan soruşturma açıyor. Kime göre ve kimin için gizli kalması gerekiyordu bu bilginin? Halk için mi? MİT için mi? IŞİD için mi? Devletin çıkarının bu bilginin deşifre edilmesinden değil, gizlenmesinden geçtiğine kim, neye göre karar veriyor?" diye konuştu.
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, soru önergesinde şöyle devam etti:
"Devlet sırrı" damgası, bir suçu örtbas etmekte kullanılabilir mi? Bir eylem "suç" ise "sır" olması, onu aklamaya yeter mi? Mesela bir darbe planı ortaya çıkarılsa üzerindeki "devlet sırrı" damgası nedeniyle ifşa edilmeyecek midir? Bu durumda darbeciler mi, ifşa edenler mi suçlu olur? Silahlar ÖSO'ya değil, Türkmenlere gitti diyelim; bu ulusal ve uluslararası hukuka uygun, meşru bir transferse neden gizlemek ve yalan söylemek gereği duydunuz? Görüntülerin yayımlanmasından neden rahatsız oldunuz? Silahlar nakliye sırasında, -Reyhanlı'da olduğu gibi- bir kazaya uğrayıp patlasa, ölenlerin sorumluluğunu kim üstlenecekti? Yine bir örgüt bulunup sorumluluk onun üzerine mi yıkılacaktı? Başbakan Davutoğlu, "TIR'da ne olduğu kimseyi ilgilendirmez" dedi. Hesap vermesi gereken Meclis'e ve sevkiyat sırasında yaşamı tehdit altına giren halkına bir açıklama borcu yok mu? MİT'in uluslararası silah nakletmek gibi bir görevi, işlevi var mı? Bu görev, kanunla belirlenmiş mi? Silahların IŞİD'e değil, Türkmenlere gitmesi, bunun illegal bir operasyon olduğu gerçeğini değiştirir mi? Operasyona yasallık kazandırır mı? Gittiği adres, devlet eliyle silah sevkiyatını meşru kılar mı? Bu bir devlet kararıysa neden vilayetin, savcılığın, jandarmanın hatta MİT Bölge Başkanı'nın haberi yok? TIR'lar yakalanınca MİT, "Malzeme bizim. Türkiye içi birimler arası nakil işlemi yapılıyor" diye savcılığa yazı vermiş. Bir devlet kurumunun, diğerine sahte belge vererek yalan söylemesi, olağan bir uygulama mıdır?"
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, skandal, sevkiyat sırasında yakalanma, askerler arama yapınca mensuplarının kimliğini gizlemeye çalışma, TIR'ın önüne direksiyon kırma, valiyi devreye sokmanın MİT'in büyük beceriksizliğinin de kanıtı olduğunu söyledi. Tekin, "Devletin istihbarat teşkilatı, bu kadrolara mı? Hakan Fidan neden istifa etmişti? Bu operasyonun deşifre olmasında, MİT içinde bu kanunsuzluklardan rahatsız olan kadroların payı var mı?" diye konuştu.