'IRAK'TAN GELECEK HER TÜRLÜ TERÖR TEHDİDİ VE MÜLTECİ AKININA KARŞI MÜDAHALE EDECEĞİZ'
Musul'da yaşaşan 2 milyon insanın Türkiye'ye geleceğinden endişe edildiğini belirten Yıldırım, "İkinci önemli husus, bizim Musul operasyonunda demografik yapının değiştirileceği ve Musul'da yaşayan 2 milyon insanın büyük bir mülteci akını olarak Türkiye'ye geleceği yönünde endişelerimiz var. Yeni Kerbelalar oluşmasın. Vakitlice uyarıyoruz. Buradan çıkacak mültecilerin Türkiye'ye doğru gelmesi demek, mevcut 3 milyonun üzerine 1 milyon daha ilave olması demektir. Burada mezhep savaşı riskinin çok ama çok artması demektir. Bu da büyük bir katliam, ikinci bir Felluce faciası demektir. Biz bu işe kayıtsız kalamayız. Bizim Irak'la beraber 350 kilometre sınırımız var. Dolayısıyla Irak'tan gelecek her türlü terör tehdidine, mülteci akınına karşı, mezhep savaşı ve katliamlara karşı Türkiye asla kayıtsız olamaz. Gerektiği anda müdahale etmekten de tereddüt etmeyeceğiz. Kimsenin nasihatine ihtiyacımız yok. Irak'taki sınır bölgemizde arazi şartları çok zor. Oradan mülteci geçişi çok zor. Buna da rıza gösteremeyiz. Mültecilerin aralarında terör unsurları da geçebilir. O yüzden Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi kontrolündeki bölgede güvenli bir alan oluşturmak daha iyi olacaktır. Suriye'de olduğu gibi Irak'tan da bir mülteci akını olursa Türkiye önlemini alacaktır" diye konuştu.
'TÜRKİYE MUTLAKA MASADA OLACAK'
Barış görüşmelerinde Türkiye'nin masada yer alacağını vurgulayan Yıldırım, "Barış görüşmelerinde Türkiye mutlaka işin içindedir, olmaya da devam edecek. Türkiye olmadan bu bölgede plan yapmak, akla ziyan bir iştir. Bu bölgeyle hiçbir ortak bağı olmayanlar masada olacak, Türkiye olmayacak? Bizim tarihten gelen bir birlikteliğimiz var. İnanç, yaşam gibi birçok ortak değerimiz var. Bu bölgelerin tamamı Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan yerlerdir. Buralar Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bile Misak-ı Milli sınırları içerisindedir. Burada mutlaka Türkiye'nin ağırlığı olacaktır. Bugün Suriye'de kendimiz karar verdik ve yaptık. Bunu gerekirse Irak'ta da yaparız. Irak'ın, Suriye'nin topraklarını alalım diye bir derdimiz yok. Derdimiz oraların toprak bütünlüğü bozulmasın, çeşitli terör örgütleri burada cirit atmasın, insanlar kardeşlik içerisinde yaşasın" dedi.
'PKK İLE MÜCADELE KONUSUNDA İRAN'LA ÇOK YAKIN BİR İŞBİRLİĞİMİZ VAR'
İran-Türkiye ilişkilerine de değinin Başbakan Yıldırım, İran ile sürekli görüşme halinde olduklarının altını çizdi. Yıldırım, "Türkiye'de Sünni grupları destekleyen bir çalışma yok. Bizim kültürümüzde mezhep farklılığı yok. Hepsi bizim ortak değerlerimiz. Kardeşlik. İslam'ın en büyük özelliği, ne olursan ol yine gel. Burası umutsuzluk dergahı değil. Mevlana hazretlerinin çağrısı çok açık. İran'la sürekli görüşüyoruz. Özellikle PKK ile mücadele konusunda çok yakın bir işbirliğimiz var. Gerek Irak'la, gerek Suriye'de huzurun sağlanması için İran-Türkiye görüşmeleri kesintisiz devam ediyor. Bu konuda İran'ın da önemli bir rolü var. Çünkü İran'ın da biz ve Irakla sınırı var. Bölge ülkeleri olarak biz bu işi başkalarına bırakırsak sorun büyür. Bölge ülkeleri daha aktif olmalı ve uzaklardan gelen ülkelere bu meseleyi bırakmamalılar. Onların hassasiyeti ve olayı algılamaları bizim gibi olmaz. DEAŞ'ın ortaya çıkmasının sebebi Saddam'ın gitmesinden sonra oluşan yönetim boşluğudur. Bu boşluktan DEAŞ doğmuştur. Saddam'ın gitmesi daha büyük kargaşa ve gözyaşı getirdi" şeklinde konuştu.
'ABD TERCİHİNİ YAPMAK ZORUNDA'
PKK ile YPG'nin aynı olduğunu ifade eden Başbakan Yıldırım, " YPG-PYD eşittir PKK. Bizim Suriye'de Irak'ta yaşayan Kürt ahalisiyle bir meselemiz yok. Onlar bizim kardeşimiz. İki şey birbirleriyle karıştırılıyor. Sanki biz YPG-PYD ile ilgili konuştuğumuzda Kürtleri burada Türkiye istemiyor gibi bir algı oluşturuluyor. Bu yanlışı düzeltelim. Bizim Kürt vatandaşlarla, Suriye'de Irak'ta yaşayan Kürtlerle bir sorunumuz yok. Ama sorun ne? Maalesef ABD şöyle düşnüüyor. Ben DEAŞ'ı yok etmek için YPG ile PYD ile anlaşma yapacağım, kendi askerimi riske atmayacağım, içeride DEAŞ'ı yok edeceğim diye düşünülüyor. Dünyanın neresinde görülmüş, bir terör örgütüyle başka bir terör örgütünü yok etmek akla ziyandır. Peki sonra öbür terör örgütü ne olacak. Onu yok etmek için başka bir terör örgütü mü üretilecek? Bu bir yanıltmadır. Oradaki terör örgütleri maalesef Amerika'yı ikna etmiş gibi görünüyor. ABD şu tercihi yapmak zorunda. Türkiye'yi mi tercih edecek, yoksa 3-5 teröristin oluşturduğu grupları mı tercih edecek? YPG-PYD'ye verdiğiniz silahların yarıdan fazlası PKK'ya gidiyor dedik. Doğu'da Güneydoğu'da elde ettiğimiz mühimmat onların mühimmatı. ABD bizim dostumuz ise bize silah çeken terör örgütlerine dolaylı olarak destek vermiş olmuyor mu? Bu gruplar ABD'ye bazı vaatlerde bulunmuş olabilir. Bu yanlış bir yoldur. Sürdürülemez. ABD'nin tercihinin bu yönde olduğunu kesin ve net olarak söylemesi gerekiyor. YPG-PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz ama PKK bir terör örgütüdür. Mücadelenizde yanınızdayız diyorlar. Bundan sonra bu tutumlarını umarız gözden geçirirler" dedi.
'ABD SÖZÜNÜ TUTMUYOR'
ABD başkanı Obama'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdiği sözü tutmadığını belirten Yıldırım sözlerine şöyle devam etti:
"Mümbiç harekâtı esnasında Sayın Obama ile Cumhurbaşkanımız konuşup anlaştılar. Mümbiç'ten DEAŞ temizlenince buraya getirilen ve Amerika ile birlikte bulunan YPG ve PYD unsurları tekrar bölgelerine çekilecekler. Bu açık söz. Bugün de ABD hala sözümüz söz diyor, ama hala ayak sürüyorlar. YPG PYD'ye söz mü geçiremiyorlar? Ağırdan alıyorlar. Bunu takipçisi olacağız. Türkiye gerek sınırları içerisinde, gerek sınırları dışarısında toprak bütünlüğünü, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini tehdit eden her terör örgütüyle, ne olursa olsun gereğini yaparız. Kimseden de izin almaya ihtiyacımız yok."
'40 BİN KADAR GÖÇMEN TÜRKİYE'DEN GERİ DÖNDÜ'
Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve savaşın bitmesini istediğini belirten Başbakan Yıldırım, "Biz ne Irak'ın, ne Suriye'nin toprak bütünlüğüne bir planımız yok. Bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunması ve kanın durmasını istiyoruz. Ancak oralardaki otorite ve yönetim boşluğundan kaynaklı yeşeren terör örgütleri bizim canımızı yakıyor. Ellerindeki ağır silahlarla, canlı bombalarla yaptıktan sonra mı hareket edeceğiz? Ama şunu da yapacağız. Suriye'de buna başladık, Fırat kalkanıyla güvenli bölge oluşturuyoruz. Yıllardır Kuzey Irak'ta hava operasyonları yapıyoruz. Zaman zaman karadan da operasyon yapıyoruz. 90'lı yıllarda çok büyük operasyonlar yaptık. Bu operasyonların yapılmasından ziyade kalıcı olarak burada güvenlik tedbirleri almamız gerekiyor. Kilis'e roketler atılıyordu. DEAŞ burnumuzun dibindeydi çünkü. DEAŞ'ı 20 kilometre kadar püskürttük. En azından Kilis, o roketlerin menzillerin dışında kaldı. Ancak gerekli tedbirleri almaya devam ediyoruz. Biraz daha güneye doğru püskürtmeye devam edeceğiz, temizleyeceğiz. Temizlenen bölgede yaşam başladı. 40 bin kadar göçmen Türkiye'den oraya geri döndü. Okular hastaneler açıldı" diye konuştu.