AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz, garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir. Çünkü rejimin saldırganlığı Rusya'nın verdiği sözlere dönük de bir saldırganlıktır" dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Bahar Kalkanı Harekatı'yla ortaya çıkan gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyleyen Ömer Çelik, 27 Şubat'ta rejimin saldırısı neticesinde şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar dileğinde bulundu. Rejimin saldırıları karşısında meşru müdafaa haklarını kullanarak en sert cevabı verdiklerini belirten Çelik, "Cumhurbaşkanımızın rejimin kendi sınırlarına çekilmesi konusunda verdiği tarihin dolmasıyla beraber, Bahar Kalkanı Harekatı başlamıştır. Rejimin hava savunma sistemleri imha edilmiştir. Uçakları, helikopterleri, İHAları, tankları, zırhlı personel taşıyıcıları, obüsleri, tank savarlarları ve çok sayıda mühimmatla birlikte bu saldırganlığı gerçekleştiren askerleri gereken cevabı almıştır. 6 Mayıs tarihinden itibaren rejimin kademe kademe başlatarak devam ettiği gerginliği yükseltme, çatışmaya taşıma politikasının neticesidir. Bu süreçte rejimin ortaya attığı saldırganlıklar neticesinde, 1500 masum sivil hayatını kaybetmiştir. 5 binden fazla insan yaralandı. 1.5 milyona yakın insan yerinden oldu. Açıkça, rejimin kendi halkının bir kısmına dönük olarak soykırımvari faaliyet içinde olduğu çok net bir şekilde görülmektedir" dedi.
'TSK'NIN VARLIĞI SON DERECE MEŞRU'
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'deki varlığının son derece meşru olduğunu belirterek, "Buradaki varlığımız Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 51'nci maddesinde  yer alan meşru müdafaa hakkı temeline dayanmaktadır. Adana Mutabakatı'na dayanmaktadır. Astana ve Soçi Mutabakatları çerçevesinde ateşkesi sağlamak üzere ve göçü önlemek üzere üstlendiğimiz göreve dayanmaktadır. Aynı mutabakatlar çerçevesinde, buradaki çatışmayı sona erdirerek, istikrarın sağlanmasına dönük olarak varlığımız bu hukuki temelde ortaya çıkmaktadır" diye konuştu. 
'TÜRKİYE TERÖR DEVLETİ KURMA GİRİŞİMİNİ DARMADAĞIN ETMİŞTİR'
İçeride bazı çevreler tarafından 'İdlib'de ne işimiz var?' diye bir yaklaşım ortaya koyulduğunu hatırlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yakın zamana kadar Kilis başta olmak üzere sınır illerimize terör örgütleri tarafından füzelerle, bombalarla ülkemiz hedef alınıyordu ve vatandaşlarımız hayatını kaybediyordu. Milli güvenliğimizi tehdit eden terör unsurları topraklarımızın içinde illerimizin belli bölgelerini vuracak kadar sınırımıza yakın bölgelere gelmişlerdi. Biz bunlara cevap vermeseydik Kilis'e, Urfa'ya dönük olarak bu tehdit yoğunlaşarak devam edecekti. Her egemen devletin yaptığı gibi Türkiye Cumhuriyeti de sınırlarını ve vatandaşlarını korumak için Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonlarıyla başlayan süreci Barış Pınarı Harekatıyla belli bir noktaya getirmiştir. Bugün orada verdiğimiz mücadele sınırlarımızın korunması için mecburi bir mücadeledir. Türkiye'nin sınırları dibinde bir terör devleti kurma girişimi darmadağın edilmiştir. Türkiye egemen bir devlet olarak sınırlarını korumak için bu harekatları başlatmasaydı asıl o zaman bugün 'İdlib'de ne işimiz var?' diye soranlar, 'Bu terör örgütleri Urfa'ya, Kilis'e, Hatay'a saldırırken, hükümet ne yapıyor?' diye soracaklardı."
'RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELMEK GİBİ BİR TAVRIMIZ YOK'
Ömer Çelik, Türkiye Cumhuriyeti'nin Rusya ile karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içinde olmadığını belirterek, "Hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz, garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir. Çünkü rejimin saldırganlığı, Rusya'nın verdiği sözlere dönük de bir saldırganlıktır. Soçi, Astana Mutabakat'ları hep beraber imza attığımız hususlardır" dedi.
'TÜRKİYE'NİN DAHA FAZLA MÜLTECİ TAŞIYACAK İMKANI YOK''
Türkiye'nin daha fazla mülteci taşıyacak imkanı olmadığını ifade eden Çelik, "Bizim görüşümüz, Suriye, Suriyelilerindir. Esas mesele bütün Suriyelilerin üstünde mutabık kaldığı siyasi çözüm bulunmalıdır. 1 milyon kişi, Türkiye sınırına göre hareketlenmiştir. Türkiye'nin bundan sonra daha fazla mülteci taşıyacak imkanı yok. Güvenli bölge oluşsaydı göç dalgası oluşmayacaktı. Güvenli bölgenin oluşturulmaması, müttefiklerimizin mükellefiyetlerini yerine getirmemesi, 4 milyon insanın zulme maruz kalmasına neden oldu. Kimseyi, ülkemizden zorla göndermiyoruz ama hiç kimseyi de zorla tutmayacağımız bir noktaya geldik" diye konuştu. 
'YUNANİSTAN TÜRKİYE'YE ŞANTAJ YAPABİLECEK BİR ÜLKE DEĞİL'
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Yunanistan'ın göçmenlere yaklaşımını insanlık dışı olarak nitelendirerek, "Bütün bunlar olurken Cumhurbaşkanımızı arayarak göç dalgasının ne olacağını soruyorlar. Müthiş bir iki yüzlülükle karşı karşıyayız. Yunanistan'ın göçmelere gaz bombası atması bir göçmeni öldürmesi insanlık dışı bir yaklaşımdır. En zor zamanlarda Yunanistan'ın yanında olduk. Ama şimdi Yunanistan insani bir durum karşısında Türkiye'ye karşı siyasi ve askeri şantaj yapma gayreti içine giriyor. Yunanistan Türkiye'ye şantaj yapacak bir ülke değildir. Kendilerine tavsiyemiz Avrupalılara güvenmesinler. Yarın öbür gün iş biraz daha büyürse Yunanistan da umurlarında olmaz. Çeşitli Tweetler atıyorlar Avrupa'nın sınırlarını koruyacağız diye. Avrupa'nın nereden başladığını bile bilmiyorlar. Avrupa ve NATO'nun sınırları Türkiye'den başlıyor" dedi. 
'MOSKOVA'YA NEDEN GİDİYORSUN DİYENLER ESAD'IN AYAĞINA GİTTİ'
Cumhurbaşkanı'nın 'Şehitler tepesi boş kalmayacak' sözlerine gelen eleştirileri cevaplayan Çelik, şunları söyledi:
"Şehitler tepesi boş kalmayacak sözünü bile, bunu sanki ölümü kutsamak için söylenmiş bir söz gibi söylemek, başlı başına bir cahilliktir. Bu sözün manası ülkemizi korumak, 'Bu ülkede hayatını feda etmekten çekinmeyecek olanlar her zaman var olacaktır' demektir. Şimdi bunu anlamadan 'Şehitler tepesi boş kalacak' diyenler bu milletin geleceği tehlikeye düştüğü zaman bu ülkede bunun için fedakarlık yapacak kimse olmayacak, biz bunu temin edeceğiz demektir. Hiçbirimiz arzu etmeyiz bir çatışmayla karşı karşıya kalmayı. Bu mantıkla bakılsaydı; Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs Barış Harekatı yapılır mıydı? Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu makamı 'saray rejimi' olarak ifade edip, milyonlarca kişiyi öldürmüş Esad'ı Suriye'nin meşru temsilcisi olarak gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu anlayıştan CHP'ye destek veren vatandaşlarımızın da memnun olmadığını biliyoruz. 'Moskova'ya neden gidiyorsun?' diyenler, Esad'ın ayağına gitmiş kişiler."