Okullar açıldı ve milyonlarca çocuk ders başı yaptı. Bunların bir kısmı ara sınıflarda olduğu için aynı okuluna devam ederken bir kısmı da yeni bir okula başladı. Eski okuluna devam edenlerde çok az sayıda okul korkusu vardır. Okul korkusunun en çok yaşandığı grup 1.sınıflar olmak üzere yeni bir okula başlama ile alakalı bir durumdur.

Okul korkusunun oluşma nedenleri çok farklı olabilir. Yılların tecrübesi ile yaşadığımız olaylar üzerinden kısa bir değerlendirme yapmak isterim.

Genelde birinci sınıfa başlayan çocuklarda yaşadığımız bir durumdur. Okul öncesi eğitim almamış çocuklarda çok görülür. İlk kez evden ve özellikle anneden ayrılma durumunda oldukları için yaşanır sıkıntı. Bazen okul öncesi eğitim alan çocuklarda da görülür. Bunlar da genellikle okul öncesi sınıfta yaşadıkları olaylar ile ilgilidir. Bazen öğretmen ile bazen de sının arkadaşları ile yaşadıkları olumsuz olaylar tetikler bu durumu. Okul öncesi eğitimin gereği ve önemi burada bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Birinci sınıfa başlayan çocuklardaki korku genellikle bilmedikleri ortama girmelerinden kaynaklıdır. Sıcak bir karşılama, bir gülümseme, kısa bir bilgilendirme ve ortamı gözleme şansı verildiğinde kolayca bu korkuyu atlatıp uyum sağlarlar.

Bir grup daha var ki onlar iletişime kapalıdır. Ne söylerseniz söyleyin sizi dinlemez. Gösterdiğiniz hiçbir objeye bakmaz bile. Annesinin eteğine yapışır ve mümkünse arkasına saklanır. Annesi ise hem çocuğa yalvarır hem size açıklamalar yapmaya çalışır. Çocuğun adına da konuşur. Ne yaparsa boşunadır. Dil dökmeler işe yaramaz. Çocuk bazen zorla sınıfa konur. Tedirgin ve her an kaçmaya hazır bir şekilde oturur. Kendi orada ama aklı dışarıdaki annesindedir. Anne bütün gün hatta günlerce okul/sınıf kapısında bekler.

Bu çocuklardaki durum çocuktan değil aileden kaynaklanır. Aslında okul korkusu çocukta değil ailede, özellikle de annede vardır. Yaşadığım bazı olaylardan örnekler vermek istiyorum.

Okula başladığı ilk günlerde çok ağlayan bir öğrencim vardı. Daha sonraki yıllarda çok başarılı bir kız öğrenciydi. Beşinci sınıfı bitirirken okula ilk başladıkları günlerin değerlendirmesini yapıyorduk. Okula başladığında okuma-yazma bilmediği için çok ağladığını söylemişti. Artık yaşadıklarına kendi de gülüyordu. Bu yeterince bilgilendirilmeden okula başlayan çocukların durumuna bir örnektir. Başına ne geleceğini bilmediği bir ortama girmenin korkusudur.

Bir başka öğrencim üç yıl boyunca sık sık okula geç gelirdi. Her seferinde de annesi okula gelmek istemediğini söylüyordu. Hâlbuki sınıfa girdikten sonra herhangi bir uyum sorunu yaşamıyordu. Başarısız değildi. Sınıfta çok mutluydu ve bütün gün eve gitme saatini bile sormuyordu. Sorun çocukta değildi. Ondan kopmak istemeyen annedeydi. Yani okul korkusu çocukta değil, annedeydi. Bunu anne ile konuştuğumda netleştirmiştim. Kendisine de söyledim. ”siz çocuğunuzu göndermek istemiyorsunuz” dedim. Evet, dedi. Bütün gün başına bir şey gelir mi diye onu düşünüyorum dedi. Anne bütün korkularını çocuğa yansıttığı için çocuk okula gelmek istemiyor.

Okul önlerinde uzun ayrılma merasimleri yapıp çocuk sınıfa girene kadar el sallamalar, öpücük atmalar, seni seviyorumlar … Bunlar çocukların ayrılık travması yaşamasına neden oluyor. Okula bırakırken doğal bir süreç gibi davranmak çocuklar için işleri kolaylaştırır.

Çocuklarını okul öncesinde yanından ayırmamış olan, ona kendi başına oynama, yemek yeme, giyinme, günlük kişisel bakımlarını yapma hakkı vermemiş olan anneler okul başladığında da okul korkusu yaşamalarına neden oluyorlar. Demin dediğim gibi asıl okul korkusu yaşayan anneler. Çocuğum okulda düşer mi, kavga eder mi, başarısız olur mu, tuvalete gider mi, su içer mi, yemek yer mi… bu soruların ardı arkası kesilmez. Çünkü okul dışında da çocuğunun her ihtiyacını sadece o düşünür. Çocuğuna çok bağımlıdır, onsuz hayat düşünemez. Çocuğu okula başlayınca hüzünlenen, ben onsuz ne yaparım diye söylenen, hatta okul kapısında ağlayanları da gördük.

Elbette anneler çocuklarını çok sever ama sevmek sahiplenmek değil aksine özgür bırakmaktır. Çocuğunuzun birey olması için bencillikten vazgeçmek gerekir. Sevdiği için çocuğunun her şeyini üstlenmek ve ona sahiplenmek sadece bencilliktir.

Çocuğunu okul kapısında beklemek zorunda olan anneler bencildir. Çocuk evde yokken yapacak bir şeyleri yoktur. Kendilerine meşgale bulamadıkları için bütün hayatları çocuklarıdır. Çocuklarının peşinde dönerler sürekli. Yakınsalar da çocuklarının sürekli eteklerine yapışık olmasından mutludurlar. Bunun sevgiden kaynaklandığını düşünürler. Çocuk okula gidince de büyük bir boşluğa düşerler. Bu boşluktan kaynaklanır okul korkusu.

Sevgi bazen de vazgeçmektir sevdiğinden, yolunda gitmesini kabullenmektir sevdiğinin.

Seviyorsanız çocuklarınızı geç olmadan onları özgür bırakın. Gözünüz üzerinde olsun ama sizden gözlerini ayırmamasını istemeyin. Elini uzattığında tutacak mesafede olun ama sürekli elini tutmayın. Ufak düşmeleri önemsemeyin, ufak ayrılıkları da. Büyük düşmelerde kalkmasına yardım edeceğinizi bilsin, büyük ayrılıklarda dayanma gücü edinsin.

Kendi korkularınızla savaşın, çocuklarınıza okul korkusunu da başka korkuları da aşılamayın.

Cesur, girişken, kendine güvenen çocuklarımız olsun. Yeni eğitim yılımız hepimize hayırlı olsun.