“Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders
verir!” Fakir BAYKURT

Üstüne hiç söz söylemeye gerek bırakmayacak kadar net ve yalın anlatmış işin özünü. Ancak
günümüzde geldiğimiz noktada bu söze vurgu yapıp üzerinde de düşünmekte yarar var.
Teknoloji çok hızlı gelişiyor. Her gün yeni bir tasarım, hayatı kolaylaştıran bir yenilik
karşımıza çıkıyor. Ama birçoğu çıkmadan çok önce filmlerde tanışıyoruz onlarla. Hayal
gücünün önemi diye açıklanır. İnsanoğlu önce hayal ediyor sonra da gerçekleştiriyor. Hayal
gücü önemli ama sadece hayal gücü mü bunları sağlıyor?
Şimdi ne alaka öğretmenlik, filmler ve teknoloji, hayal gücü…

Çok alakalı.

İletişim araçlarının en etkilisidir filmler. İnsanı gerçekçi dünyasında yoğurur ve beynini
şekillendirir. Hayallerini bile şekillendirir. Bu etkili araç her şekilde kullanılabilir.
Günümüzde en çok kullanılan yönü ise eğitimdir. Evet, eğitim. Topyekün tüm toplumu
istendik amaçlar doğrultusunda eğitmek. Nasıl bir toplum istiyoruz, sorusu eğitimin temel
amacı değil midir?
İşte istediğimiz toplumu oluşturmanın en etkili yolu filmlerdir. Hele ki diziler bunun için
biçilmiş kaftandır. Sürüyle insanı uyuşturmanın ve istediğin yere götürmenin en kolay
yoludur. Gerçek ile kurmacayı ayırt etmek her insanın harcı değildir.
Uzay yolu filmi vardı. Eskilerden herkes hatırlar. O zaman çocuk olanlar, yaklaştığın zaman
açılan kapılar görürdü filmde, bilgisayar denilen makineler. Olmaz ki canım film işte derken
de aşina oluyordu bu tür durumlara. Şimdi onlar hayli geçkin yaşta. Her yerde kendiliğinden
açılan kapılar, bilgisayarsız iş yapılan bir alan yok. Birdenbire olmuyor değişim. Önce
alışıyorsun, sonra yadırgamıyorsun, sonra ise başka türlüsünü düşünemiyorsun.
Sadece bunlar değil tabi. Toplumlara kazandırılmak istenen davranışlar da filmlerle verilir,
yavaş yavaş enjekte edilir alıştırana kadar. Eski Türk filmlerini hatırlayın; sevgi kutsaldır,
sevenlerin arasına girilmez, arkadaşının aşkına âşık olmazsın, sevdiğin kişi için sevgini bile
feda edersin…80’lere bakın. Başkasının sevdiğine bakmaktan ar duyan insanlar vardır,
dostluğu, kardeşliği önemseyen.
Şimdiki dizilere bakın bir de; birbirinin sürekli kuyusunu kazan, birbirinin sevdiğini almaya
çalışan, en yakınlarına kazık atan, birbirini aldatan, ihanet eden. Sonra diğer yayınlara bakın;
izlenme uğruna gerçekmiş gibi gösterilen ama tamamen kurgulanmış olan gösteri
programlarına. Aynı şeyler yok mu?
Bütün bu örneklerin altında söylemek istediğim asıl sorun şudur; bu toplumda nasıl bir
öğretmen algısı oluşturulmak isteniyor? Dizilere bakmak yeterli bu sorunun yanıtı için. Daha
yeni yayına girecek bir öğretmen filminin tanıtım sahneleri yayınlanmış. Diz çöküp bütün
sınıfın önünde yalvaran bir öğretmen…
Böyle bir öğretmen görüntüsü neden çiziyorsunuz insanlara?
Var mı gerçek hayatta böyle bir öğretmen?

Yok, olmadığından adım gibi eminim.
Öğretmen, zor durumlarda kalabilir, çaresizlik hissedebilir, en kötü olaylara şahitlik etmek
zorunda olabilir, en zor sorunları çözmek durumunda kalabilir. Hayatta kalmak için verdiği
savaşın yanında eğitim için, öğrencisi için zor durumlara göğüs germek zorunda da kalabilir.
Yeri gelir üstleriyle ters düşer, yeri gelir velileri karşısında bulur. İki seçenek vardır; ya
mücadele eder ya da sessiz kalır. Ama öğretmen yalvarmaz, öğretmen ders verir.
Son yıllarda öğretmene şiddetteki artış, toplum genelinde başka mesleklerde de yaygınlaşan
bir durum. Ancak bunun kabul edilir bir yanı yok. Buna itiraz eden öğretmenler, öğretmenlik
meslek kanunu diyor. Bu bir haktır ve mücadele ile alınır. Öğretmen boyun eğmez, öğretmen
ders verir.
“Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka öğretmenlere muhtaçtır” diyen M.K. Atatürk tam
da bu söylediklerimi özetlemiş. Bir ulusu sıradan topluluk haline getirmenin yolu da
öğretmenlerden geçer. Öğretmenleri değersizleştirmekten, sözde iltifatlarla oyalayıp toplumun
gözünden düşüren uygulamalara göz yummaktan geçer. Ulus olma bilinci biz demektir, güç
demektir. Yoz bir toplumdan ulus olmaz. Öğretmenine değer vermeyen uluslar da yozlaşır.
Şimdi bir daha düşünelim; nasıl bir toplum istiyoruz?