Bâb-ı Âli ya da basitleştirilmiş şekli ile Babıali, Osmanlı Devleti`nin son dönemlerinde Sadrazamlık binasına ve daha geniş anlamıyla da Osmanlı hükümetine verilen isimdi. Günümüz Türkçesinde ‘Yüce Kapı’ anlamına gelen bu terim aynen tercüme edilerek diğer dünya dillerine de girmiştir. Cumhuriyet döneminde Babıali binası İstanbul ilinin Vilayet Konağına dönüştürüldü ve halen de bu amaçla kullanılmaya devam etmektedir. Babıali`nin bir başka anlamı da Türkiye`nin basın dünyasına verilen isimdir.




Türkiye Gazeteciler Cemiyeti`nin(TGC) düzenlediği Bab-î Âli günlerinin dördüncüsü, 14 – 18 Eylül tarihlerinde Sultanahmet Mehmet Akif Ersoy parkında yapılacak. Şenlik süresince, gazeteler, dergiler, yayınevleri, internet siteleri ve ajanslar okurlarıyla, televizyon kuruluşları izleyicileriyle, radyolar da dinleyicileriyle buluşacak.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, 4.`sü düzenlenecek etkinlikte Bab-î Âli kavramını yeniden yaşatmak istediklerini söyledi.



Bu yıl yapılacak etkinliğe İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Fatih Belediyesi’nin katkıda bulunurken, hepsinin ortak programları olacak. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak Bab-Î Âli’nin, Türk basın tarihindeki yerini gündeme getirme çabalarının devam ettiğini ifade eden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, eskiden basın yayın kuruluşlarının Bab-î Âli’deki yerini anımsatarak, ‘Birkaç günde olsa o havayı yeniden nasıl yaşatabiliriz?’ sorusunun cevabını aradıklarını söyledi.  
 
‘Şenlik, eğlence gibi yorumlandı’ 
 

Daha önce 3 kez şenlik adı altında düzenlenen festivalin bu yıl Bab-î Âli Günleri olarak gerçekleşeceğini söyleyen Erinç, ‘’Biz, şenlik kelimesini festival karşılığı olarak kullanıyorduk. Bazı çevreler şenliği eğlence gibi yorumladılar. Bu nedenle bu yıldan itibaren Bab-î Âli Günleri’ne çevirdik. Çünkü, birtakım yanlış yorumların genel olarak mesleki dayanışmaya uygun olmadığını gördük.’’ dedi.

 ‘Anı tazelemesi yaşanacak’
 
Türk basın tarihinde önemli bir yere sahip olan Bab-î Âli Günleri’nde, kuşaklararası iletişimi yeniden güçlendirmeyi hedeflediklerini belirten Erinç, ‘’Bab-î Âli dediğimizde; 90’lı yıllardan bu yana yavaş yavaş boşalma olsada, kimi gazeteler, radyo, televizyon ve çevreler tarafından basın anlamında kullanılıyor. Tabii basın dediğimiz zaman iyi ve kötü taraflarıda söz konusu. Bizim düzenlediğimiz etkinlikte, basının sorunlarını ve mesleki sorunları, uzman meslektaşlar ile masaya yatırılarak, ‘Nasıl daha iyi gazetecilik yapılabilir?’ sorusuna cevap arayacağız. Bunun dışında hayatlarını burada geçirmiş büyük ustalarımız var. Onlardan Bab-î Âli anılarını dinleyerek bilenler için hem anı tazelemesi hem de yaşamamışlar için basın tarihinde yerini alan birçok kişiyi tanıma fırsatı olacak. Birkaç günde olsa eski Bab-î Âli’de yaşamış olanlar ve yeni kuşaklar bir araya gelecek. Cemiyetimizin ve diğer kuruluşların standlarında imza günleride olacak. Bunun yanında kültür ve sanat etkinlikleride düzenlenecek.’’ dedi.

 Bab-î Âli kavramını yeniden yaşatmak, anımsatmak
 
Eski gazetelerin yayın yaptığı sokak ve binaların orijinal şeklini koruduğunu ama bir bölümünün turistik ticarete yönelik merkezlere dönüştüğüne dikkat çeken Erinç, bu nedenle gelenlerin burayı görerek Bab-î Âli kavramını yeniden yaşatmak, anımsatmak için önemli olduğunu belirtti. ‘Bab-î Âli’yi, sadece gazetecilerin olduğu bir yer olarak anımsatmak doğru değil. Yanlışta değil ama bir ölçüde bana göre haksızlık içeriyor,’ diyen Erinç, ‘’Gazetecilerin ve yayın evlerinin dışında doktor muayenelerinin ve Sultanahmet Adliyesi’nden dolayı belli başlı avukat yazıhanelerinin bulunduğu bir yerdi. Bunun dışında Türkiye’de, edebiyatın önemli merkezlerinden biriydi. İkbal ve Meselet Kıraathanesi burada bulunurdu. Gazetecilerin, edebiyatçıların bulunduğu, mesleki alışverişlerini yaptığı, bazı konuları tartıştığı bir yerdi. Kültür, sanat bölümünüde atlamamak gerekiyor.’ dedi.

 ‘Gazeteci adayları için önemli bir etkinlik’ 
 
Basın, yayın ve iletişim okuyan öğrenciler için önemli bir etkinlik olduğunu ifade eden Erinç, mesleği gereği gibi yapabilmek için gazeteciliğin nereden nereye geldiğini bilmek gerektiğini belirtti ve şunları kaydetti: 
‘’Gazetecilik mesleğini gereği gibi yapabilmek için basındaki gelişmeleri, basının karşı karşıya kaldığı engelleri, sıkı yönetim dönemleri, siyaset-medya ilişkilerinde hem Türkiye’yi hem medyayı hem de izleyeciyi yanıltan konuları öğrenebilecekler. Soru sorup, fikir alışverişi yapabilecek, görüşlerini paylaşabilecekler. En azından kulak dolgunluğu ortadan kalkacak. Ayrıca İletişim Fakültelerinin temsilcilerinin de yer alacağı forum ve sohbet köşeleride olacak.’’

Kendi dönemlerinde gazeteciliğin usta-çırak ilişkisi ile yapılan bir meslek olduğunu belirten Orhan Erinç, ‘’Bu etkinlikte meslek içi, öncesi eğitimin yüzyüze, usta-çırak ilişkisi ile gerçekleştirebilecek bir aracı gözüyle bakıyoruz. Haberin bir görünen, bir de geçmişte yüzü vardır. Bu olaylarıda anlatabilmek için geçmişinide öğrenmek gerekiyor. Basın tarihini öğrenebilmek, eksiklikleri giderebilmek için önemli bir etkinliktir.’’ dedi.