Yazının başlığı için uzun zamandır düşünüyorum ama derdimi izah edecek başka bir söz de bulamadım. Onun için beni mazur görün...

Peşinen söylemek isterim ki; köpeklere hakaret etmek istemem. Allah, köpekleri de özene bezene yaratmış.  Her şeyde olduğu gibi onların da iyi ve kötü hususiyetleri var. Biz de kötü hususiyetlerinden yola çıkarak benzetme yapmak istedik. Köpeklere karşı bir hatamız olduysa daha başlangıçta özür dilemek isteriz.

Türk Milleti bir blok tarafından top yekün saldırı altındadır. Bu saldırının yalnızca pkk ve muhipleri tarafından gerçekleştirildiğini kabul etmek büyük bir gaflet olur.
Bu blokun içinde; taşeron pkk, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya gibi ülkeler, iktidar, cemaat ve tarikatlar, etnik mikro milliyetçiler, müsvedde aydınlar, sermaye, istihbarat teşkilatları ve nihayetinde medya bulunmaktadır.

Lafımız üzerine, alınmayacak medya mensupları elbette vardır. Ama lafımız, bu lafı üzerine alacak olanlaradır.

Türkiye’de medya, medya dışında bin türlü iş yapan sermayenin elindedir. Sermaye her zaman “paranın dini ve milliyeti” olmaz anlayışı ile hareket etmiştir ve bu anlayışını günümüzde en yüksek seviyede sürdürmektedir.

Medyanın yaptığı yayınlara ve yayın politikalarına bakarsak, medyanın vatan, millet, devlet gibi kavramları çoktan terk ettiğini görürüz. Bu kavramları korumayı ve yüceltmeyi bir kenara bırakın, bu kavramların silinmesi için medya, adeta bir operasyon merkezidir.

Medya; günümüzde Türk Milletinin uçuruma atlaması için aynı zamanda bir “ikna odası” görünümündedir. Atılan başlıklar, kullanılan resimler, haberlerin büyüklüğü küçüklüğü, renkler vs. mizanpaj teknikleri ile halkın düşüncelerini ve algılarını etkilemek için kullanılmaktadır.

Yazar – çizer takımının çoğunluğu, bir evin önüne bağlanmış köpeğin gelene gidene havlaması gibi sahibinin sesi olmuştur.

Terör ve bölücülük taşeronu pkk’nın; Diyarbakır’daki, iktidar destekli şovuna günler öncesinden destek veren, İmralı canisinin mesajını satır satır yorumlayan ve olmayan savaşın “barış”ını hazırlayan bu medya köpeklerini, Türk Milletine teşhir etmek ve oyundaki rollerini göstermek boynumuzun borcudur.

Geçtiğimiz pazar günü bu medyaya yansıyan en önemli haberlerden biri de akil adamlar organizasyonu ile psikolojik hareket ifadeleriydi. Biliyorsunuz; insan iradesini, düşüncesini, yargı yeteneğini, hafızasını vb. etki almak, kontrol etmek ve istenilen amaca uygun şekillendirmek için kullanılan yöntemlerin tümü “zihin kontrolü” kavramı ile ifade ediliyor. Beyin yıkama ise propaganda, eğitim, koşullandırma yöntemi ile zihin kontrolünün bir üst düzeyi oluyor. Bunların toplum düzeyinde yapılmasına “psikolojik savaş” deniyor.

“Psikolojik Savaş” tüm toplumun kollektif beynine sistematik bir şekilde, inanılması gereken yalanları, medya ve diğer araçlarla sokarak halka inandırmaktan ibarettir. Ne acıdır ki; medyanın bu konuda yardımcı olması alenen istenmekte ve bu haberler birinci sayfalarda yer bulmaktadır.

Bu medyayı; küreselci, yandaş ve ulusalcı olarak üçe ayırabiliriz. Küreselci ve yandaş medyanın neyi niçin yaptığı ortadadır. Onlar için söylenecek söz, yazının başlığındaki tanımlamadan ibarettir. Esas dikkat çekmek istediğimiz nokta “ulusalcı medya”dır. Onlar herşeyi eleştirmekte, iktidarı yerden yere vurmakta, küçücük toplantıları haberleştirmekte ancak Türk Milletine birliği, beraberliği ve siyasal çözümü göstermemektedir. Bu şu demektir; Türk Milleti fark ettiği olaylar karşısında birliği gerektiren en basit stratejiyi bile uygulayamasın ve dağınık kalsın...

Böylece Türk Milletine karşı yürütülen medya saldırısının iki boyutlu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Birincisi; şuursuz ve lümpen kılıklı kitleyi, mecazi manada barış, demokrasi, özgürlük, gelişme gibi kavramlarla ölüme razı etmek, ikincisi de şuurlu kitlenin arasına provakatif söylemle nifak sokarak güçlü bir birliğin oluşmasına engel olmak...

Onun için Türkiye’de yayın yapan medyanın % 90’ının, pkk’dan ve benzerlerinden hiç bir farkı yoktur. Türk Milletine karşı mücadele yürüten taraflardan biride bu medyadır.

Türk Milleti; bunun farkında olarak, hem bölücüleri ve onların arkasındakileri, hem işbirlikçi sermayeyi, hem iktidarı hem de bu medyayı göz önüne alarak mücadelesini vermelidir. Muhakkak milli bir medya oluşturulmalı, alternatif medya yolları kullanılmalı ve milli yazar çizerlerin yazıları, şiirleri, romanları, hikayeleri elden ele dağıtılmalı, bu konuda yüksek bir şuurla hareket edilmelidir.

Son bir kaç gündür yaşananlar beni bunları sizlerle paylaşmaya itti. Ben biliyorsam ve düşünüyorsam, sizinde bilmeniz hakkınızdır diye düşünüyorum.



Özcan PEHLİVANOĞLU
[email protected]
https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU
www.rubasam.com