İnsan doğar, okur meslek sahibi olur, çalışma hayatına atılır, evlenir çocuk sahibi olur ve para kazanmaya başlar.

Para kazanma ve ticaret yapma sürecinde de kariyer yapma, toplumda sosyal yönde yer edinme çalışması içine girer.

İşte bu süreç başladığında insanın doğuştan gelen ve genetik özelliklerin de etkin olduğu süreç başlar.

Para kazanırken, mal edinirken bu özellikler her şeyi belirler.

Bazı insanlar kazandıkça daha çok kazanmak ister, bunu yaparken de kesinlikle toplumun ortak değerlerine hiç önem vermeden her şeyin mübah olduğuna inanır.

Yeter ki mal, mülk, para sahibi olayım psikolojisiyle her önüne geleni ezer geçer.

İşte bu durumda olmak, insanın içine düşebileceği en büyük kötülüktür.

Hırsın aklı teslim aldığı an da denilebilir.

Çünkü; insanın para için onurunu, şerefini, haysiyetini unutması, bir süre sonra insan olma özelliklerini de kaybetmesine neden olur.

Bu durum siyasette ve ticarette de etkilidir.

Siyaset yapan insanlar da ve ticaret yapanlar da bu duruma kapılmışların topluma egemen olması halinde, o toplumda karanlık işler hayata egemen olur.

Mal edinme duygusuyla ortaya çıkan birey mal kazandıkça her şeyin yolunda gittiği psikolojisini iliklerine kadar hisseder.

Herhangi bir yemekte, toplantıda veya bir seyahatte bilimden, sanattan, edebiyattan, felsefeden ve hayatın renkli alanlarından söz etmek yerine, altın, döviz, arsa ve kazançtan söz etmeyi yeğler.

Herkesin onun kazanmış olduğu mal mülkle, onun daha değerli bir insan olduğuna olan inancı çok kuvvetlidir.

İşte bu tür insanlar topluma egemen olduğunda bilim, sanat, edebiyat geri düşer, kazanç, arsa ve rant öne çıkar.

Bu psikolojiyle villalar, malikhaneler, çiftlikler, bir kaç şirket ortaklığı ve hayatın içindeki bütün maddiyatı elde ettiğinde kos kocaman insan olduğuna psikolojikman inanmış olur.

Her yerde baş tacı edildiğini sanar.

İlişkilerin yapay ve geçici samimiyetler olduğunu bir türlü kavrayamaz.

İşte bu tür insanlar şu anda ilkesizlikleri üzerine servetlerini kocaman kocaman yaparken, kocaman servetlerin malların ve yaptığı gökdelenlerin yanında kendisinin gittikçe küçüldüğünü minnacık kaldığını fark edemezler.

Toplumsal ilişkiler bu minnacık adamları kocaman algılamaya devam ettiği sürece, toplumun hedefleri ve amaçları da minnacık olmaya devam edecektir.