Altı yıllık aradan sonra Tiyatro Kare’de perde açan ‘Sinek Kadar Kocam Olsun, Başımda Bulunsun’ oyunuyla tiyatroya geri dönen, bir yandan da ‘Pis Yedili’ adlı dizide Filiz öğretmen karakterini canlandıran Özge Özberk çok mutlu. Haftasonu dergisi Özberk ile oyunundan dizisine, oğlu Leo’dan reyting meselesine kadar her şeyi konuştu.

Son aylarda yoğun tempoda oyuna hazırlandığını ve bu hazırlıklar sırasında da kilo vererek ideal ölçülerine geri döndüğünü söylerken gülüyor Özge Özberk... Özge Özberk, altı yıllık bir aradan sonra Tiyatro Kare sahnesine geri döndü. Hatice Meryem’in aynı adlı eserinden Hülya Karakaş’ın uyarladığı ve yönettiği ‘Sinek Kadar Kocam Olsun, Başımda Bulunsun’ oyununda rol almaya başladınız. Önce altı yıllık özlemi konuşalım… Nasıl bir özlem bu?

Daha provaların ilk gününde tiyatroya ne kadar büyük bir özlem duyduğumu anladım. 10 yıl boyunca ailenizden çok daha fazla gördüğünüz bir ekiple beraber olmak ve sahnede olmanın yarattığı büyü, bu altı yıl boyunca aklımdan hiç gitmedi. Oyunculuğa ilk adım attığım 1994 yılında kurulan BKM sahnesini çoğu kez rüyalarımda tekrar görürdüm ve hep bir umut olurdu içimde, “Acaba tekrar bir araya gelir mi BKM oyuncuları?” diye... Uzun süre bunu düşündüğüm oldu. Fakat dizi sektörüne girişimle birlikte hiç aralıksız dört yıl gece-gündüz demeden, arkanızda ne bıraktığınızı göremeden dalıyorsunuz bu insanlık dışı çalışmanın içine. İşte “Artık tamam” dediğim noktada Tiyatro Kare’den gelen teklif, geride bıraktığım tiyatro vicdanımı tamamen rahatlatmama sebep oldu.Yaklaşık iki ay süren bir prova dönemi geçirdik. Kesinlikle çok zorlu bir dönemdi. Çünkü alışılmışın dışında bir metin vardı elimizde. Yaklaşık dört-beş sayfa monolog halindeki hikayeyi meddah gibi sahneye çıkıp anlatmak gerekiyordu. Tiyatroya böylesine zor bir oyunla dönüş yapmayı hiç hayal etmemiştim. Fakat insan oyunculuğunun sınırlarını zorladıkça bu iş tadından yenmez oluyor.

Neyi en çok özler bir oyuncu? Sahneyi mi, alkışı mı, seyirciyi mi?


Oyuncunun belki de sadece ve en çok beslendiği üç şeydir bunlar. Birini diğerinden ayırırsanız eksik olur, oyuncu tamamlanamaz diye düşünüyorum.

‘Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun’ oyununda çeşitli kocalar, çeşitli kadınlar yer alıyor. Suna Keskin var, Oya İnci var, Duygu Yetiş var, Özlem Çakar var, Şirin Sevinç var… Tek erkek oyuncu da Veysel Diker. Kadına ait ne kadar dert varsa anlatılıyor mu oyunda?

Türkiye’de kadın olmanın bütün halleri bu oyunda yer alıyor diyebiliriz. Dert bunların başında geliyor gibi gözükse de, oyunun içinde eğlenceli bölümlere de rastlamak mümkün. Oyunun temel cümlesi olarak “Ben... ’nın karısı olsaydım eğer” başlığında anlatılan 20 farklı hikaye var. Anlatılan hikayelerin içinde tam da günümüz koşullarına uyan, dev gazete başlıklarına kadar taşınan, kadına dair bizi korkutan hikayeler de yer alıyor. “Sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun” dedikten sonra söylediğimiz “Aslında kimsenin karısı olmanız gerekmiyor” cümlesi, kadının artık günümüzde ayaklarının üzerinde durup geleceğe kendisinin yön vermesi gerektiğini açıkça hatırlatıyor.

Genç kızlar evlilik aşamasında seçim yaparken, nikah masasına oturmadan ne ya da nelere dikkat etmeli desek çok mu şüpheci oluruz? Var mı bu konuda onlara vereceğiniz öğüt ya da öğütler?

Ben evlilik konusunda bir duayen değilim. Henüz 4.5 yıllık evliyim fakat evlilik öncesi çiftlerin mümkünse bir süre beraber yaşamaları taraftarıyım. Eskiden bu durum aile yapısı çerçevesinde pek mümkün olamıyordu. Günümüzde ise kadınların da en az erkekler kadar yoğun çalıştığı bir dönemde ilişkiye vakit ayıracak zamanının olamayışını gözlemliyorum. Bu yüzden, evlilik öncesi en azından adamın işten sonraki ruh halini hafta sonu gezmelerinden ayırt ederek, bilerek evlenmekte fayda var diye düşünüyorum. Bir de şunu bilmeyiz ki, evlendiğiniz kişiyle ‘o kişi’ olduğu için evleniyorsunuz. “Evlenince nasıl olsa…” diye başlayan cümleler asla gerçekleşmeyebilir.

Rörtajın devamı haftasonu dergisinde