Suriye’de iç savaş sürerken, bir anda dikkatler İsrail-Filistin çatışmasına çevrildi. Bölgenin senarist ülkesi İsrail bir anda dikkatleri üzerine çekti.

Son günlerde herkes İsrail-Filistin çatışmasını konuşuyor. Türkiye dahil tüm ülkeler bu çatışmaya odaklandı ve ateşkes için uğraş sarf ediyor. En azından ağızlardan çıkan sözler sarf ettikleri yönünde bir izlenim yaratıyor.

Bu çatışmanın araksında çok farklı gelişmelerin olabileceğini düşünüyorum. Bir komplo teorisi olarak yazarsak bakın neler çıkıyor.

İsrail’in Ortadoğu’daki hedefi belli. Mezopotamya topraklarına kadar bir varlık ortaya koymak. Bu İsrail oğullarında dine dayalı bir inanış. Bugün Ortadoğu kazan gibi kaynıyor.

Bu kaynamanın nedeni tamamen İsrail’in ağababası Amerika ve diğer egemen güçlerinin ortaya koyduğu planların sonucudur. Yani bu bir Haçlı seferidir.

Bu Haçlı seferinde Türkiye de ne yazık ki egemen güçlerin yanında yer almaktadır. Bugün, Başbakan İsrail’e ne kadar atıp tutarsa tutsun!

Bunların hepsi iç politikada taban tutmaktan öte bir şey değildir. Zaten uygulamalar da bunu gösteriyor.

Sen ABD ile her konuda iş birliği yapacaksin, oradan yazılmış çizilmiş Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) un başkanıyım diyeceksin, sonra da bu yapının mimarlarına karşı koyacaksın.

Artık bu inandırıcı gelmiyor. Dahası danışıklı dövüşten öteye bir düşünce ortaya koymuyor.

Peki neden insan durup dururken, böyle atsın tutsun, hakaret etsin, karşı tarafta buna sessiz kalsın. İşin sonunda ortak çıkarlar varsa bu tip psikolojik hareketler olur. Bu gün Kürt meselesinde olduğu gibi. Başbakan PKK’ya, BDP’ye salvo yapıyor. Halktan destek buluyor. Ama benim gariban milletim bilmiyor ki, bu sözler kendilerini uyutmak, avutmak için. Diğer taraftan açılım dediği politika hiç sekte vermeden yürüyor.

Her gün taviz üstüne taviz veriliyor. Adamlar bir anda Türkiye’yi savaş alanına çeviriyor, hükümet İmralı’daki terörist başını her alanda şımartıyor. Kardeşini gönderip onun talimatlarıyla sözde açlık grevini durduruyor.

Nerde kaldı senin güçlü devletin, güçlü hükümetin…

Psikolojik harekat işliyor. Artık insanlar sokakta Türküm demekten korkmaya başladı. Artık herkes, ‘Verelim kurtulalım’ demeye başladı.

Verme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bugünkü Suriye çatışması, İsrail-Filistin çatışması hepsi bunun bir ayağı. Daha doğrusu savaşı ağır ağır tüm Ortadoğu’ya yayıp, sonra yapılacak ateşkesle sınırları yeniden çizmek.

Irak’la başlayan Ortadoğu operasyonu Arap Baharı ile devam ederken,  dikkat edin bu operasyonlardan sonra ortaya ne çıkıyor.

Şu ana kadar, değişen bir şey var. Kuzey Irak Kürt bölgesi. Şimdi buna Suriye ekleniyor. Çünkü Suriye’nin Türkiye sınırında bulunan 6 ili, PKK bayraklarıyla donatılıp Kürtlerin hakimiyeti altına girdi.

Nerede bu Suriye muhalifleri, nerede Türkiye’nin desteklediği mücahitler bir anda bu bölgeden kayboldu. Demek ki Suriye’den de Kürtlere bir toprak ayırdıktan sonra oradaki savaş bitecek. Bel ki Esad’ın devrilmesine bile gerek kalmayacak.

İş Hatay’a kadar dayandı. Türkiye’nin de sokulacağı bir savaşla Güneydoğu’da yaşanan bir kargaşa ile Kürdistan sınırı Türkiye topraklarında da çizilecek. Sözde Büyük Kürdistan sınırları çizilip, Akdeniz’e ulaşan kapı da açıldıktan sonra ateşkes ilan edilecektir.

Bu işin sonu buraya gidiyor diye düşünüyorum. Yani Ortadoğu savaşından ortaya Kürdistan çıkacaktır ve İsrail ile birlikte hareket eden bir devlet olacaktır.

Gün birlik ve beraberlik günüdür. Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların egemen güçlerin gazına gelmemesi lazım. Başkalarının gücüyle kazanılan zaferler kalıcı olmaz.

Bu Müslüman coğrafyada, liderler kendi aralarında toplanıp, İslam coğrafyasının kaderini belirleyecek atılımları yapsalar, ne İsrail ne ABD ne de diğerleri buralarda at koşturamaz.

O zaman ne Türk-Kürt kavgası, ne de mezhep kavgası olur. Çünkü bizler bu topraklarda yüzyıllarca birlikte yaşamış kardeşleriz. Bugün tek sıkıntı araya ekilen nifak tohumları ve bunlara hizmet eden yetiştirilmiş ajan liderlerdir.

Umarım ben yanılırım!....