Güfteleri Türkiye’nin ünlü bestekârları tarafından bestelenen, şiirleri 22 dile çevrilen ve birçok ülkede yayınlanan Osman Öztürk, Türk Edebiyatını başarıyla temsil etmeye devam ediyor.

Türkiye’de “Bakraç”, “Taflan Mevsimi”, “Eksik Sayfa”, “Güz Yalnızlığı”, “O Kadar Yeşildin O Kadar Mavi” ve Almanya Hamburg’da 5 dilde yayınlanan “Sommerblau-Yaz Mavisi”, Sırbistan Belgrad’da yayınlanan “O Kadar Yeşildin O Kadar Mavi” İtalya’da 3 dilde yayınlanan “La Mia Isola-Island-Ada” isimli şiir kitapları bulunan Osman Öztürk’ün 9. Şiir kitabı “UMUT-HOPE” Moğolca, İngilizce ve Türkçe olarak Moğolistan’da çıktı.



"ŞİİR BİZİ BÜTÜNLEŞTİRİR"

Türkiye’de güvenlik denince akla ilk gelen isimlerden, Okul Güvenliği projesinin mimarı, işadamı, şair, yazar Osman Öztürk, Moğolistan’da çıkan ve edebiyat severlerin beğenisine sunulan “UMUT-HOPE” isimli 9. şiir kitabına yönelik şunları söyledi:

“Şiir insanlığın ortak dilidir. Yaşadığımız bu gezegende dilimiz, rengimiz, inançlarımız, düşüncelerimiz ve yurtlarımız ayrı olsa da gözlerimiz ve duygularımız gökkuşağında aynı yedi rengi görür, seçer ve o renklerle büyülenir. Dünyada milyarlarca insan olsak da evrenin sonsuzluğunda dönüp duran dünya gibi bizde yapayalnızız. Gerçek olan şey, biz aynı gökyüzünün ve aynı yeryüzünün çocuklarıyız.
Bunu asla değiştiremeyiz. Birlikte yaşama kültürünü geliştirerek, barış, huzur ve güven içinde yaşayarak dünya vatandaşlığını içselleştirerek bunu başarabiliriz. Şiir bizi bütünleştirir, sevgiyi saygıyı, erdemli olmayı, insanca yaşamayı ve mutluluğu güçlendirir.
Bazı kıtalar ve topraklar vardır ki bizi birbirimizle dost, kardeş ve soydaş yapar. Ağaç nasıl bir kökten tomurcuklanıp büyürse ve bir dere kaynağından doğarak taşkın bir ırmağa dönüşürse, her toplumda kendi toprağında doğup kök salarak büyür ve bir gün o coğrafyaya sığmaz olur. Soy soy, boy boy çoğalarak dünya denilen bu yerküreyi yurt yapar. Biz bu topraklarda serpilip büyüdük buğday başakları gibi ve bir nevruz sabahında çiçek açıp kök saldık Anadolu’da. Ah, ata yurdum güzel Moğolistan! Hatıralarımızda hala atlarımızın nal seslerine yanık türkülerimiz eşlik eder o uçsuz bucaksız bozkırlarda. İşte benim bu kitabı yazmama neden olan duygularımın iç sesi ve gücü buydu.
Bu kitabın mısraları ile iki köklü kültürün duyguları yeniden buluşacak. Orhun Anıtları’nda Ötüken’de öyküler okunacak. Umut isimli bu şiir kitabımın kıtalararası yolculuğuna umutla devam etmesi ve şiir severlerce sevilmesi dileğiyle…” dedi.


Şair ve yazar, Moğolistan Devlet Kültür Uzmanı Oyun.S, Türkçe, İngilizce ve Moğolca dillerinde basılan Osman Öztürk’ün “Ada” adlı şiir kitabına yazdığı önsözde şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Denizleri Duymak, Kalpler İçin Dinlemek…

Jenny tarafından Moğolcaya çevrilen Türk şair Osman Öztürk’ün şiirleri Moğollara sunulmaktadır. Kendisi, anavatanını, Türkiye Cumhuriyetini ve okyanusun ortasında bir adaya benzeyen yalnız kalbini şiir diline dökmekte, kalbinin sesiyle martıların çığlıklarına kulak vermektedir. Şair, engin denizler, martılar ile kalbinin melodisi ve biz Moğolların övdüğü dağlar ve mavi gökyüzü hakkında yazmaktadır.

Sevgili Osman Öztürk, şiirlerinizin Moğol okuyucuları heyecanlandıracağından adım gibi eminim.”



-Osman Öztürk ve şiirlerini Moğolcaya çeviren Şair-Çevirmen Jenny Lkhagvasuren -

Osman Öztürk’ün 9. Şiir Kitabına İsmini veren “UMUT” ve “AH GÜZEL MOĞOLİSTAN” şiiri

UMUT

Kırmayın umudunuzu
Çırpınan kanatlarınızı
Yeşermemiş dallarınızı kırmayın kırmayın çocuklar
Önünüzde yaşanacak ne baharlar ne yazlar var

Ezmeyin çiçekleri ezmeyin çocuklar
Bir gün onlarda serpilip tomurcuklanırlar
Kırmayın umudunuzu kırmayın çocuklar

Şu güneşe açan ay çiçeklerine bak
Sanma ki buğday başakları susuzluktan kuruyacak
Umudunuzu kırmayın kırmayın çocuklar
Yaşanacak ne güzel günler var

Güneşe yürüyün
Ateşe yürüyün
Umuda yürüyün
Ama geriye dönmeyin çocuklar

Kararsa da gökyüzü
Yarılsa da yeryüzü
Tutuşsa da dağlar taşlar
Korkmayın korkmayın yürüyün çocuklar....

Hayat siyah ve beyaz değil
İçinde sonsuz renkler var
En büyük gücümüz umudumuzdur
Ve hayallerimizdir çocuklar

Ekinler eğmemişken başını
Yağmurlar düşmemişken toprağa
Açın avuçlarınızı damlalarca
Umudunuzu kırmayın kırmayın çocuklar

Umutsuzluğu çıkar aklından
İmkansızı zorla
Uğraşırsan ateş çıkar bir kuru daldan
Yıkılmaz köprüler kurarsın taştan topraktan
Umudunuzu kırmayın kırmayın çocuklar

Güneşi solduramazlar
Karanlığa mahkum edemezler bizi
Bir alaca şafak değiştirir her şeyi
Bir gün güneş doğacak çocuklar

Belki gökte bir kutup yıldızı ışıldar
Belki bir şimşek çakar
Ve bir fırtına sürükler bizi
Belki sular durulur
Salınır denizinde
Bir zeytin dalı ve bir üzüm tanesi

Kaç bin yıl yaşarmış zeytin ağacı
Kaç yıldır salarmış köklerini toprağa ulu bir çınar
Sabırla büyüt umudunu
Ve taşı yarınlarına
Değişir bir gün her şey
Değişir bir gün dünya

Sanma ki seher yeli esipte geçer
Herkes birgün ektiğini biçer
Bugünün yarını da var
Unutma ki hayat kaybettiğin yerden başlar
Umudunuzu kırmayın kırmayın çocuklar

Bilmez uçurtma uçtuğunu
Unutma denizin azgın bir dalgaya döndüğünü
Ve hayatın binbir güçlüğünü
Unutmayın unutmayın çocuklar
Umudunuzu kırmayın kırmayın çocuklar

AH GÜZEL MOĞOLİSTAN

Gerdim yayımı sonuna kadar
Ve bıraktım okumu bozkırın sonsuz ufkuna
Yer ile göğün kavuştuğu ateş bulutlarının ülkesiydi hedefim

Okumun saplandığı kıraç toprağa ben yurt derim, yurdum derim
Güneşin gök mavisinden, maviliğinden süzülüp, doğup dağlarında
Battığı bu yalnız diyarları vatan bilirim

Atının dizginini görkemle çeken bir Moğol gibi
Bir hışımla atılırım bozkırın sonsuzluğuna
Çatlarcasına koşarken kıvılcımlar çıkar atımın toynaklarından

Yıldırımlar çakarken şimşeklerin bağrında
Otağımı kurarım karanlık gecede rüzgâr çarpan toprağına
Kıldan bir göçebe çadırıdır evim, barkım, yurdum bildiğim

Yüreğime kızgın al küller yağdırır yüce Altay dağları
Ayazını yedikçe ıssız çöl soğuğunda titrer şaha kalkarım
Bir kurdun uluması çınlatır dağların koyu yalnızlığını

Ne köksüz bir ağaç olur, ne de soysuz bir millet
Ayrı boydan olsak da olur olmasak da kim sorabilir bize hangi soydanız
Işkın ışkın dal vermiş bir yurdun kaç gurbete sürülmüş çocuklarıyız biz
Çağların en ulaşılmaz yerine kurmuşuz gönül, yurt çadırını
Dal budak salmışız asırlar boyu savrulurken oradan oraya
Göğsümüzü siper etmişiz rüzgâra, kara, ayaza

Güçlü bir komutan Cengâver Cengizhan
Dörtnala kırbaçladığında yağız atını
Asya’dan Avrupa’ya önüne kaç milleti katmıştı

Soylu atalarımın yurdu güzel Moğolistan
Her an bulutlara değer
Dağ gibi gökyüzüne uzanan başı

Yalnızca dikili bir taş sanma Orhun anıtlarını
Türk’ün töresi kazınmıştır aşınmaz harflerle
Türk’ün doğuşunu ve asaletini anlatır her cümlesi Türk yurdu Ötüken


Kulak ver dinle
Atalarımızın nal sesleri yankılanır her yıldızlı gecenin ardından
Gökyüzü kızıla çalarken güneşle

Su kaynağından çocuk atasından doğar
Serin göllerde ıssızlık kol gezer
Vahşi atlar, göl kuşları ve bir yalnızlık duygusu hasrete eşlik eder

Kervan geçmez yollarda beklerim üşümüş gecelere sarıp seni
Samanyolu, dolunay, küme küme yıldızlar başımın üstünde ışıldar
Ah ata yurdum mavi göklerin ülkesi güzel Moğolistan

AH GÜZEL MOĞOLİSTAN…