Orhan SENCER / İSTANBUL, () - DÜNYACA ünlü darbuka üstadı Ahmet Yıldırım nam-ı diğer “Mısırlı Ahmet”, 45’e yakın ülke gezdiğini ve her yerde darbuka aşıkları olduğunu belirtirken, “Darbukada müthiş bir yükseliş var. Darbukaya başladığımdan beri hayali kurulmayacak bir duruma geldik. Japonya’da bin küsur darbukacı var, oraya gittiğimde beni el üstünde tuttular” dedi. Silahlı saldırıda hayatını kaybeden Rus Büyükelçi Andrey Karlov için Kremlin Sarayı’nda düzenlenen anma konserine davet edilen tek Türk olan Ahmet Yıldırım, 6 bin kişilik devasa bir salonda, muhteşem bir atmosferde teröre karşı çaldığını söyledi. Efsane sanatçı, “Mısırlı Ahmet” isminin hikayesinden, İstanbul’da kurduğu dünyanın ilk ritim okuluna, Mısır ve Türkiye’de düzenlediği kamplardan, içinde yer aldığı Music and Memory projesine, Kremlin Sarayı’nda yapılan anma konserine davet edilen tek Türk olmasından, cep telefonu kullanmamasına kadar birçok konuda ’ya özel açıklamalar yaptı. “ANKARALIYIM AMA BÜTÜN DÜNYA 'MISIRLI AHMET' OLARAK TANIYOR. MISIR’DA İSE 'TÜRKİYELİ AHMET' DİYORLAR” “Mısırlı Ahmet” ismiyle tanınma hikayesini anlatan darbuka üstadı Ahmet Yıldırım, ikinci sanatsal doğuşunun Mısır’da gerçekleştiğini belirterek, şunları söyledi: “Mısırlı Ahmet’in benim için iki derin anlamı var. Tarihte ilk defa bir Türk darbukacının Mısır’a gitmesi, orada albüm yapması, oranın yıldızlarıyla hem sahne, hem albüm çalışması yapması çok önemli bir şeydi. Oradan buraya geldiğimde de beni Mısırlı zannetmişler. Aşkın Nur Yengi , Sezen Aksu, Emel Müftüoğlu gibi birçok sanatçının albümünde çalmıştım. Hepsi 'Mısırlı Ahmet' diye yazmış. Beni de Mısırlı zannediyorlarmış. Türkçe konuşunca da ‘A, Türkçeniz çok iyiymiş. Nasıl öğrendiniz’ diyorlardı. Ben de Türkiyeli, Ankaralı olduğumu söylerdim. Adımız da 'Mısırlı' kaldı. Benim de hoşuma gitti. İkinci sanatsal doğuşum Mısır’da oldu hakikaten. Mısır’da da soyadım onlara zor geldi, Yıldırım diyemediler. Ahmet-i Turki yani Türkiyeli Ahmet diye albümlerde öyle geçti. Şu anda bütün dünya 'Mısırlı Ahmet7 diye tanıyor ama.” “JAPONYA’DA BİN KÜSUR DARBUKACI VAR. ORAYA GİTTİĞİMDE BENİ EL ÜSTÜNDE TUTTULAR” 45’e yakın ülke gezdiğini ve bir o kadar ülkeden okul ve kamplarına katılım olduğunu vurgulayan sanatçı, şu ifadeleri kullandı: “Şu an okulumuza ve kamplarımıza 45’e yakın ülke gelmiş. Ben de o civarda ülke gezdim. Daha yeni Japonya’dan geldim. Japonya’da bin küsür darbukacı var. Hepsi müthiş tanıyor ve müthiş bir saygı var. Oraya gittiğimde beni el üstünde tuttular. Dünyanın bir sürü ülkesine gidiyorum, Hong Kong, Tayvan, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Avrupa’nın bütün ülkeleri, Kanada, Brezilya’ya gidip workshoplar veriyoruz. Ben de şaşırıyorum, hangi ülkeye gitsem muhakkak orada CD imzalatmaya, fotoğraf çektirmeye bir sürü insan geliyor. Önemli olan darbukanın geldiği nokta. Emek verildiği zaman, bir aşk yaşandığı zaman dışarıya yansıyormuş ve oralarda bir sürü aşığın doğduğunu gördük. Bu büyük bir mutluluk.” “MÜHENDİSİ, İŞ ADAMI, ÖĞRETMENİ, DOKTORU, BİRÇOK MESLEK DALINDAN İNSAN DARBUKA ÖĞRENİYOR” Darbukada müthiş bir yükseliş olduğunu söyleyen Mısırlı Ahmet, “ Darbukaya başladığımdan beri hayali kurulmayacak bir duruma geldik. Mühendisi, bankacısı, iş adamı, öğretmeni, doktoru, ritimhanemizde birçok meslek dalından insan artık darbukayı bir aile ferdi, en yakını olarak görüp bu enstrümanı öğrenmeye çalışıyor. Çoğu da çok iyi öğrenip çalıyor ve hayatını değiştirdi. Profesyonel olarak darbuka çalıp hayatlarını ondan kazananlar var” diye konuştu. “DÜNYADA İLK DARBUKA OKULUNU VE DARBUKA KAMPINI TÜRKİYE’DE YAPTIK” Dünyada ilk darbuka okulunu ve darbuka kampını Türkiye’de yaptıklarını hatırlatan darbuka üstadı, “İki kamp yapıyoruz. Biri Türkiye’de Güre’de ve bu sene 10’uncusunu yapacağız. 7 kez de Mısır’da Sina Çölü’nde yaptık. Benim bir sene kalıp, teknikte yeni şeyler bulduğum yerdi Sina Çölü. Onun dışında özel kamplar oluyor. Mesela en son Japonya’da iki günlük kampa gittim. Haziran’da Rusya’da bir darbuka kampı olacak. 200 kişinin katılımıyla 5 günlük bir kamp olacak. Bu tip şeyler dünyada da başladı yavaş yavaş. İlkini biz burada yaptık. İlk darbuka okulu burasıdır. İlk kamp burada oldu. İlk Sina kampını da biz yaptık. Umarım güzel ellerle güzel yerlere gider” ifadesini kullandı. ANMA KONSERİ İÇİN KREMLİN SARAYI’NA DAVET EDİLEN TEK TÜRK SANATÇI OLDU Silahlı saldırıda hayatını kaybeden Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov için geçtiğimiz ay Kremlin Sarayı’nda düzenlenen anma konserine davet edilen tek Türk sanatçı olan Mısırlı Ahmet, 6 bin kişilik devasa bir salonda çaldığını belirterek, şunları söyledi: “Organizasyonun teröre karşı olduğunu biliyordum sadece. Sonradan okuyunca öğrendim Rus Büyükelçi için düzenlendiğini. Beni siyaset, politika hiçbir zaman ilgilendirmedi. Sadece müzik benim hayatım. Ben sadece performans, müzik yapmaya gittim oraya. Teröre karşı bir organizasyonmuş o da. Önemli olan Kremlin’de çalmaktı. 6 bin kişilik devasa bir salonda çaldım. Muhteşem bir atmosferi vardı. Orada Seven Eight Band ile bir konser verdik. Rusya’ya benim 4’üncü gidişim zaten. Birçok öğrencim var Rusya’da da. Konserler de verdim orada. Bir enstrüman birçok dünya ülkesini, bir çok insanı bir araya topladı. Müthiş bir darbuka ailesi var, merkez ise burası.” “MUSIC AND MEMORY’DE ÇOK ÖNEMLİ SANATÇILAR, MÜTHİŞ VİRTÜÖZLER VAR” Ünlü sanatçı, Balkan müziğini tüm dünyaya duyurmayı amaçlayan Music and Memory projesini de şöyle anlattı: “Music and Memory, Avrupa Birliği’nin katkılarıyla yapılan bir proje. 2010 yılında bir müzik projesine katılmıştım. Orada çok hoşlarına gitmişti. Bağlantıya geçtik ve böyle bir projeden söz ettiler . Heyecanla karşıladım ve ‘Tabii ki yaparız’ dedim. Bizle birlikte birkaç partnerimiz daha var. İlkini Belçika’da ve sonra Bulgaristan’da yaptık. Bu sene de ilk defa Türkiye’de olacak. Yeni bir konsept bu. Amaç Balkan müziğini hatırlamak ve o değerleri ortaya koymak ve onun da üstüne bir şey koyup genç nesillere aktarmak. O yüzden çok yapıcı buluyorum bu projeyi. Çok önemli sanatçılar, müthiş virtüözler var. Petar Ralchev var akordiyonda. Stephane Galland benim için dünyada en iyi iki üç kişiden birisi davulda. Türkiye’den de genç yeteneklere biraz önem verdim. Gitarda Onur Aymergen, bağlamada Muhlis Berberoğlu, kemanda ve buzukide Serkan Gugul var. Onlarla da hep birlikte bir şey harmanlayacağız.” “AŞKINI SEN YAŞA, GERİSİNİ HAYATA BIRAK. O HER ŞEYİ HALLEDİYOR” Mısırlı Ahmet, darbukada efsane olmasını ise şu cümlelerle anlattı: “Öyle bir derdim yoktu hakikaten. Bir şey gözeterek, hedef koyarak bir şey olunmuyor. Ben darbukaya aşık olmuştum, sadece çalıştım. Kendime özgün sesi ortaya koymam gündeme geldi Mısır’a gitmeden. Kendime ait bir şey olmalıydı. Bir Türk tekniği vardı, bir de Mısır tekniği. Yüzyıllardır böyle çalınmış. Bir şeyi takip etmek bana yetmedi ya da zoruma gitti. ‘Biz de bir şeyler koyabiliriz’ dedik. Bütün kök bu aslında, kendini inkar etmemek. Daha sonra bir teknik buldum. Kafadan uydurdum o an böyle bir şey olmalı diye. Her gün sürekli aşkla ve müthiş bir disiplinle antrenman yaptım. Zannediyorum o aşktan kaynaklanıyor her şey. Aşkını sen yaşa, gerisini hayata bırak. O her şeyi hallediyor.” “HAYAL OLDUĞU SÜRECE SÜREKLİ TALEBESİN VE SÜREKLİ ARAYACAKSIN” Bir sonraki hedefinin sorulması üzerine hayallerin hiçbir zaman bitmeyeceğini vurgulayan sanatçı, “Hayal olduğu sürece sürekli talebesin ve sürekli arayacaksın. Gerçek olan da talebe olduğumuz. Sonsuzluk var çünkü. Bundan sonraki hayaller bitmez. Yeni albüm çalışmaları olacak, onları gerçekleştirmek istiyorum. Dünyanın en büyük darbuka orkestrası olarak Perşembe günü yaklaşık 60-70 kişi sahnede olacağız. Bunun heyecanını yaşayacağız. Bunlar büyük mutluluk, tüketilecek şeyler değil“ şeklinde konuştu. “KONSANTRASYONU BOZDUĞU İÇİN CEP TELEFONU KULLANMIYORUM” Mısırlı Ahmet, cep telefonu kullanmaması ile ilgili de şunları söyledi: “Cep telefonu konstantrasyonu müthiş bozuyor. Ben kaybolmayı çok severim. Hatırlamadıkça insan yeni şeyler keşfediyor. Hatırladığın an keşfedemiyorsun. Garip bir yerde garip birinden telefon geliyor. Sen orada bir provadasın, bir müzik toplantısındasın, çok başka bir dünyadasın ve bir anda bütün dikkatin allak bullak oluyor. Dedim bu bana zararlı. Bu benim görüşüm tabii ki. Yoksa iletişim çok önemli. Benim için çalışan asistanlarım gerekli her şeyi yapıyor. O yüzden gerek duymuyorum.” Mısırlı Ahmet, Balkan müziğini tüm dünyaya duyurmayı amaçlayan "Music and Memory" projesi kapsamında, Türk, Bulgar ve Belçikalı usta müzisyenlerle birlikte 30 Mart Perşembe günü MKM Attila İlhan Salonu'nda konser verecek. Gecede ayrıca usta sanatçı, 10. yılını kutlayan "Mısırlı Ahmet Ritimhanesi" öğrencileriyle beraber de sahne alacak.