Ankara Eğitim Platformu tarafından düzenlenen konferans üzerine bu yazım da. PISA direktörü Andreas Schleicher’in konuşması üzerine yine tabi ki.

Önceki yazımda da belirttiğim üzere çok farklı şeyler söylemedi aslında. Bizim de yıllardır olması gerektiğini söylediğimiz şeyleri söyledi. Başarılı olmak ve gelecek için yeni nesilleri yetiştirmek için neler yapmamız gerektiğini belirtti.

PISA sonuçları sayısal veriler ve net. Ancak o sayısal verileri değerlendirmek ve bu değerlendirmelerden ders çıkarmak gerek. Ders çıkarmak istediğimiz konuda iyimser olmaya gerek yoktur. Sayılar kadar net olmak gerekir.

Konuşması boyunca hep iyimser olduğunu söyleyebilirim. Kötü ve başarısız olduğumuzu söylemedi. Kötü olduğumuz alanları zaten tablolarda görmek mümkündü. Bu verilerle ilgili değerlendirme yaparken “bu alanda siz çaba sarf ediyorsunuz, iyiye gidiş yolundasınız” gibi ifadelerle motive edici bir anlatımı vardı. Bunun bir nedeni, sınıftaki kötü öğrenciyi motive etmek için iyi yönlerini ön plana çıkarmaya çalışan öğretmen gibi davranmak olabilir. Bir başka yönü de kendimizi “başarılı” olarak tanımlamamızı ve avunmamızı sağlamak olabilir.

Her iki açıdan da kötü bir durum olduğunu düşünüyorum. İlkinde kötü öğrencinin iyi yönlerini ortaya çıkaracağım diye en ufak iyi davranışı çok överseniz kendini mükemmel zanneder ve gelişme göstermez. Diğerinde ise tamamen gerçek dışı değerlendirme mevcuttur ve hayal dünyasında kendi oluşturduğunuz başarı ile avunursunuz. Gerçeği görmeniz mümkün olmaz.

Konuşmada sık sık dile getirilen konu öğretmenlerdi. Daha önce bir yazımda da değinmiştim; eğitimin öznesi olan öğretmen bütün yükü taşımak zorunda diye. Yine bütün yük öğretmene yüklenmekteydi. Yüklensin tamam da yine söylüyorum öğretmen güçlendirilerek yüklensin. Taşıyamayacağı yük verilip de ezilmesin.

Öğretmenlerin işbirliği içinde olması gerektiğini belirttiler. Başarılı olan ülkelerden örnekler verildi. Buralarda öğretmenler arası işbirliğinin çok kuvvetli olduğu, sınıfta yapılan iyi şeylerin mutlaka başkaları ile paylaşıldığı, meslektaşların birbirlerinin derslerini izleyip birlikte değerlendirmesi gerektiğinden bahsedildi. Ve bir de dezavantajlı durumdaki öğrencilere iyi ve başarılı öğretmenlerin ders vermesinden tabi ki.

Bu kısım bence konuşmanın en can alıcı noktası. Çünkü önümüzdeki süreçte öğretmenleri nelerin beklediği ile ilgili ipuçları veriyor bize.

Mesela öğretmenlerin –performans değerlendirme sisteminde- birbirlerini değerlendirmeleri konusu vardı. Rafa kaldırılan bir uygulama ama tamamen kapatılmış değil sanırım. Öğretmenler arası bilgi paylaşımı, iletişim, işbirliği çok önemli ama bunun birbirini değerlendirme gibi bir uygulama ile yapılmaması gerekir. İşbirliğini rekabete dönüştürmek hata olur. Paylaşım ve işbirliğinden amaç daha güzeli bulmak olmalıdır. İşin içine birbirini değerlendirmek girdiği zaman daha iyiyi üretmek değil diğerinin yaptığını eleştirmek, kötülemek ön plana çıkar.

Diğer konu ise başarılı öğretmenlerin dezavantajlı gruplara gönderilmesi. Önümüzdeki dönemde merkeze gelmek için puana gereksinim duyan öğretmenlerin yerini tam tersi bir durum alabilir. Başarılı ve tecrübeli öğretmenlerden yararlanmak tabi ki dezavantajlı durumdaki öğrencilerin de hakkıdır. Ancak öğretmenin mağdur edilmemesi gerekir. Öğretmenin huzur ve mutluluğu öğrenciye ve öğrenme eylemine etki eder.

Tecrübeli öğretmenlerle yeni öğretmenleri sınıflarda buluşturmak da güzel bir fikir olabilir. Aynı anda iki öğretmenin bulunması lüks sayılmamalıdır. Birinin enerjisi diğerinin tecrübesi birleştiğinde işbirliğinin en güzel örneği çıkar ortaya.

Sonuçta yine iş öğretmene geldi dayandı. Umarım öğretmeni ezmeyecek onu güçlendirerek eğitimin öznesi yapacak düzenlemeler planlanıyordur.

İLKAY KUMTEPE/20.12.2019