Kitap satın alma ve okuma işi, 1970’li yıllara göre oldukça gerilemiş olmakla birlikte, aydınların evleri
kitapsız olmaz. Hele okumaya düşkün olup yaşı ilerlemiş olanlarımızın evlerinde bir hayli kitap
birikmiştir. Bazı evlerde bunları koyacak yer sıkıntısı başlar. İşi gücü kitap olan bazıları, gelirleri
elveriyorsa, kitapları için başka bir daire kiralıyorlar, burayı aynı zamanda çalışma yeri olarak da
kullanıyorlar.
Kitapları uygun bir biçimde yerleştiremezsek, aradığımızı bulmakta ve onlardan yararlanmakta sıkıntı
çekeriz. Hele, ev taşırken kitaplarını kolilere yerleştirip bunu yeni evlerinde yer darlığından
açamayanlar, o güzelim bilgi ve sanat kaynaklarını mezara gömmüş demektir.
ONLU DEWEY SİSTEMİ
Büyük kütüphaneler için en uygun sınıflandırma yöntemi 10’lu Dewey sistemidir. 1876’dan beri
kullanılan bu sisteme göre bütün kitaplar Şu 10 bölüme ayrılır. O Genel Eserler, 1 Felsefe, Psikoloji, 2
Din, 3 Sosyal Bilimler, 4 Dil, 5 Bilim, 6 Teknoloji, 7 Güzel Sanatlar, 8 Edebiyat, 9 Tarih Coğrafya. Bunlar
da alt bölümlere ayrılır. Örneğin ülkelerin edebiyatları için 8. Bölüm alt kısımlara örneğin 813 Türk
edebiyatına ayrılmıştır. Roman-Hikâye-Masal, şiir, deneme, anı gibi dallar bu daha bölümün alt
kısımlarıdır.
1958-1964 yıllarında okuduğum Akpınar İlköğretmen Okulu’nun, herhalde 1940’te Köy Enstitüsü
olarak kurulduğu 1940’tan beri devam etmekte olan kütüphanesindeki bölümlenme böyleydi.
Kütüphanede 20 bin kitap olduğu söyleniyordu. Burada kütüphanecilik kursu da görmüş, Milas
Selimiye Ortaokulu Kütüphanesini de bu sisteme göre yeniden tasnif etmiştim. Ayrıca her kitaba,
kütüphaneye giriş sırasına göre bir demirbaş numarası verilir. Bütün kitapların kimlikleri kartlara
işlenir ve kartlar, alfabetik sıraya dizilir. Böylece aradığınız kitabı kolayca bulursunuz. Millî
Kütüphanede hem kitap adına, hem yazarlara göre ayrı ayrı tasnif sitemi kullanılıyor.
Bir kitabın hangi bölüme girmesi gerektiğine karar vermek bazen zordur. Bunun için kitabın içeriğine
hâkim olmak gerekir.
DEVLETİN KİTAP DÜŞMANLIĞI
Öğretmen Okulunda iken biriktirdiğim 300 kadar kitabı, köyümüzde açtığımız kütüphaneye
vermiştim. Birkaç yıl içinde kütüphane dağıldı, gitti! Kitaplarım için ikinci tufan 1971’de oldu. Ben
içeriye alınınca ağabeyim, köydeki evimizde yazılı kâğıt namına ne varsa yakmış! Aynı tarihlerde Milas
Selimiye’de kaldığım evi arayan polis, kitaplarımı da götürmüş. Sıkıyönetimden geri almak mümkün
olmadı. Son bir defa 1986’da polisin evde arama yapacağını gözaltındayken haber almış, dışarıya
uçurduğumuz bir haberle “sakıncalı” sayılabilecek kitapları bir gece taşıtmıştık. Ertesi gün bizimle eve
giren polis, rafları “tertemiz” görünce hayret etmişti. Evden boş çıkmamak için “Devrimci Eğitim
Şûrası” adlı kitabı almış, bu kitap takipsizlik alıncaya kadar dosyamızın eki olarak gezip durmuştu…
Diyeceğim, aydınların şöyle kitaplarını gönüllerince biriktirip tasnif etmesinin de önüne geçilmiştir.
Türkiye’dir burası. Özgürlük güneşi şöyle yüzünü gösterir gibi yapar, sonra onu karşı devrimin fırtınası
izler.
Siyasi ve sosyal tarih arşiv belgeleriyle yazılır. Arşiv basılı evrak, notlar, kitaplardan oluşur. Ne yazık ki,
devlet bunlardan da hoşlanmamıştır. Birçok gazetenin sayıları, millî kütüphanede bile eksiktir. 1952
Derleme Yasası’ndan sonra yayımlanan gazete ve dergilerin bir kısmını bile Millî Kütüphane’de ve
öteki devlet kütüphanelerinde bulmak mümkün olmuyor!

TASNİF ZORUNLUDUR
Bizim evlerimizdeki kitapların sayısı böyle bir sınıflandırma gerektirmeyebilir ama gene de onları
anlamlı bir sıralama ile dizmek gerekir. Benim kütüphanemde şu bölümler var: Din-Ahlak-siyaset,
Tarih, Eğitim, Anı-Deneme, Edebiyat, Dil, Şiir, Oyun, Çocuk Kitapları, dergi ve gazete ciltleri,
ansiklopediler. Her bölümdeki kitapları alfabetik sıraya da dizince işlerim epey kolaylaşmış oluyor.
4.250 kadar basılı eseri normal bir daireye sığdırmak herhalde sıkıntı yaratırdı. Bereket, 17 yıl önce
taşındığımız evin geniş bir bodrumu var. Bu kitapların 4000 kadarı bodrumda, kalanları ise çalışma
odamda ve çocukların odalarındaki kitaplıklarda.
Evinde şöyle birkaç yüz kitabı bulunanlar için bile bunları tasnif zorunluluğu vardır. Artık hangi tür
kitaplar varsa bunları birkaç konu üzerinden alfabetik sıra ile dizerse aradığına kolayca ulaşabilir.
Koliler ve sandıklardaki kitapların artık kimseye bir faydası yoktur! Eve gelen konuklara, ev
gezdirilirken düzgünce sıralanmış kütüphanenin gösterilmesine özen gösterilmelidir. Kim bilir,
kitapları görmek misafirde okuma isteğini kamçılar. Geri getirme güvencesi görülürse ödünç kitap
vermek de çok yararlıdır. Bunun için bir okuyucu defteri tutulabilir.
ARŞİV KORUMAK
Benim kitaplığımda yalnız kitaplar bulunmaz. Çeşitli evrakın konulduğu klasörler de tasnif edilmiş
olarak kitaplara arkadaşlık ederler. Yazı dosyalarım, yayımlanmış yazılarımın kesikleri, 2011’den beri
sosyal Medyada paylaştığım yazılar, Öğretmen Dünyası Dergisinin Yazı Kurulu Tutanakları,
iddianameler ve mahkeme kararları, TÖS, TÖB-DER, Eğitim-İş, Eğitim-Sen dönemine ait dergi, broşür,
bildiri, köyümüzün muhtarlığına ait evrakın fotokopisi… Böylece 1940’larda Salma Defterinde her
hanenin kaç lira salma ödediğini öğrenebiliyorum.
TÖB-DER’in sıkıyönetimce faaliyetten alıkonulduğu 1978’de, genel sekreter yardımcısı Öner Yağcı’ya,
eksik olan TÖB-DER dergilerini almak istediğimi söyleyince “Zeki amca, (bana Amca derdi) bunları en
iyi sen korursun” diyerek arşiv odasında her birinden birkaç tane kalmış dergilerden alarak eksik
sayıları tamamlamış ve tam koleksiyon halinde ciltletmiştim. Şimdi bunlar, ilgilileri için hazine
değerindedir. Zaten “Kitap en iyi hazinedir” diye boşuna söylememişler. Şimdi irili ufaklı 4 bin küsur
kitap, dergi, gazete cildini satışa çıkarsam ve her biri ortalama en az 25 lira etse bir milyon lira eder.
Ben bir milyoner sayılmaz mıyım?
Buraya kadarı iyi hoş da asıl beni kaygılandıran ben öldükten sonra bunların ne olacağı… İnşallah
kapıdan geçen bir kâğıtçıya vermezler…
Gelecek yazı: Okuduğumuz Kitabı Nasıl Değerlendirmeli? (1 Ekim 2021)