Taksim Gezi Parkı direnişi çığlığı söndü, bitti artık, bir daha böyle olaylar olmaz diyenler, yanılıyor.

Gezi Parkı çığlığı hala sosyal medyada devam ediyor.

Kim ne derse desin, kim hangi pencereden ne görüyorsa görsün, bu olay Türkiye siyasetinde vardır ve önümüzdeki her olayı şekillendirecektir.

Bu olayı bir sel kabul edecek olursak, bu selin bir daha gelmeyeceğini iddia etmek bilimsel bir açıklama olmayacaktır.

Bu çocukların yaşadığı bir çok olayın içinde, dört tane olaya değinmek istiyorum.

Birincisi, camide içki içilmesi, ikincisi çocuklu türbanlı bir bayanın dövülmesi ve üzerine işenmesi.

Üçüncüsü ise cami imamı Fuat Yıldırım, dördüncü olay ise Egemen Bağış.

Camide içki içilmesi konusunu sürekli sayın başbakan dillendirdi.

Konuştu fakat ispat edici görüntüler çıkmadı.

Kadın üzerine işenmesi ve fiili saldırı, ispatlanamadı.

Bu iki olay da Türk toplumunun en kutsal değerleri olan aile ve dini değerler üzerinden toplumun kamplaşması için kullanıldı.

Camide diyelim ki bir kişi içki içti, onun bu kabahatini milyonlarca insanın suçuymuş gibi topluma sunmak, hangi aklı başında insanın kabul edebileceği bir durumdur anlamakta güçlük çekiyorum.

Camide içki içen bir kişi veya bir kaç kişiyi bulmak, bu fikri dillendirenlerin de görevi değil midir.

Kamu vicdanının rahatlaması, toplumun gerilimlerinin düşmesi için bu gerekli değil midir?

Ayrıca toplumun en değerli kurumu olan aile ve çocuğa yapılan saldırılar, kabul edilebilir bir davranış olabilir mi?

Bunu ortadan kaldıracak ve saldıranları bulacak olan, iddia sahipleri değil midir?

Eğer bu yapılamaz ise toplumda inandırıcılık, çıkarınız kadar olacaktır.

Çıkar bittiğinde inandırıcılıkta bitecektir.

Diğer yandan caminin imamı Fuat Yıldırım ''Ben bir din adamıyım yalan söyleyemem, ben camide içki içen görmedim''diyerek içki içildi diyenleri de yalancılıkla suçlamış oldu.

Devletin maaşlı elemanının böyle davranması ve özellikle bu ortamda bu şekilde davranması alıştığımız bildiğimiz bir durum değildi.

Bu olaylar sürerken Avrupa birliğinin genişlemeden sorumlu bakanı Egemen Bağış, AB bakanları ve büyük elçileriyle toplantılar yaptı.

Büyükelçilere Gezi Parkı konusunda bilgilendirici ve görüntülerle açıklamalı sunumlar yaptığını söyledi.

Bu sunumda camide içki içilmesi görüntülerini izlettiğini ve türbanlı kadına hakaret ve işeme görüntülerini büyükelçilerin seyrettiğini söyledi.

Egemen Bağış'ın bu açıklamasından bir kaç saat sonra gece yarısı AB büyükelçileri ortak bir açıklamayla camide içki içildiğine dair görüntü seyretmediklerini, kadına hakaret ve işeme olayı gösterilmedi diyerek Egemen Bağış'ın yalan söylediğini ilan ettiler.

Biz yurttaşlar, kime inanacağız lütfen siz söyleyin.

Bir tarafta ''Ben din adamıyım Allahtan korkarım, yalan söyleyemem'' diyen bir insan diğer tarafta başbakan, bir tarafta koskoca T.C hükümetinin bakanı diğer tarafta bir sürü AB ülkelerinin büyükelçileri.

Burada olan olayda bir taraf yalan söylüyor.

Yalan söylendiği çok açık.

Çünkü bu sorunun iki cevabı var, içki içildi veya içilmedi.

Diğeri kadın dövüldü üstüne işendi veya işenmedi.

Bu iki cevaptan birisi yalan ve yanlış.

Oysa ülkemizin başbakanı ve bakanı içildi dövüldü derken, cami imamı ve AB bakanları içilmedi dövülmedi biz görmedik diyorlar.

Siz sıradan vatandaş olarak kime inanırdınız?

Ben çoktan kararımı verdim, kimin yalancı olduğunu ben çok iyi biliyorum.

Sizin ne düşündüğünüzü ise çok merak ediyorum.