Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu'nun 2004 yılı Milli Güvenlik Kurulu Belgelerini yayınlamasının ardından yaşanan polemik, Türkiye'de gazetecilerin işlerinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha ortaya koydu...

Eline geçen belgelerle gündemi sarsan gazeteci Mehmet Baransu ihanetle suçlanıyor. Bu suçlamayı yapan ise bu ülkenin Başbakanı...

Taraf gazetesinde yayınlanan belgenin ardından açıklama yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Bu belgeleri sızdırmak ve yayınlamak suçtur" demişti.

Ne kadar güzel... Hüseyin Çelik 'böyle bir belge yok' diyemedi. Doğal olarak belgelerin doğruluğunu itiraf etmiş oldu.

Peki bu belgeler doğru ise, Baransu'nun suçu ne?
Suçu, bir gazeteci olarak elde ettiği belgeleri yayınlayıp halkı bilinçlendirmek mi?

Bir gazeteci için bundan daha güzel ne olabilir.

Burada sorgulanması gereken belgelerin neden yayınlandığı değil, belgelerin doğru olup olmadığıdır.  Bu belgelerin doğruluğunu kabulleneceksiniz ve neden yayınlandı diyeceksiniz.

Bugün Baransu, gazetecilik dalında ödül alacak bir iş yapmıştır.

Tüm mesleki STK'ların Mehmet Baransuya sahip çıkması gerekir.

Eline geçirdiği belgeleri haber yapmaktan öte ne vardır ki bir gazeteci için.

Ama doğruyu yazmanın bedeli çok ağır Türkiye'de...
Heleki yazdığında iktidar ve yandaşlarını eleştiren, onlar ile ilgili bir belge ve bilgi varsa durumun daha da vahim...

Baransu, bu konuda iyi bir örnek...

Balyoz davası ile ilgili belgeleri de valizlerle mahkemeye taşıyan Baransu değil miydi?

Bu gün Baransu'yu ihanetle suçlayanlar o gün alkışlamışlardı.

Hani demişlerya bu dünya etme bulma dünyasıdır.

O gün askerin 'Kozmik Oda'sına girilip alınan herşey ifşa edilirken, 'Devlet sırrı' yoktu, o gün yine MGK kararlarına dayanarak yapılan askeri planları yayınlamak yine devlet sırrı değildi de şimdi yapılan fişlemeler mi devlet sırrı oluyor.

Bir gazetecinin belge sızdırıp haber yapmasından doğal ne olabilir.
Siz belgeleri kim sızdırdı ona bakın.

Askeri operasyonlarda birlikte hareket eden Cemaatle hükümet neden bugün ters düştü.