İstanbul'un yaşanabilir bir şehir olması için düşünülen ''kentsel dönüşüm''projeleri bir bir hayata geçiriliyor. 3 temmuz 2005 günü çıkan 5393 sayılı belediye kanunundaki 73. madde yenilendi ve 17 haziran 2010 tarihinde 5998 sayılı yasa şu hale getirildi.

Madde 73- ''Belediye, belediye meclisi kararıyla ; konut alanları, sanayi alanları,ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.

Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır''şeklinde değiştirildi. 
Ayrıca bu yasayı desteklemek için Anayasanın 125. maddesi de buna paralel olarak değiştirilmiş oldu.

Yeni çıkan bu yasalara istinaden kentsel dönüşüm yapılması ve yenilenmesi önünde duran engeller kaldırılmış oldu.

Bu yasa değişikliğinden dolayı çeşitli kesimlerden itirazlar ve direniş yapılması çağrıları gelmeye başladı.

Özellikle köylülükten ve çarpık kentleşmenin bataklıklarından beslenen kesimler tarafından sesler yükselmeye başladı.

Oysa Türkiye altmış yıldır köyden kente göç eden, köylü nüfusun yapmış olduğu plansız kentleşmenin yarattığı çarpık şehirlerde yaşamaya devam etmektedir.

Bu şehirelerin veya gecekondu bölgelerinin altyapı üst yapı ve sosyal sorunları hiç bitmemiştir.

Buralarda yaşayan insanlar sosyal olamadığı gibi modern şehirciliğin getirdiği ilerici çağdaş değerlerden de faydalanmayı öğrenememiştir.

Ayrıca bu insanlar kendi kurduğu çarpık kentlerde kentin kültüründen ve gelişiminden uzak kalmıştır.

Okumadan yazmadan ve kültürle tanışmadan oluşan çarpık gecekondu anlayışı,kendi içinde köylülüğünü yaşamak ve köylü kalmak için direnmiştir.

Sosyal demokrat düşüncenin ve sol anlayışın buralarda taban bulamayışının nedeni ise bu köylülük hemşericilik ve mezhepçilik anlayışıdır.

Buraların modern şehircilik anlayışına göre yeniden yıkılıp yapılmasına en başta sosyal demokratların destek olması gerekir.

Çünkü modernlik ve ileri teknolojinin egemen olduğu her yerde sosyal demokrasi anlayılşı taban bulmuştur.(Türkiye ölçeğinde bu konuyu irdeleyebilirsiniz.)

Köylülükten ise sosyal demokrasi çıkmaz.Sosyal demokrat olduğunu sanan insanlar çıkabilir!

Hatta köylü kökenli işçi sınıfındanda sol ve solculuk çıkmaz.Bunu anlamak isteyenler Türkiye işçi sınıfının sendikal dağılımına bakabilirler.

Modern kent yapılanmalarına karşı durmayı halkın ve ezilenlerin yanında durmak gibi gören anlayış ilerici de ve solcu da olamaz.

Gaziosmanpaşa ilçesinde Kentsel dönüşüm adına atılan her adımı mağduriyet ve hukuksuzluk olmaması şartıyla belediye meclislerinde ben destekledim.

Benim belediye meclis üyesi arkadaşlarım da destekledi.Doğru olan budur.

Sarıgöl mahallesinde yapılacak kentsel dönüşüm projesine destek olduk.

Yaklaşık 3650 modern konutun yapılması ve bu günkü mezbele ortamın yerine modern şehirciliğin kurulmasına karşı çıkmak çok akıllı bir davranış gibi görünmese gerek.

Gene Gaziosmanpaşa da merkez mahallesinde ''Bursa mahallesi'' diye anılan alanında kentsel dönüşüm alanına alınması gerekir.

İleri projeler ve kentsel dönüşüm projeleri modern yaşam aygıtları sosyal demokratların savunacağı ve destekleyeceği fikirler olmalıdır.

Köy derneklerinde ve köylüllüğün egemen olduğu bütün alanlarda ancak dincilik yeşerir.Bunun kırılması ise ancak modern kentlerin kurulmasıyla sağlanabilir.

Köylülüğü, fakirliği, yoksulluğu, gecekonduyu, çarpık şehirlerin çarpık yaşam biçimini savunmak ilercilik değil gericiliktir.Bu anlamda solun savunduğu şehircilik anlayışını tekrar gözden geçirme zamanı gelmiştir. Saygılarımı sunuyorum. [email protected]