2 Aralık Pazar Günü Cem Karaca Kültür Merkezinde yapılan, Kentsel Dönüşüm paneline katıldım.

Panel Mimarlar odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odasının ortak girişimiyle yapılmıştı.

Açılış konuşmasını İnş.Müh. Odası Başkanı Cemal Gökçe yaptı.

Odaların her şeye karşı çıktığını iddia edenlere bir kez daha karşı çıkarak seslenmek istiyorum.

Yapılan paneldeki konuşmaları hiç bir yorum yapmadan ve sadece onların görüşleri olarak yazmaya çalıştım.

Yorum siz okuyanların olacaktır.

Cemal Gökçe (İMO İst. Şube Başkanı): Süleyman Demirel Adapazarı ovasına otomobil fabrikası kurduğunda karşı çıkmıştık. Karşı çıkış nedenimiz depremdi. Biz bu ülkenin sanayileşmesine karşı değiliz.
Doğru işler yapılsın istiyoruz. Demirel'in o günkü mantığı da şuydu. Siz fabrikaya karşı çıkıyorsunuz ama 1000 ton patates bir otomobil etmiyor. Bundan dolayı patates ekilen bu yere fabrika kuruyoruz.
1999 yılı depreminden bu yana kamu binaları okullar hastaneler elden geçti, güçlendirmeler yapıldı ama binalarımızın %1 i bile yapılmadı. 13 yıldır konutlar için hiç bir şey yapılmadı. İstanbul Büyükşehir bütçesi 18 milyon lira. 12 yılda bu bütçenin belli bir kısmı bile binaların güçlendirilmesi için ayrılsaydı, bu gün binalarımız daha güvenli olurdu. Bizlere ölümü gösterip sıtmaya mahkum ettiler. Deprem var diyerek afet yasasını bize dayattılar.

Mücella Yapıcı (Yük. Mimar): 14 Yıl öncede buradaydık,yıkılmadık ayaktayız. Kapitalizm krizlerine çözüm bulmak için şehirleri yeniden yapılandırıyor.
Dünyada da böyle. Neo liberal politikalar 1980 den itibaren yasalarla ve sistemlerle oynayarak kendi çıkarlarına uygun şehir modelleri ve iktidar modelleri seçmeye yöneldi.Bu anlayışta sosyal devlet yoktur.
Her şeyin özel sektörle yapılması emredilir. Böyle olmasına rağmen deprem olduğunda ise ''Nerede bu devlet'' diye feryat figan bağırılır. Global sermayenin şehir yatırımlarında sanayi yok. Öncelik hemen kar getiren, kısa süreçte karı geriye dönen yatırımlara yöneldiler. Bunun içinde şehirlerde kuralsız, kanunsuz yatırımları tercih ediyorlar. Bunu yaparken ülkeyi yöneten iktidarlardan önlerinde engel olacak yasaların değişmesini istiyorlar. Bundan dolayı yasalar değişiyor,afet yasaları gibi yasalar çıkıyor. İstanbul şehri Avrupa da bulunan 29 devletin 20 sinden daha büyük bir şehir. Bu alanda yattırım yapanlar kuralsızlık ister.
Önündeki engellerin kaldırılmasını ister. Azmanlaşmış sermaye başıbozuk ortamları sever. Dünya bankası raporlarında da ya ''Bu duruma göre yasalarınızı yapar teslim olursunuz, ya da batarsınız'' anlamında raporlar düzenlemektedir. 5393 sayılı belediye kanunun 73. maddesine istinaden de belediyeler yıllardır dönüşüm projeleri yapmaktadır.

Ali Hacıalioğlu (Makina Müh.Odası Trakya BKBT başkanı): Kentsel dönüşüm projeleri İstanbul için yeni değil. Zeyrekte yapılan uygulamalar,Balat evleri ve KİPTAŞın yaptığı uygulamalar yıllardır sürüyor.
Haydarpaşa projesi ve bunun gibi projeler şehircilik uygulamaları değil rant projeleridir. Bu tür rant projelerinin önünü açmak için 648 sayılı güvence yasası çıkarıldı. Bu da yetmedi,mayıs 2012 de Afet Riski Altındaki Alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanun çıkarıldı. Bu da yetmedi 11 kanunun revizyonuyla ilgili ve kıyı kenar çizgisini sıfırlayan torba yasa gündeme getirildi. Önlerinde engel gördükleri meslek odalarını etkisizleştirmek için girişimde bulundular.Torba yasa içine TMMOB yasasını değiştirmek için adım attılar. Kentsel dönüşüm sonucunda ortaya çıkan artı değerlerin %45 inin mülk sahipleri tarafından ödenmesiyle ilgili karar yasada var.

Süleyman Solmaz (TMMOB yönetim kurulu üyesi): Yapılan hiç bir iş tanımlanarak yapılmıyor. İş başlıyor,hatalar ortaya çıkıyor düzelterek işe devam ediliyor. Kentsel dönüşümün bizdeki tanımıyla dünyadaki tanım çok farklı. Bizdeki tanım tamamen kara ve ranta dönük iken, dünyadaki tanımlar ise insana ve çevreye dönük tanımlardır. Biz odadaki görevli arkadaşlara yapılan eleştirinin başında ''Bunlar mesleklerini yapmıyorlar,siyaset yapıyorlar'' oluyor. Oysa her gün camilerde imamlar siyaset yapıyor onlara hiç kimse kalkıp ''Siz niye işinizi yapmıyorsunuz'' demiyorlar. Bu iktidar bilgiyi ve bilimi kullanmıyor. Bundan dolayı iş kazaları artıyor,çok küçük işlerde bile ölümler oluyor. Van da deprem oluyor, 15 ayda 15000 konut yaptık diye övünülüyor. Bilmiyorlarki 15 ayda dünya bu işlerin çok daha büyüklerini yapıyor. Yani dünyadan habersiz kendi içlerinde büyük işler yapıyoruz diye övünüyorlar. Son çıkan kentsel dönüşüm yasasından sonra hiç kimse benim tapum var diye övünmesin. Çünkü tapu güvencesi orta yerden kalkmıştır. Mülkiyet hakkı yasayla delinmiştir.

Cemal Gökçe (İMO İst. Şube Başkanı): 1999 yılında deprem olduğunda deprem aylarca tartışıldı. Resmi rakamlara göre 17000 kişi öldü denildi, gerçek rakam ise 50000 in üzerindedir. Süleyman Demirel depremi mühendis olmasına rağmen altımız delik bunların olması doğaldır, takdiri ilahidir diyerek geçiştirmeye çalıştı. 

Doç.Dr. Asuman Türkün (Şehir plancısı): Bu kadar yalan yanlışın içinde ben plandan bahsetmeyeceğim. İstanbul da planlı yapılan bir şey mi kaldıki ben burada plandan bahsedeyim. Plan bir kurgudur,bir bütündür kıyısından köşesinden delerseniz bu işin içinden çıkamazsınız. 1/100 000 lik nazım imar planı içinde 3. köprünün yerini siyasetçi belirliyorsa burada plandan bahsetmek doğru değil. Bu durumda plancıya ve plancı yetiştiren üniversitelere de ihtiyaç yok demektir. Güçlü olanın, gücü yetenin iş yaptığı bir ortamda plancıya ihtiyaç kalmamıştır. Bu durumda konuşmaktan itiraz etmekten başka yapacak bir şeyimiz kalmadı gibi görünüyor. Bu kentte olanlara bir şey söylemeyeceksek, 3.köprü yeri siyasetçi tarafından belirlendiğinde, bizler sesimizi yükseltemeyeceksek, plan ne yapsın plancı ne yapsın.

(Mehmet Yüceer'in yorumu: Bu şehirde lise mezunu veya ilkokul mezunu birisiyle Doçent Şehir Plancısı arasında hiç bir fark kalmamıştır.)

Bizler sivil toplum örgütü içinde yer alanlar her eylemde varız ve her eylemde aynı kişileriz. Bizler de artık sivil toplum yorgunluğu başlamış görünüyor. Yanımızda yer almıyorsunuz bize destek olmuyorsunuz.
Artık devlet eski devlet değil.Devlet her şeyi parayla ve karla ölçen bir devlet olmuştur. Devletin şefkati ve ilgisi ortadan kalktı. Bundan sonra hiç kimse devlet nerede diye feryat etmesin çünkü devlet yok artık. İlkelerin ve planların yerini girişimci pazarlamacı devlet yerini aldı. Her şeye bu anlayış egemen oldu.TOKİ her yanımıza girdi halkın malı olan kamu arazileri bir bir TOKİ eliyle yok ediliyor.
Hazine arazileri kaynak olarak görülüyor.Bizim kentsel dönüşümlerimiz vahşice uygulanıyor. Sanılıyorki yasal olan her şey hukukidir. Bundan dolayı sesimizi çıkarmıyoruz. Sanki hepimizin ahlakı bozuldu.

(Mehmet Yüceer yorumu:Burada salondan büyük bir alkış koptu ve ahlakımız bozuldu cümlesi alkışla kabullenilmiş havası ortaya çıktı)..

Eski kooperatif alanları ve gecekondu alanları dönüşüm alanları olarak seçildi. Bundan sonra bu dönüşüm alanlarında iki türlü müteahhit olacak. Birincisi bakanlıktan istediği planı çıkaranlar,ikincisi ise bu planı çıkarmak için uğraşanlar. Tarlabaşı planları ve uygulamasını hukuk bozdu,onlarda gittiler hukuku bozdular yeniden inşaata başladılar. Buralar da yerin tamamı çok ucuz değerlerle istimlak edildi. Tıpkı Sulukule gibi. Aynı kentsel dönüşüm yaklaşımı Tozkoparan da kentsel dönüşüm alanı ilan ediliyor. Oysa bu alan çok güzel bir şehircilik uygulamasıdır. Binalar çok yüksek değildir,çevre ve yeşil alanlar çok yüksektir.Planlamanın tamamı insana ve çevreye yöneliktir. Buradaki durum da ranta yöneliktir,oluşan rant ve artı değerler halkla paylaşılmalıdır. Siz hep konuşuyorsunuz alternatif üretmiyorsunuz suçlamalarına maruz kalıyoruz. İstanbul da öyle uygulamalar görüyoruz ki, bazı yerlerde 4 emsalle inşaat yapılıyor. Ben bu halkı da anlamıyorum. Yıllardır oturduğu evinin yanına AVM yapılıyor, mahallede oturan vatandaş seviniyor. Benim yerim değerleniyor diye seviniyor. Oturduğun yer oturmak içindir yerin değeri artsa ne olur artmasa ne olur? Nasıl olsa orada oturacaksın.

Cemal Gökçe: 1999 depreminde yapılan yapıların %6' sı yerle bir,%7' si ağır hasarlı,%12'si orta hasarlı olarak depremden çıkmıştır. Biz mühendisler binaları orta hasarlı olsun diye planlarız. Çünkü orta hasarlı binalar çökmediği için can kayıpları olmuyor. İstenilirse hiç hasar görmeyecek şekilde de binalar planlanır. Maliyet çok yüksek olduğu için bu yola girmeyiz. Bir ilçede bir mahalle riskli alan olarak ilan edilmişse o mahallede bulunan bütün binalar yıkılmak zorundadır. 

Hasan TOPAL (Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı): İstanbul da iki milyon bina yıkılacak deniliyor. Buradan 250 milyon ton moloz çıkacak.Maltepe de ve Yenikapı da yeni dolgu alanları tespit edildi.
Buralar çıkan molozlarla doldurulacak. Bugünkü binalar 2007 yılında çıkan deprem yönetmeliğine göre yapılıyor. 1975 yılı deprem yönetmeliğine göre, yapılan binalarda çöken bina yok. Sahilleri doldurarak şehirlere yeni alanlar katmak doğru değil. Ali Sami Yen Stadı yeri yeşil alan ve depremden sonra toplanma yeri olması gerekirken, buralara gökdelen yapılıyor. 

Kentsel Dönüşüm, bozulan eskiyen binaların eskisini bozmadan aslına uygun olarak yenilenmesine diyebiliriz. Bizde ise kentsel dönüşüm, yıkım yok ediş demek. Yeni çıkan afet yasası ise bütün kanunları yok sayıyor. Yasa yetkiyi tamamen bakanlığa bırakıyor ve tek yetkili bakanlık olarak görünüyor.Dünyadaki yapılan örneklerden Hamburg kenti kentsel dönüşüme en iyi örneklerden birisidir. Hamburg kentinin projeleri 2000 yılında onaylandı ve 2025 yılına kadar kentin dönüşümü hedefleniyor. Kent dönüşürken zengin ve yoksul arasında uçurum olmayacak çalışmalar yapılıyor. Fakir kesimden insanların dönüşüm alanlarında oturması için devlet desteği yapılmaktadır. Bu projelerin oluşması için 700 mimar görev yaptı. Yapılan mimari uygulamalarda, kıyı kültürü ve kıyı gezi alanları yeşil alanlar korunmaktadır. Yeraltı ulaşım ağları kentsel dönüşüm içinde düşünülmüş.

Yrd.Doç.Dr.Cenk Yaşar Şahin (Kentsel dönüşümün hukuki boyutu):
Türkiye Beton üretiminde Avrupa da birinci,dünyada üçüncü sırada. Çıkan kentsel dönüşüm yasası tek patron olarak şehircilik bakanı olarak görünüyor. Ben yasaya karşıyım bundan dolayı vatan hainiyim. Kentsel dönüşüm yasasının 9.maddesi diğer kanunları yok sayıyor. 3.maddenin 7.fıkrası sağlam binaları da işin içine sokuyor. Bu yasanın asıl amacı şehirlerde ucuz arsa üretmek olmuştur. Sürekli yıkımdan söz ediliyor. Oysa mühendisliğin asıl amacı yıkım değildir yapmaktır,güçlendirmektir. Yasada getirilen 2/3 oranı gönüllülüğü ortadan kaldırıyor.Bu oran sağlanamazsa ve bina çürükse acele olarak kamulaştırma devreye giriyor.

 Kat mülkiyeti kanununda bile anten değiştirmek için oy birliği aranırken, burada neden emrivaki,yıkımlar,istimlaklar gündeme geliyor.
Müteahhide vermede kolaylık,olmadı elektrik su kesmeyle tehdit bu şekilde kanun olmaz. Bu durum bizim hukukumuzda yeri olmadığı gibi birleşmiş milletler insan hakları evrensel beyannamesine de aykırıdır.Gecekondu sahipleri,yerini vermezse istimlakla tehdit ediliyor. Tavır şu şekilde oluyor. Yıllardır burada oturmuşsun, şehrin orta yerinde kalmışsın, defol git yaklaşımıdır. Kanunda muallakta kalan deyimler var.
Örneğin kira yardımı yapılabilir,istimlak edilebilir gibi keyfiyete bırakılan durumlar var. Vatandaşın sürece katılımı yok. Kanun tek karar sahibi ve despot emredici. Bu yasayı anayasa mahkemesi iptal edebilir. Buna benzer bir yasayı iptal etti. İhaleler pazarlık usulüne dönmüş. Sebep acelemiz var, deprem var, bir an önce yapalım diyerek vatandaş korkutuluyor ve korkuyla insanların yerleri elinden alınıyor.

Son bir fıkrayla bitirelim.

Emekli valinin birisi İrlanda'ya gitmiş. İrlanda da oraya özgü bir kahve içmişler. Kahve çok güzel olduğu için vali tarifini almış. Meksika kahvesine viski katıp, İrlanda'ya özgü bir ot katılarak kahve yapılıyormuş.
Vali memlekete döndüğünde hanımından İrlanda kahvesi yapmasını istemiş. Hanım mutfağa gitmiş, elinde hiç bir malzeme yok. Kahveyi kendi usulüne göre yapmış ve eşine sunmuş.
Vali kahveyi içer içmez tükürmek için lavaboya yönelmiş. Geri döndüğünde hanımına sormuş hanım bu kahveyi nasıl yaptın?
Hanım demişki vallahi hiç bir malzeme yoktu, Meksika kahvesi yerine Türk kahvesi, viski yerine rakı, İrlanda otu yerine nane koydum ve kahveyi yaptım demiş.

İşte bizim kentsel dönüşüm yasamız da buna benziyor.


Celal Beşiktepe (Harita Mühendisi): İstanbul'daki rant projeleri dere yataklarının ve toplanma alanlarının %80'ini doldurmuş durumda. Bundan dolayı dönüşüm kanununa ihtiyaç yoktu.
İstanbul'daki binaların büyük çoğunluğu ömürlerini doldurmuş durumda. Binaların zaten teknik olarak dönüşmesi gerekiyordu. İstanbul depreme hazırlık yapmalı bunun hazırlığı için adımlar atılmalı, bunun yerine rant keşfedilmiş görünüyor. Örneğin Atatköy konakları, daha önce kurban kesim alanıydı. Ataköy halkı, günlerce direndi ne oldu,gene yaptılar.Yeni çıkan kentsel dönüşüm yasasıyla birlikte mülkiyet hakkı yok ediliyor.Taş Yapı avcı, TOKİ avcı vatandaş av durumundadır. Buna karşı direnmeli, örgütlenerek bütün olmalıyız.

 Yaptığımız işlerde dünyaya örnek olmamız yerine dünyada yapılan örnekleri konuşuyoruz.Milattan önce on bin yılında yapılan Göbeklitepe şehrinin planları bu gün bu kanunları yapanları utandırmalıdır. Çatalhöyük, Asos,Troya şehir örneklerini de inceleyip utanmalıdırlar. Kentimizin değişimden doğan değerinin olmasını istemiyoruz, kullanılır olmasını insan odaklı çevre odaklı olmasını istiyoruz. İstanbul'a dayatılan 20 vizyon projeyle AB ye girmek istiyoruz. Bu projelerin tamamı rant projesi. İstanbul'un katlediliş projesidir. Bu projelerle İstanbul'u pazarlamaya başladık. TOKİ gecekondu dönüşümünü siyasetin dönüşümü diye tarif ediyor. Yani aslında şehirlerle oynayarak siyaset yapıyorlar. Tıpkı din üzerinden siyaset yapmaları gibi şehirler üzerinden de siyaset yapıyorlar. Bu anlayış kent toprağının ve birikiminin sermayeye teslimidir. Zeytinburnu Sümer mahallesindeki binalar dönüşmedi, bunun yerine zengine hitabeden lüks konutlar yapıldı.

Bu alanda 16/9 diye bir proje yapıldı.  İstanbul'un silüetini alt üst etti. Burada 1+1 daireler 700.000 liraya satılıyor. Vialand projesi Haliç'in çamur dolgusu üzerine yapıldı ve en riskli binalar içine giren bir proje büyük proje, vizyon proje diye satılıyor. Ayamama deresi etrafına yapılan projeler yüzünden, dere yatağı değiştirildi.  Bundan dolayı ölümler oldu.Haliç metro geçişi bir facia.
Maltepe Başıbüyük'te dolgu alana yapılan yüksek binalar şu anda kaymaya başladı ve bu durumdan henüz daire alan ve oturanların haberi yok. Üstelik bu binalar yüksek binalar.Ağaoğlu'nun Ayazağa projesini reklamlar sayesinde herkes biliyor.Tam bir facia...

Hikmet Haspolatlı (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Dönüşüm Alanları Daire Başkanı): Toplantıya katıldığımda salonda bazı katılımcılar bunlar buralara katılmazlardı,onun yerinde olmak istemezdim gibi serzenişlere muhatap oldum. Bizler çağrıldığımız her yere gidiyoruz.Çok şükür ki bakanlıkta görev yapıyorum ve topluma faydalı oluyorum. Burada konuşmacılar her şeyi kötülediler, TOKİ'yi tu kaka ilan ettiler.

TOKİ günah keçisi ilan ediliyor. Bu eleştirileri yapanlar yıllarca 18 uygulamasına seslerini çıkarmadılar. 18 uygulaması da bir dönüşüm olayıdır. Biz bu yasayı hazırlarken bütün odaları çağırdık.Bizim davetimize bir tek inşaat mühendisleri odası katıldı. Diğer odalar hiç bir katkı sunmadı. Bu gün şehirlerin bu hale gelmesinde hepimizin sorumluluğu var. Burada eleştiri getirenlerinde sorumluluğu var. Dönüşümdeki en büyük sorun mülkiyetin çok paydaşlı olmasıdır. Yüz metre kare arsada yirmi tane hissedar çıkıyor.

Konuşmacılar 2/3 olayını eleştirdiler. Düşünün bir tane bina çok kötü ve eskiden bir kişi istemediğinde bu binaya müdahale edilemiyordu. Bu bina çöktüğünde ve yüzlerce insan öldüğünde bunun sorumluluğu kimde olacak? Bundan dolayı devlet yasayla insiyatif almıştır ve çoğunluk ne derse o olacaktır yaklaşımıyla yasaya 2/3 getirilmiştir. Riskli olan binalar mutlaka yıkılılacaktır.

Bundan dolayı mahkemeye itiraz edebilecek ama yürütmeyi durduramayacaktır. Bu yaklaşımda doğrudur. Eskiden bir kişi mahkemeye gidiyor yürütmeyi durdurma alıyordu ve yıllarca proje uygulamaları engelleniyordu.
Bundan dolayı, yasa bunu aşmak için bu çözümü üretmiştir. Binaların riskli olup olmadığını kurullar belirleyecek. Şu anda üniversiteler lisans almaya başladı.

Lisans talepleri değerlendiriliyor ve yetkiler bakanlığımızca veriliyor. Ayrıca bu konuda belediyelerde yetkilidir. Vatandaş isterse belediyeye de müracaat ederek binasının riskli olup olmadığının raporunu alabilir. 

Riskli binalar tespit edildikten sonra vatandaş adım atmazsa devlet reesen uygulama yapacaktır.Kentsel dönüşüm diye Hamburg ve Barselona gösteriliyor.
Buralarda yapılan hatalar gösterilmiyor. Bakanlık olarak bu yasayı uygulamaya kararlıyız.  Kentlerin mutlaka yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.