Milli eğitim bakanlığının almış olduğu son karar göre,okula başladıktan dört yıldan sonra giyim kuşam serbest.

Yani isteyen veli çocuğunu okula başladığı ilk dört yıldan sonra on yaşından itibaren, başı açık veya kapalı gönderebilir.

Serbest, özgür denilince ille de başı kapalı gidecek diye bir kural yok.

Özgür denilince isteyen istediği kıyafetle okula girebilir anlaşılır.

Bu durumda çarşaflı da, başı açıkta,pijamayla da,entariyle de,abartırsak çıplakta okula girebilir.

Yani okul eskisi gibi çocuğun kıyafetini tarif etmiyor.

Bu duruma karşı çıkanlar açısından olaya baktığımız da onların kaygıları ülkenin demokratik laik yapısı bozulur, eğitimin dinselleşmesiyle bilim inkar edilir ve bir süre sonra dinselleşen diğer ülkeler gibi olur muyuz kaygılarıdır.

Bunun için elli yıl önce Pakistan,Afganistan, Mısır, İran tıpkı bu gün bizim yaşadığımız gibi kadınların başı açıkken eğitimin dinselleşmesi sonucu olarak bilim akıl ve ilerleme teknoloji yok olmuş ülke bin yıl öncesinin feodal ilkel ilişkiler girdabının içine düşmüştür.

Bu ülkelerde bilim, sanat, edebiyat, bale, tiyatro kısacası akılla yapılan bütün işlerde kadın yok olmuştur.

Kadının kapatılmasına karşı çıkanlara göre bunun nedeni dindir ve kadınların sosyal yaşamdan bilim alanından koparılması tezidir.

Oysa Türkiye'deki dindarlara göre,kadınların başının kapalı olmasını dinin emridir diye savunan kesimlere göre, kadın başı kapalı olsa bile beynini kullanabilir, bilim kadını, Prf olur hayatın her alanında yer alabilir.

Onun beyninin çalışmasını engelleyen saçının açık veya kapalı olması değildir diye savunurlar.

Karşı görüş ise kadının başının kapatılması sonucunda kadın yavaş yavaş dinin mistik yanının uyuşmuş alanı içine düşürülerek tıpkı Afganistan ve Pakistan kadınları gibi eve mahkum edilebilirler kaygısıdır.

Hani bazı resimler çıkar 1950-60'lı yıllar da Mısır ve İran üniversitelerinde çekilen toplu öğrenci resimlerinde, öğrencilerin tamamının başı açıkken bu gün çekilen resimlerde tamamı kapalıdır.

Aslında ellili altmışlı yıllarda bilimsel çalışmalar başı açıkken kadın her alanda varken ileri düzeyde iken bu günde kadınlar dinselleşen yaşamlarıyla birlikte aynı oranda bilimsel alanlarda yer almış olsa bu tartışma yapılmayacak.

Yani çarşaflı türbanlı kadınlar Nobel edebiyat ve bilim ödülleri almış olsalar,dünya çapında fikirlerin eserlerin sahibi olslar laik kesim onların başının açık veya kaplı olmasını tartışmayacaklar.

Başı kapalı kadın baskette, voleybol de, futbol da, bilim de, sanatta, edebiyatta, tiyatroda başı kapalı olarak çok başarılı işler yapsa ve dünya çapında işlere imza atmış olsa yani çağdaş medeniyetin öncülüğünü yapmış olsa laik kesim o zaman susacak ve hiç kimsenin başının açık kapalı tartışması yapılmayacaktır.

İşin aslına baktığımızda elli yedi tane Müslüman ülkede pratik bunun böyle olmadığını gösteriyor.

Bu ülkelerde kadınlar genç kızlar kapandıkça hayatın içinden kapı arklarına çekiliyorlar ve sosyal yaşamın içinden kopuyorlar.

Aslında tartışma kapalı olmak açık olmak tartışmasından ziyade kadının yok oluşuyla ilgili bir tartışma gibi duruyor.

Örneğin dünya çapında bir bilim kadınımız olsa ve herhangi bir bilisel alanda çok ileri derecede bir fikrin buluşun sahibi olsa o kadının başı açık mı, kapalı mı diye hiç kimse bakmayacaktır.

Maalesef dine bir başka pencereden bakıp yorumlayan bazı kesimler kadının yeri evidir, onun başını kapatıp çocuk doğurmaktan başak bir işinin olmaması gerektiğini savunduklarını hepimiz biliyoruz.

Bu durumda ister istemez insanlar kaygıya sürüklemektedir.

Bende şahsen son alınan kararı özgürlük alanı olarak değerlendiririm her aile evladını on sekiz yaşına kadar istediği gibi yönlendirebilir ve istediği gibi bir giyim kuşamın içinde olmasını isteyebilir.

Yeterki baskı yapmasın evrensel insan hakları temel kurallarını ihlal etmesin.

Bu tartışmayı uzatmanın manası yok.

''Dini inancım böyle emrediyor bundan dolayı kapanıyorum'' diyen çocuklarımız başları kapalı mühendis, doktor, bilim kadını, balerin, tiyatrocu,edebiyatçı, futbolcu olabiliyorsa ve dünya çapında fikirler üretebiliyorsa ve ortak paydamız demokrasi ve özgürlüklerse, onların başının kapalı açık olması beni hiç ilgilendirmemeli.

Eğer kadınları kapatarak sosyal yaşamdan, bilimden koparılacaksa ve Afganistan Pakistan kadını gibi olacaksa buna karşı çıkmak insanım diyen herkesin görevi olmalıdır.


Malumunuz tek bir kuran var ama,bir tek İslam,bir tek Müslümanlık yok.

Ben Müslümanım diyen bir kesim de Türkiye'deki işsizliğin nedenini kadınların çalışmasına bağlıyor ve kadınların çalışması yasaklanmalıdır diyebiliyor.

Sen onlara Müslüman değilsin diyebilir misin?

Tıpkı son günlerde IŞİD Müslüman mı değil mi tartışmasının yapıldığı gibi.

Onlara kalsa kadın evde oturmalı hatta sokağa bile yalnız çıkması yasaklanmalı.

Türkiye'deki dindar kesimin karar vermesi gereken budur.

Kadının açık kapıl olmasından ziyade kadın sosyal yaşamda olacak mı, kadın bilimin, felsefenin,sanatın,hayatın her alanında üretmeye devam edecek mi?

Bu günün pratiğinde elli yedi tane Müslüman ülkede kadının sosyal yaşamda olmaması biz de onlar gibi mi oluyoruz kaygıları tartışmayı alevlendirmektedir.

Tartışmanın ana fikri bu olmalıdır.