Kaçanın anası ağlamazmış. Erkekliğin onda dokuzu da kaçmakmış. Büyüklerimiz öyle diyorlar. Bizimkiler de kimseden aşağı kalacak değiller ya; onlar da kaçmakta-kaçırmakta ustalar!

“Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırdılar” örneğin! Suriye’deki kendi topraklarımızdan yine Suriye’nin sınırımıza yakın bir yerine. Üstelik terör örgütü denen PYD ile işbirliği yaparak. Ve yine üstelik hiçbir çatışma olmadığı halde bir şehit vermeyi başararak!..
Kiminin “vallahi de billahi de” diye yemin ettiği yere gitmediği anlaşılan, gönderdik denilenlerin “bize böyle bir şey gelmedi” dediği, nereye gittiği “sır gibi ortalıkta” olan onlarca TIR dolusu “silah ve cephane kaçırdılar!...” Açığa çıkaranlara “bunun hesabını sorarım” dediler ve sözünde de durup hapislerde süründürüyorlar. Anımsadınız umarım.

Kaçırmakta sınır yok! Adı darbe listesinin en üstünde yazılı olanları “ellerinden kaçırdılar!” Sonra “akıllıları kaçtı, aptalları kaldı” dediler. Hele IŞİD’li teröristler için yolgeçen hanı olduk.

Ortadoğu’da “terazinin kefesini kaçırdılar!” İşleri birbiriyle sürekli dalaşmak olan, kimsenin kimseye sırtını dönmediği bu bataklıkta Suriye’ye bulaştılar. Kardeş Esad’ı düşman Esad yaptılar. İlle de “Şam’da Cuma namazı kılacağız” dediler; “namazı kaçırdılar!”

En önemlisi; vatanın bir çakıl taşı için savaş çıkacağını unutup 18 adamızın Yunanlıların işgalini “kamuoyundan kaçırdılar!” Yunan buralarda asker çıkarıp, silahlandırıp, bayrak diktiğinde; en acısı Yunanistan bakanı “sıkıysa gelip geri al” diyebildiğinde kulaklarını kapatıp, ıslık çalarken halktan “gözlerini kaçırdılar!...”
Yani kaçıran kaçırana!... İş burada da bitmedi elbette. En kutsal kurumumuz olan TBMM’nde de kaçırmalar devam edecekti. Önce muhalefetin “konuşma hakkını kaçırdılar.” Zaten adı muhalefetti işte!... “Çoğulculuk” sistemini yazan yanlış yazmıştı; aslı “Parmağın Kadar Konuş= Çoğunluk” sistemiydi. Bu nedenle ayak bağı olan muhalefeti şimdilik tam susturmak olanaksız olduğundan konuşma sürelerinden çalıp birkaç dakikaya kadar indirdiler. Eh; bu demokraside çok bile!
Peşinden ayak bağı olan muhalefetle hiç uğraşmamak için Parmağın Kadar Konuş sistemine dayanarak Torba Yasa yöntemiyle meclisten “yasama yetkisini kaçırdılar!” Şimdi oh, ne kolay; ilgili-ilgisiz aklına geleni tık torbaya, sonra toptan parmaklara sun, olsun bitsin!

Sıra geldi “yangından mal kaçırmaya!” Yani ülkemizin siyasi yönetim şeklini değiştirmeye. Demokratik Parlamenter Sistemi yıkıp yerine kendilerinin bile isim bulamadıkları bir “Tek Adam” sistemi getirecekler! Üstelik bu durum Anayasa’ya ve oradaki Cumhurbaşkanlığı Yeminine aykırı olacak; ama olsun, yangından mal kaçırıyoruz ya!

Bunun ilk raundunu YSK’nın son dakika kararı ile kazandık dediler; yutan yuttu! Böylece “yasa eliyle oy kaçırma” filmini de izlemiş olduk! Finali 2019’da mı, yoksa daha erken mi olacak, göreceğiz.

Bu değişikliğe göre kim seçilirse seçilsin, Başkan, tüm yaptıklarının hesabını sadece Başkanlığı zamanında değil, sonrasında bile vermekten kurtulacak. Her şey iki dudağının arasında olacak, milletvekilliği ve TBMM formalite olarak kalacak. Bunu onaylatmaya çabalıyorlar. Böylece “ömür boyu hesap vermekten adam kaçırma” da başarıyla tamamlanmış olacak!

Görüyorsunuz ya dostlar, ülkede kaçıran kaçırana!... Bu arada rüşvet dağıtıp “gümrükten altın kaçıranları” da unutmayalım! Bir zamanlar kamyonlara sığmadığından zar zor “kaçırılan paraları” da anımsayalım.

İşin özeti; artık “her şeyin tadını da kaçırdılar!...”

Sıra vatandaşımıza gelmeyecek mi diyenlere: Sağında-solunda kaçıranların fink attığı bir ülkede onlara düşen görev belli aslında. Ya bu kaçakçılığa ve neden olanlara dur diyecekler; ya da en temizi “akıllarını kaçıracaklar!”

Bizlere gelince; ne olursa olsun parlamenter demokrasiyi, insanı, insan haklarını, barış ve kardeşliği, bölünmemeyi, ötekileştirilmemeyi, din ve vicdan özgürlüğünü, bir arada yaşama azim ve kararını savunanlarız. Kuyrukları sıkışınca ilk fırsatta yurt dışına kaçacaklardan da değiliz. Bizler, Atatürk ilke ve devrimleri yolunda sizin “kaçırılan huzurunuzu” kurtarmaya adayız!

Sizlere son bir soru ve aslında işin özeti:
Şimdi biri çıkıp “Atatürk geliyor” dese acaba bazıları “nerelerine kaçıracaklar?”