İzmir’deki siyasi cinayet vesilesiyle

KAYSERİ ALEMDAR SİNEMASI’NDA KATLİAM GİRİŞİMİ

Zeki Sarıhan

Siyasi iktidarın iç düşman yaratmaya dayanan dediğim dedik politikası nedeniyle Türkiye bir kaosa doğru sürükleniyor. Fanatik bir milliyetçinin HDP binasında işlediği cinayet bunun bir parçası. Suriye’de eğitilen katil, HDP binasında toplantı yapacaklarını duyduğu 40 kişiyi katledecekmiş. Tam 35 kurşun harcamış! Bunca ayrıştırıcı söylemlerden sonra olacağı bu değil miydi? Kimse genç bir kızın ölümüyle sonuçlanan bu olay nedeniyle kışkırtma falan diyerek timsal gözyaşı dökmesin! Saldırının kendisi zaten yıllardır süren kışkırtmanın sonucu değil mi?

Hırant Dik katledildiği zaman yazmıştım: Ermeni düşmanlığı bir toplumsal histeriye dönüşünce milleti bir Ermeni’den kurtarmak isteyen gözü dönmüşler çıkacaktır. Türkiye ne yazık ki bir tertipler, katliamlar ülkesi olmaktan kurtulamadı. Bunlar sayısız defalar tekrarlandı.

1969 yılı 8 Temmuzunda Kayseri’de Alemdar Sineması’nda kongre yapan ülkenin en aydın kesimi öğretmenleri toptan yakma girişimi bunlardan.

Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrenci Derneği’nin teksir makinasında çoğalttığımız öğretmenlere hitap eden bildirisinden yanıma alarak 7 Temmuz 1969 akşamı son otobüsle Kayseri’ye hareket ettim. Kongrenin ikinci gününe katılacaktım. Sabaha karşı uykulu gözlerle otobüs garajına indiğimde etrafta camiye bomba atıldığı gibi bir haber konuşuluyordu. Doğrusu bunun TÖS kongresiyle bir bağlantısını da kuramadım. Bomda camide bir hasara da neden olmamıştı! O gece elektrikler kesilerek dinamit patlatılan yerler Mimar Sinan ve Kurşunlu camileri, İmam Hatip Okulu ve Türk Kültür Derneği imiş…

Sabahleyin Alemdar Sineması’nın yerini sorarak buldum. Yurdun çeşitli yerlerinden gelmiş 800-900 TÖS delegesi toplanmıştı. Sinemanın balkon kısmında yerimi aldım.

Biraz sonra TÖS Genel başkanı Fakir Baykurt, dışarıdan gelerek kürsüye çıktı. Baykurt’un yazlık giysisi parçalanmıştı! Etrafta toplanmaya başlayan kışkırtılmış kalabalıkların haberini almış, önlem alması için Vali ile görüşmeye gitmiş, ama valiyi makamında bulamamış! Dönüşte sinema çevresine toplanmakta olan insanların saldırısına uğramıştı. Hepimiz gibi Baykurt’un kaygısı da emekçi halk ile karşı karşıya getirilmekti. Bu nedenle “Bizi halkla karşı karşıya getiremezler” dedi.

BİZİ CANLI CANLI YAKMAYA ÇALIŞTILAR

Baykurt konuşmasını yaparken dışarıdan kalabalıkların sesi duyulmaya başladı. Çok geçmeden bunlar sinemanın kapısını zorlayarak içeri girdiler ve balkon kapısına kadar geldiler. Üzerimize taş, tuğla, demir parçası gibi şeyler fırlatıyorlardı. Biz bu taşlardan korunmak için koltukları siper alıyor ve attıklarını onlara geri fırlatıyorduk. Ne de olsa içeride biz daha kalabalıktık ve onları dış kapıya kadar kovaladık.

Burada korkunç bir durum yaşandı. Fanatikler, kapıdan içeriye tutuşturulmuş paçavralar ve benzin şişeleri fırlatıyorlardı. Perde ve duvarda boyalar tutuştu. Arkadaşlar bunları söndürmeye çalışırken kapının dışındakiler ellerinde uzun kalaslarla kapıdan içeriye girmeye çalışıyor, öğretmenler ise ellerine geçirdikleri sopalarla bu kalasları kesmeye çalışıyordu. Balkona çıkan merdivenlerdeydim. Gözümün önünden hiç gitmez. Nedim Şahhüseyinoğlu ile Vahap Erdoğdu kapının birer yanında ellerindeki kalaslarla dışarıdakilerin kalaslarını kesmeye çalışıyorlar, kimimiz perde ve duvardaki alevleri söndürmeye çalışıyorduk.

Saldırganlar, kale fethetmeye çalışan cengâverler gibi sinemanın dış duvarına merdiven dayamışlar, yüksek pencereye tırmanıyorlardı.

Bazı öğretmenlerin pencereye çıkıp, saldırganlara “Kardeşlerim, yapmayın. Biz sizin için çalışıyoruz” gibi konuşmalar yaptığını gördüm. Hatta bu yoksul insanlara sempatilerini göstermek için onlara öpücük gönderen öğretmenler de vardı… Gerçek şudur ki, bu gibi olaylarda daima üç beş kuruş karşılığında yoksul ve bilinçsiz insanlar kullanılır.

ASKERLER KURTARDI

Bu savaş epeyce sürdü. Sonunda oldukça da gecikmiş olarak garnizondan askerler gelerek saldırganların arasında bir koridor oluşturdu. Fanatiklerin nefret dolu bakışları arasında bu koridordan tek sıra halinde geçtik ve garnizona götürüldük. Burada biraz soluklandıktan sonra cemselere bindirilerek Kaman’a getirilip bırakıldık. Oradan da otobüslerle gece yarısı Ankara’ya ulaştık. Asker müdahale etmeseydi 1977’de Taksim’de, 1993’te Sivas Madımak Otelinde yaşanan katliam Kayseri Alemdar Sineması’nda yaşanacaktı.

Ertesi günü dernek adına bir basın bildirisi yayımlayarak bunun hükümet tarafından düzenlenmiş bir tertip olduğunu yazdım. Yarım kalan kongre, 10 Temmuz 1969 günü Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans salonunda tamamlandı.

TÖS bu olayın peşini bırakmadı. Anlaşıldı ki, AP’li bir milletvekili olay öncesi Kayseri’ye giderek bu olayı tertiplemiştir. Camiye bomba kendileri tarafından atılmıştır ve “Komünistler camiye bomba koydu” yalanıyla halk kışkırtılmıştır. Olay günü, sanayi çarşısındaki çırakların cebine beşer lira koyarak komünistleri yok etmek üzere gönderilmişlerdir.

Bunlar hakkında yapılan işlemi merak ediyorsanız, birkaç çırağa 10 gün hapis cezası verilmiş, bu da paraya çevrilmiş… Üç yıl sonra asıl cezalandıran TÖS oldu. 1971 faşist askerî darbesiyle TÖS kapatıldı ve meydan tamamen faşistlere bırakıldı. Fakat halkçılık mücadelesi durmadı. (19 Haziran 2021)