Diyanet İşleri Başkanlığı'nın faiz fetvası inançlı kesimde de, seküler laik kesimde de şaşkınlıkla karşılandı.

Yıllardır faizin her türlüsü haram diye bilinirken, nasıl olurda ''kamu bankalarının ve TOKİ' nin kullandığı faiz haram değildir'' diye fetva veriyorlar diyenler bu konuyu tartışmaya devam ediyor.

Oysa İslam tarihinde Emevi ve Abbasi iktidarının başlangıcından bu yana dinin kitabı kuran ayetleri içinde sıkışan toplum bir yol aramak için ''tarikat''(yol) denilen yollara sapmıştır.

Yani tarikat aslın da anayoldan çıkıp başka bir yolda nefes almak biçimidir.

İslam'ın tek düze akan suyunun başka mecralara akması ve başka yollara girmesi şekil değiştirmesidir.

İslam'ın bin beş yün yıllık tarihinde ilk haliyle kuran ayetlerinin dışında çok farklı inançlar ve yollar, toplumun çağa uygun ihtiyaçlarından dolayı doğmuştur.

Bu durum Hıristiyanlıkta daha kısa sürmüş, Martin Luther ve beş yüz yıllık mücadele sonucunda Hıristiyanlığın insanlığı engelleyen, bilimin önüne set çeken uygulamalarını kiliseye hapsedilmiştir.

Bundan dolayı bu ülkeler rönesansı ve de sanayi devrimini ve de uzay çağını yakalayabilmiştir.

İslam ise binli yıllardan bu güne kadar bu çabayı gösteren insanların baş göstermesine neden olmuş  ve de yaşamın değişiminden dolayı İslamda da bir takım değişimler olmuştur.

Bundan dolayı diyanetin faiz kararını yadırgamak doğru değil.

Toplumun gidişatının ve ilerlemesinin önündeki her engel bu şekilde aşılmıştır.

Bizlerin faizsiz bankacılık ,kar payı dağıtımının bir aldatmaca olduğunu kırk yıldır söyleyenlerdeniz.

Kar payı dağıtmanın da üstü kapatılmış, faiz uygulaması olduğunu yıllardır bu işi bilen insanlar dürüstçe  dillendirmiştir.

Bu gün diyanetin kararının faizsiz bankacılığın ve kar payı veriyorum diyenlerin yalan söylediğinin bir belgesi olarak tescili yapılmıştır.

Ayrıca bu konuda Suudi Arabistn'da , İran'da, Tunus'ta Cezayir'de bu tür karalar alınmış,toplumun nefes almasının önündeki engeller kaldırılmıştır.

Bunun en güzel örneği El Ezher Üniversitesi'nin para karşılığı verdiği fetvalardır.

 Meraklı  olanlar bunlara bakabilir.

Gene İran- Irak savaşında binlerce genç insan savaşta ölmesiyle İran'da dul kalan kadınların fuhuş yapmasının önündeki engeli ''muta nikahı dinen caizdir'' diyen İran ayetullahının uygulaması orta yerde durmaktadır.

Irakta böyle bir karara gerek kalmamıştır, ABD Irak'a girdikten sonra yüz binlerce erkek katledilmiş kadın erkek dengesi sağlanmıştır.

Malumunuz Muta nikahı gecelik, saatlik birlikte olmanın dinen caiz görülmesinin onayıdır.

Ayrıca bu konuda çeşitli tarikatların, hayatı kolaylaştırmak için ayetler dışı uygulamaları ve dinle ilgisi olmayan icraatlarıda yüz yıllaradır hayatın içinde yer bulmuştur.

Yani İslam dininde ''reform'' sözü bile dinin yanından bu güne kadar geçmemiş,geçememiş dine ve ayetlere karşı geliştirilen bir çok fikir sahibi yazar çizerde maalesef İslam coğrafyasında yok edilmiştir ya öldürülmüş, ya da ülkesini  terk etmek zorunda kalmıştır.(Salman Rüşrdi-Hintli,Teslime Nesrin-Bengladeş,Necip Mahfuz-Mısır,Turan Dursun,Muammer Aksoy,İlhan Arsel ve bir çok yazar çize İslamla ilgili aykırı düşüncelerinden dolayı cezalandırılmış ,yaşamları ya ölümle, ya da sürgünle bitmiştir.)

Hıristiyanlık dini taassub ve baskıyı aşalı nerdeyse beş yüz yıl oldu,dinin baskıcı, despot  yüzünüyse kiliseye hapsedeli üç yüz yıl oldu.

İslam ise hala yolun başında olmasına rağmen bu gün geldiğimiz yerde iletişimim en üst düzeyde olduğu,bilgiye ve aykırı fikirlere de ulaşımın çok kolay olduğu bu günkü dünyada, İslam dininin baskıcı engelleyici ve bilimin, insanın rahat yaşamsının önündeki engellerin de çok kısa bir sürede gerileyeceği kanaatindeyim.

Çünkü bu gün muhafazakar kesimin içinde de ve dine inanç gösteren kesimlerde de tek bir din anlayışı kalmadığını görüyoruz.

Oralarda da sosyal yaşamın ve de çağdaş değerlerin dini yaşayarak ve dini daha modern hale getirerek yaşandığını görüyoruz.

Hayat ve insanlık rahat  ve özgür yaşamasının önündeki engelleri kaldırmanın kotlarıyla donamış bir yaratık olduğu için,  baskıcı din anlayışının  ve yönetimlerin uzun soluklu hayat bulacağı iklimlerin yaşayabileceği bir atmosfer kalmadığını görüyoruz.

Bunu dini kullanarak yapanlar belki eski çağlarda çok başarılı oldular fakat bu günkü çağda gerçeği uzun süre gizleme şansları yok.

 Gerçekler her insanın elinin içinde, onunla birlikte geziyor yatıyor,kalkıyor uyuyor.

O insanın bir tek parmağının dokunacağı kadar kendisine yakın ve de hazır bir şekilde onu bekliyor.

Her an o parmak bir gün o gerçeğe dokunacak, baskıcı din anlayışı ve  yönetimler bir bir yok olacaklardır.