''İyi insan olmak'' herkesin temelde anlaştığı  bir hedef olarak insanlık var olduğundan bu yana  orta yerde  durmaktadır.

İyi insan olmanın ölçüsü nedir diye baktığımızda tek bir cevabın olmadığını biliyoruz.

Tek tanrılı dinlerin temel felsefesi iyi insan olmayı hedefler.

Her din iyi insan olmak için kendi içinde bir takım ritüelleri yapmayı şart koşar.

Örneğin Müslümanlık bu amaç için namaz kılmayı, oruç tutmayı, hacca gitmeyi, kelimeyi şahadet getirmeyi, zekat vermeyi ve bunlara ek olarak bir çok kuralı getirmiştir.

İnançlı bir Müslüman bunları yapmasının temel nedeni olarak tanrıya ibadetin yanında iyi insan olmak içindir.

Bu durum diğer dinler içinde geçerlidir.

Aynı şekilde tanrı vahiyi olmadan bir tanrı buyruğu kitabı olmadan da Şamanist, Budist, Hinduizm,Şinto,Paganizm ve buna benzer yüzlerce  inanç da temelde ''İyi insan'' olmak için varlığını sürdürmektedir.

Bunların dışında da hiç bir inancı olmayan Çin, Japonya ve İsveç ve İskandinav  ülkelerinde de Atesit olarak yaşamını sürdüren toplumlarda da temel değer iyi insan olmaktır.

Peki yüz yıllardır dünya üzerinde egemen olan tek tanrı inancı veya başka inanç biçimleri de maalesef bu hedefi gerçekleştiremedi.

Bu gün İslam açısından olaya baktığımızda çok söze gerek yok tam bir hayal kırıklığı yaşanmaktadır.

Dünya üzerindeki  57 tane Müslüman ülke kan ve göz yaşından, cehaletten,düşmanlıktan geçilmiyor.

İslam ülkelerinde  bilim,sanat,edebiyat,spor,ekonomi kısacası akılla yapılan hiç bir şey yaşam alanı bulamaz hale gelmiş görünüyor.

 Hıristiyanlığın egemen olduğu coğrafyalara baktığımızda ekonomi de, bilim de, sanatta, spor da yani akılla yapılan işlerde çok ileri gitmiş olmalarına rağmen insani temel değerlerde çok geri kaldıklarını görüyoruz.

Bunu nereden biliyoruz, bu ülkelerde ırkçılık,ayrımcılık,sevgisizlik diz boyu devam ediyor,acımasızlık ve bireysel olarak kendini kurtarma kültürü üst seviyede.

Bunalımlar uyuşturucu ve içki tüketimi ve diğer insani değerlerde Hıristiyan ülkelerinde istenilen yer olan iyi insan olma hedeflerine ulaşamadıklarını görüyoruz.

Son dönemde göçmenlere yapılan ayrımcılık ve kötü muamele de bu kültürün ürünü.

Bütün bunların dışında bir yaşamı benimseyen ve çoğunlukla ateist kültürün egemen olduğu ülkelerde tek tanrılı dinlerin egemen olduğu ülkeler kıyasla  Çin, Japonya,İsveç,Danimarka, Finlandiya gibi ülkelerde ise Hıristiyan egemen ülkelerden daha ileri insani değerlere sahip olduklarını ve iyi insan olma yolunda büyük mesafeler kat ettiğini söylemiş olursak yanılmış olmayız.

Bunun nereden biliyoruz?

Japonya halkı disiplinli hak hukuk bilme insana saygı çalışkan olma yolunda bütün dünya ülkelerinden çok önde olduğunu biliyoruz.Bunu ateist kültürün egemen olduğu diğer ülkeler için de söyleyebiliriz.

Japonların böyle davranmalarının nedeni olarak tek tanrılı ve kitabı olan dinler sayesinde  bu hale gelmiştir diyemiyoruz .

Çünkü ateizm yüzde 90' lar seviyesindedir ve kalan kısım ise Budizm ve Hinduizm inancındandır.

Gene İsveç nüfusunun yüzde 85'i ateisttir.

O halde iyi insan olmak,dürüst,çalışkan,hak hukuk bilmenin ölçüsünün dindarlık olmadığını çok net biçimde söyleyebiliriz.

O zaman Japonlar, İsveçliler veya İskandinav ülkeleri bu hale nasıl geldiğine bakmak gerekir.

Bunun tek nedeni var ülkelerin her yöresinde tek bir eğitim modeli ve beşikten mezara sürekli eğitim eğitim diyebiliriz.

Bizim gibi Müslüman ülkelerde ise bilime akla ve pozitifizme dayalı  eğitim modeli terk edileli yıllar yıllar oldu.

 İslam 1400'lü yıllara kadar çok büyük bilim adamı yetiştirmiştir fakat son üç yüz yıldır gerilemiştir, bu gün İslam  ortaçağ karanlığını yaşıyor bile diyebiliriz.

Hıristiyan coğrafyası ortaçağ bağnazlığını ve karanlığını yaşarken İslam bütün dünyaya ışık saçıyordu.

Bunu anlamak için M.S- 900-1400 yılları arasında yetişmiş İslam alimlerine bakabilirsiniz.

Bu gün Türkiye okullarında eğitim birbirine benzemeyen çok  farklı insan tipi yetiştirmektedir.

Ayrıca bir de özel okullar kolejler ve diğer okullarda da farklı farklı eğitim verilmektedir.

 Bundan dolayı farklı farklı  birbirine benzemeyen  çok değişken  insanlar  yaşamın her alanında çatışır hale gelmiştir.

Bu eğitim anlayışıyla bir iki nesil sonra birbirine düşman ve beraber yaşamı reddedecek insan modelleri ülkemize hakim olacaktır.

Bu gün bile seküler ve dindar yaşamı benimseyenler  arasında süren çok sert olmasa da bir rekabet bir itiş kakış olduğunu görüyoruz.

Bizim ülkemiz ne dini ne de eğitim açısından doğru güzel ve iyi insan yetiştirmek konusunda çok gerilerde kalmış görünüyor.

Bu ülkenin çok renkli kültür yapısı içinde mutlaka eğitimde birlik ama kültürlerde çok renklilik savunulmadığı sürece birbirlerine düşman nesiller yetiştirdiğimizi bir an önce görmek ve tedbirler almak zorunda olduğumuza inanıyorum.