1980 yılında askeri darbe sonrasında ortaya çıkan banker ve inşaat sektörü faciasını ve ardından gelen dramları hatırladım.

Devleti soygunun parçası haline getiren kişiler, uyduruk bankerlerle halkın elindeki paraları yıllık %150 faizlerle topladılar.

Buna o zamanın yöneticileri göz yumdu.

Bir çok insan parasını bankerlere ve inşaat yapan firmalara kaptırdı.

Daha sonra bankerler battı, onları koruyan yöneticiler ise onları tutuklatarak halkın parasını iç etti.

Halka dönüp ''işte suçlular tutuklandı, cezalarını çekecekler'' diyerek kendilerinin suçluluğunu bir kaç kişinin suçlanmasıyla örtmüş oldular.

Soygun içinde binlerce aile etkilendi, intiharlar oldu, aile faciaları yaşandı.

O günle bu günü kıyaslamak belki doğru değil ama bir kaç gün önce ilçe düzeyinde çalışan bir müteahhitin tespitinden yola çıkarak bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Müteahhit diyorki:

''Bir yıl öncesine kadar işler çok iyiydi.Yaptığımız daireler, krediler kullanılarak hemen satılıyordu. Bir yıldır piyasa çok kötü. Daire alanlar ise aldıkları kredilerin taksitlerini ödeyemiyor. Şu anda elimde yetmişe yakın daire var, soran yok.İşler kötüye gidiyor'', diyor.

Ben inşaat mühendisi olarak İstanbul'a baktığımda, arz talep dengesine bakılmaksızın, büyük projelerin yapıldığını izliyorum.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bir taraftan, TOKİ ve devlet ve ilçe belediyeleri diğer taraftan, çok büyük projelerin yapılması için uğraş veriyor.

Bu kadar yüksek binanın ve plan tadillerinin İstanbul Büyük Şehir Belediyesinden bu kadar kolay geçmesine anlam veremiyorum.

Ortam öyle bir hale geldi ki, neredeyse boğaz köprülerinin üstüne manzara güzel diye inşaat yapılacak.

Bu kadar çok inşaat firmasının, bu kadar çok insanı borçlandırarak bu işlerin içine girmesi bana banker faciasını hatırlattı.

Önümüzdeki günlerde inşaat sektöründe çok büyük faciaların olacağını görüyorum.

Çünkü; içimizde bulunan bir el, halkın cebindeki paraları bu sektöre çekmek için uğraş veriyor.

Etrafımda ''borcum yok'' diyen vatandaş bulmak imkansız gibi.

Bu zincir içinde bir halka koptuğunda, zincire tutunan bir çok insanın uçuruma yuvarlanacağını herkes tahmin edebilir.

İşte büyük firmalardan bir tanesi ''Ben battım iflas ettim, herkes başının çaresine baksın'' dedi.

Peki batan bu firmaya para kaptıran vatandaşın parasını garanti eden bir sistem var mı?

Bildiğim kadarıyla yok.

O halde yarın diğer firmalarda sitem içinde işbirliği yaptığı kişilerle el ele verip ''Ben battım'' derse, milyonlarca insanın parasını garanti edecek bir sistem var mı?

Yok.

İstanbul'un bu kadar projeyi kaldıramayacağını, bu işin içinde olan inşaat mühendisleri sohbetlerde sık sık dile getiriyordu.

Geçen yıl beş yüz binin üzerinde tam sayısı da bilinmeyen dairenin stokta olduğunu ve yeni projelerin talebinin olmayacağını biliyoruz.

Bu şehirde yeni projeleri beyaz ata binerek ve 1453 diyerek satmak mümkün müdür?

Elbette hayır.

Bu gün Çorludan Gebze'ye kadar, çok büyük inşaat stoklarının oluştuğunu ve bu krizin İstanbul krizinden ziyade Türkiye krizi olacağını şimdiden söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu sektörde oluşan yanlış projeler ve yanlış zamanlamalar büyük bir facianın habercisi olarak önümüzde duruyor.

Facianın ayak seslerini duymak istemeyenler, bu faciayı yaratanlar olacaktır.

Eğer bu sektörün en güçlü olduğu iddia edilen şirketinin donjuan sembol ismi, çok büyük reklam kampanyalarına giriyorsa,''Bana batıyor diyorlar, doğrudur batıyorum ama paraya batıyorum'' demesi bile sektörün can çekiştiğinin işaretidir.

Yoksa durup dururken ''Ben çok iyiyim haberiniz ola'' demenin alemi yok.

İnşaat sektörüne paralel olarak ekonomideki gidişatın kötülüğü, zamların yağmur gibi gelmesi, gidişatın bir yıl öncesi gibi olmadığını yaşayan herkes hayatında hissetmeye başladı.

Bu durumda ne yapmak gerekir?

Evde işler kötü gidiyorsa hemen yan komşuyla kavgaya tutuşmak gerekir.

Komşuyla kavga ederek, evdeki çocukların bunalımları ve sorunları en azından şimdilik unutulacaktır.

Unutulan tek bir konu var.

Komşu tahmin ettiğimizden daha dişli çıkarsa, yani evdeki hesap çarşıya uymazsa seyret gümbürtüyü.

Bundan dolayı biran önce komşunun kafasını gözünü kırmak gerekiyor, işler kötü haydi hep beraber savaşa.