Osmanlı Tarihi'nin bir bölümünde kadınlar resmen hükümdarlık sürmüşlerdir. Bu gün tarihimize baktığımızda güçlü dediğimiz padişahların arkasında birer kadın görüyoruz.

Hürrem Sultan

Bunların en önemlisi Hürrem Sultan ve Kösem Sultan'dır. İkisinin de ortak özelliği Osmanlı Sarayı'na dışarıdan gelmeleridir. Renkli hayatı ile efsaneleşmiş; entrikaları, zekası, cesareti, ihtiraslarıyla ün salmış birer Hanım Sultan'dır. Hayatları romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine konu olmuştur. Hürrem Sultan'ın devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda "Kadınlar saltanatı" denilen devri başlattığı kabul edilir.

Osmanlı padişahı I. Süleyman'ın resmi nikahlı eşi ve sonraki padişah II. Selim ile Mihrimah Sultan, Şehzade Cihangir, Şehzade Bayezid, Şehzade Mehmed, Şehzade Abdullah'ın ve isimleri bilinmeyen, küçük yaşta vefat eden diğer şehzadelerin annesidir.

Osmanlı sarayına gelene kadarki yaşamı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Lehistan Krallığı'nın sınırları içerisinde bulunan Rutenya (Ukrayna)'da 1504 yılında doğduğu rivayetler arasındadır, Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde 15'li yaşlarında Rutenya'den kaçırıldığı Kırım Hanı'nın himayesine girdikten sonra Osmanlı sarayına sunulduğu tarihçiler ve yazarlar tarafından kabul görmüştür.

Hürrem Sultan saraya getirildiğinde Kanuni'nin Manisa valisi iken birlikte olduğu Mahidevran Sultan'dan “Mustafa” isimli bir oğlu vardı. Sarayın en nüfuzlu kadını padişahın annesi Ayşe Hafsa Sultan, ikinci derece nüfuzlu kadın Mahidevran Sultan idi. Hürrem, saraya girdikten sonra Kanuni ile ilişkisinden 1521’de “Şehzade Mehmed” dünyaya geldi ve böylece Hürrem Sultan saraydaki en nüfuzlu üçüncü kadın durumuna geldi. Hürrkem çevirdiği entrikalarla kısa sürede Osmanlı Sarayı'nan en güçlü kadını oldu ve oğlu 11. Selim'im hükümdar olmasını sağladı.

Kösem Sultan

Osmanlı tarihinin ünlü ve etkili kadınlarından olan Kösem Sultan'da Hürrem gibi saraya dışarıdan gelmiştir. 1590 yılında Bosna'da doğan ve Anastasya adı verilen Kösem Sultan, Bosna Beylerbeyi tarafından İstanbul'a gönderildi.

15 yaşındayken Sultan I. Ahmet'e haseki (Haseki: Osmanlı padişahından çocuk doğurmuş olan cariyelere verilen isim) oldu. Keskin zekasıyla padişahı etkisi altına aldı. Kösem Sultan kısa sürede bütün saraya nüfuzunu kabul ettirdi. Genç yaşında dul kalınca, tahta geçen I. Ahmet'in kardeşi I. Mustafa ve daha sonra II. Osman zamanında devlet işlerine çok fazla karıştığı için eski saraya gönderilir ama 11 yaşında tahta geçen oğlu IV. Murad'ın ilk saltanat yıllarında yeniden devlet yönetimini etkilemeye başlar. Sultan Murad büyüyüp yetiştikten sonra annesinin faaliyetlerini büyük ölçüde engellese de, genç yaşta ölümü üzerine Kösem Sultan yeniden etkin hale gelir.

Torunu Sultan IV. Mehmed zamanında Kösem Sultan, nüfusunu korumakla birlikte, gelini, padişahın annesi Turhan Sultan, kendi yükselişine engel olarak gördüğü Kösem Sultan'a karşı çıkar ve bir gece dairesi basılarak boğdurulur. Ancak valide sultanlığı sonunda ele geçiren Turhan Sultan'ın, Köprülü Mehmet Paşa'nın sadrazamlığa gelişiyle elini eteğini devlet işlerinden çekmesiyle "Kadınlar Saltanatı" olarak adlandırılan dönem sona erer.

Emine Sultan

Emine Erdoğan'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanındaki duruşu ve tavrıyla Osmanlı döneminin kudretli sultanlarını çağrıştırıyor. Özellikle, mitingler ve toplantılarda, partinin önde gelen isimlerinden daha etkili bir görüntü sergileyen, Başbakan Erdoğan'ın zaman zaman yaptığı yanlışları bile kulağına fısıldayarak düzelten Emine Erdoğan'ın, Kuzey Irak'lı Kürt lideri Mesut Barzani ve terör yandaşlığı nedeniyle daha önce ülkeden kaçan Kürt sanatçı Şivan Perver'le yapılan Diyarbakır Buluşması'ndaki tavırları da dikkatlerden kaçmadı.

Aslen Siirtli bir ailenin kızı olan Emine Erdoğan'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Kürt açılımı' projesinde ne kadar etkisi var?
Yoksa, düşünce Emine Erdoğan'a mı ait.

Öyle ya, Tayyip Erdoğan Cumhuriyet dönemi siyasetçilerin önde gelenlerindense, onun hasekisi Emine Erdoğan'ın da devlet işlerinde etkin olması mümkündür.

Emine Erdoğan'ın ağabeyi Ali Gülbaran, 2004 yılında Sabah gazetesine verdiği röportajda, kız kardeşinin 4 erkekten sonra dünyaya geldiğini belirterek şöyle diyor: Hepimizden daha aktifti. Şirin bir çocuktu. Onun zekasına hayrandım. Büyüdükten sonra da değişmedi. O bizden küçük olmasına rağmen çok aktifti. Zamanının büyük çoğunluğunu vakıfların ve derneklerin faaliyetlerinde, toplantılarda, ev ve hasta ziyaretlerinde geçiriyordu. Biz ise mahallede misket oynuyorduk. Kardeşim bir şeylerin peşinde koştururken, biz erkekler hâlâ büyümemiştik"

Emine Erdoğan'la Leyla Zana'nın el ele tutuşması, Başbakan Erdoğan ile Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, Mesut Barzanı'ninin samimi el tutuşları, sanki önceden yapılmış bir anlaşmanın sonuna yaklaşıldığı izlenimini veriyordu...

Hele ki, Başbakan Erdoğan ile Barzani'nin obcektiflere yansıyan birlikte gülen fotoğrafları ise yine Başbakan Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 'Kardeşim Esad' dediği günleri hatırlatıyordu....

İnşallah her şey ülkemiz için güzel olur...
Ben Türk- Kürt kardeşliği demiyorum, Kürtler benim zaten kardeşim, yeni değil...
Bu ülkede yaşayan herkesin huzur ve refahı içinde yaşamasını diliyorum...