Son günlerde yaşanan acıların tarifi imkansız. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Geride kalan aile ve dostlarına sabır versin Rabbimiz. Türk milletinin başı sağ olsun.

Terörü kim ortaya çıkardı, kimler destekliyor, hangi ülkenin parmağı var veya kimin hataları yüzünden bu noktaya gelindi ? gibi sorulara cevap aramayacağız. Aslında çok da önemli değil biz halk için. Bu soruların cevabını tabii ki bilmemiz lazım fakat ilk aşamada en önemli adım içerdeki birlik ve beraberliğimizin muhafazasıdır. Yoksa Bizans, Yahudi ve Hristiyanların hedefi konumunda olduğumuz aşikar zaten...

Peygamber efendimiz Medine Anlaşmasına uymayan ihanet eden Yahudileri sınır dışı ettiğinde Yahudiler Mekke müşriklerini kışkırtarak Uhud Savaşının başlamasını sağlamışlardı. O gün bu sinsi planlar nasıl işliyorsa bu gün de aynı durum söz konusudur.

Bu sinsi ve şeytani planların merkezi sürekli değişecek fakat ardı arkası kesilmeyecektir. O yüzden bizim bu şiddetli taarruzlar karşısında yek vücut olmamız gerekir. Aynen Bedir'de, Çanakkale'de olduğu gibi bedenlerimiz ve ruhlarımız vatana gelecek her tehlikeye karşı siper olmalıdır.
Çanakkale'yi geçilmez kılan ruh, Türkler ve Kürtlerin omuz omuza vermesiyle canlanacak, şaha kalkacaktır. Aksi takdirde Allah sonumuzu hayreylesin demekten başka bir çıkış bulamıyorum.
Martin Luther'in ''Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız'' sözü bu günlerde ne kadar da manidar değil mi?

Yine aynı şekilde rahmetli Erbakan'ın bu mezkur konuda müthiş bir tespiti var:

''Kürt ile Türk'ü ayırırsanız, ne Türk kalır ne de Kürt. Eğer birleştirirseniz Çanakkale misali ne İngiliz kalır ne Fransız'' diyerek ileri görüşlülüğünü ispatlamıştır.

Zamanında yani doksanlı yıllarda Kürtlere ciddi manada zararlar verildiği doğrudur, onların cebren göçe zorlandığı, maddi ve manevi zarara uğratıldığı vs bir dönem yaşandı. Dillerini konuşamıyor, aynı dilde müzik bile dinleyemiyorlardı. Ancak bugün her şey normale döndü. Kürt kardeşlerimizin bunu dikkate alıp oyuna gelmemeleri provokasyonlara alet olmamaları gerekir.

Bugün yaşanan olaylardan ve gelen şehit haberlerinden dolayı herkes çok üzgün. Bu durum hisleriyle hareket eden bir toplum olarak herkesi ciddi manada geriyor. Bu gerginliğin teskin edilmesi elzemdir. Bu gerginlikler kin ve nefrete dönüşürse işte o zaman tehlike başlar.
Nitekim ne olduğu belirsiz bazı grupların mevsimlik işçilere saldırması bu kin ve nefretin eseri. Yetmiş yaşında evini sırtlamış, çoluğu çocuğu ile beraber gurbet ellerde ekmek parası için çalışmaya giden beli bükülmüş bir ihtiyara el kaldırmak Allah'ın gazabını celb eder. Zaten hayat ve fakirliğin sillesini yemiş masum bir aileye saldıranların vicdanları tefessüh etmiş, akılları iflas etmiştir.

Yine vatanseverim deyip her tarafı kırıp dökmek, başkasının malına zarar vermek de aynı şekilde vandallıktır. Parti tabanlarına sokağa çıkın çağrısı yapan sözde liderler de yangına körükle gitmekte ve yapılan her olumsuzluğun ortağı olmaktadır. Bu liderler, böyle gergin ve tehlikeli bir ortamda; ayrıştırıcı, ötekileştirici şiddete teşvik edici söylemlerinden bir an önce vazgeçmelidir.

Otobüslerin camını çerçevesini sadece üstünde doğu ilinin adı var diye taşlayanların belediye otobüslerine atılan molotofçulardan hiçbir farkı yoktur. Bunun vatanseverlikle hiç alakası da yoktur.

Bu bakımdan herkesin aklını hissine mağlup etmeden oturup düşünmesi lazım. Bu dönemde atacağımız bir adım birilerine zarar verecekse atmayalım. Hisleriyle hareket edenlerin susması konuşmasından daha hayırlıdır.

Peygamber efendimiz: “Fitne zamanında yürüyen koşandan, duran yürüyenden, oturan ayakta dikilenden, yatan oturandan, uyuyan yatandan daha hayırlıdır.” (Buhari) diyerek bize zaten yapmamız gerekeni söylemiş. O'nu dinlemeyeceğiz de kimi dinleyeceğiz.

Medya ve bazı grupların Kürtlerin tamamını aynı kefeye koyup hedef tahtasına koymaları kabul edilemez bir tutumdur. Vatanı ve al bayrağı için canını ve kanının son damlasını feda edecek milyonlarla Kürt vatandaşı var ülkemizde. Bu vatandaşlarımızın hukukunu çiğneyip onları kıracak tutum ve davranışlardan uzak durmalıyız. Kürtler ve Türkler et ve kemik gibidir biri olmadan diğeri ayakta duramaz.

Kadim dostluğumuzu zedelemeden gerekli adımlar atılmalıdır. Fakat hükümet veya devlet, terörle mücadele ederken sivillerin zarar görmemesi için azami gayret sarf etmelidir. Bu konuda insanlara güvence verilmelidir.

Son olarak toparlayıcı olması açısından Bediüzzaman'ın uhuvvet risalesinden bir bölümle bitirmek istiyorum. Sadece bu kısmı okuyan her insaflı kalp, kin ve nefretini bırakır; kardeşine sahip çıkar, ülkenin bütünlüğü ve bekası için bağrına basar. Menfi duygularından arınır. Selamete kavuşur.

Meselâ, her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir bir, bir, bine kadar bir, bir.

Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir, bir, yüze kadar bir, bir.

Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir, bir.

Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak mânevî zincirler bulundukları halde, şikak ve nifâka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakikî adâvet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebât-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i’tisaf olduğunu, kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse anlarsın.

Ülkemizde yaşanan acıların son bulması ve tekrar barış ortamının sağlanması temennisiyle...

Eğitimci- Yazar Selçuk TÜTAK