İstanbul, ilk geldiğim yıl olan 1965 yılından bu yana o kadar büyüdü ve değişti ki artık buraya şehir demeye milyonlarca şahit gerekecek.

Şehir nüfusu onbeş milyon mu, yirmi milyon mu belli değil.

İnsanlar sinir küpü, her an birbirini boğazlar vaziyette seyahat ediyor.

İşten eve giderken manyağın, psikopatın birisine denk gelmeyeyim diye temenniler ve dualarla gider olduk.

Arka tarafımızdan gelen sürücünün hareketlerine bakarak kenara çekilir ve ''Aman belaya bulaşmayayım'' diyerek tırsar olduk.

İstanbul'un Avrupa yakasından Asya yakasına gitmemek için her şeyi yapıyoruz.

Artık öyle bir hale geldik ki, ancak Anadolu'ya giderken boğaz köprülerinden geçer olduk.

Sakarya sınırına araçla geldiğimizde, tımarhaneden çıkmış ve özgürlüğüne kavuşmuşluğun getirdiği psikolojik rahatlamaya ulaşır olduk.

Peki bu şehrin bu kadar yaşanmaz olmasına sebep olan yaklaşım nedir?

En başta yeni yoğunluğu yüksek imar planları,TOKİ yatırımları, merkezi hükümetin teşvikleri ve kaos içinde özgürce her şeyi yapan kayıt dışı ekonomik yapı.

Bütün bunların yanında nasıl ki Güneydoğu Anadolu'da yatırım yapanlara teşvik veriliyorsa, İstanbul'a yatırım yapanlar cezalandırılmalıdır.

En azından İstanbul'da yatırım yapanların vergi oranları arttırılmalıdır.

Bu da olmadı, İstanbul'daki yatırımlarını Anadolu'ya kaydıran iş adamları geniş muafiyetler verilmelidir.

İstanbul'un büyümesi durdurulmalıdır.

Hadi bu güne kadar bunların hiç birisini yapmadınız, İstanbul'un gelişimini daha da hızlandıracak yeni hava alanları, yeni limanlar, yeni köprüler ve geniş alışveriş merkezlerine imar izni verilmesinin önüne geçilmelidir.

İstanbul'un büyümesine ve trafiğin ve araç sayısının daha da artmasına neden olacak, üçüncü köprü neden yapılıyor?

Demir yolu atağının ve tüp geçit projesinin ve bunun gibi toplu taşımaya dayalı projeler desteklenmelidir.

On yıllık dönemde ulaşım içinde tren yollarının ve hızlı trenlerin hayata geçmesi ve yeni projelerin teşvik edilmesine bir yurtsever olarak çok seviniyorum.

İstanbul derken ve bu kaotik şehirde yaşamamız ve yaşarken işkence çekmemizin önüne geçecek adımlar atılmalıdır.

En azından bu şehrin büyümesine sebep olan projeleri teşvik ederken, bunun yanında, idari yönden şehir bölünmelidir.

Yani bölücülük yapılmalıdır.

Son yerel yönetimler yasa tasarısında il genel meclisinin kaldırılması ve ilçe meclislerinin ve Büyükşehir meclislerinin ayrı ayrı seçilmesi kararı bana göre olumlu bir adımdır.

Bunun yanında hemen İstanbul üçe bölünmelidir.

Bunun için Anadolu yakasında bir Büyükşehir olmalıdır.

(Adalar, Çekmeköy, Kartal, Pendik, Şile, Üsküdar, Beykoz, Kadıköy, Ümraniye, Ataşehir, Maltepe,Tuzla, Sancaktepe, Sultanbeyli)

Sarıyer'e kadar şehrin kuzeyi ise ikinci bir Büyükşehir.

(Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu, Sarıyer, Kağıthane, Sultangazi, Arnavutköy, Eyüp, Başakşehir, Gaziosmanpaşa)

Silivri'ye kadar giden alan ise üçüncü Büyükşehir olmalıdır.

(Avcılar, Bakırköy, Büyükçekmece, Güngören, Silivri, Bağcılar, Beylikdüzü, Esenler, Fatih, Küçükçekmece, Bahçelievler, Bayrampaşa, Çatalca, Esenyurt, Zeytinburnu)

Bu sağlandığı zaman, Anadolu yakasında devletle, kamuyla işi olan yurttaş, Avrupa yakasına gelmeyecektir.

Ayrıca teşvikler getirilebilir.

Örneğin iş yeri ve oturduğu ev aynı tarafta olanlar için çöp vergisi, emlak vergisi ve diğer vergilerde indirimler yapılarak yurttaşın aynı bölgede çalışıp, aynı bölgede oturması teşvik edilebilir.(Bu örnekler çoğaltılabilir.)

Bunun için çok büyük olanakların önü açılacak ve milyonlarca insanın her gün Anadolu yakasından, Avrupa yakasına, geçişi önlenecektir.

1994 yılında sayın başbakan belediye başkanı iken ''İstanbul'a gelenlere vize konulmalıdır'' anlamına gelen bir söylemin içinde olmuştu.

Nasıl olsa sayın başbakan ne derse hemen yapılıyor havası çok yaygın.

Hemen İstanbul'u üçe bölecek talimatı kime verecekse vermelidir.

En azından 2014 yılı mart ayında yapılacak yerel seçimlerde, İstanbul'a üç tane Büyükşehir belediye başkanı seçmiş olalım.

İstanbul'u haydi hep birlikte bölelim.

Bölücülük kelimesini yıllarca nefretle söyleyenlere, sevgiyle anılan bir ''bölücülük'' kelimesi hediye edelim.