Türkiye 15 Temmuz 2016’da kalleşçe yapılan bir darbe girişimiyle ele geçirilmeye çalışıldı. Bu Darbe girişiminin ardında kimin olduğu belli...
Bir zamanlar devletimizin başında, en üst düzeydekilerin bile ‘Hocam’ diye diye överek bitiremediği ve Türkiye’nin tüm imkanlarını önüne serdiği bir zat var...

Bu zatın adı o zamanlar ‘Muhterem Hoca efendi Fetullah Gülen’ di.

Şimdi ise FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen...

Şimdi geriye dönüp baktığımızda bu zatın Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmek için, Türkiye Cumhuriyeti rejimini dahi değiştirmek için nasıl çalışmalar yaptığı ortaya çıkıyor...

Hain darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. 100 binlerce insan hakkında yasal işlem yapıldı... 60 bin civarında insan tutuklandı...

İşin garip tarafı, bu kadar insanı devlete yerleştiren, yerleştiren demek te az kalıyor, devletin en önemli kurumlarını bu terör örgütüne teslim edenler kim...

İşin kolay tarafı; Efendim bunlar 40 yıldır varlığını sürdürüyor... Devlete sızmışlar...

Tamam bu terör örgütü liderinin ne zaman bu işe başladığı neler yaptığı devlet istihbaratı tarafından bilinmiyor mu?

Devlet terörist başını tespit etmiş, daha AKP İktidarı öncesinde varlığını açıkça ortaya koymuş, yargılanması yönünde tavsiyede bulunmuştu.

Bununla ilgili en önemli bulgu; 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu kararlarıdır.

FETÖ’de; bu karardan sonra Türkiye’den kaçıp Amerika’ya gitti...

O yıllarda da örgütlenme, eğitim alanına giriş, devlete sızmaları var olduğu tespit edilmişti...

Ama ne yazık ki, bu terör örgütünü devletin içine bu kadar sokan, devlette bu kadar yapılanmasına ön ayak olan ne yazık ki bugünkü Ak Parti iktidarıdır.

Ak Parti iktidarının lider kadrosu ve Ak Parti yöneticileri bunun bir empatisini yapması lazım.

Peki bu örgüt bitti gitti, sonu geldi deniliyor da daha 15 Temmuz’de o kadar şehit verdiğimiz darbe girişiminin üst kadrosu yok ortada.

Bu darbenin Türkiye’deki lideri kim...
Darbe gerçekleşse, Başbakan kim olacaktı...

İstihbarat Başkanı, Genel Kurmay Başkanı, Bakanları kim olacaktı...

Bunların hala üstü kapalı...

Bunlar akıllarda soru işaretleri bırakıyor.

Bu soru işaretleri, Türkiye üzerinde yeni oyunlar oynanıp oynanmadığı yolunda yeni soruları akla getiriyor.

Bu bilinmezlikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin ileri aşamada bir rejim değişikliğine götürülme çabası gibi soruları akla getiriyor.

Bu sorular ve Beyin yıkama taktikleri ile ülkenin bölünmesinin yolunun açılabileceği gibi varsayımları bile zihinlere sokuyor...

Barzani’nin Kürt bölgesi bağımsızlığı Lozan Anlaşması’nın bitimine az bir zaman kala gündeme gelmesi, bugün bağımsızlığını ilan edim “Musul-Kerkük” bende demesi, Türkiye’nin o bölgeye komple sahip çıkması anlamına geliyor...

Peki Barzani’nin Kürt devletinin çizilmiş haritası da ortada... Bizim Güneydoğu ve İç Anadolu bölgesinin doğusunu içine alan bir sınır çiziyor...

Biz de devlet olarak buna ciddi bir tepki göstermiyoruz...

Barzani’nin Kürdistanı’nı tanıyıp, Türkiye eyaletimi mi yapacağız gibi kulislerde dolaşan söylemlerde yok değil...

2019’da geçeceğimiz başkanlık sistemi de bunun alt yapısı olmasın...

Tabi bu ilk bakışta akla iyi geliyor. Türkiye’nin sınırları büyüyor. Musul-Kerkük İçişlerinde olmasa da dış işlerinde Türkiye’nin uhdesine geçiyor...

Ama böyle bir devletin tehlikeli tarafı şu...

İleri de ‘Tam bağımsız Kürdistan’...

İşte bu 15 Temmuz Darbe girişimi dahil çok sayıda plan bu ülkenin 100. Yılında dağıtılması için...

Onun için Türk Milleti olarak aklımızı başımıza alıp buna göre direnç sağlayıp, yurdumuza gelecek tüm tehlikelere karşı dimdik ayakta durmalıyız.

15 Temmuz Ruhu ile Türkiye Cumhuriyeti rejimini korumalıyız.

Yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti ilanından sonra ifade ettiği şu sözlerle bitirmek istiyorum:

“Türk ulusu büyüktür. Özgürlüğü ve barışı sever. Canı pahasına da olsa, Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacak güçtedir. Ve yaşatacaktır…Cumhuriyet, etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurttaşlarını Türk Ulusu çatı kimliğinde birleştirmiştir.”