Aslıhan ALTAY KARATAŞ/ANKARA, () - ANAYASA Mahkemesi'nce (AYM) deprem konutu taksitlerini gecikmeli ödeyen İbrahim Yıldız'ın iş yeri üzerindeki hak sahipliğinin iptal edilmesi için kanuni düzenlemenin geri yürütülmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali kararı verildi.
İş yeri 17 Ağustos 1999'daki Gölcük depreminde ağır hasar gören İbrahim Yıldız'a, dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca inşa edilen yeni iş yeri, borçlanma senedi karşılığı tahsis edildi. Borçlanılan tutar, 8 yıla bölünerek, her seneye ait taksit en geç Aralık ayının 31'inci gününde ödenecek senetler şeklinde düzenlendi. Yıldız, 2006'da başlatılan yıllık taksitlerden ilk 2'sini zamanında, diğer taksitleri de gecikmeli ödedi. Yıldız, 3'üncü taksitini 2011 yılında, 4'üncü ve 5'inci taksitlerini de 2012'de yatırdı. Bu arada 7269 sayılı kanuna eklenen geçici 23'üncü madde, 2012 yılının Temmuz ayında Resmi Gazete'de yayımlanarak, yürürlüğe girdi. Kocaeli Valiliği'nce yürürlüğe giren bu kanun maddesi uyarınca üst üste 3 taksiti ödemediği gerekçesiyle Yıldız'ın hak sahipliği iptal edildi. Yıldız, ödenmeyen borçların 2011 ve 2012 yıllarına ait olduğu, 2013'e ilişkin borcun da ödeme tarihinin gelmediği dolayısıyla 3 taksitin ödenmeme durumunun söz konusu olmadığı iddiasıyla işlemin iptalini istedi. Mahkeme ise ödemelerin zamanında gerçekleştirilmediği, yeni kanun maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte 4'üncü, 5'inci ve 6'ncı taksitlerin ödenmemiş olduğu gerekçesiyle davayı reddetti.
İHLAL YÜZÜNDEN YENİDEN YARGILAMA 
Temyiz edilen hüküm, Danıştay kararlarıyla kesinleşince İbrahim Yıldız, AYM'ye bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu 7 Kasım'da görüşen mahkeme heyeti, Anayasa'nın 35'inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararın örneği, mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 1'inci İdare Mahkemesi'ne gönderildi.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan AYM kararının gerekçesinde, hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu 'hukuk güvenliği' ilkesinin, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de kanuni düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı hatırlatıldı. Bunun, temel hak güvencelerinde korunan ortak değer olduğu vurgulanan AYM kararında, "Kural olarak hukuk güvenliği kanunların ve buna bağlı düzenleyici işlemlerin geriye yürütülmemesini zorunlu kılar" denildi.
'ADİL DENGE BOZULDU, MÜDAHALE ÖLÇÜSÜZ'
Yapılan kanuni değişikliğin yürürlüğe girdiği andan itibaren uygulanabilir olduğuna dikkat çekilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi: 
"Ancak somut olay bakımından bu kanunun yürürlük tarihinden önceki taksitleri de kapsayacak şekilde uygulanmasının hak sahipleri yönünden öngörülebilir olup olmadığının ayrıca ele alınması gereklidir. Bu itibarla anılan kanuni düzenleme öncesinde taksitlerin zamanında ödenmemesinin ya da hiç ödenmesinin 7269 sayılı Kanun hükümlerindeki karşılığı 2004 sayılı Kanun hükümleri uyarınca icra takibi yapmaktan ibaret olup, doğrudan hak sahipliğinin iptali ise mülk sahibine öngörülemez bir külfet yüklemektedir. Kanun koyucu hak iptali müessesesini ilk defa 12 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile getirmiştir. Bu durumda bu tarihe kadar ödenmeyen taksitlerin sayısı esas alınarak önceki düzenlemeye göre çok ağır bir sonuç doğuran hak sahipliğinin iptaline ilişkin düzenlemelerin geriye yönelik olarak uygulanmasının başvurucu için öngörülebilir olduğundan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla başvurucu tarafından öngörülmesi mümkün olmayan bu kanuni düzenleme sonucunda başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil denge başvurucu aleyhine bozulmuş olup müdahale ölçüsüzdür."