Öğretmenler günü için bir şiir yazmak istedim. Epey düşündüm ama ne mümkün. Meğer öğretmen şiirin ta kendisiymiş. Tek başına hem hecesi hem dizesi hem de kafiyesiymiş. Meğer yürekteki sevdanın kalemde, kelemdeki tutkunun da kağıtta demlenmesiymiş.

Hadi yine de yazdım diyelim. O güzel insanın hangi özelliğinden bahsedebilirim ki ? Yeri geldiğinde içindeki kıvılcımla sınıfındaki sobayı tutuşturmasından mı ? Ya da mecbur kaldığında avuçları kızarana kadar okulun koridorlarını boyamasından mı ? Ağlayan öğrencisine mendil, dizini kanatana da merhem olmasından mı? Derdini kederini ve tüm karanlığını evde bırakıp, her sabah tazelediği aydınlığı ile, öğrencilerinin üzerine bir güneş gibi doğmasından mı ? Mekan ve zaman ayırt etmeden, yurdun dört bir yanına aynı şevk ve heyecanla koşturmasından mı? Yeri geldiğinde de kör bir kurşuna hedef olup, şehitlik mertebesiyle taçlandırılmasından mı ?

Mesela gün gelir ilk aşkının adını unutursun da ilk öğretmenini asla unutmazsın. Onu öyle bir yere koyarsın ki, her daim minnetle anarsın. Bir daha hiç görmeyecek olsan da, ona olan sevgini bir ömür içinde yaşatırsın. Bu nedenle, öğretmeni yazarak anlatamaz hiçbir şiire de sığdıramazsın.

Velhasıl, öğretmen için bir şiir yazmayı beceremesem de, öncelikle Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal'in, sonrasında ebediyete intikal ederek aramızdan ayrılanların, şu an görev başında olanların ve olmayanların huzurlarında saygıyla eğilip, bu anlamlı günlerini canı gönülden kutluyorum ve her birine ayrı ayrı iyi ki varsınız diyorum...