KAPATILAN  "Zaman Gazetesi"nin eski yazarları ve yöneticilerine yönelik açılan dava kapsamında Mümtazer Türköne ve Şahin Alpay'ın da aralarında bulunduğu  21'i tutuklu 30 sanık ilk kez hakim karşısına çıktı.

SANIK SAYISI 31'E YÜKSELDİ

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusü'nün karşısında bulunan binada 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce  görülen duruşmaya 21 tutuklu sanık ile  5 tutuksuz sanık  hazır bulundu. Öte yandan Zaman Gazetesi eski yöneticisi tutuklu Adil Gülçek hakkında hazırlanan iddianamenin de bu dava ile birleştirildi. Böylece davada sanık sayısı 31'e yükselmiş oldu.  Duruşma tutulu sanıkların savunmaları ile devam ediyor.  

İDDİANAME

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı İsmet Bozkurt tarafından hazırlanan 64 sayfalık iddianamede  FETÖ yapılanmasının tarihsel gelişimi, amacı ve hedefleri anlatılıyor. Örgütün medyayı ne zaman ve ne şekilde kullandığına da ayrıntılı değinilen iddianamede, örgütün strateji gereği 2013 yılına kadar devlete ve hükümete karşı gizli ve derinden bir mücadele yürüttüğü, 2013 sonrasında ise  açıktan saldırıya geçtiği iddia ediliyor. Örgütün, basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşarak devlet sırlarını ifşa ettiği, algı oluşturarak meşru hükümetleri çalışamaz hale getirmeyi hedeflediği kaydedilen iddianamede,  bunu yapması için de medya gücünü kullandığı, şüphelilerin de haber ve yazılarıyla bu durumu bilerek sürdürdüğü öne sürülüyor. 31 şüpheli hakkında "Darbeye teşebbüs" suçundan 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve "Silahı terör örgütüne üye olmak" suçundan da 15'er yıla kadar hapis cezası isteniyor.

 KAPATILAN "Zaman Gazetesi"nin eski yazarları ve yöneticilerine yönelik açılan davada Yazar Ali Bulaç savunmasını yaptı. Sanık Bulaç , “Bugün burada 'FETÖ Terör Örgütü'ne üye olmak' ve '15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne zemin hazırlamak ve bu yönde algı oluşturmak' suçlamasıyla yargılanıyorum. Benim için istenen ceza 15 yıl artı 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Demek ki idam kaldırılmasaydı yine 15 yıl artı 3'er kez idamla yargılanıyor olacaktım. Adalet denen sabır taşı çatlamıyorsa ilahi inayet sonucudur. Çünkü 6 yazısına yapılan atıfla bir yazar için istenen ceza ile 15 Temmuz'u planlayan ve 249 insanı şehit edenler içinde tamı tamına aynı ceza isteniyor" dedi. 

“CEMAAT GÜÇ ZEHİRLENMESİNE UĞRADI" 

14 aydır tutuklu ve  66 yaşında olduğunu söyleyen Bulaç 50 yıldır yazı yazdığını ve sağlık sorunları olduğunu  belirterek , "Bence Gülen hareketi  cemaatken iyiydi. Güzel hizmetlere imza atıyordu. Zaman içinde kötüye dönüştü. FETÖ oldu. Onu övenler, destek verenler suç ortakları değil, iyi vasıflarına hizmetlerine teveccüh gösterdiler, destek verdiler. Bir keresinde Cumhurbaşkanı şöyle sitem etmişti;  'Ne istediniz de vermedik?' doğru her istediklerini alabiliyorlardı. Çünkü istedikleri iyi şeylerdi. Fakat cemaat Allah rızasına dönük hizmet yolunda dev adımlar atarken güç zehirlenmesine uğradı. Hormonal büyüme onlarda kibre yol açtı. Her istediğimizi yaparız, yaptırırız vahmine kapıldı" diye konuştu. 

“…HAFTALIK RÜYA SEANSLARI UYDURDULAR"

“İyi niyetle onlara bağlananlara 'Büyüğümüz bu hafta yine Hz. Peygamberi rüyasında görmüş' diye neredeyse haftalık rüya seansları uydurdular. Böylece sadık rüya haberini istismar ettiler" diyen Bulaç, kendilerine bağlananlara da darbe yapacaklarını söylemediklerini ve insanları mağduriyete uğrattıklarını belirtti.

“MEŞRU İKTİDARI VE SAYIN ERDOĞAN'I KORUDUM"

Hüküm kurarak 17-25 Aralık'ın 'rüşvet ve yolsuzluk' olduğunu yazmadığını belirten Bulaç, “AK Parti'yi yolsuzluk yapmakla suçlamadım. Genel üslubuma uygun ve gündemle ilgili tarihi, sosyolojik ve fikri değerini araştıran yazılar yazdım. Eleştirilerimi cemaat adına veya onlara paralel doğrultuda yapmadım. 2007 yılında verilen e-muhtırada Ak Parti'nin yanında durdum. 2008 yılında Ak Parti'nin kapatılmak istenmesine karşı çıktım. Sayın Erdoğan'ı hedef alan tek bir eleştiri yazım olmadı.  Erdoğan'ın önerdiği Başkanlık sistemine karşı çıkmadım. Ak Parti'nin doğru bulduğum politikalarını destekledim. Gezi olaylarının başlamasından 2-3 gün sonra hükümete karşın kalkışmaya dönüştüğünü, şiddet ve terörün bu işe bulaştığını yazdım. Meşru iktidarı ve Sayın Erdoğan'ı korudum. 11 Nisan 2016'da 'Darbecilik alçaklıktır' diye yazdım. Darbeye zemin hazırlayan kişi böyle bir yazı yazar mı?" ifadelerini kullandı.  

“ALGI MÜHENDİSLİĞİ YAPMADIM"

Bulaç, “Ne yasa dışı bir fiilim oldu ne  FETÖ ne de başka yasadışı örgüte üye oldum. Benim FETÖ tarafından üyeliğe kabul edilmem mümkün değildir. Gazetedeki köşemde ve yeri geldiğince konuşmalarımda Milli Görüş çizgisi ve Rahmetli Erbakan'ı savundum. Bu yapı ile bu çizgi arasında doku uyuşmazlığı olduğu herkesin malumu. FETÖ'nün beni örgüt üyesi yapması darbe teşebbüsünde bana rol vermesi hayatın olağan akışına aykırıdır. 50 yıl fikir ve yazı hayatımda her din, inanç, etnik grup, mezhep ve sosyal sınıftan insanların özgürce, ahlaki dürüstlük hak ve adaletle barış içinde bir arada yaşayabileceği idealini dile getirdim. Darbelere, askeri vesayete, ihtilallere, şiddete ve teröre, otoriter ve totaliter rejimlere karşı oldum. Yazılarımın tamamının hesabını vermeye hazırım. Tekrar ediyorum yazılarımda Recep Tayyip Erdoğan'ı, Ak Parti'yi veya bir başkasını yolsuzluk yapmakla suçlamadım. Algı mühendisliği yapmadım. Darbe sempatisi duymadım. Varsa delil iddia makamı göstersin" diye konuştu. Medya sektöründeki FETÖ içinde önemli sayılacak birçok kişinin aylar öncesinden pılını pırtını toplayıp yurt dışına çıktığını anlatan Bulaç, geriye amele hükmünde kullanılan, her şeyden habersiz kimselerin kaldığını iddia etti. 

“HUKUKA GÜVENİYORUM"

15 Temmuz şehitlerine Allah'tan rahmet dileyen Bulaç, “Allah bize bir daha böyle bir musibet yaşatmasın. Darbeci katil örgütü lanetliyorum. Ben onlardan beriyim. Onlar da benden beri olsun.Kendime ve adalete güvenerek kaçmadım. 27 Temmuz 2016'da Vatan Emniyete teslim oldum. Hukuka güveniyorum" diyerek tahliyesini ve beraatini istedi.  Duruşma sanık savunmalarıyla devam ediyor. 

 ZAMAN Gazetesi eski yazarı Şahin Alpay, “Gülen hareketiyle ilgili hayal kırıklığım 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimiyle patlak verdi" dedi. “İtiraf edeyim ki o güne kadar hareketin gayrimeşru işlere karışan bir karanlık yüzü olduğunun bilincinde değildim" diyen Alpay, “Gülen hareketi mensuplarının şu veya bu ölçüde 15 Temmuz darbe girişimine karışmış olduklarına dair emareler bütün yazarlık hayatım boyunca sivil yönetimi savunmuş, askeri darbelere askeri vesayete karşı yazmış ve konuşmuş bir liberal demokrat olarak beni şok etti ve derin bir yanılmışlık duygusuna boğdu" diye konuştu.

Alpay, “Gülen hareketinin bir suç örgütü olduğuna dair bir yargı kararı olsaydı bir gün bile Zaman'da yazmayı sürdürmezdim",  “15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle Zaman'da yazdığım için pişmanlık duyuyorum. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için fena halde yanıldım" dedi.

 ALPAY: HAYATIM BOYUNCA ASKERİ DARBELERİN MAĞDURU OLDUM

Kapatılan "Zaman Gazetesi"nin eski yazarları ve yöneticilerine yönelik açılan davada tutuklu sanık Yazar Şahin Alpay savunmasını yaptı. “Hayatım boyunca askeri darbelerin mağduru oldum" diyen Alpay, Zaman Gazetesi'nde 3 nedenden dolayı yazı yazdığını belirterek, "Öteki gazetelerin hiçbirinde yazarlık yapma imkanı bulamamıştım. Hem yorum yazarak görüşlerimi paylaşmak alışkanlığı ve arzusundaydım. Hem de ek bir gelire ihtiyacım vardı. Zaman ciddi bir gazete olmak, toplumun tüm kesimlerine seslenmek arayışıyla çok farklı görüşte yazarlarına sayfalarını açıyordu. Ben de özgürlükçü demokrasiyi savunan görüşlerimle Zaman'ın okurlarına hitap etmekte yarar gördüm. Böylelikle muhafazakar kesimlerin demokrasinin ve hukuk devletinin erdemlerini kavramalarına bir katkım olabileceğini düşündüm" diye konuştu.

Alpay, “Sosyal bilimler ışığında Gülen hareketinin Türkiye tarihi yüzyıllar öncesine uzanan Sufi İslam geleneğinden kaynaklanan birlikte bir dini cemaat sınırlarını aşarak okullar, vakıflar, dernekler, şirketler çerçevesinde toplanan, Türkiye ile dünya arasında barışçı bağlar kurulmasına hizmet eden bir tür dini temelli sivil toplum hareketine dönüştüğü kanısına ulaşmıştım. Gülen hareketinin sözcüleri demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devletini, herkese inanç özgürlüğü anlamında liberal bir laiklik anlayışını, hoşgörüyü, barışı, bilimle dinin çelişmezliğini, Türkiye'nin AB üyeliğini savunuyorlardı. Toplumda diyalog ve karşılıklı anlayış için yürüttükleri Abant Platformu gibi çalışmalarını ilgiyle izliyordum. Tıpkı Ak Parti iktidarı gibi, Gülen hareketinin İslam ve demokrasinin bağdaşmasına hizmet ederek dünya çapında önem taşıdığı sonucunu çıkarıyordum. Gülen hareketi ile ilgili bilgilerim medya kuruluşlarından, hareketin yurtiçinde ve yurt dışında okullara yaptığım ziyaretlerden ve bir kısmına katıldığı Abant Platformu toplantılarından kaynaklanıyordu." diye konuştu. 

“….İTİRAF EDEYİM Kİ O GÜNE KADAR HAREKETİN GAYRİ MERU İŞLERE KARIŞAN BİR KARANLIK YÜZÜ OLDUĞUNUN BİLİNCİNDE DEĞİLDİM" 

“Gülen hareketiyle ilgili hayal kırıklığım 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimiyle patlak verdi" diyen Alpay, “İtiraf edeyim ki o güne kadar hareketin gayrimeşru işlere karışan bir karanlık yüzü olduğunun bilincinde değildim. Tabi ki idari bir kararla FETÖ/PDY olarak nitelenen ve silahlı terör örgütü olarak suçlanan Gülen hareketinin hangi mensuplarıyla ve ne ölçüde gayrimeşru işlere ve 15 Temmuz darbe girişimine karıştıkları, yargılamalar sonunda ortaya çıkacak. Ne var ki, kimi Gülen hareketi mensuplarının şu veya bu ölçüde 15 Temmuz darbe girişimine karışmış olduklarına dair emareler bütün yazarlık hayatım boyunca sivil yönetimi savunmuş, askeri darbelere askeri vesayete karşı yazmış ve konuşmuş bir liberal demokrat olarak beni şok etti ve derin bir yanılmışlık duygusuna boğdu" diye konuştu.

“FENA HALDE YANILDIM"


Alpay, “Şurası muhakkak ki, Gülen hareketinin bir suç örgütü olduğuna dair bir yargı kararı olsaydı bir gün bile Zaman'da yazmayı sürdürmezdim. Gülen hareketi mensuplarının bir askeri darbe girişiminde şu veya bu ölçüde rol alabilecekleri aklımın ucandan geçseydi asla Zaman gazetesinde yazmazdım. 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle Zaman'da yazdığım için pişmanlık duyuyorum. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için fena halde yanıldım" ifadelerini kullandı.

“YASADIŞI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMAM SÖZ KONUSU OLAMAZ"

“İddia edilen suçların hiçbiriyle ilgim yoktur. Grek yaşam tarzı gerekse dini inançlarım gereği herhangi bir dini cemaat ya da gruba üye olmam söz konusu değildir" diyen Alpay, “Aynı şekilde demokratik ve barışçı görüşlerim gereği herhangi bir yasadışı terör örgütüne üye olmam da söz konusu olmaz" şeklinde konuştu.

“ELEŞTİRİLERİM İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDADIR" 


Demokrasiye ve hukuk devletine her zaman yazılarında ve konuşmalarında bağlı olduğunu kaydeden Alpay, “AK Parti hükümetine yönelik eleştirilerim hiçbir zaman ifade özgürlüğünün Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmeleriyle çizilen sınırların dışına çıkmamıştır. Aksine Türkiye'de ifade özgürlüğünün güvence altına olduğu inancıyla kaleme alınmıştır. Bugüne kadar hiçbir yazım ya da konuşmam hakkında kovuşturma yapılmış değildir. 14 aydır tutukluyum. Tutukluluğum cezaya dönüştü. İddianamede ileri sürülen suçların hiçbirisini işlemedim. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle güvence altında olan ifade özgürlüğünü kullandım" diye konuştu.

“TAHLİYEMİ VE BERAATİMİ İSTİYORUM"

Alpay sözlerini şöyle tamamladı: "

Yargılama sonunda tümüyle aklanacağımdan kesinlikle eminim. Beraatimi istiyorum. Yargılama süresinde kaçmam söz konusu olmayacağı gibi delilleri karartmamda söz konusu değildir. Tahliye edilerek tutuksuz yargılanmama hükmetmenizi ömrümün kalan birkaç yılını da eşim, çocuklarım ve torunlarımla geçirmeme izin vermenizi diliyorum. Bundan böyle hayattan ailemle birlikte olmaktan başka hiçbir beklentim yok. Bu davada benimle birlikte yargılanan 8 yazardan 4 'ü tutuksuz yargılanmakta. Başka benzer davalarda yaşları 70'in üzerinde olan şüphelilerin tutuksuz yargılandıklarını biliyoruz. Bana da bu hakkı tanıyacağınızı umuyorum, saygılarımı sunuyorum."

Duruşma sanık savunmalarıyla devam ediyor.

(DHA)