PKK’nın gizli şehir yapılanması olduğu iddia edilen Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi'ne (KCK/TM) yönelik operasyonda gözaltına alınan aralarında belediye başkanlarının da olduğu BDP'li 151 sanık adliyeye ellerinde plastik kelepçeyle getirilmişti. Fotoğraf uzun süre tartışıldı.

 İşte o fotoğrafın davası bugün başladı. Adliyede duruşma sürerken dışarıda da gerginlik vardı. Davayı protesto eden BDP'liler yolları kapattı, devreye polis girdi. Polis ile BDP'liler arasında yaşanan gerginliğe BDP Milletvekili Sırrı Sakık müdahale etti. Sakık, polisten müdahale etmemesini, BDP'lilerden de yolu açmalarını istedi.

1600 POLİS GÖREV YAPIYOR

PKK'nın gizli şehir yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi'ne (KCK/TM) yönelik soruşturması kapsamında 4 ayrı operasyonda yakalanan, aralarında BDP'li belediye başkanlarının da bulunduğu 103'ü tutuklu 151 sanığın yargılanmasına bugün Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı.

KCK ana davası için polis adliye çevresinde olağanüstü güvenlik önlemi aldı. 1600 polisin görev yapacağı adliye çevresinde yüksek binaların üzerine keskin nişancı özel harekat timleri yerleştirildi. KCK ana davasında yargılanan tutuklu sanıklar cezaevi aracıyla saat 08.35 itibariyle adliyeye getirildi.

Bazı tutuksuz sanıklar ve avukatlar ile duruşmayı izleyecek olan yerli ve yabancı konuklar adliye bahçesine alınırken polis, adliye bahçesine aldığı kişilerin üst araması ve kimlik kontrolünü yaptı.

İDDİANAME 7500 SAYFA

Bugün başlayan davayı salonun fiziki şartlarının yeterli olmaması nedeniyle duruşmayı izlemek üzere sadece 10 gazeteci içeri alındı.

Şüpheliler, Diyarbakır adliye binası içinde yapılan özel 500 kişilik  salonda ilk kez hakim karşısına çıkıyor. 7 ayda hazırlanan 7 bin 500 sayfalık iddianamede, kapatılan DTP'nin 28 yöneticisi, "silahlı örgüte üye olmak", "gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet" ve "örgüt propagandası yapmakla" suçlanıyor. 

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile birlikte aralarında 12 BDP'li Belediye Başkanı, 2 İl Genel Meclisi Başkanı ve 2 belediye meclis üyesi için, "Örgüt üyesi ve yöneticisi olmak", "Terör örgütüne yardım ve yataklık etmek" suçlamasıyla 36.5 yıla kadar; 11 sanık hakkında, "Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet; diğer 124 sanık için de 5 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları isteniyor.

26'sı kadın olan 103 tutuklu arasında Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Diyarbakır'ın Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, Şırnak'ın Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Şanlıurfa'nın Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Mardin'in Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk'ün yanı sıra kapatılan DTP'nin eski genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ile Selma Irmak, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, kapatılan DEP'in eski milletvekili Hatip Dicle, eski Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, eski Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, eski Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, eski Ergani Belediye Başkanı Nadir Bingöl, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar Sarı da yer alıyor.

KÜRTÇE SAVUNMA İSTEMİ

KCK/TM davasında Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, duruşmaya tek tek kimlik tespiti yerine firarilerin dışındaki sanıkların isimlerini okudu. İsimleri okunan sanıklar Kürtçe olarak ‘buradayım’ veya ‘Evet’ diye karşılık verdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ismi okunduğu sırada hiç bir söz söylemeden ayağa kalkarak elini kaldırdı. Duruşmaya tutuklu sanıkların tümü katılırken, tutuksuz yargılanan sanıklardan 6’sı gelmedi. Duruşma salonunda 160 avukat sandalyesi bulunurken, salonda yaklaşık 300 avukat hazır bulundu. Avukatlar, hangi sanığın avukatı olduğunu tek tek bildirdi.

KAMERAYA KAYDEDİLDİ

Duruşma salonuna 3’ü hareketli 8 kamera konulurken, tutanak tutulmadı. Tutunakların daha sonra görüntü kayıtlarının çözümünden sonra tutulacağı belirtildi. Duruşmada iddianameye hazırlayan savcı İsmail Aksoy'un yanı sıra savcı Adem Özcan da görev aldı.

“İDDİANAMENİN OKUNMASINI İSTEMİYORUZ”

Mahkeme başkanın iddianamenin kabulunu okuması ardından avukatlar adına Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, söz aldı. Aktar, Türkiye, hatta dünyanın gözünün bu davada olduğunu savunurken şunları söyledi:

“Kürt siyasetçiler, insan hakları aktivistileri, avukatlar yargılanıyor. Savunma hakkını sonuna kadar kullanacağımıza inancımız tam. Sanıklar politik kimlikleri dolayısıyla yargılanıyor. İddia makamı akla hayale zor gelen 7 bin 500 sayfalık iddianame hazırlamış. Bu iddianamenin okunması çok zaman alacak. Savunmaya daha çok yer verilmeli. ‘Burada kim mağdur?' sorusuna bakarsak, burada yargılanan sanıklara oy veren insanlar madurdur. Bu nedenle iddianamenin okunmasının zaman alacak. İddianamenin okunmamasını taep ediyoruz.”

DİCLE: SANIKLARIN SÖZCÜSÜYÜM

Daha sonra söz alan tutuklu sanıklardan Hatip Dicle, salondaki tutuklu tüm sanıklar adına söz aldığını ve tüm sanıkların sözcüsü olduğunu söyledi. Dicle, mahkeme heyeti, avukat ve sanıklar olarak üçlü yargılamanın sağlıklı yapılabilmesi için sözcü olduğunu ve zaman zaman söz alarak sanıklar adına konuşacağını söyledi. Dicle, halk arasında ‘Keşke olmasıydı’ diye bir sözün olduğunu belirterek, şöyle dedi:

“Keşke bu yargılama olmasaydı. Demokratik bir ülkede, Kürt halkının siyasi temsilcileri faaliyet yürüttükler için sanık sandalyesinde sizin karşınızda oturtulmasaydı. Bu sorunun merkezinde Kürt sorunu var. Devlet katında Cumhurbaşkanı, Başbakanlık makamında bu sorunun tartışıldığı bir süreçte, yargıyı meşgul etmek anlamsızdır. Halk arasında ’bir musebetten bin hayır çıkar’ sözü var. Umarım bu yargılamadan da hayır çıkar. Bu yargılamla Kürt sorunun çözümüne katkı sunar.”

Hatip Dicle, bundan sonra ana dilde savunma yapmak istediklerini bildirirken, “Adil yargılama ve savunma hakkının bir parçası Lozan Antlaşması’nın 37, 42 ve 39’uncu maddelerinde dil hakkı belirlenmiştir. 86 yıldır bu maddeler çok çiğnendi. Bir araştırma yaptım. Bizler bu salonda bulunan 103 tutuklu sanıktan 47'si 10 yıl ve üzeri, 7'si ise 20 yıl ve üzeri cezaevinde kalmışlar. Biz siyasi hareket olarak Türkçe'yi resmi dil olarak benimsedik. Ancak, bizim ana dilimiz Kürtçe yasaklandı. Bugün burada savunmada kendi dilimizi özgürce kullanmak istiyoruz. Çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Silahlı şiddet modundan, demokratik siyasetin hakim olmasını istiyoruz. Bu yargılamada bize yaklaşımınız, şiddet alanını daraltır” diye konuştu.

Savunma avukatları söz alarak, sanıkların savunmalarını Kürtçe yapması ve tercüman tayin edilmesi isteğinde bulundu.