Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tüm
toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü
sesler yükseldiğini belirterek, "Buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir.
Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık
halkı ikna edememektedir" dedi.
Kılıç, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayıştay kontenjanından seçilen Hicabi
Dursun ile Türkiye Barolar Birliği kontenjanından seçilen Celal Mümtaz Akıncı’nın
yemin töreninde yaptığı konuşmada, bireyin doğuştan ve sadece insan olmasından
dolayı sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerini korumanın Anayasa Mahkemesinin
asli görevi olduğunu ifade etti.
Anayasa yargısının özünün ırk, renk ve inancı ne olursa olsun, insan olma
ortak paydasına sahip herkesin var olan onurunu yükseltmeyi gerektirdiğini
belirten Kılıç, bu görevi başarıyla yürütebilmenin ancak adil ve tarafsız kalmayı
becerebilen yargıçların varlığıyla mümkün olduğunu vurguladı.
"Anayasa yargısı hak ve özgürlüklerin güvencesidir" diyen Kılıç,
şunları söyledi:
"Bu yargı, gücü elinde bulunduranlara ölçülü ve makul olmayı öğretir,
güçlüleri hukukun içine çekerek bireyi koruma altına alır. Çoğulcu, katılımcı,
insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan, dinsel ve etnik dogmalardan
arınmış, değişime açık, toplumun değerleriyle bütünleşmiş, farklılıkları
uzlaştıran anayasalar bir toplumun hayat sigortasıdır. Tüm toplumlarda özgürlük,
demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna
cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını
tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir.
Anayasaların ve anayasa mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri
karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Bizler, vereceğimiz kararlarla bu
alanları genişleterek insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız. Zira,
özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturabilmek, ancak zorba
devletlerin işi olmuştur. Devletin asıl görevi, yükselen bu sesleri susturmak
değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek, maskeli ve ikiyüzlü bir ahlakın
oluşmasına engel olmaktır. Irkı ve rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın,
insan olma onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak zorundadır. Hukuk dışı
yollarla bu isteklere karşı koyan devletlerin, güç ve itibar kaybetmekten başka
bir kazancı olmayacaktır."
-"DEMOKRATİK SİSTEM TEHDİTLE KORUNMAZ"-
Haşim Kılıç, güçlü devletin "kendini koruma hakkı" anlayışının arkasına
gizlenerek bireylerin hak ve özgürlüklerini yok etme girişiminin "meşru müdafa"
zeminine de oturtulamayacağını, devletle birey arasındaki güç dengesizliğinin
buna asla izin vermeyeceğini söyledi.
Özgürlük, demokrasi, sevgi ve barış temeli yerine, otoriter devlet
anlayışının düşman üretmekten başka bir sonuç doğurmayacağını ifade eden Kılıç,
"Demokratik sistemi meydan okuyarak, halkı tehdit ederek koruma imkanı da
yoktur" diye konuştu.
Demokratik ülkelerin, gücünü daima özgürlüklerden aldığını hatırlatan
Kılıç, "Devleti güçlü, ancak özgürlüklerini doya doya yaşamamaktan dolayı halkı
mutsuz olan bir ülkenin varlığının anlamsızlığı açıktır. Bu mutsuzluğun toplumsal
bir öfkeye dönüşmesi de kaçınılmazdır" görüşünü ifade etti.
Demokrasi ve özgürlüklerin artık evrensel olduğunu hatırlatan Kılıç, bu
değerleri derinleştirmek, kökleşmesine katkıda bulunmak ve tehditler karşısında
savunmanın Anayasa Mahkemelerinin temel görevi olduğunu vurguladı.
Bu evrensel değerlerin tüm insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü
sağlayacak etki ve öneme sahip olduğunu dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:
"Uygarlıkları çatıştırarak değil, onları buluşturarak birlikteliğimizi
kurabiliriz. Farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye veya kendimize benzetmeye
çalışmadığımız sürece bu hedefi yakalamak hayal değildir. Nitekim, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, Yunanistan’la ilgili verdiği bir kararında ’Demokratik ve
çoğulcu toplumla bütünleşen bir ülkenin yetkililerine düşen görev, çoğulculuğu
yok ederek gerginlik nedenini ortadan kaldırmak değil, farklı grupların
birbirlerine karşı hoşgörülerini artırmaktır’ diyerek birlikte yaşamanın
formülünü vermiştir. ’Kendi özgürlüklerimiz ne kadar önemli ise başkalarının
özgürlükleri de o kadar önemlidir’ duyarlılığı ve ve bilinci, toplumsal çatışmayı
önleyecek yegane formüldür. Bu bağlamda her ülke kendi gerçekleri ile dünya
gerçeklerini örtüştürmek zorundadır.
Düşmanca duygulardan, öfkeden, kinden arınmış, barışın ve sevginin hakim
olduğu bir dünyayı gelecek kuşaklara teslim etmek istiyorsak, herkesin hayat
tarzına, düşüncesine,inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek,
insanlık onurunu yüceltmek, korumak ve kollamak zorundayız. Zira, tüm dünyada
eksik ya da fazla hayata geçirilen tüm hak ve özgürlüklerin üzerini kazıdığınız
zaman altından insanlık onuru çıkar. Bunu korumak ve kollamak ise başta anayasa
mahkemeleri olmak üzere herkesin değişmez bir görevidir."
Kılıç, konuşmasının sonunda yeni üyelere başarılar diledi ve törene
katılanlara teşekkür etti.
Haşim Kılıç’ın konuşmasının ardından yeni üyeler Dursun ve Akıncı ant
içti. Daha sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Dursun ve Akıncı’ya kisvelerini
giydirdi. Her iki üye protokoldekilerle tokalaştı.
Törenin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve bazı davetliler Anayasa Mahkemesi
Başkanı Kılıç’ın makamında bir süre sohbet etti.