Çok planlı programlı biri misiniz?    

- Evet, öyleyim. Yedi gün sonra saat 10:00’da ne yapacağımı bilmeliyim mesela. Öyle bir tarzım var.

Her şey insanın elinde değil ama. Ters giden işlerde mutlaka bir B planınız var mıdır?

- Pratiğimdir, üretirim hemen. Çevremdekilere “Leb demeden Çorum’u anlayın” diyorum. Leblebiyi geçtim yani. Direkt olaya giriyorum. Bu böyle yürüyor çünkü. “Yarına bırak, üç gün sonra yaparsın”la yürümez işler. Her şey zamanında olmalı. Bugünün işini asla yarına bırakmam.
Pilates çalışmalarınızla birçok kişiden eleştiri aldınız. Özellikle de yaptığınız hamile pilatesiyle ilgili “Yanlış biliyor, öyle bir şey yok” dediler.

Fakat sizden esinlenen Sağlık Bakanlığı, devlet hastanelerinde ücretsiz hamile pilatesi eğitimi verileceğini açıkladı. Ne hissettiriyor bu durum size?

- Beni eleştirenlere karşı hep sustum, çünkü kendimden çok eminim. Ben yıllarca bu işin eğitimini aldım. Sertifikalı bir hocayım. Amerika’da eğitim aldığım okul da benim programımı takip ediyor, DVD’lerimi görüyor ve çok beğeniyorlar. Pilatese başlayanlardan da fazlasıyla teşekkür aldım. Geçen yıl programıma ödül verildi, “en iyi kadın programı” seçildik. Sağlık Bakanlığı’nın da böyle bir karar alması beni çok mutlu etti. Çok onurlandım.

O FOTOĞRAFLARDA 5 AYLIK HAMİLEYDİM

Puma markasının da yüzüsünüz. Bir spor markasını iki çocuk annesi, fit bir kadın temsil ediyor...

- Bu halimden çok memnunum ve Puma’yla da çok örtüştüğümü düşünüyorum. Türkiye’de ilkti aslında bu proje. Dünyadaki Puma’yla ortak yapılan global bir çalışma oldu. Ayrıca çekilen o fotoğraflarda beş aylık hamileydim.

Aaa! Hiç belli değil ama...

- Biz anlaşmamızı yaptık, ilk çekimimizi gerçekleştirdik. Birkaç ay sonra ben plansız bir şekilde hamile kaldım. Çekimi normalde yaz sonu gibi yapacaktık, erkene aldık. Ama ürünlerin gelmesi, toparlanması derken hamileliğimde beşinci ayı doldurdum. Buna rağmen atlarken zıplarken poz verdim. Hoş bir anı oldu benim için.

Madem her şeyiniz planlı programlı, bu çocuk nasıl plansız geldi?

- Vallahi plansız geldi. O yüzden de düşündüm “Kalmalı mı, kalmamalı mı” diye. Kıyamadım ama aldırmaya. Harun’la ikinci bebeği düşünmüyorduk. Beren artık toparlamış, ben yoğun çalışıyorum, Harun da öyle. Ancak Beren’e yetebiliyorum. Ama hamile kalınca kıyamadık. Şimdi iyi ki de olmuş diyorum. Kısmetiyle geldi.

ANNEM “BEN PARS DİYEMEM” DİYOR

Adını değiştiriyormuşsunuz bebeğin, neden?

- Beren’in adını ben koyduğum için bu kez isim verme işini Harun’a bıraktım. O da çok düşündü, “Bebeği görünce adını koyacağım” dedi. Bebek doğdu, Harun bakıyor ama bir isim koyamadı. Çocuk da pembe bir çocuk. Gelen giden “Pembe bebek” diye seviyor. “Ya ismi pembe değil” diyorum ama bir ismi de yok ki! Sonra Berk dedik, Harun da “Berk olsun” dedi. Üzerinden bir ay geçti, artık mevlit okunacak, hoca kulağına ismini okuyacak. Harun “Ben bu çocuğu Pars gibi görüyorum, Berk diyemiyorum, alışamadım” dedi ve ismi Pars oldu.

Sizin içinize Berk ismi sinmiş miydi peki?

- Ben hiç Berk demedim, hep “Bebiş” diyordum. Ama annem Berk diyordu. Şimdi kadın “Ben Pars diyemem, ağzım Berk’e gidiyor” diyor.

Ne yazıyor nüfus cüzdanında?

- Berk yazıyor ama değişecek.

Beren kıskandı mı?

- Kıskanıyor, çünkü ilk çocuk. Ama idare etmeye çalışıyoruz. İlkokul 1’e başladı. O da benim için iyi oldu. Gündüz okulda çünkü. Aralarında yedi yaş fark var. Ben dip dibe yaşları sevmiyorum. Herkes “ikisi bir arada büyüsün” diyor ama ben öyle düşünmüyorum. Bebek kokusunu özlemek, onun tadını çıkarmak bambaşka bir şey.

EVLİLİĞİ KURTARMAK İÇİN ÇOCUK YAPILIR MI HİÇ?

Bir ara sizin için “Eşiyle çok tartışıyor, evliliğini kurtarmak için bebek yaptı” denildi. Doğru mu?

- Yok, tabii ki hayır. Herhangi bir sıkıntı yok evliliğimizde. Hamilelik zaten çok plansız oldu. Olmasa da olurdu ama olunca da aldırmaya kıyamadık. Kesinlikle evliliği kurtarma operasyonu değildi bu bebek. Ben ona zaten karşıyım. Evlilik kurtarmak için hiç çocuk kullanılır mı?