Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Medeniyetler İttifakı Enstitüsü açılışında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyadaki güç dengeleri ne olursa olsun daima haktan ve hakkaniyetten yana olacaklarını belirterek, Lübnan ziyaretinin bazı kesimleri rahatsız ettiğini söyledi. Hiçbir gizli ajandaları, gizli niyetleri olmadığını vurgulayan Erdoğan, komşu ülkelere de mesaj vererek, "Bütün komşularımız, bölgemizdeki tüm ülkeler, tüm halklar, bizim dostluğumuzdan emin olsunlar. Şunu herkesin bilmesini isterim. Biz bölgede barış istiyoruz, huzur istiyoruz, refahın daha da artmasını istiyoruz. Biz bölgemizde artık daha fazla savaş, çatışma, terör, kan ve gözyaşı istemiyoruz" dedi.



Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Projesi Eş Başkanı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Medeniyetler İttifakı Enstitüsü'nü açtı. Katar Emiresi Şeyha Mozah Bint Nasır ile dün sabah Adile Sultan Sarayı'nda kahvaltıda bir araya gelen Başbakan Erdoğan, 2 saat 45 dakika süren görüşmenin ardından, Medeniyetler İttifakı Enstitüsü'nün açılışına katıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore edilen Yenikapı Mevlevihanesi'nde faaliyet gösteren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'ne bağlı Medeniyetler İttifakı Enstitüsü'nün açılışına Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, Katar Emiresi Şeyha Mozah Bin Nasır, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Hayati Yazıcı, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Mevlana'nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi Bayru katıldı. Emine Erdoğan, Bayru'yu, Katar Emiresi ile tanıştırdı.

ULUSLARARASI TOPLUMUN UMUDU OLDU

Katar Emiresi Şeyha Moza Bind Nasır, 2005 yılında BM Medeniyetler İttifakı Projesi kapsamında yüksek seviye heyetine katıldığı günlerdeki gibi hissettiğini belirterek, "BM ve onunla ilgili kurumlardan bir teklif geldiğinde her zaman tereddüt ederdim. Çünkü kendim Katar'daki birtakım toplumsal projelerde yoğun bir şekilde çalışıyordum. O dönemde gerçekten uluslararası birtakım konferanslarda vakit kaybetmeyi gerektirecek bir durumda değildim. Çok yoğundum. Fakat Sayın Erdoğan'ın bu projenin başında olduğunu duyduğum zaman bundan dolayı da bir değişim için bir umut olduğu düşüncesi uyandı bende. Kendisi herkesin bildiği üzere geleceği ve gelişmeye bakan, yüzü buna dönük bir insan. Kendisine hem Doğu'da hem Batı'da uluslararası toplumun umudu haline gelmişti. Özellikle dürüstlüğü, güvenilirliği ve uyandırdığı saygıdan dolayı. Bundan dolayı ben de Medeniyetler İttifakı Projesi'nde yer almayı kabul ettim" dedi.

TÜRKİYE FARKLI ROLLER Mİ ÜSTLENİYOR?
Konuşmasında "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmıştır" ayetini hatırlatan Erdoğan, bu anlayışın barışı esas alan medeniyet anlayışının gereği olduğunu söyledi. Erdoğan, "Biz, bölgemizde olsun, bölgemiz dışında uzak coğrafyalarda olsun, haksızlık karşısında sesimizi yükselttiğimiz için çok farklı şekillerde eleştirilere maruz kalıyoruz. Bir saldırıya, bir işgale, terör eylemlerine, baskı ve zulme karşı tavır koyduğumuzda, hemen karşımıza malum ithamlar dikiliyor... Türkiye'nin ekseni mi kayıyor? Türkiye'nin rotası mı değişiyor? Türkiye yön mü değiştiriyor? Türkiye farklı roller mi üstleniyor? Bu ithamların tamamı yanlıştır, tamamı haksızdır ve açık söylüyorum, önemli bir kısmı da art niyetin, Türkiye aleyhine bir kampanyanın ürünüdür. Biz, millet olarak, ülke olarak, sadece bugün değil, tarih boyunca, varolduğumuz her zamanda ve her zeminde barışı savunduk, hakkı savunduk, adaleti savunduk" diye konuştu.

TEPKİSİZ KALMA LÜKSÜNE SAHİP DEĞİLİZ
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana dış politikasına hakim olan anlayışın "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" anlayışı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Barışa bakış anlayışımız bunun üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu ilke, uzun bir dönem boyunca, pasif kalma, tepkisiz kalma, sadece uzaktan izleme olarak değerlendirilmiş; Türkiye'nin dış politikası adeta "idare etme" anlayışı üzerinde şekillendirilmiştir. Küreselleşen bir dünyada, siz, içe kapanıp dünyaya kör, sağır, dilsiz, tepkisiz kalma lüksüne sahip değilsiniz" şeklinde konuştu.

LÜBNAN'DAKİ MANZARA BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDİYOR
Lübnan ziyaretine medyanın bakış açısını eleştiren Erdoğan, şunları söyledi: "Bölgenin bu önemli ülkesinde barışı, huzuru, istikrarı desteklemek adına orada her kesimle görüştük her kesime destek mesajlarımızı sunuyoruz; bakıyorsunuz, bizim medyamızda, oradaki birkaç pankart konuşuluyor, oradaki birkaç küçük çaplı eylem konuşuluyor. Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın dost ve kardeş bir ülkede gördüğü büyük teveccüh, büyük ilgi ve alaka, bakıyorsunuz burada birilerinde ciddi rahatsızlık uyandırıyor ve hazımsızlığa yol açıyor. Lübnan bayraklarıyla birlikte Türk bayraklarının açılmış olması, Lübnan Başbakanıyla birlikte Türkiye'nin Başbakanı'nın posterlerinin asılmış olması, bu ülkenin her bir ferdini gururlandırırken, nasıl oluyorsa birilerini rahatsız ediyor, kaygılandırıyor. Maalesef, milletin sevincini milletle birlikte paylaşamayanlar; bu ülkenin başarılarıyla mutlu olamayanlar var."

HİÇBİR GİZLİ AJANDAMIZ YOK

NATO'nun Lizbon Zirvesi sonrasında medyanın tavrını eleştiren Erdoğan, "Emin olunuz, o zirveden farklı bir sonuç da çıksaydı, aynı kişiler, aynı yazarlar, aynı kalemler yine o sonucu da eleştirecek, bugünkünün tam tersi gerekçelerle yine bize yönelik ithamlarda bulunacaklardı. Biz neysek oyuz. Biz, Hazreti Mevlana'nın ifade ettiği gibi, olduğu gibi görünenlerden, göründüğü gibi olanlardanız. Hiçbir gizli ajandamız, hiçbir gizli niyetimiz yok ve olamaz" dedi.

BÖLGEDEKİ TÜM HALKLAR DOSTLUĞUMUZDAN EMİN OLSUN
Ortadoğu'dan Kafkasya'ya, Balkanlar'dan Afrika'ya barışın kılavuzluğunu, adaletin sözcülüğünü yaptıklarını belirten Erdoğan, "Bütün komşularımız, bölgemizdeki tüm ülkeler, tüm halklar, bizim dostluğumuzdan emin olsunlar. Şunu herkesin bilmesini isterim. Biz bölgede barış istiyoruz, huzur istiyoruz, refahın daha da artmasını istiyoruz. Biz bölgemizde artık daha fazla savaş, çatışma, terör, kan ve gözyaşı istemiyoruz. Onun için medeniyetler ittifakı diyoruz. Bizim sesimizi yükseltmemiz, bizim haksızlık karşısında feryadımız, haykırışımız sadece ve sadece bu anlayışın neticesidir" diye konuştu.

AB SÜRECİNİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ
"Kimse bizden tek boyutlu dış politika beklemesin" diyen Erdoğan, "Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini başlattığımız gibi, kararlılıkla da sürdüreceğiz ve sürdürüyoruz. Asya ile Afrika ile, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ile yakından ilgilenecek, tüm bu bölgelerde barış, adalet, refah ve dayanışma için üzerimize düşeni en iyi şekilde yerine getireceğiz" diye konuştu. Sadece Lübnan'daki ilgiyi görenlerin yanılgı içinde olduğunu belirten Erdoğan, son 1 ayda Kosova'da, Kore'de, Bangladeş'de, Pakistan'da, Suriye'de aynı ilgiyi gördüğünü söyledi.

"Dünyadaki güç dengeleri ne olursa olsun daima haktan ve hakkaniyetten yana olacağız" diyen Erdoğan, daima adaletten ve barıştan yana olacaklarını vurgulayarak, "Daima insan hak ve özgürlüklerinden yana olacağız. Daima, adaletli bir üretimden, adaletli bir paylaşımdan yana olacağız. Biliyoruz ki, hak ve adaletten yana olmak bütün silahlardan daha güçlüdür, bütün sermayelerden daha değerlidir. Bizler tarih sahnesine yeni çıkmış bir millet ve devlet değiliz. Tarihin bu en zor coğrafyasında yüzyıllar boyu insanlığa şerefle hizmet ettik. Sonsuza kadar da bu yolda yürüyeceğiz" diye konuştu.

Törenin ardından Erdoğan, açılışta kullandığı makas ve kestiği kurdeleyi Katar Emiresi Şeyha Mozah Bin Nasır'a hediye etti. Ardından Erdoğan ve beraberindekiler "Piri Reis'ten Katip Çelebi'ye Osmanlı'nın Dünya'ya Bakışı" harita sergisi ile "Osmanlı Arşivlerinde Katar" sergisinin açılışını gerçekleştirdi. Ve ardından Yenikapı Mevlevihanesi'nde düzenlenen sema gösterisini izledi.

Bu arada Yenikapı Mevlevihanesi'ndeki açılış töreninde yaşanan hoparlör kazası salondakileri korkuttu. Konuşmaların yapıldığı bölümde Katar Emiresi Şeyha Mozah Bint Nasır kürsüdeyken küçük bir ses kazası yaşandı. Hoparlörden yükselen tiz ses salonu çınlattı. Salondakiler ses karşısında kısa süreli şaşkınlık yaşadı. Emine Erdoğan, elini ağzına götürüp damağını kaldırırken, Emire Mozah'ın dudaklarından 'salavat' kelimesi çıktı. Salavat'ı duyan Erdoğan ve Arınç gülümsedi.