Gülen ‘Bu milletten olmayanlar’ derken kimi kastetti?
Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin Fethullah Gülen'in 2 gün önce yaptığı açıklamalarının şifrelerini çözdü...

İşte Ergin'in yazısı...

ÖZELLİKLE Hanefi Avcı’nın kitabı üzerinden patlak veren tartışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte, Gülen cemaatinin devletle olan ilişkisi de Türk kamuoyunda en çok konuşulan, merak edilen konulardan biri haline geldi.

Bu konudaki eleştirilerin artması ve tartışmanın toplumun her kesimine yayılması karşısında, Fethullah Gülen de sohbetlerinin yer aldığı internet sitesi “herkul.org”da Türk kamuoyuna bir açıklama yapma ihtiyacını hissetti.
Sitede, “Fethullahçı örgütlenme” haberlerinin çoğaldığı hatırlatılarak, kendisinden bu konudaki değerlendirmeleri isteniyor. Gülen’in burada yer alan yazılı yanıtını şöyle tahlil edebiliriz:

MUHAMMEDİ RUHUN CANLANMASI

Gülen, öncelikle bu yakıştırmaları kategorik bir dille reddediyor, “Fethullahçı” tanımlamasından “çok rahatsız” olduğunu aktarıyor, ayrıca bu tür yakıştırmalar yapılmasını, bu türlü mülahazalara sapılmasını “lanetliyor”.
Peki “Fethullahçı” denmeyecekse, bu hareket nasıl tarif edilecek?

Gülen, “milletin bu harekete sahip çıkması” hadisesini, “Muhammedi ruhun toplumun sinesinde yeniden canlanması” olarak tarif ediyor.
Bu sözlerle, Hazreti Muhammed’in, Kuran’ın inmeye başlamasıyla birlikte Mekke toplumunu her bakımdan dönüştürme işlevine atıf yapılıyor. Gülen, böylelikle Müslümanlığın kök saldığı ilk dönemdeki ruh halinin bir benzerinin bugün Türkiye’de başını çektiği hareket ekseninde yaşanmakta olduğunu, “hareket”in bu ruhu ihya etmekte olduğunu söylemiş oluyor.
Gülen, sözlerine devamla, hareketin yaptığı hizmetleri, Hazreti Mevlânâ, Yunus Emre, Hasan Şazili, Abdülkadir Geylani ya da Muhammed Bahauddin Nakşibendi gibi isimlerle temsil edilen “Sevgi ve şefkat ruhunun çağa uygun bir makamla yeniden seslendirilmesi” olarak takdim ediyor.
Gülen, bu çerçevede harekete gönül veren insanların “şucu-bucu” oldukları için değil , “Kurani mantığa ve yapılan işlerin makuliyetine inandıklarından ötürü” vatana, millete ve insanlığa hizmet ettiklerini anlatıyor.

‘ÖZBEÖZ ANADOLU ÇOCUĞUYUM’

Bu kuvvetli Kuran göndermelerinden sonraki bölümde devlet kadroları içinde kendisine sempati duyan insanların varlığını şu sözleriyle kabulleniyor Fethullah Gülen:
“Sözlerime değer verenler Emniyet teşkilatı içinde de Mülkiye’de de olabilir. Adliye’de de olabilir. Ben bilemem ki onları... Gazeteye ilan mı vermeliyim bana sempati duyanlar zinhar sempati duymasınlar, yoksa iki elim Allah’ın huzurunda onların yakasında olsun mu demeliyim...”
Gülen, sempatizanlarını bilemeyeceğini söylerken, bir yandan da “millet fertlerini” devlet görevlerine girmeye teşvik ediyor.

Burada kanımızca ayrıntılı bir şekilde tahlil edilmeyi gerektiren bir bölüm var. Gülen, bu bölümde “Ben özbeöz Anadolu çocuğuyum” diye söze girdikten sonra ekliyor:
“Bir insanın kendi millet fertlerini yine kendi memleketindeki bazı müesseselere girmeleri için teşvik etmesine sızma denmez. Teşvik edilen insanlar da, o müesseseler de bu ülkeye ait. Kastedilen manadaki sızmayı belli bir dönemde bu milletten olmayanlar yaptılar. Evet, bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır, girer oraya; mülkiyeye de girer, adliyeye, istihbarata da girer, hariciyeye de...”
Gülen, daha sonra “asıl sızma ve kadrolaşmayı yapanlar”ı, “Bu iddiaları ortaya atıp vazifeperver insanları sindirmeye çalışan, bunların arkasına saklanarak ve hedef şaşırtarak kendi felsefeleri adına belli yerlere sızıp kadrolaşmış ve çoğalmış kimseler” olarak tanımlıyor.

MESAJ KAMUOYUNA VERİLDİĞİNE GÖRE

Bütün bu cümleler bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, Gülen sızmanın kendilerine tavır alan kesimler tarafından yapıldığını öne sürüyor. Ayrıca, bu kesimlere “bu milletten olmamak” gibi bir özellik atfediyor.

Manevi önderliğini yaptığı bu harekete gönül verenlerin buradaki şifreleri bilip kendisinin verdiği mesajları anlayabilmeleri mümkündür. Ama bu şifreleri bilmeyenler açısından aynı kolaylık söz konusu değil.
Sayın Gülen’in “Bu milletten olmayanlar” ifadesi ile kimleri kastettiğine açıklık getirmesi yararlı olacaktır. Bu beyan Türk kamuoyuna yapıldığına göre, kamuoyunun da kimlerin kastedildiğini bilmeye hakkı vardır.