Çok sayıda partili tarafından Atatürk Havalimanı VİP salonu önünde karşılanan Namık Kemal Zeybek, konuşma yapacağı İstanbul İkinci Seçim Bölgesi’ne hareket etmeden önce çeşitli soruları cevapladı. Namık Kemal Zeybek, "Seçimlerden beklentiniz nedir?" sorusu üzerine şunları söyledi:

BÜYÜK BİR SESSİZ ÇOĞUNLUK GÖRÜYORUM

"Biz Demokrat Parti çizgisinden gelen bir hareket olarak Menderes’in, Bayar’ın Demokrat Partisi’nin hükmi ve hukuki şahsiyetleri bizim içimizde. Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi bizim içimizde. Bir de Bağımsız Türkiye Partisi ile bir ittifak kurduk. Bütün bunlardan sonra bizim az rakamlarla konuşmamız doğru değildir. Ne olacağını Allah bilir. Göreceğiz. Hedefimiz elbette ki geçmiş iktidarlarımızın olduğu gibi yüzde 50’yi aşarak daha iyi ve önemli şeyleri yapmak. Büyük bir sessiz çoğunluk görüyorum. Yani bu gün bazı sözlerimin basında yer aldığını gördüm. Benimle gezenler görecekler. Halkın bize olan ilgisini göreceksiniz. El sallayanlar oy verirse, bize alkış tutanlar oy verirse, öpücük gönderenler oy verirse biz yüzde 80’i aşıyoruz. Ama bunun olmadığını da biliyoruz. Hayal falan da kurmuyoruz ama biz bekleniyoruz. Onu görüyorum ve şunu söylüyorum.

Oylarınızı ziyan etmeyin. Oylarınızla ülkeyi ziyan etmeyin. Oylarınızı Demokrat Parti’ye atın. Önünde sonunda biz iktidar olacağız ama ne zaman? Onu Allah Bilir."

PARALARI BOL AMA BİZDEKİ ENERJİ ONLARDA YOK

Söylediği "Angut" kelimesi yüzünden savcıya ifade verdiğini, Başbakan’ın 100 bin lira para ile iki yıl hapis istendiğini hatırlatan Namık Kemal Zeybek şöyle konuştu:

"Biz sermaye yoğun değil emek yoğun çalışıyoruz. Meclis’te bulunan üç siyasi parti hem hazineden yardım alıyorlar, hem de bunlar nasılsa Meclis’te diyerek başka türlü yardım da alıyorlar. Onlar sermaye yoğun çalışıyorlar. Bakınız bütün duvarlar Recep Tayyip Erdoğan beyin resimleriyle süslenmiş. O yarım inşaatlar, onlar acaba ne bedel alarak o resimleri asıyorlar? Bütün bunları düşünmek lazım. Paraları bol. Paraları bol ama bizdeki enerji onlarda yok. Biz vatan görevi yaptığımıza inanıyoruz. Adeta bir eğitim çalışması yapıyoruz. Gerçek gündemi halkın önüne getiriyoruz. Yapay gündemlerle meşgul etmiyoruz. Kimseye hakaret etmiyoruz. Ağzımızdan bir kelime çıktı, onu da hakaret zannetiler. Bu da bilgi noksanlığından geliyor. Ben Angus kavramını ve Angus’un ne ifade ettiğini iyice anlatabilmek için dedim, bu Angus kelimesine yakın bir kelime var. O da Angut.

Angut kelimesine dikkat etmek lazım. Angut avcısının üzerine doğru uçan bir kuştur. Dolayısıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan da kendisini avlayacak olanların üzerine doğru uçuyor. Ve en son işte avlanan Kaddafi’nin Libyası gibi bir rejim kurmak istiyor. Atatürk Türkiye’si tasfiye ediliyor. Cumhuriyet tasfiye ediliyor. Yerine Türkiye’de Cemahiriye kuruluyor. Cemahiriye dediğimizin ne olduğu işte Libya’dan belli. Dolasıyıyle dedik ki Suharto’nun başına gelen, Kaddafi’nin başına gelen, Mübarek’in başına gelen senin de başına gelir. Onun için Angut kuşu gibi avcıların üzerine doğru uçma dedik. Ama Allah Allah. Birbirlerine ’şerefsiz’ dediler, ’haysiyetsiz’ dediler.

Öyle sözler söylediler ki, ama ben sonunda şunu söylemek zorunda kaldım: Sayın Recep Tayyip Erdoğan televizyona çıktığı zaman çocuklarınızı televizyonların başından uzaklaştırın. Yoksa bütün eğitim gayretlerimiz boşa gider. ’Bir Başbakan canı sıkıldıkça insanlara bu sözleri söylüyorsa o zaman biz çocuklarımıza nasıl terbiye vereceğiz’ dedim.

HANGİ MANADA KULLANDIĞIMI İZAH ETTİM

Angut sözünün hiçbir şekilde böyle bir hakaret anlamında olmadığını söyledim. Ama maalesef bu sevimli kuşa benzettiğim için benden 100 bin lira tazminat istediği yetmiyormuş gibi bir de savcılığa beni ihbar etti ve iki yıla kadar da hapsimi istiyor. Ne güzel demokrasi değil mi? Bir kelime için 100 bin lira ve iki yıla kadar hapis. ’Kendisi şiir okudum da beni hapse attılar’ diye yıllardan beri dolaşan bir insan. Bir benzetmeden ötürü benim derhal hapse atılmamı ve 100 bin lira vermemi istiyor. Savcılığa ifademi verdim. Savcı bana, ’Bu kelimeyi söylediniz mi?’ diye sordu. Ben de dediğimi söyledim ama bu kelimeyi hangi manada kullandığımı da izah ettim.

Evet Türkiye’nin esas meseleleri şunlar. Bir Türkiye tasfiye ediliyor. Orta direk yok ediliyor. Türkiye global kapitalist şirketlere teslim ediliyor. Adalarımız Yunanlılara peşkeş çekiliyor. Ne yazık ki bu günkü iktidar milli meselelere duyarsız bir iktidardır. Bu iktidar böyle devam ederse seçimden sonra, Türkiye’yi çok sıkıntılı günlerin beklediğini söylüyorum."