Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan konuşmasında Ilısu Barajı'na karşı çıkanları eleştirerek, "Avrupa'yı kandırdılar ama bizi kandıramıyorlar" dedi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Cumhuriyet'imizin kuruluşunun 87. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Konuşmamın hemen başında Cumhuriyet'imizin kuruluşunun 87. yıl dönümünü kutluyor, başta Atatürk olmak üzere, kuruluş kararını alan TBMM’nin tüm üyelerini, tüm gazi ve şehitleri şükranla yad ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti 23 nisan 1920’de açılan TBMM ve o Meclis eliyle yürütülen kurtuluş savaşıyla iç içe geçtiği destani bir süreç yaşamıştır. Biz tarihi geleneği, kimliği olan köklü bir milletin ve medeniyetin mensuplarıyız. Etnik kökenler, mezhepleri ifade eden kavramlar bizi millet olarak tarif etmekte yetersiz kalır. Bizi ortak tarihimiz en güzel şekilde ifade eder. Ağrı’da İshakpaşa sarayı, Diyarbakır’da ulucami, Sivas’ta Divriği ulu camii, Edirne’de Selimiye, İstanbul’da Sultanahmet Topkapı medreseler köprüler kervansaraylar işte bunların hepsi bizim millet olarak yeryüzüne attığımız imzalardır.

Biz şarkılarıyla türküleriyle şiirleriyle birbiriyle kaynaşmış bir milletiz. Bunların ötesinde Anadolu’ya Trakya’ya olduğu kadar, dünyaya yayılmış olan şehitliklerimiz bizim nasıl bir millet, nasıl bir tarih yazdığımızı izah eden işaretlerdir. O şehitliklerde Türkiye’nin doğusunu da batısını da görürsünüz. Milli iradeyi, ön plana çıkaran anlayışta bu istiklal anlayışıdır.

"CUMHURİYET BELLİ BİR KİTLENİN DEĞİL MİLLETİN REJİMİDİR"

Cumhuriyet asla ve asla belli bir kitlenin grubun rejimi değil bu milletin rejimidir ve sahibi de yalnızca bu aziz millettir.

Bakınız cumhuriyetin ilanı öncesinde bu topraklar çok büyük acılara şahit oldu. Osmanlı yenilgilerin neticesinde toprak parçalarını kaybetmişti. Gençler onlarca cephede şehit düşmüştü. Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum. Cumhuriyetimiz 87 yıllık süreçte güçlenerek büyüyerek, ekonomide dış politikada önemli yol kat ederek, cumhuriyet öncesi korkuları yetersiz kılmıştır. Bölünme korkusunun, ayrışma korkusunun bugün bile bir tehdit aracı olarak görülmesi, cumhuriyetimize ve onun ideallerine tamamen terstir, aykırıdır.

Demokrasiye gölge düşürenler, siyasetçiyi devre dışı bırakmaya çalışanlar, ekonomiye de iç-dış politikaya en büyük kötülüğü yaptılar. Onlar bir korku cumhuriyeti oluşturdular. Tehlikeli olan bu korkulardan nemalanan çevrelerin imtiyazları oldu.

Bu ülkenin savcısı askeri hakimi ne kadar cumhuriyetin sahibiyse, bu ülkenin esnafı sanatkarı sokaktaki vatandaşı da en az onlar kadar bu ülkenin sahibidir ve sevdalısıdır.

21. yüzyılda 2010’da Türkiye’nin kalkınmasını, ilerlemesini, güçlenmesini, daha demokratik ve daha özgür bir ülke olmasını cumhuriyet için bir tehdit olarak gösterenler, cumhuriyetin temel prensiplerinden nasip almayanlardır.

Halkla rağmen halkçılık yapılamaz. Cumhuriyeti sevmenin korumanın göstergesi onu yüceltmektir. Türkiye Cumhuriyet bugün geçmişle kıyaslanamayacak kadar ilerlemiştir. Dünyada takdir edilen, örnek gösterilen, saygı gösterilen itibar edilen konumuna ulaşmıştır. Fakat Ankara’dan çıkamayanlar bunu hissedemezler. Sadece bedenen değil zihnen çıkamayanlarda bunu hissedemez.

Atatürk ne diyordu? Cumhuriyet rejmi demek demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Cumhuriyeti halktan ve milli iradeden kopuk olarak yücelttiğini zannedenler büyük bir yanlışın içinde olmuşlardır. Aziz milletimiz geçen dönemlerde bazı partilerin yanlış uygulamalarına rağmen, cumhuriyeti bağrına basmıştır. Her sandık başına gittiğinde, bu ülkeyi yükselteceğine inandığı kadroları iktidara taşımıştır. Milletimizin iktidarımıza gösterdiği teveccüh, bu sahiplenme duygusunu gösterir.

BİZ KABİLE DEVLETİ DEĞİLİZ

Biz bir kabile devleti değiliz. Biz köksüz bir devlet değiliz. Biz binlerce yıl içinde oluşmuş bir devlet geleneğini benimseyen, anayasası gelenekleri olan bir devletiz. Bizden önceki nesillerde, bizim nesillerimizde, korkuların egemen olduğu, sindirme politikaların en ağır dönemlerinde yetiştik. 13 Mart yasaklandı, şiir okumak yasaklandı, yazmak yasaklandı, eleştirmek yasaklandı, kitapların hatta şarkıların türkülerin yasaklandığı dönemler oldu bu ülkede. Kimler? İşte o tek partili dönemin olduğu dönemler. Yani CHP zihniyetinin iktidar olduğu dönemler. Bunları belki şu anda, o dönemi yaşamayan kuşaklar olarak bizler bilmiyor olabiliriz, fakat tarihin o arşivlerinde bütün kayıtlar bunu çok açık net ortaya koyuyor. Şimdi bunları o belgeleri önümüze getiriyorlar.onları gördükte, tarihimizin ne kadar zor sınavlardan geçtiğini görüyoruz. Ama artık biz o geçmişe asla dönemeyiz. Biz modern bir Türkiye’nin inşallah yeni temel taşlarını oluşturuyoruz. Yeniden büyük Türkiye. İşte 2023 bunun ilk 10’da olduğu bir durumda olacak.

Sakal yasaklandı, bıyık yasaklandı. Şimdi olduğu gibi genç kızların başörtüsü yasaklandı. Darbecilerin eleştirilmesi yasaklandı. Bu ülkenin sorunlarını konuşmak yasaklandı. Bu yasakları koyanlar, cumhuriyet koruma kollamanın arkasına sığınıyorlardı. Onlar aslında cumhuriyeti küçülttüler. Halka yabacılaştılar. Bugün cumhuriyet halkla birlikte yücelmekte ileri hedeflere doğru yürümektedir. Çözümsüz gibi görünen sorunları çözecek güce sahip olduğumuzu gösterdik.

Tüm dünyada konuşulan bir Türkiye var artık. İçerde öcüyle, dışarıda dış mihrakla hep korkutulurduk. Statükonun devamı bu korku diliyle temin edilirdi. Siyaset kurumu, bu korkular yüzünden itibarsız hale getirildi. Çaresiz koalisyon hükümetleri hareketsiz bırakılırdı. Artık biliyoruz ve öğrendik ki o savunmacı anlayış, özgüvenimizi yaralayan sakat bir anlayıştı. Oysa şimdi bütün muhataplarımızla eşit ilişkiler kurarak, dünyaya kendimizi anlatıyoruz.

Şimdi soruyorum. Cumhuriyetimiz bugün 8 yıl öncesine göre daha mı zayıftır? Yoksa daha mı güçlüdür? Bütün siyasi anlayışlardan mantıklardan soyutlanarak, başını iki elinin arasına alsın. Şöyle bir düşünsün, kendisine sordun.  Dünya nazarında daha mı itibarlıdır, yoksa itibar mı kaybetmiştir? Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı, pasaportu, parası bugün daha mı değerlidir? Yoksa değer mi kaybetmiştir?

8 yıl öncesine göre Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları, geleceğe daha güvenle mi bakıyor, yoksa tersi mi?

"BU CUMHURİYET ÇITKIRILDIM BİR CUMHURİYET DEĞİL"

Korkuların ne kadar yersiz olduğu ortaya çıktı. Ama biz o yasakları kaldırırken, Türk lirasının o altı sıfırlarını atacağız dediğimiz zaman, birilerinin köşelerinden nasıl yazdıklarını bir düşünün. O zaman özür dileyeceğiz diyenler, ne özür dilemişlerdir, ne de paramızın nasıl ayakta durduğunu hissetmişlerdir. Attık altı sıfır ne oldu? Attığımız her adımda karşımıza dikilip, cumhuriyet bölünür, parçalanır diyorlardı.

TRT ŞEŞ. Bir kanalı sadece buna tahsis ettik. Bölünürüz, güç kaybederiz diyorlardı. Bölündük mü? Parçalandık mı? Biz bunlara izin vermedik. Yasakları kaldırdık, kaldırıyoruz. Bu cumhuriyet çıt kırıldım bir cumhuriyet değildir. Bu cumhuriyet kökü derinlerde, büyük bir milletin kurup yaşattığı bir cumhuriyettir.

Siz bu yetkiyi kimden alıyorsunuz? Hangi vasfınızla, kerametinizle siz bu milletten daha iyi biliyorsunuz? Kendi iradenizi milli iradenin üzerinde ne zamandan beri görmeye başladınız? Milleti küçümseme vekilleri yok sayma cüretini nereden alıyorsunuz? Siz milletin velisi yada vasisi misiniz? Meclis yanılıyor, yasama yanılıyor, ya

Yoksa siz millete patronluk mu yapmak istiyorsunuz? Cumhuriyet işte sizin bu vesayet anlayışınızı, evet şimdi çok ciddi manada test ediyor ve üzerinde tasallut kurmasın diye sizin gibi zümrelerin keyfilikleri, baskı altına almasın diye cumhuriyetimiz ilan edildi, şimdi de cumhur cumhuriyetine sahip çıkıyor.

HSYK SEÇİMLERİ

12 Eylül öncesinde ülkeye korku yayanlar, işte görüyorsunuz, millet ikna edemedikleri gibi yargı camiasını da ikna edebilmiş değiller.

HSYK seçimlerinde aday oldular, seçimde oy kullandılar, ama istedikleri sonucu elde edemeyince, bugün farklı imtihanlarla seçimleri karalamaya çalıştılar.

Sesi çok çıkan bir zümrenin, neye tekabül ettiği ortaya çıktı. Bir avuç insanın, nasıl binlerce insana ipotek koyduğu ortaya çıktı. HSYK seçimlerinde ilk defa on binin üzerinde yargı mensubu şeffaf biçimde oy kullandı ve üyeleri seçti. Şimdi buna yargının siyasallaşması denebilir mi?

Türkiye’ye cumhuriyet geldi, demokrasi geldi. Ama birilerinin hala haberi yok. Hala birileri belli alanlarda hakimiyet kurmak istiyor. Kusura bakmasınlar. Kimse demokratikleşmeden muaf değildir.

“SİNDİRİLMİŞ YARGI TARAFSIZ YARGIYA DÖNÜŞÜYOR”

Ortada siyasallaşan bir yargı yok. Ortada siyasallaşmış unsurlar tarafından sindirilmiş bir yargının artık tarafsız bir yargıya dönüşümü var. Bizim hiçbir gizli gündemimiz yok. Bizim gizli bir ajandamız yok, gizli niyetlerimiz yok. Biz bu cumhuriyetin nasıl kurulduğunu çok iyi biliyoruz ve bunun mücadelesini veriyoruz.

Bizim cumhuriyeti korumak kollamak itibarını artırmak, bu noktada 8 yılda yaptıklarımız niyetimizi zaten inşa ediyor.

Birlik ve bütünlüğümüzü korumak için kardeşliğimiz için gösterdiğimiz samimiyet ortadadır. 73 milyona ulaştırdığımız hizmetler, bu millete aşkımızın açık delilleridir. Bitti mi? Bitmedi, daha yapacağımız çok şey var.

Demokrasinin en güzel yanı, seçilenlerin seçenlere sürekli hesap vermesidir. Siz halkın iradesini hiçe sayarsanız, halkın desteğini kaybederseniz, başkaları gelir onlar milletin taleplerini gerçekleştirir. Kimse bu makamların sürekli sahibi değildir. millet getirir, millet götürür.

CHP’YE ELEŞTİRİ

CHP Genel Başkanı halk oylaması sürecinde bir türkü tutturdu 27 Nisan bildirisinden bizim mağdur olduğumuzu, kazançlı çıktığımızı ifade etti.

Peki başsavcının geçtiğimiz günlerde TBMM’ye yönelik açıklamasının hedefi ve mağduru kim? O bildiri TBMM’ye olduğu kadar CHP’ye de yapılmış bir saygısızlık değil mi? Ne diyor hayır bu uyarıdır, birilerine kınamadır diyor. Ama CHP, 27 Nisan’da AKP’nin gösterdiği milli duruşu gösterememiş, o bildiri karşısında geri adım atmayı içine sindirmiştir. O gün bunu yapamayan bugün yine aynı ezik, aynı çanak tutan, alkış tutan anlayışı devam ettirmektedir. Bugün anlıyoruz ki, CHP Genel Başkanı hiçbir hazırlık yapmadan, CHP’nin o ideolojik kodlarını hiçe sayarak bir vaade bulunmuş, o vaadin altında ezilmiştir.

Süreç, CHP tarafından başörtüsünün CHP tarafında istismar edildiği bir sürece dönüşmüştür.

CHP sonunda demokratikleşiyor mu diye heyecanlanan CHP’lilerin hevesi kursağında kalmıştır. Bize şartlar dayatmaya çalışıyorlar. Arkadaşlarım ziyaretlere gittiler. Ne dedik biz? 12 Eylül akşamı dedik. TESK’in genel kurulunda, bak hemen talimatı veriyorum dedik. Biz sözü bir kere söyleriz. Ondan sonra da arkasında dururuz. İnsan hakkı şartlara bağlanabilir mi?

Mantıksız gereksiz, gerekçesiz, çağ dışı bir fiili uygulamanın karşısında şart öne sürülebilir mi? Nefes alıp vermek ne kadar tabiiyse, inancına göre giyinmekte o kadar tabiidir, temel bir insan hakkıdır.

Ak Parti yasaklarla mücadelesinde bir kez daha yalnız kalmıştır. Ama milletle baş başa kalmıştır. Biz bu yolda milletimizle yürümeye devam edeceğiz. Sadece başörtüsü konusunda değil.

2011 seçimleri ve bu süreçten sonra yeni anayasa çalışmalarında özgürlükleri ele alacağız. Biz önümüze engeller çıkarıldığında her defasında millete gittik. 2011 seçimlerinde de milletimizden alacağımız yetkiyle, Türkiye’yi ve cumhuriyeti büyütmeye devam edeceğiz.

Şu son birkaç ay içerisinde yaşananlar kimin samimi kimin istismar peşinde olduğunu göstermiştir. Yaşananlar kimin verdiği sözler altında ezildiğini göstermiştir. Bundan sonra hakem millettir.

Fakat 2011 sonrasında da sorunun, eşitlik adalet ve insan hakları seviyesinde Türkiye’nin gündeminden kalması için biz takip edeceğiz.

"AVRUPA'YI KANDIRDILAR BİZİ KANDIRAMAYACAKLAR"

Avrupalıları kandırdılar bizi kandıramıyorlar çünkü biz kararımız verdik. İnşallah Ilısu Türkiye’nin en zengin büyük barajlarından biri olacak. Bu sayede o bölgede daha çok gelişecek.

BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ Ak Parti'YE KATILDI

Bu arada Başbakan’ın Erdoğan konuşmasının ardından Ak Parti’ye katılan bağımsız milletvekili Seyit Eyüpoğlu parti rozetini taktı.