Kadına şiddet, en son Emine Bulut cinayetiyle manşetlere taşındı. Eski eşi tarafından bıçaklanarak 10 yaşındaki kızının gözleri önünde cinayete kurban giden Emine Bulut'un "Ölmek İstemiyorum" çığlığı ve 10 yaşındaki kızının “Anne lütfen ölme” feryadı Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Emine Bulut'un annesinin olay anına ilişkin "10 yaşındaki torunum, 'anneanne ben ambulans çağırın diyorum, onlar çekim yapıyor' diyor." şeklinde açıklamaları da olayın bir başka vahametini gözler önüne serdi: Şiddete seyirci kalmak!

Beyaz TV'de, Özlem Yıldız ve Diş Hekimi Murat Öztürk'ün sunduğu 'İyi ki Varsın' programına konuk olan Antalya AKEV Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamile Perçin Akgül, kadına şiddetin nedenlerini ve çözümlerini anlattı; insanların yardım etmek yerine neden şiddete seyirci kaldıklarına dair de çarpıcı açıklamalarda bulundu. Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Mezunu da olan İletişim Profesörü Rektör Akgül, doğamızda var olan şiddet eğiliminin çevresel etmenlerle bastırılabilme ya da alevlendirilebilme olasılığına dikkat çekti.

"KORTEKS KALINLAŞTIKÇA ŞİDDET EĞİLİMİ AZALIR"

Şiddet eğiliminin azaltılabilmesini doğrudan eğitimle ilişkilendiren Rektör Akgül, bu durumu şöyle açıkladı:

"Eğitim görmüş insanların korteksleri (beyin duvarları) ile eğitim görmemiş insanların korteksleri karşılaştırıldığında arada çok önemli bir fark olduğu görülüyor. Eğitim alan bireyin korteksinin kalınlaştığı bilimsel araştırma sonucu edinilmiş bir gerçeklik. Kalınlaşan korteks de şiddet eğilimini azaltabilme avantajı sunuyor. Çocuklar etraflarında olup biten herşeyi kaydediyor ve hangi durumla yüz yüze kaldıysa onu hayatına dahil ediyor. İletişim bilimi şunu söyler; "Hepimiz yetişkin görünümünde birer çocuğuz", ben de hep şunu eklerim; "Çocukların her biri de çocuk görünümünde birer yetişkindir." Aile içinde karar sürecine dahil edilmiş çocukların ayaklarının daha sağlam yere bastığını görürüz. Böyle bir aile ortamı, çocuğa şiddetten de izole bir ortam sunar.

Şiddet eğiliminin genlerden de kaynaklanabildiğini belirten Akgül; bu tür genetik mirasların duygusal zeka (EQ) ile törpülenmesinin mümkün olduğunu söyledi. Toplumumuzda yaşam başarısı için bugüne kadar yanlış bir ölçüt olarak IQ'nun kullanıldığını ifade eden Rektör Akgül, "Yaşam başarısı yüksek olanlar, duygusal zekası yüksek olanlardır." Dedi.

 "DUYGUSAL SAĞIRLAR ŞİDDETE SEYİRCİ KALIYOR"

Başkalarının düşünceleri ve duygularını anlayamamak (Empati Kuramamak) ya da nasıl tepki vereceğini bilememek şeklinde kendini gösteren Duygusal Sağırlık (Aleksitimi) kavramı üzerinde de duran Rektör Akgül, Emine Bulut cinayetinin görüntülerini çeken kişinin duygusal anlamda sağır olduğunu belirtti. Şiddete seyirci kalanların durumunu; gözetlemekten haz almak diye de tanımlanabilen Skopofili ile de ilişkilendirdi.

"KADIN 'ŞİDDET' İLE YAN YANA ANILMAMALI"

Kadının şiddetle anılıyor oluşunun aslında bu tür olayların mayası niteliğinde olduğunun altını çizen Akgül, "kendisi gibi doğurgan olan toprakla özdeşleştirilen ve kutsal olan kadın, şiddetle yan yana anılmamalı" Dedi. Haberin sunuş biçiminin önemine de dikkat çeken Akgül, medyanın şiddet haberlerini görüntüleriyle birlikte sunarak meşrulaştırdığını ifade ederek şunları söyledi:

"Bizler bir şeyleri okuduğumuzda da dinlediğimizde de bir süzgeçten geçiriyoruz kendi doğrularımız çerçevesinde, ancak izlediğimiz şeyi yargısız kabul ediyoruz. Böyle bir gerçeklik varken, ekranın bu gücünün çok doğru kullanılması gerekiyor, siz bu görüntüleri ekrana taşıdığınız vakit bunları alevlendirmiş oluyorsunuz. Bu yüzden toplum duyarsızlaşmaya ve hatta bunu izlemekten haz almaya başlıyor. Medyanın, sorumlu habercilik anlayışı çerçevesinde şiddet haberlerini vermesi, şiddeti meşrulaştırıcı içerikten uzak durması gerekiyor. Kadına şiddetin meşrulaştırılmasında ve yaygınlaştırılmasında televizyonlarda ve dijital platformlarda yayınlanan dizilerin de payı büyük. Şiddet içeren dizilerle şiddetin tohumları ekilmeye devam ediyor. İnsanların tepkisizleşmesinin aslında temel nedeni budur" Dedi.

 "DAHA CAYDIRICI YAPTIRIMLAR UYGULANMALI"

 Antalya AKEV Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamile Perçin Akgül;

"Toplumun temel dinamiklerinin ve toplumun algısının çok doğru tespit edilmesi gerekiyor. Bizim bazı hassasiyetlerimiz var. Bizde ananın eli öpülür, ana doğayla özdeşleştirilir, ana doğurgandır, ana hayat verir, 'cennet anaların ayakları altındadır' denir. Bu kadar kıymetli, başımızın tacı olan varlıkların, bu tür olaylarla prestij kaybetmesi de çok üzücü. Daha caydırıcı yaptırımlarla kadın cinayetlerinin önüne geçilmeli." diyerek sözlerini sonlandırdı.