Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
-"Dünyada şu anda Batı'da özellikle sözde Ermeni soykırımı adıyla da bazı propagandalar yapılıyor. Biz de diyoruz ki, bu tarihçilerin işidir. Gelin tarihçiler bu işi masaya yatırsınlar, çözsünler. Hayatımız boyunca, tarihimiz boyunca bu millet hiçbir zaman, hiçbir etnik unsura karşı bir soykırımda bulunmamıştır"

-"Sığınmacılar için kendi milli imkanlarımızla harcadığımız rakam Birleşmiş Milletler kriterlerine göre şu an itibarıyla 37 milyar doları aştı. Avrupa Birliği'nin taahhüt ettiği 6 milyar Avronun henüz ilk dilimi dahi Suriyelilere ulaşabilmiş değil."

-"Açık ve net söylüyorum, yeni bir göç dalgası yaşanması halinde artık biz bunu tek başına göğüsleyemeyeceğiz."
 
İlkay DİKİCİ / İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı'na katılan konuk bakan ve heyet başkanları onuruna Çırağan Sarayı'nda verdiği akşam yemeğinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün dünya genelinde 260 milyona yakın göçmen, 68 milyonun üzerinde yerlerinden edilmiş kişi ve 25 milyonu aşkın mülteci bulunuyor. Bu sayı ekonomik nedenler yanında açlık, kıtlık, iç savaşlar, terör saldırıları ve siyasi belirsizlikler gibi sebeplerle gün geçtikçe artıyor." dedi.

"İNSANLARI SİYASET MALZEMESİ YAPMAK YANLIŞTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Filistinli mültecilere verilen yardımları kesmek, onları yokluk ve yoksullukla terbiye etmeye çalışmak da insanlık dışıdır. 70 yıldır evlerinden, vatanlarından uzakta hayata tutunmaya çalışan insanları siyaset malzemesi yapmak, son derece yanlıştır. Ben bütün bunları çatışmaların ve düzensiz göç hareketlerinin uzağında bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak söylemiyorum. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak ifade ediyorum. Hemen her gün şahit olduğumuz insani trajediler, göç meselesinde aysbergin, yani buz dağının görünen yüzüdür. Göç ve mülteciler konusunu sadece güvenlik perspektifinden ele almak, indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. Daha yüksek duvarlar inşa etmenin, daha fazla dikenli tel çekmenin düzensiz göçü önlemek için çözüm olmadığı aşikardır. Şayet bu meseleyi doğru bir değerlendirmeye tabi tutacaksak görünenle, özellikle suyun altında kalan kısma, yani asıl problemlere odaklanmalıyız." diye konuştu.

"GÖÇ, İNSANİ VE SİYASİ BİR MESELEDİR"
Erdoğan, bir tespit yapmakta fayda gördüğünü belirterek, "Göç, güvenlik boyutu da olan insani ve siyasi bir meseledir. Bu meselinin özünde, adalet açığı ve empati eksikliği vardır." dedi.
Dünyanın en zengin toplumlarıyla en fakirlerini kimi zaman bir denizin, kimi zaman bir nehrin, kimi zaman da belli belirsiz bir sınırın ayırdığını dile getiren Erdoğan, bir tarafta insanlar lüks ve şatafat içinde yaşarken, sınırın hemen öbür yanında açlık ve sefaletin kol gezdiğini anlattı.

"GELİR ADALETSİZLİĞİNİN KESKİNLEŞTİĞİ BİR YAPIDA GÖÇÜ BİTİRMEK MÜMKÜN DEĞİL"
Erdoğan, gelir adaletsizliğinin bu derece keskinleştiği bir yapıda göçü tamamen bitirmenin mümkün olmadığının altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Güç üzerine, güçlü olanın haklılığı üzerine kurulu mevcut küresel sistem ise bu adaletsizliği daha da kurumsallaştırıyor. Mevcut düzen ne çatışmalara ne istikrarsızlıklara ne de insanları göçe iten sebeplere hiçbir çözüm üretemiyor. Az gelişmiş ülkelerin kaynakları, yer altı, yer üstü zenginlikleri, altını, elması, madeni, petrolü halen eski sömürgeci güçlerin kasalarına akıyor. Kimse gücenmesin. Açık ve net söylüyorum. Acaba bu Afrika'nın altını, elması, bütün bakırları, kromları kimler tarafından bugüne kadar sömürüldü, kimler tarafından bunlar oralardan alınıp ülkelerine taşındı. Yeri geldiği zaman katliamlar kimler tarafından yapıldı. Ama bunlar tabii hep gizleniyor, bunlar konuşulmuyor. Cezayir katliamını biz unutamayız. Ruanda katliamını bizler unutamayız. Bunların hepsi ortada. Buralarda yüzler binler değil, buralarda yüz binler, yeri geldi milyonlar öldürüldü. Burada şimdi göçü konuşanlar, nereden hareketle konuşacak? Buralardan hareketle konuşacak. Bu insanlar ülkelerini niye terk ettiler. Şu anda benim ülkeme gelenler acaba keyifle mi, zevkle mi geliyorlar? Varil bombaları üzerlerine yağdığı için, işte bu katil Esed'in o yağdırdığı varil bombaları neticesinde ülkelerini, evlerini, topraklarını terk etmek zorunda kaldılar.
"Dünyanın en zenginiyim." diyenlerin bir numara olduğunu söylediğini belirten Erdoğan, "Hayır dünyada bir numara değilsin. Dürüst olacağız. Milli gelire oranla az gelişmiş ülkelere, en az gelişmiş ülkelere destek verme noktasında dünyanın bir numarası, OECD rakamlarını söylüyorum Türkiye'dir. Ama milli gelire oranla söylüyorum. OECD raporlarını incelerseniz orada da bunu göreceksiniz." diye konuştu.

"SURİYE'DEN ÜLKEMİZE SIĞINAN HİÇ KİMSEYİ ZORLA GERİ GÖNDERMEDİK"
Türkiye'nin bugün de 3,6 milyon Suriyeli olmak üzere dünyanın farkı ülkelerinden 4 milyonun üzerinde göçmene ev sahipliği yaptığını aktaran Erdoğan, "2011'den bu yana çatışmaların devam ettiği Suriye'den ülkemize sığınan hiç kimseyi zorla geri göndermedik. Biz Aramileri geri göndermedik, Hristiyanları geri göndermedik. Biz öbür taraftan Ermenileri geri göndermedik. Şu anda bizim ülkemizde 100 bine yakın Ermeni var. Bunların içinde 40 bin civarında vatandaşımız var. Diğerleri ise vatandaşımız değil ama biz bunları geri göndermiyoruz. Çünkü bunlar bizim ülkemize niye geldi? Ülkelerindeki yaşadıkları sıkıntı nedeniyle geldi." dedi.

"BU MİLLET, HİÇBİR ETNİK UNSURA KARŞI BİR SOYKIRIMDA BULUNMAMIŞTIR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Dünyada şu anda Batı'da özellikle sözde Ermeni soykırımı adıyla da bazı propagandalar yapılıyor. Biz de diyoruz ki bu tarihçilerin işidir. Gelin tarihçiler bu işi masaya yatırsınlar, çözsünler. Hayatımız boyunca, tarihimiz boyunca bu millet hiçbir zaman, hiçbir etnik unsura karşı bir soykırımda bulunmamıştır. Kapımıza gelen masumları ne kendi vatandaşına devlet terörü uygulayan rejimin ne de DEAŞ ve PKK gibi katil örgütlerin insafına terk ettik. Etnik kimliğine, diline, inancına bakmadan erkesi bağrımıza bastık. Onlara korunaklı bir çatı olduk.

"SIĞINMACILAR İÇİN HARCADIĞIMIZ RAKAM 37 MİLYAR DOLARI AŞTI"
Son 7 yılda Türkiye'de dünyaya gözlerini açan Suriyelilerin sayısının 380 bini geçtiğini kaydeden Erdoğan, " Sığınmacılar için kendi milli imkanlarımızla harcadığımız rakam Birleşmiş Milletler kriterlerine göre şu an itibarıyla 37 milyar doları aştı. Fakat Avrupa Birliği'nin bize verdiği söz, 3 3 milyar avro Türkiye'ye uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla ödeyeceğiz dediler. Şu ana kadar bu uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla gelen bir milyar 750 milyon avro. Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği vasıtasıyla gelen 750 milyon dolar. Bizim harcadığımız ise 37 milyar dolar. Hesap bu. Dünya hala bu işe sessiz, Batı sessiz. Birçok sözler de verdiler ama tutmadılar. Ayrıca ülkemiz Küresel İnsani Yardım Raporuna göre 2017 yılında 8,1 milyar doların üzerindeki yardımla dünya ilk sıralara yükseldi. Aynı dönemde dışarıdan ülkemize gelen yardım miktarı ise son derece kısıtlıdır. Avrupa Birliği'nin taahhüt ettiği 6 milyar avronun henüz ilk dilimi dahi Suriyelilere ulaşabilmiş değil." ifadelerini kullandı.


"İDLİB MUTABAKATI BÜYÜK BİR KİTLESEL GÖÇÜN ÖNÜNE GEÇMİŞTİR"
Erdoğan, "Komşumuz Suriye'den ülkemize ve Avrupa'ya yönelen düzensiz göçün engellenmesi için de çaba sarf ediyoruz. Suriye kaynaklı göç probleminin tek çözüm yolu, mültecilerin bizim sınırlarımız içinde tutulması olarak görülemez. Türkiye böyle bir yükü, böyle ağır bir sorumluluğu ilanihaye taşımak zorunda değildir. Ülkemiz son 8 senede insanlık adına, uluslararası toplum adına elini taşın altına fazlasıyla koşmuştur. Açık ve net söylüyorum, yeni bir göç dalgası yaşanması halinde artık biz bunu tek başına göğüsleyemeyeceğiz. İşte İdlib olayında, eğer İdlib'teki halk Türkiye'ye girseydi ki 300-400 bin insandır, bu olay çok daha farklı bir şekilde gelişirdi onu da buradan söylemek zorundayım. Mültecileri, Suriye içinde tutacak, ülkemizde olanları da tekrar vatanlarına gönderecek formüllerin devreye alınması gerekiyor. Sayın Putin ile Soçi'de tesis ettiğimiz İdlib mutabakatı büyük bir kitlesel göçün önüne geçmiştir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları geri dönüşleri hızlandırmış, 12 bin mültecinin kendi topraklarına geri dönmesini sağlamıştır. Bugün ülkemizin terörden arındırdığı bölgeler, Suriye'nin en yaşanabilir ve huzurlu alanlarıdır. Krizin ilk yıllarında gündeme getirdiğim güvenli bölge formülü, Suriyeli mültecilerin geri dönüşleri için en pratik çözüm yoludur. Bu formülün işlerliği, güvenli bölgenin, Türkiye'nin kontrolünde olması, diğer ülkelerin ise bize maddi lojistik destek sağlamalarına bağlıdır. Bu formülü, çok yakında sahada uygulamaya koyacağız. Sınır hattımız boyunca gerekli hazırlıkları yaptık. Planlarımızı, stratejilerimizi belirledik. Geçtiğimiz hafta bu meseleyi Soçi'de Sayın Putin ve Sayın Ruhani ile de ayrıntılı bir biçimde ele aldık." diye konuştu.

"AVRUPA KAPILARINA DAYANACAKTIR"
Erdoğan, "Türkiye olarak, topraklarımızda yaşayan milyonlarca Suriyeliyi, şayet bu şekilde kendi evlerine döndüremezsek eninde sonunda sorun, Avrupa kapılarına dayanacaktır. Bunu da özellikle bilmenizi istiyorum. Güvenli bölge konusunda ülkemize verilecek desteğin, mülteci akınının ve terör tehdidinin engellenmesi suretiyle aynı zamanda Avrupa ülkelerinin kendi milli güvenliklerine yapacakları bir katkı olacağının altını çizmek istiyorum." ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü:
--------------
-Erdoğan'ın açıklamaları