Gazinoya götürülürken ölen engelli kızları için adalet istiyorlar
 
Burdur'un Çavdır ilçesinde 2013 yılında evlilik vaadiyle kandırılan, yüzde 63 zihinsel engelli 16 yaşındaki Emine Bakan'ı gece kulübü ve birahanelerde çalıştırıp alıkoydukları, 12 gün sonra da başka bir birahaneye götürürken Denizli'nin Baklan ilçesinde meydana gelen trafik kazasında ölümüne neden oldukları iddia edilen 5 kişinin tutuksuz yargılamasına devam edildi. Acılarının halen tazeliğini koruduğunu belirten baba Şakir Bakan ile anne Ayşe Bakan, sürekli ertelenen davanın 6 yıldır sürdüğüne dikkati çekip, adaletin bir an önce sağlanmasını istedi.

Çavdır ilçesinde yaşayan yüzde 63 zihinsel engelli Emine Bakan, 21 Ekim 2013 tarihinde, babasının yanına gideceğini söyleyerek evden çıktı, bir daha da kendisinden haber alınamadı. Polis, ailesinin kayıp başvurusunda bulunduğu Emine Bakan'ın evlenmek vaadiyle Erhan T. (39) tarafından kaçırıldığını belirledi. Baba Şakir Bakan (55), kızının Afyonkarahisar'ın Dazkırı ilçesinde bir birahanede tutulduğunu öğrendi. Bakan, soluğu Dazkırı'da aldı, ancak kızını bulamadı. Emine Bakan, kaybolduktan 12 gün sonra Denizli'nin Baklan ilçesi Konak Mahallesi yakınlarında, içinde bulunduğu otomobilin kaza yapması sonucu hayatını kaybetti. Baba Şakir Bakan ile anne Ayşe Bakan, kızları Emine Bakan'ın iddiaya göre bir gece kulübüne Ercan D.'nin (41) kullandığı otomobille götürüldüğü sırada kazanın yaşandığını ve hayatını kaybettiğini öğrendi. Kazadan Ercan D. hafif yaralı kurtuldu. Bakan çifti, yaşadıkları acının ardından otopsi yapılmadan cenazeyi teslim alıp, toprağa verdi.

HUKUK MÜCADELESİ BAŞLATTILAR
Evlenmek vaadiyle kızlarının kaçırıldığını, birahanelerde çalıştırıldığını ve gece kulübüne satıldığını iddia eden Bakan çifti, hukuk mücadelesi başlattı. Baklan'da adliye olmadığı için Çal ilçesindeki Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada, ailenin kız kaçırma, cinsel istismar ve hürriyetinden yoksun bırakma iddiaları üzerine görevsizlik kararı verildi. Dava, yeni iddialarla Denizli 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne taşındı. Emine Bakan'ı kaçırdığı, alıkoyduğu, taksirle ölümü neden oldukları ve çocuğu fuhşa sürüklediği iddiasıyla Burak A. (54), Erhan T., Ercan D., Yaşar G. ve Halil G. hakkında dava açıldı. Davanın 14'üncü duruşması geçen 19 Aralık'ta görüldü.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA ENGEL ORANI YER ALMAYINCA, MAHKEME TEKRAR İSTEDİ
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da daha önceki duruşmalarda davaya müdahil oldu. Davanın son yapılan duruşmasına, başka bir suçtan tutuklu bulunan sanık Halil G. ve Ercan D. ile tutuksuz sanık Erhan T., baba Şakir Bakan ile anne Ayşe Bakan ve avukatı Aylin Onursev katıldı. Mahkemede, sanıklar suçsuz olduklarını iddia etti.

Bakan ailesinin avukatı Aylin Onursev, mahkeme heyetinden Emine Bakan'ın 31 Ocak 2019 tarihinde akıl sağlığı ve zihinsel engeline yönelik bilirkişi raporu istendiği, ancak bir yıl sonra gelen raporda yüzde 63 engeline rağmen, engel oranın yer almadığını söyledi. Avukat Onursev, Emine Bakan'ın eğitim gördüğü iki ayrı engelli eğitim merkezindeki okuldan raporların istenmesini talep etti. Mahkeme heyeti de raporların okullardan istenmesine karar verip, duruşmayı 14 Nisan 2020 tarihine erteledi.

'6 YILDIR BİR ADIM ATILMADI'
Duruşma çıkışında, kızını ölümüne neden olan kişilerin serbestçe dolaştıklarını belirten baba Şakir Bakan, "6 yıldır yargılama sürüyor ama bir adım ileriye gidilmedi. Sürekli erteleniyor. Adalet nerede? Rapor istediğimiz halde rapor gelmiyor. Ben adalet istiyorum. Adliyeye gide gele bu yolu aşındırdık. Bir sonuç alamıyoruz. Bilirkişi raporu da sürekli olumsuz geliyor. Suçluların tutuklanmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz. Adalet tecelli etsin. Başka anne babalar yanmasın" dedi.

'ADLİYEYE GİDİP GELMEKTEN YORULDUK'
Anne Ayşe Bakan ise, kızının zihinsel engelli olmasından faydalanıldığını ifade ederek, "Kızımın katilleri yakalansın. Katillerin cezalarını çekmesini istiyorum. Kızımı 6 yıl önce kaybettim. Katilleri dışarıda geziyor. Adalet istiyorum. Mahkemelere gelip gitmekten yorulduk. Kızımın katillerinin tutuklanmasını istiyorum. Kızımı evlenmek vaadiyle kaçırdılar. Fuhşa sürüklediler. 12- 13 gün onu zorla alıkoydular. Çocuğumu gazinolara götürdüler, sürüklediler. Kızım yüzde 63 engelli ve kendini koruyamayacak düzeydeydi. Duruşmalarda sürekli rapor sorunu çıkıyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Adliyeden GÖRÜNTÜ
- Şakir - Ayşe Bakan çiftinin görüntüsü
- Anne Ayşe Bakan ile röp.
- Baba Şakir Bakan ile röp. 
Haber: Ramazan ÇETİN - Kamera : Deniz TOKAT / DENİZLİ, ()
===============================

Doktor kızı eşi tarafından öldürülen anne: En ağır cezayı alacağına inanıyorum
 
Balıkesir'in Havran ilçesinde, aracına GPS cihazı takarak takip ettiği doktor kızı Gülnur Yılmaz'ı (28), otomobiline çarptıktan sonra 20 el ateş ederek öldüren Mustafa Ali Yılmaz (67) hakkında, 'canavarca hisle alt soydan akrabayı kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet istenmesinin ardından, anne Gülden Yılmaz iddianame hakkında konuştu. İndirim hükümlerinin uygulanmamasını talep eden savcıya teşekkür eden Yılmaz, "Bir yandan sancılı bir boşanma süreci geçirirken, indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet istenmesini memnuniyetle karşıladım. Boşanma davasında karşılaştığım şeylere rağmen adalete güvenim tam ve bu adamın en ağır cezayı alacağına inanıyorum" dedi.

Pratisyen Hekim Gülnur Yılmaz, 27 Haziran günü otomobiliyle Antalya'dan, Balıkesir Havran'da bulunan annesinin yanına gitmek için yola çıktı. Annesinden ayrı yaşayan ve emekli olduktan sonra İzmir'de market işleten babası Mustafa Ali Yılmaz da kendisine boşanma davası açan Gülden Yılmaz'a ulaşabilmek için daha önceden otomobiline GPS cihazı koyduğu kızını, aracıyla takip etmeye başladı. Baba Yılmaz, Havran rampalarına gelindiğinde kızının otomobilini, arkadan çarparak, yol dışına çıkardı. Otomobili bariyere çarparak duran genç doktor, annesinin yerini soran babasına cevap vermedi. Mustafa Ali Yılmaz, kızını otomobilinden çıkarıp, kendi aracının arkasına götürdü. Gülnur Yılmaz'ın otomobilinde bulunan arkadaşları Melike O. ile Ebru U. büyük korku yaşadı. Yılmaz, kızını tabancayla kurşun yağmuruna tuttu. 11'i başına olmak üzere vücuduna 20 kurşun isabet eden Gülnur Yılmaz, olay yerinde yaşamını yitirdi.
Kaçan Mehmet Ali Yılmaz, Havran Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından yakalandı. Gözaltına alınan Mustafa Ali Yılmaz, tutuklandı. Gülnur Yılmaz'ın cenazesi İzmir'deki Aşağı Narlıdere Mezarlığı'nda toprağa verildi.

İNDİRİMSİZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTEMİ
Mustafa Ali Yılmaz hakkında, 'canavarca hisle alt soydan akrabayı kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Mehmet Ali Yılmaz'ın, otomobili ile İzmir'in Narlıdere ilçesindeki evinde çok sayıda tabanca ve av tüfeğinin yanı sıra 2 komando bıçağının bulunduğu belirtilen iddianamede, indirim hükümlerinin uygulanmaması talep edildi. İddianamede, Yılmaz'ın çarptığı otomobilde bulunan Gülnur Yılmaz'ın arkadaşları Ebru U. ve Melike O.'ya (20) yönelik suçları nedeniyle de 'silahla basit yaralama' suçlarından 2 kez 1'er yıl 6'şar aya kadar hapsi istendi.

'MEMNUNİYETLE KARŞILADIM'
Konu hakkında konuşan anne Gülden Yılmaz, "Herkesin bildiği gibi sancılı bir boşanma dönemi geçiriyorum. Öz kızını 20 kurşunla öldürecek kadar gözü dönmüş bir adamdan hala boşanabilmiş değilim. Hakim boşamamıştı, tepki verdiğim için de benim hakkımda suç duyurusunda bulunmuştu. Bu süreçte, indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet istendiğini öğrendim ve memnuniyetle karşıladım. Tabi ki hiçbir şey benim acımı dindiremez, ama o adamın en ağır cezayı alması için güçlü olmak zorundayım" dedi.

'REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDUK' 
Yılmaz, kızının vefatına sebep olan olay sırasında, kızıyla aynı arabada bulunan Ebru U. Ve Melike O.'nun da yeni yeni kendilerine geldiğini belirterek, "O kızların da hayatları sarsıldı. Hala beni arıyorlar, iyi olup olmadığımı soruyorlar. Biri panik atak oldu ve tedavi süreci geçirdi. Uzunca bir süre sosyal hayattan kopuk yaşadılar" dedi.
Boşanma davasında yaşadıklarına rağmen adalete güveninin tam olduğunu söyleyen Yılmaz, "Bu adamın en ağır cezayı alacağına inanıyorum" dedi. Yılmaz, son olarak, boşanma davasında kendisi hakkında suç duyurusunda bulunan hakim hakkında reddi hakim talebinde bulunduklarını açıkladı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Gülden Yılmaz ile röp.
- Gülnur Yılmaz'ın cenazesinden görüntü (Arşivden alınacak. Haber tarihi: 28 Haziran 2019)
- Gülden Yılmaz'la ilgili geçilen haberden görüntü (Arşivden alınacak. Haber tarihi: 20.11.2019)
Haber-Kamera: Davut CAN / İZMİR, ()  
===============================

Alabalığın sofralara yolculuğu 14 ay sürüyor

Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde vatandaşların büyük bir bölümünün geçim kaynağı olan alabalığın yumurtadan çıkarak sofralara yolculuğu 14 ay sürüyor.

Türkiye'nin önemli tarım merkezlerinden Malatya, son yıllarda balık üretimiyle de adından söz ettirmeye başladı. Kentin doğu ve batı girişlerinde bulunan Doğanşehir, Darende, Pütürge ve Kale ilçelerinde tatlı sularda yetişen balıklar, kayısıdan sonra önemli geçim kaynağı oldu. Alabalığın en fazla üretildiği Doğanşehir'e bağlı Sürgü Mahallesi'nde bulunan 10 balık restoranı, kendi balıklarını üretip, müşterilerine sunuyor. Alabalık tesisi işleten Ali Eren Çiçek, yılda 400 ton alabalık üretimi yapıyor. Alabalıklar, 14 ay sonunda sofralara sunuluyor.

'BALIKLARIN AĞIRLIĞI 15-20 KİLOYA ÇIKABİLİYOR'
1979'dan beri bu işi yaptıklarını belirten Ali Eren Çiçek, talep olmasına rağmen balıkları ihraç etmediklerini ve yurt içindeki tüketicilere sunduklarını söyledi. Taleplere yetişemediklerini ifade eden Çiçek, balıkların sofralara gelinceye kadar çok meşakkatli bir bakım evresinden geçtiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Yılda 400 ton üretmekteyiz. Kendi ürettiğimiz balıkları tamamen kendi müşterilerimizle tüketmekteyiz. Talep olmasına rağmen ihracat yapmıyoruz. Tamamen yerli ve milli üretime odaklıyız. Kendi ürettiğimiz yemlerle kendi alabalıklarımızı yetiştiriyoruz, hijyenik koşullarda ve doğal olması prensibiyle. Bir balığın yetişme süresi yaklaşık 14 ay sürüyor. Yurt içi ve yurt dışından talepler oluyor. Ancak biz bu talepleri karşılamıyoruz. Hem lezzetimizi vermek istemiyoruz, hem de dediğimiz gibi; yerli ve milli olma odaklı olduğumuz için biz bunu kabul etmiyoruz. Vatandaşların da ilgisi ise normalde deniz kıyısı olmadığı için Malatya ve bölgemiz. 'Alabalık tüketilir mi, üretilir mi' deniliyor, ama bu duvarı yıkmış durumdayız. Bütün ürettiğimiz balıkları kendi vatandaşımıza, yani bölge halkına veriyoruz, Malatya, Gaziantep ve Adıyaman halkına sunuyoruz. Bu işletmenin ben üçüncü kuşağıyım. Bu işin temelini dedem atmıştı 1979 yılında. Şu anda ise üretimimizi arttırma hedefli ilerlemekteyiz. Ürettiğimiz alabalıklar yaklaşık 15- 20 kiloya, uzunluğu ise 2 metreye kadar çıkabiliyor. Anaç balıklarımızdan yumurta elde etmekteyiz. Sonra yumurta dolaplarına alıyoruz, yumurtadan çıkmasını bekliyoruz ve devamında yetiştirme havuzlarına alıyoruz. Yetiştirme havuzlarında da porsiyonluk hale gelmesi 13- 14 ayı buluyor. Buradan tuzlu su balığı türeticilerine de söylemek istiyorum; bizim balıklarımız soğuk suda yetişiyor. Eti yağlı oluyor. Normalde barajda porsiyonluk hale 7- 8 ayda gelmekte, ama bizim bu kaynak sularında 11 derecede 13- 14 ayda gelmektedir. O yüzden eti daha yağlıdır, deniz balığından daha güzel olduğunu da iddia ediyorum. Buradan sesleniyorum; mutlaka tatlı ve özellikle soğuk su balığını tatsınlar. Balık işleme evresinden sonraki balık artıklarını da kesinlikle çöpe atmıyoruz, geri dönüşüm olarak kedi, köpek ve diğer hayvanlara, diğer canlılara vermekteyiz. Biliyorsunuz balıkları çocuklara da yedirmek biraz zor oluyor. Bununla ilgile de patenti bize ait olan 'Alabalık Pizza'yı geliştirdik ve bu şekilde çocuklarda balıkları gayet iyi olarak sevdirdik."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------------
- Alabalık havuzları
- Alabalıklardan detaylar
- Anaç balıktan yumurta sağımı 
- Balık yumurtalarından detaylar
- Balık yumurtalarının dolaba konulması
- Minik alabalıklardan detaylar
- Büyük alabalıklardan görüntü
- Ali Eren Çiçek röp. 
- Hazırlanması
- Alabalığın pişirilmesi
- Alabalığın sofraya sunumu
- Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-
===============================

Meralık alanların ağaçlandırılmasını istemiyorlar

İzmir’in Çiğli ilçesi Harmandalı bölgesinde hayvancılık yapan üreticiler, Orman Bölge Müdürlüğü’nün, ağaç dikim sahası olarak belirlediği bir milyon hektarlık alanı mera vasfından çıkardığını ileri sürdü. Küçükbaşları olan üreticiler, meraların ağaçlandırılması halinde, hayvanları otlatacak yer bulamayacaklarını iddia ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yardım istedi. Orman Bölge Müdürü Zafer Derince ise Yamanlar Dağı eteklerinde 200 hektarlık alanın ağaçlandırılacağını, meralara dokunmayacaklarını açıkladı.

Çiğli ilçesi Harmandalı bölgesinde hayvancılıkla geçimlerini sağlayan aileler, küçükbaşlarını otlattıkları meraların dikim sahası olarak belirlendiğini söyledi. Yaklaşık 60 ailenin bulunduğu Harmandalı’nda, 7 bin küçükbaş olduğunu aktaran vatandaşlar, 1995’li yıllarda alanın bir kısmının ağaçlandırıldığını, o dönem 15 bin olan hayvan sayısının, bu gelişmeyle birlikte her geçen gün azaldığını savunarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’den yardım istedi. Bölgede dedelerinden kalma hayvancılığı sürdürdüklerini ve geçimlerini bu şekilde sağladıklarını söyleyen üreticilerden Hasan Dağcan (45), şöyle dedi:

"Harmandalı’nda hayvancılık yapıyorum. Meralarımız dikim sahası olacak. 1995 yılında buradaki meraların büyük çoğunluğu zaten dikim sahası oldu. Dikim sahası olunca, hayvan sayısı 7 bine kadar düştü. Burası dikim sahası olduğunda, hayvancılık bitti demektir. Bir tarafımız çöp, diğer tarafımız dikim sahası. Az bir meramız var, burayı da ağaçlandırıyorlar. Biz üreticiyiz. Devlet bize destek veriyor. Ama mera olmadan hayvancılık yapamayız. Desteğin de bir anlamı olmaz. Biz hepimiz hayvancılıktan geçiniyoruz. Gençlerimiz de bu işi yapıyor. Eğer bu dağlara ağaç dikilirse herkes hayvanlarını mezbahaneye çekecek. Bir de şu anda hayvanlar hamile. Mera dikilirse hayvanlarımızı nereye götüreceğiz? Sayın Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ve Cumhurbaşkanımızdan destek istiyoruz."

'MEMURLUĞU BIRAKTIM BU İŞE BAŞLADIM'
Evli, 4 çocuk babası Ertan Günay (49) da 30 yıldır burada hayvancılık yaptıklarını belirterek, bu işi babadan devraldıklarını söyledi. Günay, "Bir parsel yerimiz var, buraya ağaç dikmek istiyorlar. Burayı ağaçlandırdıklarında biz nereye gideceğiz? Çaresiziz. Biz hepimiz buradan ekmek yiyoruz. Bunu elimizden aldıklarında, gidecek yerimiz olmayacak. Sayın Cumhurbaşkanımız bize destek versin. Yetiştiriciyi öldürmesinler. Eğer karar uygulanırsa, ne yaparız? Gidecek yerimiz yok, yapacak işimiz yok. Bu yaştan sonra kimin kapısına giderim? Harmandalı’nda hayvancılık tamamen bitecek" dedi. Çiğli Belediyesi’nde zabıta memuru iken görevi bırakan ve Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nde okuyan oğlu Halil Dağcan’ı okuldan alarak, onunla hayvancılık yapmaya başladığını ifade eden Derya Dağcan (54) da şunları söyledi:

"Benim burada 600 koyunum var. Burası 1950’li yıllarda mera olarak hayvancılara verildi. Şimdi orman yapmak istiyorlar. Tamam olsun ama biz ne yapacağız? Böyle bir şey olacağını bilseydim ne memurluğumu bırakırdım ne de çocuğumu üniversiteden alırdım. Biz burada istihdam da sağlıyoruz. Çocuklarım burada çalışıyor, çobanlarım var. Ama bu merayı alırlarsa biz de işsizler ordusuna katılacağız. Mera ıslahı yapmaları gerekirken, bize mera olarak tahsis edilen yerleri elimizden alıyorlar. Bir tarafımızı Büyükşehir Belediyesi aldı, diğer tarafa orman dikildi. Şimdi kalan son yeri almak istiyorlar. Bu yaştan sonra nereye gidip çalışırız? Biz burada üretim yapıyoruz, ithalatı engelliyoruz."

'BURADAKİ HAYVAN SAYILARI BİLDİRİLMEMİŞ'
Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Dursunali Kazar, mera vasfından çıkarılmak istenilen alandaki üretici ve hayvan sayısının proje hazırlanırken, yetkililere bildirilmediğini savunarak, "Burada hayvancılık yapanların sayısı bildirilmemiş. Tamam, merayı verelim de bu insanları nereye götüreceğiz? Meranın vasfını yitirdiği gerekçesiyle verildiği söyleniyor. Bu ne anlama geliyor? Ormana ihtiyaç varsa, dağlar boş. Oraya ağaçları diksinler. Neden Harmandalı? Bu kadar insanı mağdur etmeye kimsenin hakkı yok. Şu anda istenen yaklaşık 1 milyonun hektarın üzerinde alan isteniyor. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, bu insanlara sahip çıksın" diye konuştu.

'MERALARA MÜDAHALE ETMEYECEĞİZ'
Orman Bölge Müdürü Zafer Derince ise iddia edildiği kadar büyük bir alanda ağaç dikimi yapılmayacağını belirterek, "Yamanlar Dağı’na doğru olan yamaçlarında çok önceden yapılmış Yeşil Kuşak Ağaçlandırma Projesi vardı. O proje eksik kalmış ve şu anda görüntü olarak da iyi değil. Biz de yaklaşık 200 hektarlık bir alanda projeyi yenileyeceğiz. Yeniden alanı yeşillendireceğiz. Burada halkımız tedirgin olmasın. Biz oradaki vatandaşların meralarına müdahale etmeyeceğiz. Tamamen orman alanlarında ağaçlandırma yapacağız" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- Harmandalı mera alanından görüntü
- Koyunlardan görüntü
- Dağlık kesimden görüntü
- Vatandaşlar ve Orman Bölge Müdürü Zafer Derince ile röp.
- Genel ve detay görüntü
- Meranın drone görüntüsü 
Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR, ()
===============================

İzmir'den Sivas'a sımsıcak iyilik
 
İzmir’in Bornova ilçesinde bulunan Halil Atila İlkokulu’nun 2’nci sınıf öğrencileri, öğretmenlerinin yoğurt kapları ve dil çubuklarından hazırladığı kasnaklarla örgü örerek, rengarenk atkı, bere ve boyunluklar ortaya çıkardı. Çocuklar, bir aylık çalışma sonucu yaptıkları 700’den fazla ürünü Sivas’taki bir köy okulunda okuyan yaşıtlarına gönderecek.

İzmir’in Bornova ilçesinde bulunan Halil Atila İlkokulu’nun 2’nci sınıf öğrencileri, sınıf öğretmenlerinin yönlendirmesiyle bir sosyal sorumluluk projesine imza attı. Bir ay boyunca, öğretmenlerinin farklı boyutlardaki yoğurt kapları ve tahta dil çubuklarından hazırladığı kasnaklarla rengarenk bere, atkı ve boyunluklar ören çocuklar hem el becerilerini hem de empati duygularını geliştirdi. Hiç tanımadıkları yaşıtlarının yüzünü güldürmek için emek veren öğrenciler her hafta atölyeye giderek, 2 ders saatini örgüye ayırdı. Velilerin de desteklediği proje kapsamında, 350 çocuğun ortaya çıkardığı ürünler, kolilere koyularak, okuldan bir sınıf öğretmeninin ilk görev yeri olan Sivas’ın Kale ilçesindeki Vali Aydın Güçlü İlkokulu’nda okuyan ihtiyaç sahibi öğrencilere gönderilecek. Düşünceli minikler, paketledikleri el emeği ürünlerinin içine kendi elleriyle yazdıkları küçük notları da ekledi.

'ONLARA DA TERAPİ OLDU'
25 yıldır öğretmenlik yapan sınıf öğretmeni Gülserap Yiğitalp, öğrencilerinin tablet ve televizyondan uzak kalarak, ilmik ilmik iyilik işlediklerini belirtip şöyle dedi:
"Tüm 2’nci sınıf öğretmeni arkadaşlarım emek verdiler. Atık malzemelerle başladık. Çocukların kimisi 5, kimisi 10 kiloluk yoğurt kapları getirdi. Kapları yapılacak ürünün büyüklüğüne göre seçtik. Görsel sanatlar ve serbest etkinlik derslerini kapsayan güzel bir çalışma yaptık. Çocuklar öncelikle tabletten ve telefondan uzak kaldılar. Velilerimiz bu konuda çok güzel geri dönüşler yaptı. Çocuklarda hummalı bir çalışma oldu, hepsinin elinde yoğurt kovaları vardı. Malzemesini unutanlar üzüldü, anneleri getirdi. Sınıf mevcutlarımız 30- 32 olduğu için sıkışık sıkışık oturdular atölyede, ipleri birbirine dolaştı. İlmeği kaçanlar oldu fakat sabırlı olmayı, zorluklarla baş edebilmeyi öğrendiler. Çocuklar 7- 8 yaşında olmasına rağmen ummadığımız bir başarı elde ettik. Empati duyguları gelişti, yaşıtları soğukta üşümesin diye böylesine güzel bir çalışma yaptılar. Temeli iyilik ve sevgiydi. Aynı zamanda terapi de oldu onlara. Kendilerine de örmeye başladılar. Öğretmenler gününde ördükleri ile bize hediyeler getirdiler. Proje devam edecek, şiş çubuklarına geçeceğiz. Velilerimizden birisi teknoloji tasarım öğretmeni olduğu için de bize çok yardım etti. Birer ikişer veli geldi, bize çok yardımcı oldular."
Okul Müdürü Çetin Yılmaz ise, "Amacımız etkinliklerle çocuklarımızın becerilerini geliştirmesini sağlamak, yeteneklerini ortaya çıkarmak. Bu aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi oldu. Çocuklarımız bunu yaparken Sivas’taki öğrencilerin yüreklerini ısıtmak istedik" diye konuştu.

'ÖRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Öğrencilerden Sine Atalay, "Atkı, şapka ördük. Yaparken güzel zaman geçirdik. Mutlu oldum. Biz bunları gönderince beğendiklerini giyip üşümeyecekler" dedi. Melek Yüsra Bozkurt, "Ben daha önce hiç örgü örmemiştim. Sivas’taki çocuklar sevinecekler, kış günlerinde takacaklar, sıcacık olacaklar, üşümeyecekler" diye konuştu. Ömer Seyfettin Aydoğan, "Örgü örmeyi çok seviyorum. Sivas’taki çocuklara bir sürü şey ördük. Oradaki çocuklar çok mutlu olurlar. Bana böyle hediyeler gelse kendimi çok iyi hissederdim" diye konuştu. Enes Talha Avcı, "Onlar güzel güzel bunları takarken, biz de onlara örmeye devam edeceğiz. Bere, şapka öreceğiz. Annem ve babam çok sevindi. Örgü örmeyi çok seviyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Öğrencilerin örgü örmesinden genel ve detay görüntüler
- Öğretmenler ve öğrencilerden toplu görüntüler
- Anons
- Gülserap Yiğitalp'le röp.
- Öğrencilerle röp.
- Müdürle röp.
Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Nevra UÇKAÇ/İZMİR, ()
===============================

Sivas'ta yaşlı ve engellilere evde kuaför hizmeti

Sivas'ın Zara ilçesinde Kaymakamlık tarafından başlatılan 'Evde kuaför hizmeti' projesi kapsamında belirlenen yaşlı, ihtiyaçlı ve engellilere bir yıl boyunca kuaför hizmeti verildi. Toplamda 3 bin 500 tıraş gerçekleştirildi.

Zara Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) tarafından 2018 yılının Kasım ayında 'Bizi bekleyen birileri var' projesi kapsamında, 'Evde kuaför hizmeti' uygulamaya konuldu. İlçede kuaförlük yapan Mustafa Gürel ile anlaşma sağlandı. Proje kapsamında bir yılda ilçede düzenli olarak gidilen evlerdeki kişiler kuaför hizmetinden faydalandı. Projeyle ilçeye bağlı en uzak köylerde yaşayan vatandaşlar da ziyaret edildi. Zara Kaymakamı Mehmet Sayın ve Zara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Mutlu Bulut da her ay proje kapsamında kuaför ile birlikte evleri ziyaret ederek projeden yararlanan vatandaşlarla yakından ilgilendi.

Devlet olarak her zaman ihtiyaç sahibi vatandaşların yanında olduklarını söyleyen Kaymakam Mehmet Sayın, "Özellikle devletimizin hassasiyetle takip ettiği vatandaşlarımızın bazı ihtiyaçlarının olduğunu tespit ettik. Sosyal Yardımlaşma Vakfımız tarafından rutin olarak bu hassasiyetle takip ettiğimiz vatandaşlarımıza yardımcı oluyoruz. Vatandaşlarımızın kişisel ihtiyaçlarını, bakımlarını yapamadıklarını fark ettik. 'Bizi bekleyen birileri var' projesi kapsamında evde kuaför adı altında bir proje başlattık. İlçemizde bulunan bir berberimizle anlaşarak, evden dışarıya çıkamayan vatandaşlarımızın, yaşlılarımızın, hastalarımızın, engellilerin ayağına giderek evde kuaför hizmeti vermeye başladık. Projeye geçen yıl Kasım ayında başlamıştık. Bu bir yıllık proje içerisinde berberimiz yaklaşık 300 aileye sürekli olarak gidiyor. Şu ana kadar da 3 bin 500 vatandaş tıraş edildi. Sadece ilçe merkezi değil, en ücra köylerine kadar arkadaşımız bu hizmeti veriyor" dedi. 

Projede görev alan kuaför Mustafa Gürel ise "Kaymakamımızın başlattığı projeyi 1 yıldır sürdürüyor. İlçe ve köylerde evlere giderek hijyenik bir şekilde tıraşlarını yapıyoruz. Vatandaşlarımız da bu hizmetten oldukça memnun kalıyorlar" dedi.
Projeden faydalananlar ise uygulamadan memnun olduklarını belirterek, Kaymakam Mehmet Sayın'a teşekkür etti.

Görüntü Dökümü:
-Evlerin ziyaret edilmesi
-Kuaför hizmeti verilmesi
-Kaymakamın vatandaşlarla sohbeti
-Yaptığı açıklama
-Kuaförün açıklaması
-Tıraş olanların konuşması
Haber-Kamera: Yasin KIRAS/ZARA(SİVAS), ()  
================================

Hem matematik öğretiyor hem de milli sporcu yetiştiriyor
 
Diyarbakır’da hem matematik öğretmeni hem de tırmanış antrenörü Volkan Öğdüm (40), sporcularıyla birlikte Türkiye ve yurt dışında katıldıkları birçok yarışmada madalyalar kazandı. Bugüne Spor Tırmanış Milli Takımı'na 4 sporcu kazandıran Öğdüm, katılacakları turnuvalar için ulaşım, konaklama, teknik malzeme ve tırmanış ayakkabısı konusunda destek bekliyor. 

Yenişehir ilçesindeki Orhan Asena Anadolu Lisesi’nde matematik öğretmenliği yapan Volkan Öğdüm, Ankara'da üniversite okuduğu sırada tanıştığı Hacettepe Dağcılık Kulübü’nde tırmanış sporu konusunda kendisini geliştirdi. 5 yıl önce Diyarbakır’da göreve başlayan Öğdüm, bu sporu öğrencilerine de aşılamaya karar verdi. İlk önce okulun bodrum katına öğrencilerden, idarecilerden topladığı ve çoğunu kendi imkanlarıyla satın alarak 'boulder' denilen bir duvar yaptıran Öğdüm, boş zamanlarında bu spora gönüllü öğrencileri yetiştirerek yarışmalara katılmalarını sağladı. Öğdüm, kurduğu takımla ulaşım, konaklama ve ayakkabı konusunda eksikliklerine rağmen gittikleri yarışmalardan madalya ve kupalarla dönerek, öğrencilerinden 4’ü milli takıma katılmayı başardı. Maddi imkansızlıklar nedeniyle birçok yarışmaya da katılamayan Öğdüm ve öğrencileri, Ocak ayında yapılacak turnuvaya gidememe tehlikesiyle karşı karşıya.

'TIRMANIŞ TAKIMI KURMAK HAYALİMDİ'
Üniversiteden mezun olduktan sonra tırmanış takımı kurma hayalini Diyarbakır'da gerçekleştirdiğini anlatan Öğdüm, "Çocuklar normal yarışmalara hazırlanırken güç, kondisyon ve teknik gelişimini böyle duvarda sağlayabiliyor. Böyle bir duvar olmaksızın çocukların yarışmalarda başarılı olmayacağı aşikardır. Bu duvarı yapmamız farz olmuştu. İlkin çocuklardan para topladık, ben cebimden verdim. Bunu duyan arkadaşlarım biraz katkıda bulundu. Yenişehir Belediyesi de o dönem bize destek sundu. Aldığımız desteklerin ardından okulumuzda tırmanış alanı kurduk. Burada gelişen öğrencilerimiz Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun ulusal bazda düzenlediği yarışmalara katılıyor. Türkiye 1’incisi, 2’ncisi öğrencilerimiz var. 40 madalya, 30 da kupamızı var. Bu spor tırmanış 2 yıl öncesinde okul sporlarına girdi. Aynı yıl Samsun’da birincisi düzenlenen yarışmada en çok madalyayı Diyarbakır’ı temsil eden öğrencilerimiz aldı. Diyarbakır o yıl Türkiye’de birinci il oldu. Geçtiğimiz yıl Balkan Şampiyonası oldu. 2 arkadaşımız milli formayı giydi. Şu an Diyarbakır’ı temsilen 4 milli sporcumuz var" dedi.

'DESTEĞE İHTİYACIMIZ VAR'
Ulusal yarışmalara katılmalarda ulaşım, konaklama gibi ihtiyaçlarının olduğunu anlatan Öğdüm, şunları söyledi:
"Okulumuzun imkanı yeterince yok. Desteğe açık olduğumuzu belirtip bu konuda bize destek olmak isteyenleri de okulumuzu bir adres olarak gösterelim. Desteğe ihtiyacımız var. Öğrencilerimizin kullandıkları tırmanış ayakkabıları yıpranan ve birkaç ay içerisinde yenisinin alınması gereken ayakkabılar var. Öğrencilerin zaten imkanı yok bunu karşılamaya. Kulüpten bazen geliyor ama yeterli düzeyde değil. O teknik ayakkabıların fiyatı da 800 TL dolayında. Ocak ayı içerisinde Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun düzenlediği boulder yarışması var. Ona gitmeyi umuyoruz. Zorlayacağız. Geçtiğimiz yıl Malatya’da okul sporları yarışması oldu ve biz maddi imkansızlık nedeniyle ona katılamadık. Gitseydik en favori ekiptik. Öğrenciler üniversitede geleceklerini biraz da bu spor tırmanışta görüyorlar. Bu yaptıkları derecelerde üniversite seçmelerinde bir kolaylık sağlıyor. Böyle bir imkanı göz göre göre kaçırmış olduk. Bu yıl hiçbir müsabakayı kaçırmayı düşünmüyoruz. 2024'te yapılacak olimpiyatlara katılmayı hedefliyoruz. Buradaki öğrencilerin her birine gelecekte birer antrenör gözüyle bakıyorum. Belki onların yetiştireceği öğrencilerle olimpiyatları zorlayacağımıza inanıyorum." 

HEDEFLERİ OLİMPİYATLAR
Takımın oyuncularından açık öğretim lisesi 11'inci sınıf öğrencisi ve milli takım sporcusu Timur Taş, 2,5 yıldan bu yana tırmanış sporuyla ilgilendiğini söyledi. Taş, "Türkiye 1'inciliğim, 2'nciliğim, 3'üncülüğüm var. Hocamız bu imkanlarla bizi bu durumlara getirebildi. Toplamda 15 madalyam var. 2 yıldır milli takımdayım. Balkan şampiyonluğuna katıldım. İmkanlarımız olursa daha iyi bir derece yapabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü biz böyle bir duvarda böyle bir şeyler yapabiliyorsak yardım gelirse her türlü zorluğu başarabileceğimizi düşünüyorum. Hedefim olimpiyatlara katılıp İstiklal Marşı'nı okutmak" dedi.

Görüntü Dökümü
-----------
Okulun bodrum katında yapılan tırmanış duvarı
Öğrencilerin kazandıkları kupalar
Öğrencilerin duvara tırmanışından detaylar
Volkan Öğdüm’ün Konuşması
Timur Taş’ın konuşması
Ferhat Bekmez’in konuşması
Murat Ayla’nın konuşması
Öğdüm’ün öğrencilere antreman yaptırmasından detaylar
Genel ve detay
Haber- Kamera: Emrah KIZIL, Elif FİLİZ/DİYARBAKIR, ()
===============================

Bolu Dağı’nın ünlü lokantaları eski günlerini arıyor
 
Bolu Dağı Tüneli'nin açılmasının ardından daha az kullanılan D-100 Karayolu Bolu Dağı geçişinde bulunan meşhur et lokantaları eski şaşalı günlerini arıyor. Bazı sürücüler otoyoldan çıkıp, doğa ile iç içe olan, harika bir manzaraya sahip Bolu Dağı'nda et yemeyi tercih etse de işletmeciler eski günlere göre talebin az olduğunu söyledi.

TEM yolu Bolu Dağı Tüneli'nin 2007 yılında açılmasının ardından D-100 Karayolu Bolu Dağı geçişinin neredeyse kullanılmaması meşhur et lokantalarını olumsuz etkiledi. Bazı lokantalar, işlerin az olmasına dayanamayıp kapanırken, bazıları da TEM yolu üzerinde meşhur olan isimleri ile et lokantası açtı. Tünelin ilk açıldığı yıllarda neredeyse hiç kullanılmayan yol, son yıllarda yeniden aktif hale gelmeye başladı. Yolların yenilenmesi, ışıklandırma sistemleri, araçların TEM yolunda trafik olduğu zamanlarda D-100 Karayolu'na yönlendirilmesi meşhur Bolu Dağı geçişini yeniden canlandırmaya başladı. Sürücüler, doğa ile iç içe olan, harika bir manzaraya sahip Bolu Dağı'nı yeniden kullanmaya başladı. Ancak Bolu Dağı'nda bulunan et lokantalarının işletmecileri eski şaşalı günlerine bir türlü kavuşamadı. Et lokantaları 2007 yılı öncesi kadar talep görmese de Bolu Dağı'nı kullanan vatandaşlar yeşilliği ile büyüleyen, manzaralarıyla kendine hayran bırakan Bolu Dağı'nda et yemenin tadını çıkarıyor. Bolu Dağı'ndaki et lokantalarını tercih eden müşteriler, restoranların yemekleri ve Bolu Dağı'nın oksijen deposu havasından memnun kaldıklarını söyledi.

'İŞLERİMİZ ÇOK İYİ DEĞİL'
20 yıldır lokanta işleten Osman Doğan, "TEM yolu olduğu için burada hareket yok. İşlerimiz çok iyi değil. Buradaki et lokantaların özelliği hayvanların doğal ortamda yaşaması. Biz burada yaylalarda yaşayan hayvanların etlerini kullanıyoruz. Ondan dolayı etlerin lezzeti iyi oluyor. Ayrı bir doğal lezzeti var. Yaz sezonu biraz daha iyi oluyor. Kışın bu yolu çok kullanmıyorlar. O nedenle işlerimiz zayıf oluyor. Bütün lokantalarda durum aynı. Bu lezzete göre, temiz hava, oksijen deposu bir yer. İnsanların bu tarafa gelmesini tavsiye ederim" dedi.

'ESKİSİ GİBİ İLGİ YOK'
Meşhur et lokantalarından birinde restoran sorumlusu olarak çalışan Süreyya Eren ise "Genel olarak eskisi gibi ilgi yok. Buraya hususi yemek yemeye gelen kişiler oluyor. Tünel işleri etkiledi. Ama çok kötü değil durum. Havanın iyi olduğu günlerde müşteri oluyor. Kışın bu yol çok kullanılmıyor. Bayramlarda tatillerde işlerimiz yoğun oluyor. Burası havasından, etinden dolayı meşhur. Gelen herkes memnun. Doğal güzellik var. Her konuda güzel" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Lokantalardan görüntüler
-Yoldan görüntüler
-Et pişirme görüntüleri
-Lokantadaki müşteriler
-Lokanta sahibi Osman Doğan ile röportaj 
-Müşteriler ile röportaj
-Lokanta sorumlusu Süreyya Eren ile röportaj
-Detaylar
Haber-Kamera: Murat KÜÇÜK/BOLU,()
===============================

Yılbaşı hindisi, 20 çeşit baharatla 3 saatte hazır

Yılbaşı menülerinin vazgeçilmez lezzeti iç pilavlı hindi, 20 çeşit baharatla 3 saatte pişiyor. Şef aşçı Sercan Erdoğan, "Hindi eti sert olduğu için özellikle limon ve portakal suyuyla marine ediyoruz. Böylece daha lezzetli ve yumuşak oluyor" dedi.

Doğal güzellikleri, iklimi ve 5 yıldızlı otelleriyle turizmin başkenti Antalya, bu yıl turist sayılarında üst üste rekor kırdı. 15 milyonu geçen turist sayısıyla tüm zamanların rekorunu da kıran Antalya'daki 5 yıldızlı otellerde, 2020'yi tatil yaparak karşılamak isteyenler için hummalı çalışma var. Bazı oteller günler öncesinden duyurdukları ünlü sanatçı konserleri için son hazırlıklarını yaparken, bazıları ise yılbaşına özel hazırladıkları menülerine son dokunuşları yapıyor. 

Yılbaşı menülerinde yerli ve yabancı tatilcilerin özellikle görmek istediği iç pilavlı fırınlanmış hindi, yaklaşık 20 çeşit baharatla 3 saatte hazırlanıyor. Kesilmiş ve tüyleri temizlenmiş halde otelin mutfağına getirilen hindi için önce marinasyon işlemi başlatılıyor. Limon suyu, portakal suyu, tuz, karabiber, kırmızı toz biber, biberiye, yenibahar, kimyon, zeytinyağı başta olmak üzere 20 çeşit baharat bir kaba alınarak karıştırılıyor ve hindi bu sosla güzelce kaplanıyor. 2 saat fırında bu sosla birlikte pişen hindinin eti yumuşak ve daha lezzetli olsun diye özellikle portakal ve limon gibi asit oranı yüksek narenciye suları tercih ediliyor.
Hindi, 180 derecelik fırında 2 saat boyunca pişerken, diğer tarafta şef aşçılar, içerisinde üzüm ve fıstık bulunan iç pilavı hazırlıyor. Pişen iç pilav iki saatin sonunda fırından alınan hindinin içine özenle doldurulup hindi hava almayacak şekilde yanmaz iple dikiliyor. Bu sayede hindi ve pilavın hava almadan içten içe pişerek lezzetleri özdeşleşiyor. 1 saatin sonunda iç pilavıyla birlikte fırından alınan hindi servis tabağında sunuluyor.

PİŞME SEVİYESİ ÖNEMLİ
Calista Luxury Resort Mutfak Şefi Sercan Erdoğan, hindinin pişme seviyesinin çok önemli olduğunu belirterek, "Çok pişince kuru ve sert, lezzetsiz bir et olur. O yüzden zeytinyağı, tuz karabiber, kırmızı toz biber, biberiye başta olmak üzere 20 çeşit baharat kullandık. Hazırladığımız sosta hindi etinin yumuşak olması için limon suyu ve portakal suyu ekledik. 2 saat bu sosla fırınlandı. Sonra iç pilavını içerisine doldurup 1 saat daha pişirdik ve bir lezzet çıktı ortaya" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
---------------------------------
Hazırlanmış hindinin görüntüsü
Malzemelerin görüntüsü
Şef Aşçı Sercan Erdoğan hindi için sos hazırlaması
Hazırlanan sos hindiye dökülmesi
Hindinin fırına verilmesi
Fırından çıkartılan hindiye iç pilav konması
Tekrar fırına verilmesi
Fırından çıkartılan hindinin servise hazırlanması
RÖP: Sercan Erdoğan 
muhabiri Alparslan ÇINAR ANONS
Detaylar
HABER: Alparslan ÇINAR-KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,()
=================================

Betül öğretmen, kanserle mücadelesini videolarla paylaşıyor
 
Isparta'da 21 yıllık öğretmen Betül Aslanbaş (42), karaciğer kanserine yakalandı. Yaklaşık 8 aydır tedavi gören Aslanbaş, hastalığını ve tedavi sürecini anlattığı videoları sosyal medyadan paylaşmaya başladı. Betül Aslanbaş, "Bu mücadelemi anlatmak, kanser hastalarına destek olmak için Youtube kanalı açarak kendimi ifade ediyorum" dedi.

Isparta'da Anadolu Lisesi'nde Türk Dili ve Edebiyat öğretmeni olan, evli ve 1 çocuk annesi Betül Aslanbaş, yaklaşık 8 ay önce geçmeyen mide ağrıları, güç ve kilo kaybı rahatsızlığıyla doktora başvurdu. Yapılan tetkiklerinde Betül Aslanbaş'a karaciğer kanseri teşhisi konuldu. Hastalığı nedeniyle mesleğine ara vermek zorunda kalan Betül Aslanbaş, tedavi sürecini anlatmak ve kendisi gibi kanser hastalarına moral vermek amacıyla Youtube'de kanal kurup, hazırladığı videoları paylaşmaya başladı. Betül Aslanbaş'ı kanserle mücadelesinde öğrencileri de yalnız bırakmadı.

'YAVRUM BU BİR PİYANGO, PİYANGO SANA ÇIKMIŞ'
Kanser olduğunu öğrendiği an çok ağır duygular yaşadığını söyleyen Betül Aslanbaş, hastalığın başlangıç sürecini anlattı. Betül Aslanbaş, "Güç kaybım, geçmeyen mide ağrıları ve kilo kaybım vardı. Tecrübeli bir gastrolog hekime gittiğimizde ultrason ve MR istedi. Bu sonuçlarla kanser olduğum ortaya çıktı. Hatta bana, 'Yavrum bu bir piyango, piyango sana çıkmış. Kansersin' dediğinde o an çok ağır duygular yaşadım. Bir anda kanser olduğunu bilmek, bu duygu beni benden aldı. Öğrendiğimde eşim yanımdaydı. Ama isyan etmedim. Çünkü Allah'tan geldiğini biliyordum. Bir imtihan olduğunu düşünüyordum. Ve bunu yeneceğimi hissediyorum. Rabbim dedim senden geliyor bu hastalık, o zaman bunu kabul ediyorum. Seve seve ve ne gerekiyorsa bu yolda güçlü bir şekilde yürüyeceğim" dedi.

'MİLYONDA BİR GÖRÜNEN TÜR'
İstanbul'da özel bir hastanede tedaviye başlandığını belirten Betül Aslanbaş, "Önce kanserin nereden çıktığı, nasıl olduğuyla ilgili tetkikler ve MR çekildi. Bende çıkış yeri safra yollarıydı. Karaciğer ama özel bir adı var. Benimki intrahepatik kolanjio, milyonda bir görünen bir tür. Çok az görüldüğü için çok az çalışma yapılmış. Diğer kanser hastalarına göre tedavi şansım daha az. Ama ben pozitif düşünerek Allah inancıyla, savaşarak, doktorumun tavsiyelerinden çıkmayarak, kemoterapimi düzgün alarak, beslenmeme dikkat ederek bu hastalıkla savaşıyorum" diye konuştu.

MÜCADELESİNİ ANLATMAK İÇİN YOUTUBE KANALI AÇTI
Hastalığını öğrendikten sonra kanserle mücadelesini anlatmak amacıyla video paylaşım sitesinde bir kanal açtığını da anlatan Betül Aslanbaş, şöyle dedi: "Kemoterapi alıyorum. 8 aylık bir süreç oldu. İlaçların bana nasıl etki ettiği önümüzdeki günlerde belli olacak. Dua ediyorum. Sabrediyorum. Bu süreci en iyi şekilde geçirmeye çalışıyorum. Youtube kanalı açtım. Bu mücadelemi anlatmak için. Kanser hastalarına destek olmak, hem de kendimi ifade etmek için. Kanser çok ağır bir hastalık. İnsanı yoran, yıpratan, maddi ve manevi zorlayan bir hastalık. Bu hastalıkla başa çıkmak kolay değil. Bu süreci birlikte götürmek istedim. Birçok anlamda vücuda destek alıyorum. Bu hastalıkta sac ayakları var. Kemoterapi, beslenme, uyku, sevgi, pozitiflik ve en önemlisi Allah inancı, bütün bu sac ayaklarını sağlarsanız şansınız çok yüksek."

EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ ÖĞRENCİLERİ 
Hastalığı dolayısıyla 21 yıllık mesleğine ara vermek zorunda kalan Betül Aslanbaş, en büyük destekçilerinin ise öğrencileri olduğunu vurguladı. Aslanbaş, "Öğrencilerim kanser olduğumu öğrendikleri andan itibaren bana o kadar destek verdiler ki. Duydukları andan itibaren mesajlar, videolar atıyorlar. Binleri geçti diyebilirim. Benim için WhatsApp grubu kurmuşlar. Mezun olan öğrencilerime kadar ulaşarak dev bir grup oluşmuş. Devamlı bana sevgi mesajları geliyor. Kuzucuğum video atmış. İzliyorum. Toplanmışlar video çekmişler. Drone ile okul bahçesinde çok güzel bir video çekmişler. Bir sabah uyandım. Telefonumu açtım. Etiketlenmişim. Açtığımda o videoyu görünce nasıl sevindim, hüngür hüngür ağladım. Allah'ım dedim nasıl bir sevgi bu. Ben öğrencilerimi ve mesleğimi çok seven bir öğretmenim" diye konuştu.

KANSER HASTALARINA MESAJ
Kanserde en önemli ilacın sevgi olduğunu da vurgulayan Betül Aslanbaş, şöyle devam etti:
"Bunlar beni çok güçlü kılıyor. Ne kadar canım yansa da tekrar dimdik ayağa kalkıyorum. Benim gibi kansere yakalanan ve tedavi gören hastalar da hastalığı duyduklarında telaşa kapılmasın. Hastalık varsa rabbim devasını da vermiştir. O yüzden hastalıklarında rahat olsunlar. İyi bir doktor arayışına girsinler. İsyan etmesinler. Ve yeneceklerine inansınlar. Tedavilerini doğru olsunlar. Ve pozitif olsunlar. Hastalığı yeneceklerine inançları olsun. Hep birlikte kanseri yeneceğiz. Daha sağlıklı daha güçlü olacağız. Umutlarını ve ümitlerini asla yitirmesinler. Ben inanıyorum. Kendi adıma, sizler adına güçlüyüz bu olayı başarıp kanseri yeneceğiz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Betül Aslanbaş röpartajı
- Kanser ile ilgili youtube görüntüsü atmak için kendi çektiği videodan görüntü
- Öğrencilerinin okulda kendisi için hazırladığı görsel 
- Öğrencilerinin mesajları
- Sınıfta onun için şarkı okunması
- Tüm okulun öğretmene mesajı
- Detaylar
HABER- KAMERA: Ali ÇEVİKBAŞ/ISPARTA, ()
===============================

Erzurum'a 2 bin 500 sosyal konut yapılacak
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın koordinesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın destekleriyle başlatılan 'Her Yıl 100 Bin Yeni Sosyal Konut' projesi kapsamında Erzurum'a 2 bin 500 konut inşa edilecek. Yatay mimari anlayışla, mahalle ve komşuluk kültürüne uygun 2+1 ve 3+1 planında inşa edilecek konutlar Erzurumluları sevindirdi.

'Her Yıl 100 Bin Yeni Sosyal Konut' projesi kapsamında merkez ilçeler Aziziye'ye 811 adet 2+1, 347 adet 3+1, Yakutiye'ye 770 adet 2+1, 330 adet 2+1, Pasinler İlçesi'ne 46 adet 2+1, 96 adet 3+1, Şenkaya'ya ise 70 adet 2+1, 30 adet 3+1 ebadında konut inşa edilecek. Yaklaşık 2 bin 500 sosyal konut için 16 Aralık itibariyle Ziraat Bankası'na müracaatlar başladı. İlkbaharla birlikte ilk kazmanın vurulması beklenen konutlarla ilgili başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ilçe belediyeleri hazırlıklara başladı.

Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, gerek sosyal konut gerekse kentsel dönüşümde önemli çalışmalar yapıldığını söyledi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un kısa sürede 3 kez Erzurum'a geldiğini hatırlatan Başkan Sekmen, sosyal konutların yanısıra belediye olarak ta konut inşa edeceklerini söyledi. 2023 yılına kadar 10 bine yakın konutun yapılacağı bilgisini veren Başkan Sekmen, sosyal konutların 2 yıl içinde tamamlanıp vatandaşa teslem edileceğini kaydetti. Vatandaşların çok düşük bir peşinat ve 20 yıl vadeyle kira öder gibi konut sahibi olacaklarını ifade eden Sekmen, müracaatların fazla olması halinde konut sahiplerinin kurayla belirleneceğini bildirdi. Yeni konutların şehrin gelişmesi ve güzelleşmesine katkı sağlayacağını vurgulayan Başkan Sekmen, "Hükümetimizini yapacağı sosyal konutların yanısıra kentsel dönüşüm kapsamında biz de belediye olarak yeni konutlar inşa edeceğiz. 2023 yılı sonuna kadar Allah devletimize zeval vermezse Erzurum'da konut alanında büyük bir gelişme olacak. Tosya, Veyisefendi, Hacıcuma, Kevelciler, Taşambarlar ve çevresinda güzel bir yapılaşma olacak. Gölbaşı, Emin Kulbu, Sanayi ve Dağ mahalleleri adeta yeniden inşa edilecek" diye konuştu. 

ILICA YEŞİL MAHALLE'DE KONUTLAR YAPILACAK
Merkez Aziziye İlçesi Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan, sosyal konutların daha önce kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında stok alan olarak ayrılan Yeşil Mahalle'de yapılacağını söyledi. Alanın mülkiyetinin TOKİ'ye ait olduğunu kaydeden Başkan Orhan, "Aziziye ilçesinde kentsel dönüşüm çalışmaları çok önceden başlamıştı. Biz bunun şimdi meyvelerini yiyeceğiz. Yaz aylarında bin tane konutun sahipleri kurayla belirlenmişti. Yeni yapılacak sosyal konutlarla ilçemizde toplam 2 bin 158 konut yapılmış olacak. Bu yeni konutlar ilçe nüfusunun artması demek. Son 5 yıllık süreçte ilçemizin nüfusu 12 bin kişi artmıştı, konutlarla birlikte bu artış devam edecek" dedi.

ERZURUM'DA KONUT FİYATLARINI ETKİLEYECEK
Erzurum'da emlakçılık yapan Emre Kaya (25), sosyal konutların dargelirlilerin ev sahibi olmaları için büyük bir imkan olduğunu söyledi. Kent merkezinde yapılan yeni dairelerin fiyatının 300 bin liradan başladığını kaydeden Kaya, "TOKİ'nin yapacağı konutların fiyatı dargelirli vatandaşlarımızın bütçelerine uygun. Ayrıca TOKİ ilimizin doğusuna konut yaptığı için buralar da güzelleşecek. Yeni konutlar biz emlakçıların işlerini de artıracaktır" dedi. 
Dairelerin fiyatlarının yanısıra kiraların da çok afaki rakamlara ulaştığını belirten vatandaşlar, sosyal konutların dargelirliye ev sahibi olma imkanı sağlayacağını bildirdi. 

7 İLE 5 BİN 100 KONUT 
Bu arada 'Her Yıl 100 Bin Yeni Sosyal Konut' projesi kapsamında doğudaki 7 ile 5 bin 100 konut inşa edilecek. Konutların 3 bin 817'si 2+1, bin 783'ü ise 3+1 büyüklüğünde olacak. 2 bin 500 konutla Erzurum en fazla konut yapılacak illerin başını çekerken, diğer illere yapılacak konut sayıları ise şöyle: Ağrı 500, Ardahan 300, Erzincan 500, Iğdır 300, Kars 600, Muş 400.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Drone ile çekilen detaylar
-Mehmet Sekmen ile röp
-Muhammet Cevdet Orhan ile röp
-Konutların yapılacağı alanların drone ile çekilen görüntüsü 
-Vatandaşlar ile röp
-Emlakçı Emrer Kaya ile röp
Haber: Salih TEKİN - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,()