İlaçlanan okulda 17 öğrenci zehirlendi, yangın alarmı çaldı

MERSİN'in Silifke ilçesinde, İlker Eren Çevik Anadolu Lisesi’nde yapılan rögar ilaçlaması sırasında 17 öğrenci zehirlendi. Yangın alarmının da çaldığı okul, bugün tatil edildi.
Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından okulun rögarlarında ilaçlama çalışmaları yapıldı. Rögarlardan giren ilacın okul tuvaletlerindeki havalandırmalardan yayılması üzerine aralarında astım hastası da olan 17 öğrenci etkilendi. Okula yayılan dumanın ardından yangın alarmının çalmasıyla sınıflardan çıkan bazı öğrenciler de baygınlık geçirdi. Okul yönetiminin ihbarı üzerine gelen 112 sağlık ekipleri öğrencilere ilk müdahaleyi yaptı. Ambulanslara alınan öğrenciler Silifke Devlet Hastanesi ve özel bir hastaneye kaldırıldı. Okul bugün bir gün süreyla tatil edildi.
Silifke Milli Eğitim Müdürü Şerafettin Çiftçi, okulda ilaçlama yapıldığı sırada 17 öğrencinin etkilendiğini, ilk müdahalenin okul içinde yapıldığını ve hastanede tedavilerinin sürdüğünü belirtti. Çiftçi, "Şu an için endişe edecek bir durum yok. 17 öğrenci kısa zamanda hastanelerden taburcu edilecek" dedi. Öğrencilerin zehirlendiğini, aralarında kendi oğlunun da bulunduğunu belirten bir veli, ilaçlamaların hafta sonları yapılması gerektiğini belirterek duruma tepki gösterdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------
- Okuldan çıkan öğrenciler
- Öğrenciler ile röp.
- Bir öğrenci velisinin konuşması
- Hastanede tedavisi süren öğrencilerden görüntüler
- Sedyede yatan bir öğrencinin konuşması

Haber-Kamera: Atike CEYLAN KAÇAR/SİLİFKE,(Mersin),()

===============================

Sınırı geçen Yunan askerlerinin kıyafetleri iade edildi

EDİRNE'de, Yunanistan sınırındaki Kastanies Karakolu'ndan çıktıkları devriye sırasında sınırı geçmeleri üzerine yakalanan ve 5,5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Teğmen Angelos Mitretodis (26) ile Astsubay Çavuş Dimitris Kouklazis'un (30) askeri kıyafetleri iade edildi. Yunan askerlerinin üzerinde bulunan kriptolu telefonları, silahları, kasatura ve flaş bellek gibi askeri malzemeleri ise incelendiği gerekçesiyle iade edilmedi.
Edirne'de Pazarkule Sınır Kapısı'nın karşısındaki Yunanistan'ın Kastanies Sınır Kapısı Karakolu'nda görev yapan Teğmen Angelos Mitretodis ile Astsubay Çavuş Dimitris Kouklazis, 1 Mart 2018'de birinci derece askeri yasak bölgeden 253 metre Türk tarafına geçince 54'üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı sınır askerlerince gözaltına alındı. Edirne Jandarma Komutanlığı'na götürülen Yunan askerleri, işlemlerinin ardından sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yakalandıkları sırada üzerlerinde kriptolu cep telefonu bulunan askerler hakkında, 'casusluk' ve 'askeri yasak bölgeye girmek' suçlamalarıyla soruşturma başlatılıp, telefonlarında yapılan incelemede suç unsuru tespit edilmemesi üzerine 'casusluk' suçundan takipsizlik kararı verildi. 
Yunan askerlerinin, 5,5 ay tutuklu kalmalarının ardından Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianame ile 'askeri yasak bölgeye geçmek'ten Edirne Asliye Ceza Mahkemesi'nde, 2 yıldan 5 yıla hapis cezasıyla yargılanmalarına karar verildi.
KIYAFETLERİ VERİLDİ, SİLAH VE TELEFONLARI İNCELENİYOR
Yunan askerlerinden Teğmen Angelos Mitretodis ile Astsubay Çavuş Dimitris Kouklazis'un üzerlerinde bulunan 2 silah, 1'i kriptolu olmak üzeri 3 cep telefonu ile 1 flaş bellek ve 2 kasaturaya el koyuldu. Bunun üzerine Yunan askerleri, Edirne Barosu avukatları Hakan Yalçıntuğ ve Selin Özel aracılığıyla mahkemeden silah, telefon ve diğer malzemelerini talep etti.
Mahkemece Yunanların kep ve palaska ve mermi koyulan kütüklüklerin de bulunduğu askeri kıyafetlerinin verilmesine hükmedildi. Silah, mermi, telefon, kasatura ve flaş belleklerde incelemeye devam edildiği için iade etmeme kararı verildi. Mahkeme kararının ardından Teğmen Angelos Mitretodis ile Astsubay Çavuş Dimitris Kouklazis'ın kıyafetleri Yunanistan'ın Edirne Başkonsolosluğu'na teslim edildi. 
Türkiye sınırında yakalanan Yunan askerleri, Türkiye tarafına farkında olmadan geçtiklerini söylemişti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------------
Yunan askerlerinden detay
Yunan askerleri hastaneye getirilmesi
Askerlerin çıkışı
Adliyeye getirilmeleri
Araca bindirilmeleri
Araçların gidişi
Farklı açılardan detay görüntüler 

Haber-Kamera: Ali Can ZERAY/EDİRNE,()

=================================

Güleda'nın katili: Bıçağı göğsüne dayadım ve içeri girmesi için bastırdım

ISPARTA'da Güleda Cankel'i (19) öldürmek suçlamasıyla yargılanan eski erkek arkadaşı Zafer Pehlivan (20) hakim karşısına çıktı. Savcının mütalaasında 'tasarlayarak' öldürme suçundan cezalandırılmasını istediği sanık duruşmadaki ifadesinde, "Yatakta yüzükoyun yatıyordu. Boğazını sıkmaya başladım. Yüzünü çevirdiğim esnada mosmor kaldığını gördüm. Kabloyu boğazına doladım ama sıkmadım. Güleda eline bıçak alarak kalbine dayadı ve kendisini öldüreceğini söyledi. Bıçağı aldım göğsüne dayadım ve içeri girmesi için bastırdım" dedi.
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü 1'inci sınıf öğrencisi Güleda Cankel, 18 Kasım 2019 tarihinde Fatih Mahallesi'nde kaldığı apartta eski erkek arkadaşı Zafer Pehlivan tarafından, odasında, boğazı sıkılıp, kabloyla boğulduktan sonra kalbinden bıçaklanarak, öldürüldü. Olayın ardından polise teslim olan Zafer Pehlivan, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Cankel'in cenazesi ise memleketi Muğla'da toprağa verildi.
Sanık Zafer Pehlivan'ın 'tasarlayarak' ve 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme' suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılandığı dava başladı. Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Zafer Pehlivan yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde getirildi. Jandarma ve polis adliyede geniş güvenlik önlemi aldı. Duruşma öncesi kadın dernekleri üyeleri 'Kadına şiddete son. Güleda için adalet' pankartı açarak, basın açıklaması yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Ayşen Ece Kavas, Güleda Cankel'in özgürce yaşamak, okumak, kendi hayatına kendisi karar vermek istediği için eski erkek arkadaşı tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Duruşmayı Güleda Cankel'in babası Mustafa Cankel ile Isparta, Antalya, Muğla ve Aydın barolarının temsilcileri, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı, kadın derneği üyeleri ve tarafların avukatları takip etti.
DURUŞMADA İLK İFADESİNİ VERDİ
Sanık Zafer Pehlivan duruşmadaki savunmasında, Güleda ile 5 yıldır beraber olduklarını, sabahlara kadar birlikte zaman geçirdiklerini belirtirken, Güleda'nın üniversiteyi kazanarak Isparta'ya gelmesi üzerine görüşmelerinin kesildiğini söyledi. En son olaydan kısa süre önce kendisini arayan Güleda'nın 'Sınavlar var, çok bunalıyorum. Sınavlar bitinceye kadar beni rahat bırak' dediğini kaydeden Zafer Pehlivan, "İstanbul'a gidecekti yoldayken aradım. Yolda olduğunu söyledi. Sonrasında telefonunu 100'lerce kez aradım. Görüşemedik. Ben iş yerinden izin alıp cuma günü Isparta'ya geldim. Güleda evde yoktu. Otogara döndüm ve orada sabaha kadar bekledim. Sonra otele gidip, öğleye kadar uyudum. Güleda yine yoktu" dedi.
'GÜLEDA'YI İTİNCE YERE DÜŞTÜ VE BAĞIRMAYA BAŞLADI'
Biraz daha dolaştıktan sonra aynı gün saat 18.00 sıralarında aparta gittiğini aktaran Zafer Pehlivan, "Apartın ışığı yanıyordu. Osman ile karşılaştık ve o Güleda ile beni barıştıracağını söyledi. Ne var ki sosyal medyada Güleda'nın fotoğraflarına sevgi dolu yorumlar yazıyordu. Pazar günü Osman'ı aradım 'Denizli'deyim' dedi. Halbuki ben onu gördüm ve yalan söyleyince iyiden kuşkulandım. Saat 18.00 sıralarında aparta gittim. 1-2 dakika sonra Osman geldi. Ona 'hani sen Denizli'deydin' deyince, 'Biz yemeğe çıkıyoruz' diye Güleda ile çıkmak istedi. Beraber çıktık ve Osman'ın evinden Güleda'nın eşyalarını almaya gittik. Güleda ile kaldığı aparta geri döndük. Ondan her şey için özür diledim. Aramızı düzelttik, sarılıp, öpüştük. Kısa bir süre sonra Osman geldi ve 'Kapı önünde bekleyeceğim' dedi. Güleda bana 'Erkek gör bak, beni nasıl koruyor, sen sadece arayıp soruyorsun o kadar' dedi. Sonra Osman, 'Ben sana yalan söyledim biz Güleda ile birlikteyiz onunla beraber olduk' dedi. Güleda ile konuşmak istedi, 10 dakika izin verdim. Sonra 'Zafer mi, Osman mı?' dedim. Osman bana 'Buradan git seni sabah burada görürsem öldürürüm' dedi. Ben eve döndüm Güleda ile yine tartıştık. Bağırmasın diye ağzını kapatıp boğazını sıktım. 'Bunalıyorum' dedi, pencereyi açıp hava almasını sağladım. 'Dışarı çıkalım' dedi. Çıktık Osman ile biraz yürüdük. Ben sonra eşyalarımı alıp gitmek istedim. 'Gitme kal' dedi ve yatağa uzandı. 'Sigara alalım' dedi, dışarı çıktık. El eleydik. Markette elimi bırakıp, koşmaya başladı. Telefonu istedi, verdim. Baktım Osman'ı arıyor, aldım elinden telefonu yere çarpıp, kırdım. Güleda'yı itince yere düştü ve bağırmaya başladı. Ambulans ve polis geldi. Polis beni otogara bıraktı" diye konuştu.
'BIÇAĞI ALDIM, GÖĞSÜNE DAYADIM VE İÇERİ GİRMESİ İÇİN BASTIRDIM'
Olaydan sonra hastaneye kaldırılan Güleda'nın tekrar polis aracıyla evine bırakıldığını anlatan Zafer Pehlivan, şöyle devam etti:
"Ben eve geldiğimde başının çok ağrıdığını söyledi. Hastaneye götürdüm, ilaç yazıldı. Nöbetçi eczaneden ilacı aldık eve taksiyle döndük. Onu öldürmek isteseydim hastaneye götürmezdim. Yan yana yatağa uzandık, uyuya kaldık. Sabah annemin telefonu ile uyandım. Güleda'nın babası annemi aramış ve bana neler olduğunu sordu. Ben de döneceğimi, telefonu Güleda'ya vereceğimi söyledim. Telefonu sıfırlayıp, ona verdim. Sonra benimle '5 yılda senden alacağımı aldım' diye tartışmaya başladı. Yatakta yüzükoyun yatıyordu. Boğazını sıkmaya başladım. Yüzünü çevirdiğim esnada mosmor kaldığını gördüm. Kabloyu boğazına doladım ama sıkmadım. Güleda eline bıçak alarak kalbine dayadı ve kendisini öldüreceğini söyledi. Bıçağı aldım göğsüne dayadım ve içeri girmesi için bastırdım. Sonra annemi aradım ve beni kurtarın dedim ama annem beni anlamadı."
Güleda'nın babası Mustafa Cankel, kızını katleden sanıktan davacı ve şikayetçi olduğunu belirterek, kızıyla Zafer'in arkadaşlıklarını bildiğini ancak ne olay günü ne de öncesinde Zafer ile görüşmediğini söyledi.
Duruşmada olayda adı geçen Osman Sasa ve kavganın olduğu esnada olay yerinde bulunan Metin adlı bir kişi de tanık olarak dinlendi. Osman Sasa ifadesinde, sanık Zafer Pehlivan'ı, Güleda vasıtasıyla tanıdığını, Güleda ile sadece okul arkadaşı olarak görüştüklerini ancak son zamanlarda hissi bir şeyler hissettiklerini fakat kesinlikle cinsel birliktelik yaşamadıklarını söyledi.
'YALAN SÖYLEYECEK OLSAM GİDİP, POLİSE TESLİM OLMAZDIM'
Duruşma verilen aranın ardından devam etti. Sanık Zafer Pehlivan, İzmir Adli Tıp'tan gelen raporda sperm örneğine rastlanmadığı yönündeki sonuca itiraz etti ve "Ben ilişkiye girdim. Yalan söylemiyorum. Yalan söyleyecek olsam gidip, polise teslim olmazdım" dedi.
Baroların davaya müdahil sıfatıyla katılma taleplerinin duruşmaya katkı sağlamaktan uzak olacağını değerlendiren mahkeme heyeti talebi reddetti. Baro temsilcisi avukatlar verilen ara kararın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu, bilakis bu tür müdahilliklerin işlenen kadın cinayetlerine bir faydası olacağını belirterek, kararın yeniden gözden geçirilmesi talebinde bulundu.
Duruşmada savcı mütalaa verdi. Savcı sanık Zafer Pehlivan'ın, Isparta'ya gelmeden Muğla'da bu olayı tasarladığını belirtirken, "Defalarca ölen kişinin ayrılmak istemesi, tanık olarak dinlenen Osman ile arkadaş olduğu, bunun kıskançlığa neden olduğu, bu nedenle sanığın tam aşamalı plan yaptığı sabittir. Birinci plan Muğla'ya geri dönmesini sağlamak, eğer bu mümkün olmazsa ikinci plan öldürmektir. Öleni ölümle tehdit etmiştir. Bu çerçevede telefonu kırması eylemin bir parçasıdır. Hafif yaralanmaya sebep olacak şekilde darp, tehdit planının bir parçasıdır. Önceden almış olduğu öldürme kararı gerçekleşmiştir. Bıçakla önceden planladığı şekilde doğrudan kalp bölgesine saplayarak bıçağı birkaç kez oynatması kasten öldürmenin bir göstergesidir. Sanık hiçbir pişmanlık belirtisi göstermemiştir. Olay tasarlama düşünce kastına girmektedir. Muğla'dan çıkmadan planı kurmuş, geri döndürmek ya da öldürmek üzere kurulan bu plan dahilinde önceden yazdığı mektup kararın neticesidir. 'Canavarca hisle adam öldürme' Yargıtay içtihatlarında açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle olayın canavarca hisle öldürme kastına girmediği tarafımızca düşünülmektedir. Sanığın TCK'nın 81/1, 82/1 a ve 53. maddeleri uyarınca 'tasarlayarak kasten öldürme' suçundan cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar olunur" dedi.
'PLANLAMIŞ OLSAM 3 GÜN BEKLEMEZDİM'
Sanık Zafer Pehlivan mütalaaya karşı bir söylediği olup olmadığı yönündeki mahkeme başkanının sorusu üzerine, "Kesinlikle böyle bir şey planlamadım. Planlamış olsam 3 gün beklemezdim. Hastaneye götürmezdim. Kaçacak kadar vaktim vardı, kaçardım. Pişmanım" diye konuştu.
Müdahil avukatlar ise mütalaaya itiraz ererek, olayın 'canavarca hisle tasarlayarak kasten öldürme'ye girdiğini belirterek, TCK 82/1 e (ağırlaştırılmış ömür boyu hapis) maddesinin de sanığa uygulanmasını ve hiçbir indirim yapılmamasını talep etti. Baba Mustafa Cankel de "Verilecek hiçbir ceza acımızı hafifletmeyecek ancak mahkemenin vereceği karara saygılıyız. İnşallah toplumun yarasına bir fayda sağlar" dedi.
Mahkeme heyeti sanık avukatının savunma için zaman istemesi üzerine duruşmayı erteledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ (1)
--------------
- Adliyenin detay görüntüleri
- Kadın cinayetleri önleme pilatformu üyelerinin detay görüntüsü
- Dövizlerden detay görüntü

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ (2)
--------------
- Sanığın adliyeye getirilmesi

HABER: Nurettin ARKAN- Alparslan ÇINAR- Ali ÇEVİKBAŞ- KAMERA: Emrah GÜL/ISPARTA, ()

================================

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Önlem alınmazsa Almanya'nın geleceği karanlık

ALMANYA'daki ırkçı terör saldırısında hayatını kaybeden Fatih Saraçoğlu'nun cenazesine katılmak için Çorum’a gelen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, terör olaylarını kınadı. Erbaş, "Bu saldırılar engellenmedikçe, Almanya’nın geleceği gerçekten karanlık" dedi.
Çorum’a gelen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Çorum Valisi Mustafa Çiftçi’yi makamında ziyaret etti. Valilik binasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Erbaş, artan terör olaylarına dikkat çekti. Almanya’da meydana gelen menfur saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Erbaş, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinde özellikle camilere ve Türklerin işyerlerine yönelik saldırıların arttığını söyledi. Erbaş, “Alman Nazizm’inin, ırkçılığının hortladığını ve özellikle İslamofobi dediğimiz İslam karşıtlığının artması sebebiyle bu Türk saldırıların olduğunu görüyoruz, bu saldırıları kınıyoruz ve her zaman yetkilileri uyarıyoruz. Bu durum sadece Türklere zarar vermiyor. Almanya’da ya da Avrupa’da yaşayan diğer ülke vatandaşlarına da zarar veriyor. Hatta meydana gelen bu saldırıdan dolayı şu an herkes rahatsız ve büyük bir huzursuzluk içerisinde. Yetkililer tarafından bu saldırılar engellenmedikçe, Almanya’nın geleceği gerçekten karanlık. Herkesin tedbir alması ve bu saldırılara son vermesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------
Dinayet İşleri Başkanı Ali Erbaş'Iın açıklamaları
Detaylar

Haber-Kamera: Yusuf ÇINAR / ÇORUM ()

===============================

Barakada kalıyor, arılarla yatıp arılarla kalkıyor (TEKRAR)
 
ÇANAKKALE'nin Bayramiç ilçesine bağlı Kutluoba köyü yakınlarında merada 150 kovanı ile gezgin arıcılık yapan Necati Bingül (58), mevsimine göre arı ve kovanlarını şehirden şehre taşıyıp, her bölgenin kendine özgü ballarını üretiyor. Yılın 10 ayını barakada zor şartlarda ama mutlu bir şekilde geçiren Bingül, organik bal üretimi için 24 saat arılarının başından ayrılmıyor.
Balıkesir'in Edremit ilçesinde, 1998 yılında arıcılık yapmaya başlayan Necati Bingül, arılarla yatıp, arılarla kalkıyor. Bingül, 150'ye yakın kovanı ve binlerce arısıyla köy köy, dağ dağ, mera mera dolaşıp bal üretimi yapıyor. Konaklamak için kullandığı sökülüp kurulabilen barakası, ulaşım için kullandığı motosikleti, arıları ve kovanlarıyla Türkiye'nin farklı şehirlerini gezip, her bölgenin kendine özgü ballarını üretiyor. Bingül, organik bal üretimi yapmak için 24 saat arılarının ve kovanlarının başından ayrılmıyor. Soğuk kış günlerinde barakasının içine kurduğu küçük bir soba ile ısınan, barakanın üstüne koyduğu güneş paneli ile elektrik ihtiyacını karşılayan Bingül'e, yalnızlığını ise sürekli çalan radyosu unutturuyor. Sobanın üzerinde demlenen çay ise çat kapı gelen misafirlerini ağırlamak için hiç eksik olmuyor. Şu anda Çanakkale'nin Bayramiç ilçesine bağlı Kutluoba köyü yakınlarındaki merada çam balı üretmek için bulunan Bingül, havalar ısınınca bahar balı üretmek için Kaz Dağları'na, ardından da çiçek balı üretmek için ayçiçeği üretiminin yoğun olduğu Trakya bölgesine taşınacak.
'BURADAN ALIRSIN, KAZ DAĞLARI'NA ÇIKARSIN'
Gezgin arıcı Necati Bingül, ömrünün arı ve kovanlarıyla birlikte gezmekle geçtiğini, barakada yatıp kalktığını ancak bu durumundan şikayetçi olmadığı gibi aksine sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşadığını söyledi. Gezgin arıcılığın nasıl yapıldığıyla ilgili bilgi veren Bingül, "Baharları takip ediyorsun. Mesela buranın baharı geçer, Kaz Dağı'nın baharı çıkar. Buradan alırsın, Kaz Dağları'na çıkarsın. Kaz Dağları'ndan alırsın, Trakya'ya ayçiçeğine gidersin. Trakya ayçiçeği bitti mi, arıyı yavruya yatırırız. Eylül 15, Ekim başı gibi çam balına girersin. Ekim ayında çam balını alırsın. Kasım ayında arının çalıştığı bal kendisine kalır. Mart'ın başlarında arıların bakımına başlarım. Nisan ayında ise arı kovanlarımın çoğu dolar. Bahar güzel giderse, Haziran'da bir bal olur, biz buna narenciye balı diyoruz. Şu anda arıyı kış uykusuna koyduk. Soğuktan etkilenmemesi için peteğine göre arısını bırakıp, önüne çuval içinde strafor köpük koyup, dayama yapıp, sıcak durmasını sağlıyoruz. Arı şu anda daha kış uykusundan çıkmadı. Havaların ısınmasını bekliyoruz" dedi.
'ARILARLA YATIP, ARILARLA KALKIYORUZ'
"Kovanlar tamir olacak, değişecek, yağlanacak. İşimiz çok, bu kovanların başından ayrılmamız mümkün değil" diyen Necati Bingül, konuşmasına şöyle devam etti:
"Arıları kovanlarıyla taşıdığımız zaman yanımızda kulübemiz dahil neyimiz varsa götürürüz. Kulübemiz de seyyar. Sökülür, takılır, parça halindedir. Buradaki yaşamı gittiğimiz yerlerde sürdürmeye devam ederiz. Bu hayat böyle 21-22 yıldır devam ediyor. Artık alışkın olduğum için zor gelmiyor. Doğayla iç içeyiz. Doğanın güzelliği temiz havasının olması. Dinç oluyorsun. Arıcılık yapan diğer arkadaşlarımızla da görüşürüz. Birbirimize gelir gideriz. Gezgin arıcılık daha güzel oluyor. Gezdikçe yeni yeni insanlar tanıyorsun. Meraları, doğayı tanıyorsun. Arının başında olduğumuz sürece devamlı kulübede kalıyoruz."

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ
Burak GEZEN- Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE, ()

================================

İslahiye OSB'de temeli atılan 3 fabrikanın inşaatları yükseliyor
 
GAZİANTEP'in İslahiye İlçesinde yapımı tamamlanan Organize Sanayi Bölgesi'nde  temeli atılan 3 fabrika inşaatları yükselmeye başladı.
İslahiye Organize Sanayi Bölgesi'nde 3-4  bin kişinin istihdam edileceği temeli atılan 3 fabrikanın inşaatları hızla yükseliyor. İslahiye OSB'de 2 fabrikanın kaba inşaatları tamamlanırken üçüncü fabrikada hummalı çalışmalar devam ediyor. Bundan sonraki süreç içinde ise sanayide sağlanan imkanlarla yeni fabrikaların açılması bekleniyor. İslahiye'nin 20 yıllık hayalinin gerçeğe dönüştüğünü  belirten İslahiye Ticaret Odası Başkanı ve Organize Sanayi Bölgesi Mutevelli heyeti üyesi Selahattin Türkmen, "Devletten hiçbir destek almadan,yatırımcıların desteğiyle 950 dönüm arazi üstüne kurulan, 560 dönümü fabrikalarımıza tahsis edildi. 40 parselde, 40 fabrika kurulması amaçlanan ilki bir ay içerisinde diğer 2'si ise yıl sonuna kadar üretime geçecek olan işletmelerde 3-4 bin kişi istihdam edilecek" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------
-Organize Sanayi Bölgesi
-İş makinelerinin çalışması
-İnşaatı tamamlanan fabrikalar
-Selahattin Türkmen  ile röp
-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Kadir ÇELİK / GAZİANTEP ()