Niğde'de koronavirüs şüphesi

NİĞDE'de, İran üzerinden Türkiye'ye kaçak girdiği belirlenen 4 Pakistan uyruklu göçmenin 2'sinden, koronavirüs süphesiyle kan örneği alındı. Hastane personeli ve acil servise gelenlere maske dağıtıldı.
Niğde- Adana otoyolu Eminlik gişelerinde polis uygulama noktasında durdurulan bir araçta Türkiye'ye İran üzerinden kaçak girdiği tespit edilen 4 Pakistanlı kaçak göçmen yakalandı. Polis ekipleri 4 göçmeni sağlık kontrolü için Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi'ne getirdi. Sağlık personelleri maske dağıtarak olası şüphe nedeniyle tedbir aldı.
2 göçmenden kan örnekleri alınarak Ankara'ya gönderildiği, tahlil sonucunun ise yarın geleceği öğrenildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
-Acilden görüntü
-Maskeli personel ve vatandaşlardan görüntü
-Detay görüntüler

Haber-kamera: Ali KADI/NİĞDE,()
=============================

Konya'da öldürülen Özgür Duran'ın aile avukatlarından açıklama

KONYA'da, Kadir Şeker'in (20) parkta sevgilisi Ayşe D.'yi (35) dövdüğü iddia edilen Özgür Duran'a (32) müdahale etmek isterken, ölümüne neden olduğu olayla ilgili Duran'ın aile avukatları, açıklama yayımladı. Açıklamada, "Vatandaşlarımızın kadına şiddet konusundaki duyarlılığını anlıyor ve biz de bu yaklaşımı içtenlikle benimsiyoruz. Ancak söz konusu olay itibarıyla orantılılık, ölçülülük ve gereklilik anlamında ölümcül güç kullanımını gerektirir mahiyette ne şüphelinin kendisi lehine ne de üçüncü kişi lehine bir savunma ihtiyacının doğmadığını vurguluyoruz" denildi. 

Olay, 5 Şubat Çarşamba akşamı meydana geldi. 4 ay önce Antalya'dan Konya'ya gelip yerleşen Ayşe D. ve Özgür Duran arasında tartışma çıktı. Tartışma üzerine Ayşe D. evden çıkıp olayın yaşandığı parka geldi. İddiaya göre, Özgür Duran peşinden geldiği kadını park ortasında dövmeye başladı. Olayı görüp, müdahale eden Kadir Şeker ile Özgür Duran arasında arbede çıktı. Bu sırada Şeker'in elindeki bıçak, Duran'ın kalbine saplandı. Özgür Duran, hayatını kaybederken, gözaltına alınan Kadir Şeker, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece 'kasten adam öldürme' suçundan tutuklandı.
Özgür Duran'ın aile avukatları Furkan Akbulut, Mehmet Zengin ve Duygu Delikbaş, olayla ilgili yazılı açıklama yaptı. Özgür Duran ve ailesine yönelik birçok mesnetsiz yaklaşımın kamuoyunda dolaşıma sokulduğunun, üzülerek takip edildiği belirtilen açıklamada, "Bu sebeple işbu basın açıklamasını yapma zarureti hasıl olmuştur. Özellikle son yıllarda pek çok kadına şiddet ve dahi cinayet olayına üzülerek şahit olduk. Bu elim vakıalar sonucunda oluşan son derece haklı kamusal hassasiyete bizler de tüm birikim, katkı, samimiyet ve desteğimizle iştirak ettik. Ancak son süreçte maktul Özgür Duran ve Duran ailesine yönelik medya kanalıyla oluşan ölçüsüz tepki ve yaklaşımların, dava dosyasına yansıyan somut olgularla irtibatlandırılamayacak mahiyette olduğunu ortaya koymak, maddi gerçeği hukuka uygun şekilde ortaya çıkarmakla yükümlendirilen mesleki sorumluluğumuzun gereğidir" denildi. 

DAYAK VE CEBİR İZİ YOK 
Açıklamada, Ayşe D.'nin düzenlenen adli tıp raporunda dayak veya cebir izinin söz konusu olmadığı belirtilerek, "Ayrıca Ayşe D. ve görgü tanıklarının ifade tutanaklarına bakıldığında, şüphelinin müdahale ettiği olayın, maktul ile Ayşe D.'nin yüksek sesle tartışmasından ibaret olduğu açıktır" denildi.

Kadir Şeker'in kullandığı bıçağın 23 santimetre uzunluğunda olduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: 
"Medya ve kamuoyunda, şüphelinin üzerinde taşıdığı ve ölümle sonuçlanan fiili icra ettiği bıçağın meyve bıçağı veya benzeri şekilde tarif edildiğini takip etmekteyiz. Ancak yapılan incelemeler sonucu bıçağın, kabza ile toplam uzunluğu 23 santimetre olduğu anlaşılmakla, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun kapsamında taşınması yasak bıçaklardan olduğu sabittir. Maktul Özgür Duran'ın geçmiş yaşamındaki sabıka kaydı ve yaşam kusurları, yerleşik yüksek yargı kararları çerçevesinde ancak tekerrür ve benzeri mahiyetteki yaklaşımlar çerçevesinde değerlendirme konusu olabilir. Bu hususların, kamuoyu vicdanını, ölümcül güç kullanımını haklı çıkartacak şekilde yönlendirme mahiyetli kullanılması hukuka ve yargı etiğine aykırıdır. Bazı çevrelerce, özellikle manipülatif ve dezenformatif girişimler sonucu halkımızın samimi duygularının istismar edilerek adil yargılamanın da etkilenmeye çalışıldığı somut olay bakımından, her sözlü tartışmaya ölümcül güç kullanılarak müdahale edildiği ve bu fiillerin cezasız bırakıldığı bir tabloyu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz."

Halkın kadına şiddet konusundaki duyarlılığını içtenlikle benimsediklerini belirten avukatların yazılı açıklaması, şöyle sürdürüldü: 
"Vatandaşlarımızın kadına şiddet konusundaki duyarlılığını anlıyor ve biz de bu yaklaşımı içtenlikle benimsiyoruz. Ancak söz konusu olay itibarıyla orantılılık, ölçülülük ve gereklilik anlamında ölümcül güç kullanımını gerektirir mahiyette ne şüphelinin kendisi lehine ne de üçüncü kişi lehine bir savunma ihtiyacının doğmadığını vurguluyoruz. Esas olanın, ne pahasına olursa olsun iddia veya savunma anlayışı değil, en başta insan onuruna, taraflara, ailelerine ve tüm kamuoyuna saygı çerçevesi içerisinde maddi olguları ortaya koymak ve vasıflandırmak olduğunun bilinciyle kamuoyunun bilgisine." 

Haber: Tolga YANIK KONYA ()
===========================

Zehra'nın intiharına neden olmak suçlanan eski sevgiliye beraat 

ANTALYA'da, eski sevgilisi Zehra Demir'in (19), ailesiyle yaşadığı evin kapısına elinde bıçakla gidip, intihar etmesine neden olduğu iddiasıyla hakkında ömür boyu hapis cezası istenen Süleyman Taruk (18), tutuksuz yargılandığı davada beraat etti. Zehra Demir'in ailesi ise karara tepki gösterdi.

Kepez ilçesine bağlı Ahatlı Mahallesi'nde yaşayan Zehra Demir, aynı mahallede oturan Süleyman Taruk ile bir süre arkadaşlık etti. Zehra Demir, ilişkiyi bitirmesine rağmen Süleyman Taruk, peşini bırakmadı. Sürekli telefonla arayarak taciz ettiği Demir, 10 kez cep telefonu numarasını değiştirmek zorunda kaldı. Taruk, en son 28 Eylül 2018'de Demir'i telefonla aradı. İddiaya göre Süleyman Taruk, genç kızı, yeniden birlikte olmadıkları takdirde yaşadıklarını ailesine anlatmakla tehdit etti. Taruk, olay akşamı Demir Ailesi'nin kapısına geldi. Süleyman Taruk, kapıyı açan aile üyelerine Zehra Demir ile konuşmak istediğini söyledi. 

Olay çıkmasından korkan aile üyeleri, baba Hakim Demir'in "Kim geldi?" sorusuna, tanımadıkları birinin yanlışlıkla zile bastığı yönünde yanıt verdi. Kapı zili tekrar çalınca da Zehra Demir'in 2 kardeşi, apartmanın önüne indi. 2 kardeş, elinde bıçakla kapıda bekleyen Taruk'u gitmesi yönünde uyardı. Taraflar arasında çıkan tartışma sürerken Zehra Demir, 4'üncü kattaki evlerinin penceresinden atladı. Zehra Demir, olay yerinde yaşamını yitirdi.
Aynı gece gözaltına alınan Süleyman Taruk, 'intihara yönlendirme' suçundan sevk edildiği adliyede tutuklandı. Taruk hakkında, Antalya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Ekim 2019'da 'intihara yönlendirme' suçunun 4 yıldan 16 yıla kadar hapis cezası öngördüğünü, bu nedenle davanın Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmesi gerektiğini bildirerek, 'görevsizlik' kararı verdi. Süleyman Taruk, tutukluluğunun 6'ncı gününde 'suçun mahiyetinin değişme ihtimali, delil durumu ve tutuklamanın tedbir oluşu' dikkate alınarak tahliye edildi.
Antalya 16'ncı Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamanın ilk duruşmasında Demir Ailesi'nin avukatı Hadi Cin, davanın ağır cezada görülmesi talebinde bulundu. Talebi yerinde bulan mahkeme heyeti, 'görevsizlik' kararı verdi. Uyuşmazlık üzerine dosya, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3'üncü Ceza Dairesi'ne gönderildi. Daire, sanığın "Telefonu aç, yoksa sizin evin orada kıyamet kopacak" dediğini, cebir kullanarak, eve girmeye çalışması nedeniyle ölenin 4'üncü kattan atladığını anlattığı kararında TCK'nın 84-4'üncü maddesinde yer alan 'kişileri cebir veya tehdit kullanarak, intihara mecbur edenler kasten öldürmeden sorumlu tutulur' hükmünü dikkate alıp, davanın ağır cezada görülmesine hükmetti.

KARAR DURUŞMASINA SANIK GELMEDİ
Antalya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davanın karar duruşmasına tutuksuz sanık Süleyman Taruk katılmazken, Zehra Demir'in annesi Gülten Demir, babası Hakim Demir ve taraf avukatları katıldı. Duruşmayı, kadın derneklerinin temsilcileri de takip etti.

SAVCI BERAAT İSTEDİ
Mahkeme başkanı, duruşma başında taraflara, Diyarbakır'da 'uyuşturucu madde ticareti'nden tutuklanan Süleyman Taruk'un tahliye edildiğini açıkladı. Savcı ise mütalaasında, sanığın beraatini istedi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili avukat Pelin Konur, mütalaaya katılmadıklarını belirterek, "Bu kadar delil varken sanığın beraat etmesi mümkün değildir. Takdir indirimi de yapılmadan cezalandırılmasını talep ediyoruz" dedi.

MAHKEME BERAAT ETTİRDİ
Zehra Demir'in annesi Gülten Demir, mütalaaya katılmadıklarını belirterek, sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etti. Baba Hakim Demir de mahkeme heyetinden adil bir karar beklediklerini söyledi. Demir Ailesi'nin avukatı Hadi Cin ise mütalaanın kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, "Sanığın maktulü darbetmesi, dışarı çıkarması, kafeyi basması, taksiyle giderken takip etmesi, Zehra'yı kaçıracağından bahsederek araba hazırlaması, Elmalı'ya kaçıracağını belirtmesi, maktulün kardeşiyle yaptığı görüşmede 'Sizin orada kıyamet kopacak' demesi, iffetini zor durumda bırakması ve bıçakla kapıya dayanarak TCK'nın 84-4 maddesindeki fiili tüm unsurlarıyla gerçekleştirdiği kanaatindeyiz" diye konuştu. Mahkeme heyeti ise suç unsurunun oluşmadığı gerekçesiyle, Süleyman Taruk'un beraat ettirdi.

'KAMU VİCDANI BUNU KABUL ETMEZ'
Zehra Demir'in ailesi, avukatları ve kadın dernekleri temsilcileri, duruşma sonrası adliye dışında karara tepki gösterdi.  Mütalaanın duruşmadan önce kendilerine tebliğ edilmesini beklediklerini, ancak bunun gerçekleşmediğini belirten avukat Hadi Cin, şöyle konuştu:
"Demek ki mütalaa sanığın beraati yönünde olduğu için bize gelmedi. Biz de duruşmada iddia makamının sanığın atılı suçtan beraatine yönelik mütalaasını öğrenmiş olduk. Bunu kabul etmedik. Gerekli açıklamaları yaptık. Şu anda Zehra'ya karşı hiçbir suç işlenmediği sonucuna varıldı. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Kamu vicdanı bunu kabul etmez. Zehra'ya karşı yaptığı tüm fiiller cezasız kalmış oldu. Sonuna kadar gidilmesi gereken ve asla vazgeçilmemesi gereken işlerden birisi bu. Biz bir şekilde bu işten sonuç almayı umuyoruz. Çok üzgünüz. Sanık maalesef elini kolunu sallayarak geziyor. En azından 3-5 yıl hapis cezası verebilirdi. Yani şimdi Zehra'ya karşı hiç mi suç işlenmedi? Bu kararı vicdanen, hukuken kabul etmiyoruz. Maalesef kötü ve yanlış bir karar verilmiş oldu. O yüzden tepkiliyiz."
Baba Hakim Demir, kararı kabul etmediklerini ifade ederek, "Zaten baştan beri yanlış kararlar verildi. Sanık Zehra'ya karşı işlediği suçtan dolayı bir gün bile ceza almamıştır. Ben buradan hakim ve savcıya sesleniyorum; Vicdanları rahat mı? Empati yapsınlar. Ben adalet istiyorum. Zehra bir daha gelmez. Benim canım yandı, başkasının canı yanmasın" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Zehra Demir ve ailenin adliye dışındaki görüntüsü
- Zehra'nın ablasından görüntü
- Kalabalığın genel görüntüsü
- Avukat Hadi Cin'in açıklamaları
- Baba Hakim Demir'in açıklamaları
- Kadın Platformu adına konuşan Songül Şarklı'nın açıklamaları
- Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ve Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği adına konuşan Songül Başkaya'nın açıklamaları
- Üzülen aileden detay görüntüler

HABER -KAMERA: Süleyman EKİN /ANTALYA, ()
===================================

40 metreden çivileme denize böyle atladı

Antalya'nın dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili falezlerinde 40 metre yükseklikten denize atlayan bir kişi şaşkınlığa neden oldu. 
Konyaaltı Varyantları'na kıyısı bulunan 40 metrelik falezin uç kısmına, öğle saatlerinde gelen bir kişi, çevredekilerin şaşkın bakışlarına aldırış etmeden, kıyafetleriyle birlikte kendini denize bıraktı. Dik bir şekilde ayaklarının üzerine denize düşen adı öğrenilemeyen kişiyi, bir arkadaşı da cep telefonuyla görüntüledi. Bu kişinin denize düştükten sonra ellerini havaya kaldırmasıyla arkadaşları alkışladı. 'antalya hakkında' adlı sosyal medya hesabında yayımlanan görüntülerde, kimliği belirsiz kişinin 40 metre yüksekten ölüme meydan okurcasına atlaması şaşkınlığa neden oldu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
---------------
- Kıyafetli gencin falezlerde
- Geriye doğru gerilmesi ve atlaması
- Denize düşmesi
- Suyun içinde görüntüleri

HABER -KAMERA: Alparslan ÇINAR/ANTALYA, ()
================================

Kadınlar 'cicim dokuma' tekniği ile iplikten kilim üretiyor

YOZGAT Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve Akşam Sanat Okulu tarafından açılan dokuma kursuna katılan kadınlar, 'cicim dokuma' tekniğiyle ipliği  dokuyarak, kilim, atkı ve fular üretiyor.   

Yozgat'ta Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve Akşam Sanat Okulu tarafından 2 yıl önce 'cicim dokuma sanatı kursu' açıldı. Halen devam eden kursa katılan kadınlar, 'cicim dokuma' tekniği ile ipleri dokuyarak kilim, atkı ve fular üretiyor. Hem meslek öğrenen kadınlar, ürettikleri ürünleri de satarak ev ekonomilerine de katkı sağlıyor. Yozgat Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve Akşam Sanat Okulu Müdür Yardımcısı Mehmet Yücesoy, 2019-2020 eğitim öğretim yılında 455 kursta 7 bin 861 kursiyere şimdiye kadar hizmet verdiklerini, kurslardan birinin de Yozgat yöresine ait 'cicim dokuma sanatı kursu' olduğunu söyledi. Yücesoy, kursa katılan kadınların boş zamanlarını değerlendiğini ve küçük de olsa ev ekonomilerine katkı sağladıklarını belirtti. Kurs usta öğreticisi Aynur Caner de, kursta, kilim, kumaş, keten ve ipek dokuma yaptıklarını belirterek, "Yozgat yöresine ait ancak uzun yıllardır yapılmadığı için unutulmaya yüz tutmuş geleneksel dokuma sanatını tekrar canlandırmak istiyoruz. Kursiyerimiz dokuma üzerine bütün ürünleri yapabiliyor. Kursiyerlerimiz hem meslek öğreniyor, hem de aldıkları siparişlerle bir gelir elde ediyor. Ayrıca evlerinde bulunan atık ipleri de burada değerlendirmiş oluyorlar" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Dokuma tezgahlarında çalışan kadınlar
-Dokuma işinden detay
-Tezgahlardan görüntü
-Dokunan ürünler
-Kursiyerlerin konuşması
-Kurs usta öğreticisi Aynur Caner'in konuşması
-Akşam Sanat Okulu Müdür Yardımcısı Mehmet Yücesoy

Haber-Kamera: Harun GÖKÇEOĞLU/YOZGAT,()
============================

İlahiyatçı Mustafa Karataş: Koronavirüsü kıyamet habercisi değil

İLAHİYATÇI Prof. Dr. Mustafa Karataş, konferans için geldiği Kahramanmaraş'ta son günlerde koronavirüsün kıyametin alameti olduğu yönünde iddiaların hatırlatılması üzerine, "Koronavirüsü kıyamet habercisi midir? Hayır. Yüzlerce, binlerce hastalık çıkmış dünyada şimdiye kadar. 4.5 milyar yaşı var dünyanın, ne zaman kopacağını Allah bilir ama insanoğlu kendi bölgesine olanları büyütüyor" dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Karataş, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nce (KSÜ) düzenlenen 'Sünnetin doğru anlaşılması ve hayata doğru yansıması' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Cahit Zarifoğlu Konferans Salonu'ndaki programın açılış konuşmasını yapan KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, Karataş'a teşekkür etti. Ardından söz alan Mustafa Karataş, sünnet ve hadisin her ne kadar birbirine eş anlamlı ve paralel görünse de birbirinden ayrı olduğunu belirterek, fıkıhçıların ve fıkıh üzerine çalışan alimlerin, usulcülerin sünnet tanımıyla hadisçilerin sünnet tanımının da farklı olduğunu söyledi. Allah'ın Ahzap Suresi'nde, 'Allah'a inanan, ahirete kavuşmayı ümit eden, Allah'ı çokça ananlar için şüphesiz Allah'ın elçisinde en güzel örnek vardır' dediğini ifade eden Karataş, "Bu örneklik, modellik bizi sünnete yönlendiriyor. Peygambere itaat Kur'an-ı Kerim'de onlarca geçiyor. Bu itaat kavramı peygamber efendimizin örnek alınmasını ve onun her sözünün, her yaptığının bir değer biçilmesine bizi götürüyor. Bu bakımdan sünnet, Kur'an-ı Kerim'in devamıdır, bir parçasıdır. Hatta Kur'an'dan da ayrı değildir. Hz. Muhammed'in ahlakını Hz. Ayşe annemize sordular, o da 'Onun ahlakı Kur'an'dır' dedi" diye konuştu.

"SOSYAL MEDYADA BİZ İBADET AŞKIYLA HADİS PAYLAŞIYORUZ VE GÜLÜNÇ DURUMLAR ORTAYA ÇIKIYOR"
Tahir el-Cezairi'nin Tevcihü'n Nazar adlı eserinde 'Hadis, ehlinin elinde olursa, çok kıymetlidir. Ama hadisler ehil olmayan kişilerin elinde olursa fitne sebebidir' dediğini belirten Karataş, şunları söyledi: "Belki de bunun için Osmanlı uleması halka hadis değil de daha çok fıkıh öğretmiştir. Çünkü halka hadis diye paylaşırsanız halkın kafası karışır. Ama bugün sosyal medyada biz ibadet aşkıyla hadis paylaşıyoruz ve gülünç durumlar ortaya çıkıyor. Bugün Recep'in 1'i. Hayırlı olsun üç aylar, Allah mübarek eylesin fakat sosyal medyada üç aylarla ilgili dün akşamdan beri bana da gelmeye başladı neler var neler. Bu gecenin namazlarından, oruçlarından, 3 yıllık sevabı elde etmekten, 30 yıllık oruç tutmaktan başladı gidiyor bakalım. Ben de mani olamıyorum, bana da gönderiyorlar. Bu boyut tehlikeli. 'Ne var hocam insanları ibadete teşvik ediyoruz', Allah'ın demediğini benim deme hakkım yok ki, yeni bir din ilave edemem. Dine ilave bid'attır, çıkarmak da ihanettir."

'HACAMAT SÜNNETTİR AMA KAN VERMEK DE SÜNNETTİR'
Birçok hadiste mecaz anlam olduğunu ifade eden Mustafa Karataş, şöyle devam etti: "Hadislerdeki şeytan kavramlarının çoğunda da mecaz vardır. 'Akşam olduğunda kaplarınızın ağzını bir çubukla da olsa örtün zira şeytan girer' komik bir sünnet algılanmasına örnek Endonezya'da akşamları kapların üstünü bir çubukla örterlermiş bu hadis gereği. Halbuki hadiste diyor ki, 'Bir çubukla da olsa örtün zira şeytan girer, yani mikrop girer' bugünkü anlamda. Oradaki maksat 'kapları kapatın açık bırakmayın' demektir ama bizimkiler olduğu gibi çubuk örtüyorlar. Hacamat da bugün haddinden fazla bir makama oturtuluyor sanki her şey dinin gereğiymiş gibi. Hacamat var. Oruçluyken bile hacamat yaptırmıştır peygamber efendimiz fakat öyle şeyler türettiler ki şimdi 'Hacamatın altın günü.' Geçenlerde oldu, kaçırdınız onu, o gün yaptıramadıysanız büyük bir sevabı kaçırdınız. Şimdi bu hallere getirdiler her derde deva haline getirdiler. Burada güncelleme sorunumuz var. Hadislerin sünnetin doğru anlaşılmasında biz güncellemeyi de yapamıyoruz. Mesela misvak kullanmak diş temizliği. Misvak kullanmak sünnettir. Peki diş temizliği sünnet değil midir? Diş temizliği daha kuvvetli sünnettir. 'Bunu misvakla da yaparsınız, zeytin dalıyla da yaparsınız hatta hiçbir şey bulamazsanız parmağınızla yaparsınız, hanımlar sakızlarıyla da yapabilir' demişler misvak yerine geçer, sevabını alır diye. Demek ki asıl olan diş temizliğidir. Sakal bırakmak sünnettir, ama sakal bakımı da sünnettir. Hacamat sünnettir, ama kan vermek de sünnettir. Siz kan vermeye sünnet demez hacamatta kalırsanız baston taşıyan aczmendi durumuna düşeriz. Sünnetin güncellenmesi gerekiyor."

"SÜNNET DEĞİŞMEZ, GÜNCELLENECEK OLAN BİZİM ZİHNİMİZ"
Konferansın sonunda KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, Prof. Dr. Mustafa Karataş'a Maraş el oyması rahle hediye etti. Öğrencilerle hatıra fotoğrafı da çektiren Karataş, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Konferansta sünnetin güncellenmesi gerektiğini söylediği hatırlatılması üzerine Karataş, "Aslında biz 'Güncelleme' derken sünneti değiştirme anlamında kullanmamamız lazım. Sünnet değişmez, güncellenecek olan bizim zihnimiz. Zihnimizi, görüşlerimizi güncellemeliyiz. Yani biz oradan ne anlamalıyız, yorumlarımızı gözden geçirmeliyiz yoksa sünnet bize kalıcı bir çözüm veriyor onun değişmeye ihtiyacı yok ama bugüne biz onu nasıl uyarlayabilmeliyiz. Mesela hacamat örneğini verdim, Kan vermek de bu sünneti yerine getirebiliyorsa. Misvak kullanmak doğrudur, sünnettir ama diş temizliği de bu sünneti yerine getirebiliyorsa bunları da sünnet olarak söylemeliyiz, aksi halde eskileri tekrarlamış oluruz, bugün insanın anlamayacağı bir tarzda konuşmuş oluruz. Bugünün bakış açısı, bugünün ihtiyaçları, bugün yeni çıkan problemlere elbette sünnette de çözüm vardır, o çözümleri bugüne taşırsak güncellemiş oluruz diye düşünüyorum" dedi.

"TABİAT OLAYLARI İNSANLARA BİR CEZA DEĞİLDİR"
Son zamanlarda peş peşe gele deprem, çığ gibi afetlerin dindeki yerinin sorulması üzerine ise Karataş şöyle cevap verdi: "Afet, tabiat olayları insanlara bir ceza değildir. Mesela şöyle bir söz var, sünnette de onun çok doğru bir yer işgal ettiğini biliyoruz 'Deprem öldürmez, bina öldürür' diye. Şimdi binanızı çürük yaparsanız o deprem olduğunda yıkılacaktır başınıza. Şunu biliyor musunuz peygamberimiz Uhud Dağı'ndayken deprem olmuştur. Eğer bir deprem ceza olsaydı peygamber üzerinde varken deprem olmazdı. Resulullah efendimiz hastalanmıştır, hastalık bir ceza mıdır? Eyüp peygamber yıllarca hastalık çekmiştir eğer hastalık ceza olsaydı, afetler ceza olsaydı peygamberlere vahiy gelirdi. Eski kavimlere, eski toplulara toplu ölüm, toplu bela musibeti Kur'an anlatıyor Lut Kavmi'ne geldiği gibi 'Dağı üzerlerine geçirdik' diyor. Ama ümmeti Muhammed'e Hz. Peygamber efendimizden kıyamete kadar toplu bir cezalandırma yoktur ve bu afetleri insanlar kendileri kusurlarında neyse eksikleri ona göre korumak zorundadır, tedbir almak zorundadır. Yoksa kıyamet yakın mıdır? Kıyamet her aman yakındır tabi Allah bilir ne zaman kopacağını. Hocaya sormuşlar 'Hanım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet koptu' demiş."

"4.5 MİLYAR YAŞINDAKİ DÜNYADA ŞİMDİYE KADAR BİNLERCE HASTALIK ÇIKMIŞ"
Çin'de ortaya çıkan ve birçok ülkede de görülmeye başlanan koronavirüsün kıyametin habercisi olduğu söylentileri üzerine de Mustafa Karataş, "Biz bir Müslüman olarak kendimizi kıyamete hazırlamalıyız, onun ne zaman kopacağını Allah bilir. Peygamber efendimize ahiretten sorana 'Sen kendin ne hazırladın?' diyor. Biz kendimize bakacağız, işimizi güzel yaparsak tedbirimizi alırsak mesuliyetten kurtuluruz ama kıyamet kopsa da kopmasa da işimizi, binamızı çürük yaparsak, hastalıklara karşı tedbir almazsak 'Biz Türk'üz, biz Müslüman'ız bize bulaşmaz' dersek tedbir almadan kusurlu olmuş oluruz yani tedbir ne gerekiyorsa onlar yapmak lazım. Koronavirüsü kıyamet habercisi midir? Hayır. Yüzlerce, binlerce hastalık çıkmış dünyada şimdiye kadar. 4.5 milyar yaşı var dünyanın, ne zaman kopacağını Allah bilir ama insanoğlu kendi bölgesine olanları büyütüyor. Rabbim inşallah acil çaresini bulmayı nasip eylesin, şifa versin kardeşlerimize" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
- Mustafa Karataş'ın salona girmesi
- Salondan detay
- Karataş'ın kürsüye çıkması
- Karataş'ın konuşması
- Rektör Niyazi Can'ın Karataş'a hediye vermesi
- Karataş'ın öğrencilerle fotoğraf çektirmesi
- Karataş'ın soruları yanıtlaması

Haber-Kamera: Ömer KOÇ -KAHRAMANMARAŞ ()

===============================