- AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI'NI İŞGAL DAVASI

* TUTUKLU BİNBAŞI: ALBAY SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİĞİNİ SÖYLEDİ

Haber: Hayati KILIÇ / İstanbul

FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz'daki darbe girişimine katılarak AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nı işgal eden 14'ü tutuklu 74 asker'in yargılandığı davanın dördüncü duruşması sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor. Tutkulu yargılanan Binbaşı Faruk Şimşek ifadesinde "Albay Sadık Cebeci sıkıyönetimin ilan edildiğini, gerekirse ateş edileceğini, aksi takdirde sonuçlara katlanılacağını sert bir şekilde ifade etti" dedi. Tutuklu sanıklardan Yüzbaşı Gökhan Güney ise ifadesinde "Bizim Atatürkçülüğümüze laf söylediler. Ancak biz Atatürk'ün de öğrencisi ve mezunu olduğu Harp Akademisi'ndeniz. Kimse bizlerin Atatürkçülüğünü ve Atatürk sevgimizi sınamasın" dedi.

Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki salonda yapılan duruşmada, duruşma başladığında avukatları gelmediği için savunması alınamayan tutuklu sanık Binbaşı Faruk Şimşek ve tutuklu Yüzbaşı Gökhan Güney daha sonra avukatlarının gelmesi üzerine ifade verdi.

"BİNBAŞININ HAVAYA ATEŞ ETTİĞİNİ GÖRDÜM"

Tutuklu Yüzbaşı Gökhan Güney ifadesinde "15 Temmuz günü sabah Harp Akademileri'ndeki derslerimize girdik. Öğle arası yemeğe gittik. Saat 14.00'da yoklama olduğu söylendi. Faruk Binbaşı 'Ahmet Zeki Geran Albay'ın emrini tebliğ ediyorum' dedi. 47. Piyade Alayı'na gideceğimiz söylendi. Akşam saat 8'de çıktık. Benim aracımla gittik. Yolu bilmediğimiz için bayağı dolaştık. Faruk Binbaşı, Akademiden gelen öğrencileri 5'erli gruplar halinde Valilik, AK Parti, İBB ve emniyete gidecek şekilde ayırdı. 'Acil çıkmanız gerekiyor' diyerek bizi çıkarttı. AK Parti binasına geldik. Askerleri indirdikten sonra ön kısma kalkanlı ekibi koyduk. Yan tarafta AK Parti'nin ön cephesinde demir korkuluklar var. Oraya da 3-4 kişiyi yerleştirdik. Yavaş yavaş halk gelmeye başladı. Halka, 'Emniyet maksatlı buradayız. Yaklaşmayın' dedik. Oraya darbe maksatlı gelseydim, karşımdaki insana hanımefendi demezdim. Halk çoğalmaya başlayıp öndeki kalkanlı askerleri ittirmeye başladığında ateş sesi geldi. Faruk binbaşının havaya ateş ettiğini gördüm" dedi.

"ALAY KOMUTANI VUR EMRİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ"

Yüzbaşı Güney ifadesinde, "Ben diğer taraftaki arkadaşları da o tarafa çektim. Oraya destek olmasını istedim. Halk iyice askerleri geriye ittirmeye başladı. O sırada arka tarafta neler olduğunu bilmiyorum. Halk sloganlar atmaya, küfür etmeye başladı. Yoğun bir halk kitlesi oluşmaya başladı. Ben Faruk binbaşıyı aramaya başladım. AK Parti il binasından çıktığını gördüm. Halk darbe olduğunu söylüyordu, cep telefonumdan baktım. Köprünün kapatıldığını, uçakların uçtuğunu öğrendim. Binbaşı, 'Herkesi topla hemen herkesle konuşmam lazım" dedi. Alay komutanıyla görüştüm. Sıkıyönetim ilan edildiğini, 'vur emri' olduğunu, emre uymazsak sonuçlarına katlanılacağını söyledi. Biz, halka, vatandaşa ne olursa olsun ateş etmeyeceğiz emrini verdik" şeklinde konuştu.

"KIŞLADA MÜHİMMATI VE SİLAHLARI TESLİM ETTİK"

Halkın barikatları geçtiğini belirten tutuklu Yüzbaşı Gökhan Güney şunları söyledi:

"O sırada benim hemen sol tarafımda askerlerden toplanmış bir grup vardı. Bir tane vatandaş beni kolumdan tuttu. 'Komutanım buradan çekilmeniz lazım' dedi. Ben de 'Askeri çekeceğiz ama bize yardımcı olmanız lazım' dedim. Vatandaşlar yardımcı olmaya, biz de çekilmeye çalıştık. Halkın içeri girmesinden sonra toplandığımız yer TOMA' nın oradaki güvenlik kulübesi oldu. Oradan da arka tarafa geçtik. AK Parti il binasının bahçesinde görevliler geldi, sonra polisler gelmeye başladı. Faruk binbaşı yetkili kişi olup olmadığını sordu. 'Buradan çıkmamız lazım' dedi. İsmini Metin olarak hatırlıyorum. Metin Bey geldi, 'Hayati Yazıcı ile görüşür müsünüz' dedi. 'Tamam görüşürüz' dedik. Aradan belli bir vakit geçti. Faruk binbaşıyı telefonla aradım. Sonra Erol binbaşıyı aradım. 'Şu an Hayati Yazıcı'yla görüşüyor' dedi. Ben arkadaşlar halkla konuşun, burayı boşaltsınlar biz araçlarımıza binip gidelim' dedim.

O da Halk şu an çok ateşli. Teskin edemeyeceğini, yardımcı olamayacağını söyledi. Metin Bey devreye girdi 'Ben size araç ayarlasam, buradan gider misiniz?' dedi. Kabul ettik. 'Ben kendi şirketime ait minibüsleri ayarlayacağım' dedi. Müteakiben Metin Bey sürekli cep telefonuyla görüşmeye başladı. Saat 03.00, 03.30'u bulmuştu. Araçlar geldikten sonra Faruk binbaşım orada halkın olmadığın teyit etmek için Fatih yüzbaşıyı yukarı yolladı. Biz polislerin nezaretinde ikili kol yapıp yukarı yürüdük. Sayım yapıldıktan sonra biz kışlaya doğru yola çıktı. Kışlaya döndükten sonra araçlardan indik. Biz de üzerimizdeki mühimmatı ve silahları teslim ettik. Sabaha karşı oradan benim aracımla ayrılıp lojmana gittik. Albay Sadık Cebeci ile birliğe döndükten sonra görüşmedik."

Kendisinden önce savunma yapan askerlerin çoğunun kendilerini suçladığını belirten Güney, "Olayın darbe olduğunu öğrendikten sonra binbaşı Şimşek'e söyledik. Buradaki askerlerin tamamının çabası ve o gece orada bulunan sağduyulu vatandaşların çabasıyla oradan çıktık. Buradaki insanların tamamı bizimle beraber bu işi çözmeye çalıştı, savunma yapan askerlerin kendilerini kurtarmak için 'dışarıdan gelen subaylar' deyip suçu üzerimize yıkmaları da kendi vicdanlarına kalmış bir şey. Cuma gecesi gerçekleşen darbe girişiminin ardından buradaki herkes Pazartesi günü gözaltına alındı. Bunların hepsi o süre içinde iç içe yaşamış, beraber mesai yapan insanlar. Hakkımızda bu kadar yanlı ifade vermeleri emir komuta içinde verilen ifadeler olduğunu gösteriyor. Birbirlerini koruyorlar ve dışarıdan gelen birileri olunca bizim üzerimizde oynanmaya çalışıyorlar" dedi.

MAHKEME BAŞKANI TEPKİ GÖSTERDİ

Güney, sanık avukatlardan birinin olay günü hayatın olağan akışına aykırı bir durumun olup olmadığını sorması üzerine, o gün MİT Müsteşarının Genelkurmay Başkanıyla toplantı yaptığını söyleyerek, "Normalde doğum gününde bile personele mesaj atılıyor ama bu olayla ilgili bir şey gelmedi" dedi.

Bunun üzerine araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Öztürk, "Adamlar Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinden darbe olduğunu yazıyor, sen mesaj diyorsun geç bunları. İddianamedeki suçlamalara gel" diye konuştu.

Sanık Güney ise, "Kışlaya döndüğümüzde buradaki sanıkların hepsine teşekkür ettim. Pişman olmadığımızı söyledim. Pişman olunacak bir şey yapmadık. Sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmayı göze alarak verilen vur emrine uymadık. Bu yüzden pişman değiliz dedim" dedi.

"HAİN DARBECİLERİ KINIYORUM"

Tutuklu sanık Binbaşı Faruk Şimşek de ifadesinde "El-Bab'da şehit olan vatan evlatlarımızı rahmetle anıyorum. Kendi askerlerine vatandaşları vurduran hain darbecileri kınıyorum. Harp Akademilerindeki komutanı Kurmay Albay Ahmet Zeki Gerehan bana görev vererek 47. Alayda görev vererek 15 Temmuz günü saat 21.00'de alay komutanlığının emrine girmem emrini verdi. Kışlaya gitti. Alay Komutanı Sadık Cebeci ile görüştük. Cebeci, olası terör eylemine karşı AK Parti'de görevlendirdiğimi söyledi. Olay günü saat 23.15'te parti binası önüne gittik. Buranın emniyetini çepeçevre sarmak için askerleri yönlendirdim. Emniyet maksadıyla geldik. Kapıdaki polislere durumu izah ettim. İstanbul'da geniş çaplı terör eylemi beklendiğini, İl binasının emniyetini almakla görevlendirildiğimizi söyledim. Ben orada bulunduğum sürece polisle tartışma olduğunu görmedim. Böyle bir şey olsa biz merdivenler bölgesinde iken polisler bize yardım etmez, tutuklama eylemi yapardı" diye konuştu.

"HAVAYA ATEŞ ETTİM"

Sanıklardan Üsteğmen Muzaffer Dikencik'le binanın girişine girdiklerini belirten Şimşek "Halk askerlere fiziksel saldırıda bulunuldu. Askerlerime bir şey olmaması için kendi insiyatifimle havaya ateş ettim. Bundan hemen sonra arkamda Erol binbaşı vardı, o da ateş etti. Fatih yüzbaşı da ateş etti. Halktan birisi 'ne yapıyorsunuz darbe mi yapıyorsunuz' dedi. O anda kafamda bir şey oluşmaya başladı. Komutanlar yanıma geldi, 'Ateş etmek uygun olmadı insanlar galeyana geldi' dedi. Son 'Emrim dışında kimse ateş etmeyecek' diye bağırdım. Halkın gösterdiği tepkinin şaşkınlığıyla tekrar binanın içine gidip yetkili birisiyle görüşmek istedim. Kapıdaki görevli 'Siz darbe yapıyorsunuz' dedi. Ben de Ne darbesi kardeşim, güvenlik için geldik dedim" şeklinde konuştu.

"ALBAY ATEŞ EDİN DEDİ"

Şimşek ifadesinde, Kimseyle görüşemeyince Alay Komutanı Sadık Cebeci'yi aradığını belirterek şunları söyledi:

"Albay Sadık Cebeci sıkıyönetimin ilan edildiğini, gerekirse ateş edileceğini, aksi takdirde sonuçlara katlanılacağını sert bir şekilde ifade etti. Aldatıldığımızı, terör eyleminin yalan olduğunu o anda anlamış bulunmaktaydım. etrafımızda toplanan insanlar arasında taşkınlık yapanlar vardı. Oradaki 76 askerin elinde silahlar var, binanı etrafına dağılmışız kontrolü de zor. Binayı boşaltmam emrediliyor, 'vur emri' verilmiş, emre itaat etmesem sıkıyönetim mahkemesinde yargılanacağım aklımdan geçti, itaat etsem ölümler olacağını düşündüm ve kendi kendime idamla yargılanacak da olsam, ordu korumakla görevli olduğu halka ateş etmez diyerek bu emre itaat etmemeye karar verdim.Kışlaya dönmenin yolunu aramaya çalıştım.

Geri çekilmemiz de erler dahil herkesin çabası oldu. Askerleri çektiğimiz bir bölümde barikat oluşturduk.Sağduyulu vatandaşlarda olası provokasyonlara karşı bir barikat kurdu. Halkın tepki gösterdiği sırada yakınlardaki bir otelde bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile telefona görüştüm. Kendisine darbeci olmadığımızı ne halka, ne askere zarar gelmeden dönmek istediğimizi, halkı sakinleştirip araçla dönmek istediğimizi söyledim. Yazıcı'da 'Su an halk çok fazla ateşli, şu anda onlara etki edemem' dedi" dedi.

"FETÖ İLE BAĞLANTIM YOK"

Tutuklu Binbaşı Faruk Şimşek ise ifadesinde şunları söyledi:

"Aldığımız emri sorgulamadığımız için burada müebbet hapisle yargılanıyoruz. Ben üç emir alım. Birincisi,İstanbul'da geniş çaplı terör eylemi beklendiği gerekçesiyle 47. Piyade Alayı'nda görevlendirildim. İkincisi AK Parti İl Başkanlığı binasının güvenliğini sağlamam için emir aldım. Üçüncü ise sıkıyönetim ilan edildiği emridir. Ben bu üçüncü emri il başkanlığı binasına gittiğimizde aldım. Ancak uygulamadım. Emrimdeki tüm askerleri kışlaya götürmek için elimden geleni yaptım. Darbe maksadıyla değil, binanın emniyetini almak için gittik. Şehit Ömer Halisdemir'de aldığı emri sorgulamadı. Bir kahraman gibi şehit düştü. FETÖ ile bir bağlantım yok. Okullarında okumadım. Bankalarına para yatırmadım. Bağış toplamadım. Yurtlarında kalmadım. Ailemden kimsenin yakınlarımın bağlantısı yok. Yeşil pasaportum var. Kaçmadım. 182 gündür tutukluyum. 10 yıllık evliyim. 2 çocuk babasıyım."

Duruşma tutuksuz yargılanan erlerin savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 236 sayfalık İddianamede, 1 Binbaşı, 2 yüzbaşının da aralarında bulunduğu 14 tutuklu rütbeli asker ve tutuksuz yargılanan 60 er hakkında, "Anayasayı ihlal", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. İddianamede, bir kısım şüpheliler hakkında "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan, diğer bazı şüpheliler hakkında ise "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak" suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

============================

- KABATAŞ - MECİDİYEKÖY-MAHMUTBEY METROSUNDA TÜNELLER BİRLEŞTİ

Haber: Ezgi ÇAPA - Kamera: Yaşar KAÇMAZ / İstanbul

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, günde 1 milyon yolcu taşıyacak Kabataş - Mecidiyeköy- Mahmutbey metrosunun 2018 yılının 2. yarısında tamamlanacağını açıkladı.

GÜNLÜK 1 MİLYON YOLCU TAŞIYACAK

Kabataş - Mecidiyeköy - Mahmutbey metro hattında tünel çalışmalarının yüzde 75,5'İ tamamlandı. Mecidiyeköy'den Teksilkent'e uzanan tüneller Eyüp'te bulunan Veysel Karani durağında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı(İBB) Kadir Topbaş'ın katıldığı törenle birleşti. Kabataş'tan Mecidiyeköy'e oradan Mahmutbey'e uzanan 2 etaptan oluşan hat hakkında bilgi veren Topbaş, "24.5 kilometrelik bu hat günde 1 milyon yolcu taşıyacak. Mahmutbey'den çıkan bir kişi Kabataş'a 31,5 dakikada ulaşacakö dedi.

HAT 8 İLÇEYİ BAĞLIYOR

Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli, Kağıthane, Eyüp, Gaziosmanpaşa, Esenler, Bağcılar ilçelerinden geçen hattın 19 istasyondan oluşacağını belirten Topbaş, "Hattı iki etaplı olarak ihale ettik. Bu hattın maliyeti 3. 7 milyar TL "dedi. Çalışma kapsamında köstebek adı verilen 5 adet TBM aracının çalıştığını belirten Topbaş, projenin bitiş tarihine ilişkin "2018'in ikinci yarısında bitirilmesini hedefliyoruz. 2018 yılı sonunda günde 1 milyon yolcu taşıyan bir hat haline gelecekö dedi.

İŞÇİLER TÜRK BAYRAĞI AÇTI

Konuşmanın ardından 1 yıldan fazladır yeraltında çalışan ve Mecidiyeköy istasyonundan yeraltına giren tünel delme makinesi (TBM) duvarı delerek yüzeye çıktı. Alkışlar eşliğinde yapılan çalışma sonrasında işçiler TBM aracının üstünde Türk bayrağı açtı.

KABATAŞ-MECİDİYEKÖY-MAHMUTBEY METRO ENTEGRASYON NOKTALARI

Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey metrosu Kabataş istasyonunda Kabataş- Taksim füniküleri ve Eminönü-Kabataş tramvayı ile, Mecidiyeköy istasyonunda Yenikapı-Hacıosman metrosu ile, Karadeniz mahallesinde Topkapı- Sultançiftliği hattı ile, Mahmutbey istasyonunda Bağcılar(kirazlı)-Başakşehir hattı ile entegre olacak.

MAHMUTBEY-MECİDİYEKÖY 26 DAKİKA OLACAK

Entegrasyonun ardından ulaşım süreleri Beşiktaş-Mecidiyeköy 5.5 dakika, Mecidiyeköy-Alibeyköy 7.5 dakika, Çağlayan- Gaziosmanpaşa 13 dakika, Beşiktaş-Sarıyer Hacıosman 25.5 dakika Mahmutbey-Mecidiyeköy 26 dakika, Beşiktaş -Mahmutbey 31.5 dakika Mahmutbey-Yenikapı 39.5 dakika, Mahmutbey-Sarıyer Hacıosman 45 dakika, Mahmutbey-Üsküdar 48.5 dakika, Mahmutbey-Kadıköy 52 dakika, Mahmutbey-Sabiha Gökçen 95.5 dakika olacak.

SÜRÜCÜSÜZ 300 ARAÇ ÇALIŞACAK

Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey metrosunda Üsküdar-Ümraniye metro hattında olduğu gibi 300 adet sürücüsüz araç kullanılacak. Bu araçlarda durağa varış sürelerini ve güzergah haritalarını gösteren LCD ekranlar yer alacak. Engellilerin kullanımına uygun olarak tasarlanan araçlarda cep telefonu şarj üniteleri olacak. Öte yandan Mecidiyeköy Mahmutbey hattında kullanılacak metro vagonlarının yüzde 50'si milli üretim olacak.

Görüntü Dökümü:

-------------------------

-Metro şantiyesinden görüntüler

-Topbaş'ın konuşması

-TBM çıkış anının görüntüleri

-İlçe belediye başkanları ve Kadir Topbaş'ın görüntüleri

-İşçilerin TBM üzerine Türk bayrağı açması

-Genel ve detay görüntüler

09.02.2017 - 16.36 Haber Kodu : 170209161

============================

- 10 YILDIR DİNMEYEN AĞRIYI SONLANDIRAN AMELİYAT. TÜRKİYE'DE İLK KEZ YAPILDI

* Leğen kemiği içindeki en derinde bulunan siyatik sinirine 3 boyutlu kamera sistemi ile girilerek, sinire baskı yapan lezyon alındı. İlknur Aksu' (30)'nun 10 yıldır çektiği karın ağrısı şikayetini sonlandıran ameliyat Türkiye'de ilk kez Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapıldı



Erhan TEKTEN, İstanbul

30 yaşındaki 2 çocuk annesi İlknur Aksu karın ağrısı şikayetiyl Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları Bölümü'ne geldi ve bu ağrıyla 10 yıldır yaşadığını söyledi. Daha önce açık ve kapalı yöntemle 5 ameliyat geçiren Aksu geçtiğimiz Mart ayında hastane bünyesinde kurulan Endometriozis ve Kronik Pelvik Ağrı Polikliniği'nde tedavi görmeye başladı. Ağrıları için internette yaptığı araştırmalarda Endometriozis Derneği'ne ulaştı. Ocak ayı içerisinde dernek vasıtasıyla Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın ve Doğum Hastalıkları İdari Sorumlusu Doç. Dr. Tane Usta ile görüşerek, yapılan tahlil ve tetkiklerin ardından ameliyat olmaya karar verdi. Türkiye'de ilk defa uygulanan bir yöntemle kapalı olarak girilen leğen kemiğinin içinde ana sinirlerden birine baskı yapan lezyon yaklaşık 3 saatlik operosyanla alındı. Operasyonda Beyin Sinir Cerrahi, Kalp ve Damar Cerrahisinden de yardım alındı. ı. Operasyondan 24 saat sonra hasta ayağa kalktı ve 2 gün müşahede altında kalan hasta evine gönderildi.



OPERASYON 3 SAAT SÜRDÜ, HASTA 24 SAATTE AYAĞA KALKTI

Operasyon hakkında bilgi veren Doç. Dr. Taner Usta, hastanın karın bölgesinin alt tarafından başlayıp, sol tarafta dizine bacaklara kadar yayılan bir ağrısı olduğunu vurgulayarak, "Bu ağrısının sinirler üzerine baskı yapan bir lezyondan kaynaklandığını düşündük ve bunla ilgili olarak araştırmalarımıza başladık. Ve çok uzun bir hazırlık döneminden sonra da kapalı yöntemle leğen kemiğinin içindeki en derin noktadaki siyatik sinirlerin üzerinde lezyonun olduğunu saptadık. Bu lezyonu da yaklaşık 3 saat süren bir kapalı cerrahi yöntemiyle (laparoskopik) çıkarttık. Ameliyattan 20-24 saat sonrasında bu ağrıların azaldığını kaybolduğunu gördük. Yaklaşık 4-6 aylık bir rehabilitasyon dönemi var. 4-6 ay sonunda inşallah ağrılarından kurtulmuş bir şekilde onu göndereceğiz" dedi.



3 BOYUTLU SİSTEM İLE EN DERİNLERE İNİLDİ

Bölgenin en büyük özelliğinin çok ciddi damarların ve sinirlerin o bölgede olması olduğunu belirten Usta, "O bölgelere ulaşmak çok zor. Dünyada çok az merkezde bu bölgeye ulaşılabiliyor. Bildiğimiz kadarıyla ülkemizde ilk defa bu bölgeye ulaşarak bu bölgedeki lezyonu tedavi etmiş olduk. Bu ameliyat sırasında daha önceki yapılmış 5 tane ameliyatına dair yapışıklıkları vardı. Ama asıl problemi o değildi hastamızın. Onların hepsini açtık. Asıl hedefimiz leğen kemiği içindeki sinirlere ulaşmaktı. Bunun için çok özel ekipmanımız vardı. Bunların başında 3 boyutlu görüntüleme sistemiyle çalıştık. 3 boyutlu bir laparoskopik sistemi kullanıyoruz. Aynı robotik cerrahi de olduğu gibi bu bölgeleri görerek daha derinlere ve detayını derinliğini hissederek inme şansımız oluyor. Ayrıca buradaki damar ve sinirleri ekarte, uyarmak için özel ekipmanlarda ameliyathanede hazır bulunduruldu" ifadelerini kullandı.

Ameliyattan 5 gün sonra kontrole gelen İlknur Aksu "Benim bu ağrılarım 10 yıldır süren ağrılarım var. Bunun için 5 kere ameliyat oldum. Her ameliyatımın ardından 4 ay sonra ağrılarım tekrardan geri geldi. İnternette araştırırken Endometriozis Derneği vasıtasıyla Taner Hocama ulaştım. Bayağı aşamalar katettikten sonra 'Hiçbir şeyi gözden kaçırmamamız gerektiğini vurguladı Taner hocamız. O şekilde de oldu çok şükür. Ameliyatımı oldum. Daha iyiye gideceğine inanıyorum" dedi.



Görüntü Dökümü:

------------------------

-Kontrole gelen hasta

-Taner Usta ile konuşması

-Hastanın eşi

-Usta ile röp

-Aksu ile röp

-Servisteki ekibin görüntüsü

-Endometriozis (Çikolata Kisti) ve Kronik Pelvik Ağrı Polikliniği'nden detay

-Ameliyatı gerçekleştiren ekip

-Usta'nın masadaki çalışmaları

-Ekip ile toplu fotoğraf çekilmesi genel ve detaylar

-Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi dış görüntüsü

09.02.2017 - 15.54 Haber Kodu : 170209146

============================

- DİKKAT BU TUZAĞA DÜŞMEYİN

Haber-Kamera: Ali AKSOYER / İstanbul

Güngören'de İran uyruklu mağdurun yanına yaklaşarak "Türkiye'ye yeni geldik. Burada geçerli paraları görmek istiyoruz" diyerek, sözde yardım isteyen İran uyruklu karı koca, baktıkları paranın 3 bin 200 dolarını el çabukluğu ile çaldıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Şüphelilerden Moştaba N. (35) tutuklanırken, eşi Maryam S. (25) serbest bırakıldı.

İRAN'LI MAĞDUR NASIL TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜĞÜNÜ ANLATTI

Güngören'de polise başvuran İran uyruklu Arash P.(35) turist olarak yanına gelen iki kişi tarafından dolandırıldığını söyleyerek polise başvurdu. Arash P., polisteki ifadesinde "Yanıma yanaşıp İran'dan yeni geldiklerini Türkiye'de kullanabilecekleri paraları görmek istediler. Yanımda bulunan 5 bin 100 doları onlara görmeleri için verdim. Erkek olan elinde paralara bakıp bana geri verdi. Yanımdan ayrıldılar. Bir süre sonra paraları saydığımda 3 bin 200 doların çalındığını fark ettim" dedi.

POLİS BİR ŞÜPHELİYİ HEMEN YAKALADI

Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından olayla ilgili başlatılan soruşturmada polis şüphelilerin kullandığı otomobilin plakasını tespit etti. Bu bilgi kullanılarak şüphelilerden Moştaba N., gözaltına alındı. Gayrettepe'de bulunan Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amiriğine getirilen Moştaba N., mağdur kişiyle yüzleştirildi.

KOCASINI GÖRMEYE GELİNCE GÖZALTINA ALINDI

Bu sırada gözaltına alınan eşini sormak için İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Gayrettepe'de bulunan binasına gelen Moştaba N.'nin eşi Maryam S. mağdur tarafından "Bu da ona yardım ettiö deyince gözaltına alındı. Poliste işlemleri tamamlanan şüpheliler Moştaba N. ve Maryam S. ile bırakacak yeri olmadığını söylediği iki çocuğu adliyeye sevk edildi.

Mahkeme Moştaba N.'yi tutuklarken Maryam S. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Görüntü Dökümü:

-------------------------

-Şüphelilerin emniyetten çıkışı

09.02.2017 - 15.45 Haber Kodu : 170209141

==============================

- TAKSİM'DEKİ CAMİ ALANINA İLK KEPÇE VURULDU

Haber-Kamera: Zeki GÜNAL/İSTANBUL,()

Taksim'deki cami alanında iş makineleri çalışmaya başladı.

İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun onayının ardından bu sabah Taksim camii alanında şantiye hazırlıklarına başlanmıştı. Akşam saatlerinde caminin yapılacağı alanda bir iş makinesi çalışmaya başladı. Çıkacak molozlar için de bir hafriyat kamyonu getirildi.

Görüntü Dökümü:

------------------------

-Taksim Meydanı

-Caminin yapılacağı alan

-Alana giren hafriyat kamyonu

-İş makinesinin çalışması

-Genel ve detay görüntüler

09.02.2017 - 17.03 Haber Kodu : 170209185

====================================

- KABOĞLU: BUNLARIN HESABI SORULMALIDIR VE SORULACAKTIR

Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Güven USTA / İstanbul

Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında geçtiğimiz gün yayımlanan 686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden ihraç edilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Böyle bir işleme tabi tutulmak İbrahim Kaboğlu'nu yaptırıma tabi tutmak değil, yüzlerce, binlerce hakim ve avukat adayını yaptırıma tabi tutmaktır. Ama onların hocaları olarak İbrahim Kaboğlu'nun da haysiyetini incitmektir. Tabi ki bunların hesabı sorulmalıdır ve sorulacaktır" dedi.

"BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU OHAL YÖNETİMİNİN NEDENİ, KONUSU VE AMACI DIŞINA TAŞAN KARARNAMELERDİR"

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, KHK ile görevden alınmalara ilişkin bir değerlendirme yaparak, "Görevden alınmalar KHK'nin konusu değil. Bir kişi suçlu olabilir, darbeye karışmış olabilir, bombalama yapmış olabilir, Adil Öksüz gibi darbe emri vermiş olabilir. OHAL KHK'leri, OHAL'in ilan edilmesinden sonra gündeme gelen uygulamalardır. Sadece OHAL sırasında yürürlüğe konulabilir ve o süre içerisinde gereçli olur, geçici önlemler almak kaydıyla. Fakat anayasal düzenin yok edilmesine yönelik olayların ve eylemlerin bastırılması amacıyla. OHAL, KHK'leri ancak o çerçevede ve OHAL kanunu ile yetiştirilemeyecek olan, alınamayacak olan önlemlerin alınmasına yöneliktir. Bu açıdan baktığımız zaman yaklaşık 19-20 KHK esasen çok büyük çoğunluğu OHAL yönetiminin nedeni, konusu ve amacı dışına taşan kararnamelerdir. Bunlar içerisinde en tipik uygulama biçimi kamu görevlilerinin görevlerine son verme işlemi haline getirilmiş olması. Oysa kamu görevinin atanma işlemi bellidir, belirli bir usule uyarak atanır. Onun görevden alınması işlemi de bellidir" diye konuştu.

"KHK'LARLA YAYINLANAN LİSTELER ANAYASA DIŞIDIR, HUKUK DIŞIDIR"

İbrahim Kaboğlu, "Bu OHAL'de yapılsa bile, olağan hale göre daha çabuk daha kolay yapılsa bile, yine de bu bir KHK ile değil, ilgili idari işlemle yapılması gereken, uygulanması gereken yaptırımdır. Bu bakımdan bunların çoğu, KHK'larla yayınlanan listeler anayasa dışıdır, hukuk dışıdır. Ama öyleleri var ki bizim durumumuzda olduğu gibi veya hiç biçimde FETÖ örgütü veya cemaatlerle ilişkisi olmayanlar. Türkiye'de Fetullah Gülen cemaati oldu, diğerleri var. Bir başka dünya var ki, laik kesim, modern çağdaş kesim dediğimiz ya da solcu dediğimiz; hiç cemaatlerle ilgisi yok. Cemaatler karşısında notr konumda olan. Bunların da KHK ile görevlerine son verilmesi iki önemli hukuka aykırılığı gündeme getirmektedir. Birincisi; anayasaya aykırılık, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılık. Bizatihi bu yolla insanları tutmak. İkinci sakıncalı tarafı ise; demokratik açıdan darbe kalıntılarının ortadan kaldırılması ve bir kez daha darbenin yapılamayacağı bir ortamın oluşturulması açısından da sakıncalı. Çünkü burada OHAL vesilesiyle darbeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, cemaatlerle kesinlikle uzaktan yakından alakası olmayan, hatta cemaatlerin bu tür örgütlenme yoluyla siyasete etki etmelerine karşı olan kesimleri de çerçeveye koyup onları yaptırıma tabi tutmak çok önemli demokratik açıdan sakıncasını beraberinde getiriyor" dedi.

"BİR ADİL ÖKSÜZ BELKİ BİR GÜN YAKALANSA DA İADE EDİLMEYECEK, FETHULLAH GÜLEN İADE EDİLMEYECEK"

Kaboğlu bu sakıncaları ise şöyle ifade etti:

"Birincisi bugünkü ortamı demokratik olmaktan çıkarmak. Çünkü farklı sesleri dile getirenler görüşlerini, düşüncelerini dile getiren uzmanlar bu şekilde susturulmuş oluyor ya da susturulmak isteniyor. İkincisi ise bu yaklaşım esasen darbecilerin yaptırıma tabi tutulmasını perdeleyen, gölgeleyen bir durumdur çünkü uzun vadeli Türkiye'nin yeniden darbe ortamına sürüklenmemesi için mutlaka 15 Temmuz gecesini hazırlayan koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu açıdan sıkça ölüm cezası gerilir mi, getirilemez mi dillendirmesi yapıldı. Sadece o söylem bile bir Yunanistan'dan iade edilmesi gerek subayların iadesini önledi. Bir Adil Öksüz belki bir gün yakalansa da iade edilmeyecek, Fethullah Gülen iade edilmeyecek. Onlar bir bakıma idam cezası geri getirilecek diye korunmuş oluyor ama bu ortamdan yararlanarak benim gibi hiçbir biçimde bu alanlarla ilgisi olmayan bütün yazdıkları çizdikleri sadece Türkiye üniversitelerinde değil Avrupa üniversitelerinde, dünyanın en prestijli üniversitelerinde görev alanlar bu torbaya konup cezalandırılıyor."

"TABİ Kİ BUNLARIN HESABI SORULMALIDIR VE SORULACAKTIR"

İbrahim Kaboğlu, görevden alınması konusunda neler yapacağının sorulması üzerine ise şunları kaydetti:

"Benim ilk isteğim, bu bir skandaldır, bu büyük bir haksızlıktır, olmaz. Sadece hukuka aykırı değildir aynı zamanda akla aykırıdır. Bizlerin bu şekilde OHAL KHK'larına doldurulmamız sorgusuz sualsiz bir cinayettir, yargısız infazdır. Benim öncelikli olarak temennim, bu hatanın düzeltilmesi yani bu şekilde işletilen bir Rus Ruleti'nin bir an önce geri alınması. Tabi ki bütün kanuni yollar sonuna kadar kullanılacaktır. Böyle bir işleme tabi tutulmak İbrahim Kaboğlu'nu yaptırıma tabi tutmak değil, yüzlerce, binlerce hakim ve avukat adayını yaptırıma tabi tutmaktır. Ama onların hocaları olarak İbrahim Kaboğlu'nun da haysiyetini incitmektir. Tabi ki bunların hesabı sorulmalıdır ve sorulacaktır" dedi.

"BÖYLE BİR ŞEY İLE KARŞILAŞACAĞIMI DÜŞÜNMÜYORDUM"

Kaboğlu, görevden alınmayı beklemediğini ifade ederek, "Beklemiyordum çünkü bütün yazdıklarım, çizdiklerim Türkiye'de ve uluslararası alanda hep saydam olmuştur. Hep açık olmuştur. Fakültede, üniversitede fikri açıdan destekleyen, desteklemeyenlerle hep saygı, sevgi içerisinde olmuştur. Ben görevimi büyük bir titizlikle ve bilimsel ölçüler çerçevesinde ve uluslararası standartlarda yaptığım düşüncesiyle böyle bir şey ile karşılaşacağımı düşünmüyordum. Ama karşılaşmış oldum. Bunun da sonuçları, gerekleri ne ise yapılmalıdır kuşkusuz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

---------------------

- Kaboğlu'nun açıklamaları

- Detaylar

09.02.2017 - 17.03 Haber Kodu : 170209184

===============================

- KHK İLE İHRAÇ EDİLEN PROF. DR. TANÖR, "HASTA GÖREMEZ DURUMA DÜŞERSEM" ÇOK ÜZÜLÜRÜM

Haber - Kamera: Özgür ALTUNCU - Hakime TORUN / İSTANBUL

686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile memuriyetten ihraç edilen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, " Hasta göremez duruma düşersem çok üzülürüm" dedi. 82 yaşındaki Prof. Dr. Tanör kurucusu olduğu İstanbul Tıp Fakültesi nöropsikoloji servisinde gönüllü olarak çalışıyor yine ücretsiz olarak öğrencilere ders veriyordu. KHK ile akademik unvanının alındığını öğrendiğinde çok şaşırdığını söyleyen Tanör, " Çifte bir saçmalık var burada. Ben zaten Bilim Üniversitesi tarafından atılmış bulunuyorum. Atılmış bir kişinin bir daha atılması diye bir saçmalık bu" diye konuştu.

"ALANDAN KOPARSAK YAZIK OLUR"

Klinik Nöropsikolojiyi 1983 yılında Türkiye'ye kendisinin getirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, " Ben bu işin duayeni olduğum için hala benim kurduğum Nöropsikolojik labaratuvarından insanlar yetişip Türkiye'nin çeşitli yerlerine dağıldıkları için zaman zaman benim süpervizyonuma ihtiyaç duyduklarında, bana sorular sormak durumunda kaldıkları için, alandan koparsak yazık olur"diye konuştu.

"İMZA İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM"

Barış için akademisyenler bildirisinin imzacısı olduğu için daha önce çalıştığı vakıf üniversitesinden atılan Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, " 'İmzayı atmasa mıydım?' diye aklımdan hiç geçirmediğimi söyleyemem ama pişman değilim tabi ki çünkü inanıyordum" dedi.

HAYATIMI DOLDURAN HASTALARIM VE ÖĞRENCİLERİM

Hayatını dolduranların hastaları ve öğrencileri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, " Öğrencilere bir şey öğretmek, onlarla bir şeyler paylaşmak, hastalarıma yardımcı olmak, beni mutlu eden şeyler bunlar. Hayatımı dolduran bunlar. Hayatımda bunların yerine geçirebileceğim başka bir şey yok. Benim için çok büyük bir eksiklik; ders verememek, öğrencilerimle birlikte olamamak" diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

"ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ MÜTHİŞ DARBE ALDI"

Son KHK ile kendisi gibi binlerce akademisyenin atılmasının ülke için büyük bir tehlike olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, "Ben bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin eğitim hayatı içinde olumsuz olduğunu düşünüyorum. Üniversite öncesi eğitim de biraz bozuldu. Üniversite eğitimi müthiş darbe aldı, binlerce akademisyenin atılmasıyla.Türkiye'nin gençlerinin geleceği için bence çok tehlikeli bir gidiş. Türkiye böyle adı sanı geçmeyen, bilim dünyasında esamisi okunmayan, basit şeyhlik Arap ülkeleri gibi birşey olabilir diye korkuyorum" şeklinde konuştu.

"HASTA GÖREMEZSEM ÇOK ÜZÜLÜRÜM"

"Tamamiyle hasta göremez duruma düşersem çok üzülürüm. Çünkü onlara yardım etmekten çok hoşlanıyorum" diyen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, dünden bu yana Türkiye'nin dört bir yanından destek mesajları alıyor. Hastaları ve öğrencileri tarafından ziyaret edilen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, moralini yüksek tutmaya çalışıyor. Ona bu konuda en büyük destek öğrencileri.

ÖĞRENCİLERİN İDOLÜ

Prof. Dr. Öget Öktem Tanör'ü idolü olarak gördüğünü söyleyen bir öğrencisi, onu şu şekilde tarif etti:

"Hastalarının hepsine sabırla, sevgiyle yaklaşan ve o şekilde bir tedavi süreci planlayan bir insan. Ben en son ders alan öğrenciyim ama bundan sonraki nesilin ders alamayacak olması çok ciddi bir boşluk. Öget hocadan ders almak bir avantaj. Çok hasta açıkta kalacak. Öget hocanın çok eski hastaları var."

"HASTALARI İÇİN KAYIP OLACAK"

Prof. Dr. Öget Öktem Tanör'ü, her öğrencisine ayrı ayrı özen ve ilgi gösteren, çok nazik içten yaklaşan bir hanımefendi olarak tanımlayan bir başka öğrencisi de,"Hem hastalarıyla ilişkisi açısından, hem öğrencileriyle ilişkisi açısından, Öget hocanın bizimle iletişiminin kısıtlanması, bence insanlarda çok büyük bir eksiklik oluşturacak. Özellikle hastaları açısından çok büyük bir kayıp olacak" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

------------------------

- Prof. Dr. Öget Öktem Tanör ile Röportaj

- Tanör hocanın öğrencileriyle sohbetinden genel ve detay görüntüler

- Öğrencilerinin Prof. Dr. Öget Öktem Tanör'ü anlatması

09.02.2017 - 17.44 Haber Kodu : 170209202