FETÖ'nün 15 Temmuz  darbe girişimi sırasında Çengelköy'de darbecilere karşı mücadele verirken gazi olan muhtar Can Cumhurcu, o geceyi anlattı. Cumhurcu, "Seyit Onbaşı'yı hepimiz okuduk. Ama sadece okuyorduk. Biz 15 Temmuz'da bunları canlı yaşadık. O gençlerin, o gece sokaklarda neler yaptığına canlı şahit olduk. Dedelerimizin ruhaniyeti o gece Çengelköy sokaklarındaydı. Bu ruh bambaşka bir ruhtu. Diriliş ruhuydu" dedi.
Çengelköy Polis Merkezi önünde darbecilere karşı direnirken kasığından vurularak yaralanan Can Cumhurcu, “15 Temmuz akşamı bir diriliş, şahlanış hikayesi. İlk yazıldığı yerlerden bir tanesidir Çengelköy. Ülkemizin hiçbir tarafında bir hareketlilik yokken, Çengelköy bu kalkışmanın içindeydi. Kuleli Askeri Lisesi'nde konuşlanmış terör örgütü üyelerinin burayı karargah olarak kullanması bu işi bizim ilk önce yaşamamıza neden oldu. O gece saat 08.30'da başlayan bir koşuşturma, sabah erken saatlerinde biten Allah'a şükürler olsun bir şahlanış, diriliş hikayesi bu" diye konuştu.

"ÇALIŞKAN'IN TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİYLE KAVGASINI TELSİZDEN DİNLEMEYE BAŞLADIK"
O geceyi anlatan Can Cumhurcu, “Akşam saat 20.30 civarında Çengelköy'de evime girmek üzereyken, gelen istihbaratlar üzerine Çengelköy Karakolu'na doğru koşmaya başladım. Ulaşabileceğim mülki amirlerime ulaşmaya çalıştım. Ama kimseye ulaşamadım. Karakoldan içeri girdiğimde Sayın Emniyet Müdürümüz Mustafa Çalışkan'ın terör örgütü üyeleriyle kavgasını telsizden dinlemeye başladık. 'Televizyon açık mı?' diye sordum. Televizyon açıktı ve köprünün üzerinde tankları gördüğümde işte bende o zaman şafakların çaktığı dakikaydı. İlk önce aklıma ihtilal gibi bir şey gelmedi. Saat 21.15'e doğru Kuleli Askeri Lisesi'nden bir yüzbaşının havaya silah sıkarak gelmesi ve 'Ordu yönetime el koydu' demesi üzerine artık bizde burada bir direniş, diriliş harekatını başlattık" ifadelerini kullandı.

"8 ŞEHİT, 84 GAZİMİZ VAR. 100 KİŞİYİ ÖLDÜRME MAKSADIYLA ATEŞ ETMİŞLER"
Çengelköy'ün stratejik bir konuma sahip olduğunu belirten Cam Cumhurcu, "Burayı özellikle seçmelerinin amacı, köprüyle aralarındaki en büyük engel burasıydı. Stratejik olarak karakolumuz önemli noktadaydı ve çok önemliydi. Burayı ele geçirmeye çalışıyorlardı. Buradan da köprüye çok rahat bağlantı sağlamayı amaçlıyorlardı. Çengelköy'ün kanaat önderlerini aradık, acilen Çengelköy karakoluna davet ettik. Karakolun içindeki polis araçlarını barikat olarak kullanarak ana caddeyi kapattık. Cumhurbaşkanımızın hiçbir konuşmasına tanıklık etmedik. Çünkü biz direk ateşin içindeydik. Yolu kapattık, geçişi engelledik. Allah'a şükürler olsun. Tabi çok üzüldük. Bugün Çengelköy'de 8 şehit, 84 gazimiz var. Bu rakam olarak çok büyük bir rakam. Bu ne anlama geliyor? Bunlar 100 kişiyi öldürme maksadıyla ateş etmişler" şeklinde konuştu.


"15 TEMMUZ'U UNUTMAMAK, UNUTTURMAMAK ADINA BİZİM ÜSTÜMÜZDE BİR DAMGA BU"
“En büyük zaafa düştüğümüz nokta, 'Türk askeri halkına sıkmaz'. Her ne kadar emir komuta olsa da Türk askeri başkadır bizim gözümüzde. Biz bu zaafa düştük" diyen Can Cumhurcu, “O arada baktık bunlar duracak gibi değil. Yaylım ateşine dönmeye başladı bu iş. O sırada karakolun önündeki projektörler yanıyordu. İçeri girip projektörleri söndürdüm. Dışarı çıktığımda o an G3 kurşunu aldım. Kasığımı parçaladı. Yere düştüm. Çengelköy'ün gençleri beni o ateş hattından çekmeye çalıştı. Diyorum ki çocuklara, 'Çocuklar beni alıyorsunuz ama ayağımı unuttunuz'. Çünkü ben ayağımı koptu zannettim. O arada çok büyük bir yaylım ateşi başladı. Onu almayın ölsün orada der gibiydi. Sağ olsun gençler üzerime kapaklanarak beni oradan aldılar. 4 gün yoğun bakımda kaldım. Ameliyata aldılar. Ayağımdaki kılcal damarların kanaması durmuyordu. Bacağım mosmordu. Sağ olsun devlet büyüklerimiz de başımızda, bütün gazilerimizle ilgileniyorlardı. Biz 15 Temmuz'u onurla üzerimizde taşıyacağız. 15 Temmuz'u unutturmamak, unutmamak adına bizim üstümüzde bir damga bu" dedi.

"DEDELERİMİZİN RUHANİYETİ O GECE ÇENGELKÖY SOKAKLARINDAYDI"
15 Temmuz ruhunu, “Seyit Onbaşı'yı hepimiz okuduk. Sadece okuyorduk. Biz 15 Temmuz'da bunları canlı yaşadık. O gençlerin, o gece sokaklarda neler yaptığına canlı şahit olduk. Dedelerimizin ruhaniyeti o gece Çengelköy sokaklarındaydı. Bu ruh bambaşka bir ruhtu. Diriliş ruhuydu" diye tanımlayan Can Cumhurcu, “Şehitler köyü, Gaziler köyü Çengelköy'ün muhtarısınız. Bu sokaklarda dolaştığınız zaman ya bir şehit ailesine ya da gaziye, gazi ailesine denk geliyorsunuz. Bu 15 Temmuz'u biz aslında her gün yaşıyoruz. Sizler belki bunu dışarıda algılayamıyorsunuz. Bugün bir şehit çocuğu bize koşarak geliyor,  bir baba, anne şefkatini bekliyor. Biz onu yaşatmaya çalışıyoruz. Kolay değil. Biz ölene dek bu 15 Temmuz'u ne unutacağız, ne unutturacağız" diye konuştu.


Görüntü Dökümü:
-------------------------
-Çengelköy Polis Merkezi 
-Can Cumhurcu'nun konuşması
-Çengelköy muhtarlığı
-Genel ve detaylar


====================================

4-15 TEMMUZ GAZİSİ ARAS: ÖLECEĞİMİ HİSSETTİM AMA NE BİR BURUKLUK NE DE BİR KIZGINLIK VARDI

Haber - Kamera: Gökhan ÇELİK - Güven USTA, İSTANBUL()-15 Temmuz darbe girişiminde yaralanan Gazi Mustafa Aras, "O gece, asla yapmam dediğim şeyleri yaptım. Hastanedeyken sedye üzerinde o an öleceğim sandım ama, ne bir burukluk ne de bir kızgınlık vardı. Zaten ne için kızacaksın. Vatanın için o gün çıkmışsın ve vatanın için de şehit olacaksın" dedi.
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında darbecilere karşı mücadele verirken gazi olan Mustafa Aras, o gece yaşadıklarını Demirören Haber Ajansı'na () anlattı. 
Vatandaşların üzerine tank süren darbecilere engel olmaya çalıştığı sırada silahla vurularak gazi olan Aras, “15 Temmuz'da beni sokağa çıkaran vatan ve millet sevgisiydi. Benim bir abim polis, şu an bir kardeşim de asker. Milliyetçi bir aileyiz zaten. Ülkesini ve milletini seven bir aileyiz 15 Temmuz gecesi Esenler'den bulunan evimden Üçyüzlü Polis Merkezi'ne gittik. Oraya gittiğimizde bize, 'Burası küçük bir karakol, Esenler Emniyet binası önemli' diyerek emniyet binasına yönlendirdiler. Biz arkadaşlarla ilçe emniyet müdürlüğüne gittik.  Daha sonra emniyet müdürümüz, diğer görevli arkadaşların yönlendirmesi ile havaalanına doğru yürüyerek gitmek üzere hareket ettik. Otobana doğru ilerliyorduk. Orada bizden önce yola çıkmış vatandaşları gördük. Çok kalabalıktı. İnsanlar tekbirlerle yürüyorlardı. Herkes vatanına sahip çıkmak için sokağa çıkmıştı. Çok fazla yürümemişken arkadan birileri, 'Askeri araç geliyor' diye bağırdı. Biz de, 'Gelsin ne olacak önünde durur ve geçişi engelleriz' dedik. Daha sonra başka bir ses geldi arkadan ve 'Tank geliyor' dediler. Biz yine, 'Gelsin yahu ne olacak. Bizi ezecek değil ya, tank da bizim vatanımızın sonuçta' dedik. Demeye kalmadı ben o an tankı gördüm. İnsanlara ve arabalara ezerek ve zarar vererek geliyordu. Hatta bir an bizim üzerimize doğru geldi tank. Biz zoraki kaçtık. Benim yanımda o alanda şehidimiz vardı, yine gazi olan Vahide hanım vardı. Tank yola doğru döndüğünde ben koşarak arkadan tankın üstüne çıktım. Benden önce de insanlar çıkmıştı tankın üstüne. Oraya çıktığımda tankın içindekileri, 'Yahu ne yapıyorsunuz, inşalara zarar veriyorsunuz' dedim. Öyle bir psikoloji ki sanki görmüyorlardı. Uyarılarımıza rağmen tank içindeki yarbay sıfatlı hain, 'bu tank durmayacak, atlayın aşağıya' dedi.  Bu sırada tank insanları ve araçları ezmeye devam ediyordu. 'Yahu kadını ikiye böldün görmüyor musunuz?' dedim. Onlar da, 'yapacak bir şey yok, yoldan çekilsinler' dediler. Biz bir taraftan tank içindeki darbecileri dışarı çıkarmaya çalıştık. Amacımız onları tank içinden çıkararak engel olmaktı. Esenler Birlik Mahallesi'nden çıktık, Yüzyıl'a doğru giderken insan kalabalığı vardı. Tank durmadı ve o kalabalığın içine daldı. Biz tankın üstünden bağırdık insanlara çekilin diye ama orada da şehit ve gazilerimiz oldu" diye konuştu.


"VURULDUĞUMU HİSSETMİYORDUM. SADECE SICAK KANIN AKTIĞINI HİSSETTİM"
Sokaktaki kalabalığın her geçen dakika daha da arttığını sözlerine ekleyen Mustafa Aras, "Bir yerden sonra işin rengi çok değişmeye başladı. Bir yerden sonra biz de darbecilere vurmaya ve zarar vermeye başladık. Bu şekilde baya bir yol yaptık. Benim aklıma gelen askerlerin miğferlerini söktük. Benle birlikte 3 kişi daha vardı. Amacımız miğfer üzerindeki telsizlerle iletişimi kesmekti. Miğferleri söktük ve tanktan aşağı attık. Tankın üstüne makineli silah vardı. Onun şerit mermisini kopardık ki başka birilerine zarar verilmesin diye. Benim önce o arbedede burnum ve dişlerim kırıldı. Tankın üstünde kavga ediyoruz çünkü. Yüzyıl'ın orada bir köprü altına girdik. Orada iyi bir ışıklandırma vardı. Tankın içi bir anda aydınlık oldu. Bu sırada ben tank içindeki darbecilerin beylik silahını hazırladığını gördüm. Ben, yarbay denilen hainin yanından baş aşağı olmak üzere tankın içine girdim ve orada darbecilerle boğuştum. Amacım elindeki silahı almaktı. Derdim, 'Bu bizi vuracak. Vurmadan bir şeylere engel olayım' dedim. Boğuşma sırasında darbecinin elindeki beylik silahı yere düştü. Ardından ben darbecinin hemen yanındaki makineli silahı gördüm. Onu çekip aldım. Tam alırken de tankın üstünde bağlı olan Yarbay, namlunun ucundan tuttu. İkimiz de silahı çekiştirmeye başladık. Derken yan tarafta bir arkadaşımın elinde küçük bir çakı vardı. Onun elinden çakıyı aldım ve yarbayı korkutmaya çalıştım. Elinden silahı almak için birkaç bıçak darbesi vurdum. Silahı aldım, ayağa kalktım ve kurma kolunu çekmeye çalışırken, bir el silah sesi duydum. Elimdeki silaha bakıyorum, diyorum ki kendi kendime, 'Yahu bu silahın daha kurma kolunu çekmedim. Bu nasıl oluyor da ateş aldı' dedim. Ben elimdeki silah patladı sandım. İkinci bir silah sesi duyunca başka bir silah sesinin olduğunu fark ettim. Daha sonra karın boşluğumdan sıcak bir şeylerin aktığını hissettim. Tişörtü kaldırınca baktım iki kurşun yarası, kanlar aşağı doğru süzülüyor. Ya dedim bunlar beni vurmuş. Öyle bir psikoloji ki vurulduğumu hissetmiyordum. Sadece sıcak kanın aktığını hissettim. Yarbaya baktım bir taraftan diğer arkadaşlarla boğuşuyorlardı ama silah bana dönüktü. Meğer darbeci yarbay beni vurmuş" şeklinde konuştu.

"O GECE ASLA YAPMAM DEDİĞİM ŞEYLERİ YAPTIM"
Vurulduktan sonra çevredekiler tarafından hastaneye kaldırıldığını ve sonrasında uzun bir tedavi süreci geçirdiğini belirten Aras, “O gece, asla yapmam dediğim şeyleri yaptım. Hastanedeyken sedye üzerinde o an öleceğim sandım ama, ne bir burukluk ne de bir kızgınlık vardı. Zaten ne için kızacaksın, vatanın için o gün çıkmışsın ve vatanın için de şehit olacaksın. Ben evliyim, eşim var. Hiç ailem ve eşim aklıma gelmedi. 'Söz konusu vatansa gerisi teferruattır' diye boşa dememişler. Ölmek gerekseydi o gece ölürdük" İfadelerini kullandı.

Görüntü dökümü
-----------------------------
-Mustafa Aras ile röportaj
-Genel ve detaylar


===================================================


5-EMNİYET MÜDÜRÜ ÇALIŞKAN'IN GAZİ KORUMA MÜDÜRÜ 15 TEMMUZ'DA KÖPRÜDE YAŞANANLARI ANLATTI

Haber- Kamera: Gökhan ÇELİK-Onur MERİÇ/İSTANBUL,()
15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın koruma amirliğini yapan ve darbeciler tarafından vurulan Mehmet Onay, "Vatandaş fevri hareketler yapıyordu, bizim elimizden silah almak istiyordu. 'Verin biz savaşalım' şeklinde. Sayın Çalışkan bu durumun yanlış olacağını ve gereğinin yapılacağını ve polislerle birlikte vatandaşların arkadan gelerek destek verilmesini istedi" dedi.

"KÖPRÜYE İNTİKAL ETTİĞİMİZDE ORADA KİMSE YOKTU" 
15 Temmuz darbe girişimi sırasında 34 kişinin şehit olduğu 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde darbecilerle mücadele eden İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın eski Koruma Amiri Mehmet Onay, o gece yaşananları Demirören Haber Ajansı'na () anlattı. 
O akşam Çalışkan'ın Vatan Caddesi'nde bulunan İl Emniyet Müdürlüğü'nde şube amirleri ile birlikte toplantı halindeyken darbe girişimini öğrendiklerini belirten Onay, "Askerlerin polislerin silahlarını aldığı şeklindeki duyum üzerine ivedi bir şekilde hareketlendik. Bunun üzerine Mustafa Çalışkan'ın emri üzerine biz köprüye doğru yola çıktık. Biz köprüye vardığımızda Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçişlerin askerlerin tarafından kesildiğini gördük. Tabi biz buna anlam verememiştik. Avrupa yakasından Anadolu yakasına ise geçiş serbestti. Trafik yoğunluğu vardı. Biz köprüye intikal ettiğimizde orada kimse yoktu. Geldikten sonra Whatsapp'tan, 'İstanbul Emniyet Müdürü köprüye doğru geliyor, teslim alın. Teslim olmuyorsa öldürün' şeklinde talimat vermişler." dedi.

"KÖPRÜDE SÜREKLİ YER DEĞİŞTİRİYORDUK" 
"Onlar bizi fark edemediler" diyen Onay, "Daha sonra bizim geldiğimizin farkına varmışlar ki bizi sindirme anlamında havaya ateş açmaya başladılar. Biz sürekli yer değiştiriyorduk. Tam konuyu da çözemiyorduk. Aklımıza ilk gelen, herhalde dedik 'bir askeri birliği teröristler' bastı. Askerlerin silah ve kıyafetleri aldılar ve köprüyü kestiler. O saatlerde henüz tanklar gelmemişti. Yaklaşık 50 asker köprüde bekliyordu. Bu sırada biz bir yandan sürekli fikir alış verişi yapıyoruz. Sayın il emniyet müdürümüzün de sürekli devlet büyükleri ile bir telefon trafiği vardı. İleri ki saatlerde Sayın Başbakanımızın 'Bir darbe girişimi' açıklaması geldi. Ondan sonra biz işin boyutlarını öğrenmeye başladık. Vatan, çevik kuvvet, özel hareket, havalimanları ve kendilerince tehlikeli gördükleri 27 noktada konuşlanmış olduklarını, buralara tank ve askeri personelle çevirerek helikopterle inmeye çalıştıklarını öğrenince biz dedik ki, 'Bu iş çığırından çıkan ve kıyamete giden bir tavır aldı'. Biz de bu esnada, köprüde sürekli yer değiştiriyorduk. Sonrasında o zamanki İstanbul Valimiz Vasip Şahin ve 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar, köprüye intikal ettiler. Fikir alışverişinden sonra onlar da farklı noktalardaki olaylara bakmak üzere başka bir yere hareket ettiler. Biz emniyet müdürümüz ve şuan Ankara'da bulunan Yavuz Türkgenç paşamız bizim yanımızda kaldı. Biz o sıra, kimsenin burnu kanamadan nasıl askerleri teslim alırız onu planlıyorduk. Daha sonra Çengelköy istikametinden köprüye doğru gelmeye çalışan bir vatandaş grubu olduğu haberini aldık. Bu vatandaşlar zaten Cumhurbaşkanımızın talimat vermişti, halkın sokağa çıkması şeklinde. Biz de halkın önünü açtırarak vatandaşın köprüye gelmesini sağladık." diye konuştu.

"ÇOK KISA SÜREDE KULE VE HAVALİMANI TEMİZLENDİ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın o akşam birçok kere İstanbul İl Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan'ı aradığını ifade eden Onay, "Sayın Cumhurbaşkanımız emniyet müdürümüzü arayarak havalimanındaki durumu sordu. Çünkü kulenin ele geçirildiği haberi ulaşmış. 'Ne kadar sürede orayı temizlersiniz' şeklinde soru sordu ve emniyet müdürümüz de, 10- 15 dakika içinde alınacağını söyledi ve çok kısa zamanda kule ve havalimanı temizlendi. Durum Cumhurbaşkanımıza iletildi" şeklinde konuştu

"DOĞRU TARAFTA OLDUĞUMUZ İÇİN ALLAH'IN YARDIMIZ ÜZERİMİZDEN HİÇ EKSİK OLMADI"
"Daha sonra, sayın müdürüm bize bir konuşma yaptı." diyen Onay şöyle devam etti:
"Sayıca onlar bizden çok çok fazlaydı. Bu sırada da zaten tanklar ve ZPT'ler de gelmişti. Sayın Çalışkan bize, 'Arkadaşlar biz karşıya şehit olmaya gidiyoruz. Biz belki şehit olacağız ama arkadan gelen arkadaşlarımız bizim yerimizi dolduracak ve biz bu kalkışmayı önleyeceğiz. Büyük ihtimalle hiçbirimizin burnunun kanamayacağı ve yine de eğer içinizde gelmek istemeyen varsa buradan ayrılsın' diye bir konuşma yaptı. O konuşmanın ardından kimse ayrılmadı. Karşıya geçtik biz. Tam askerlerle karşı karşıya geldik. Burada emniyet müdürümüz bir aracın üstüne çıkarak konuşma yaptı. Bu sırada da vatandaşlar farkına vardı il emniyet müdürünün köprüye geldiğinin. Çünkü biz gelmeden önce vatandaş fevri hareketler yapıyordu, bizim elimizden silah almak istiyordu. 'Verin biz savaşalım' şeklinde. Sayın Çalışkan bu durumun yanlış olacağını ve gereğinin yapılacağını ve polislerle birlikte vatandaşların arkadan gelerek destek verilmesini istedi. Biz vatandaşlarla hareket etmeye başladığımızda asker artık havaya ateş etmeyi bırakarak direkt üzerimize yayılım ateşi açtılar. Bu esnada biz kendimizi savunma maksatlı olarak yere attık. O an çok kişi yaralandı. O sıra kime ne geldiğini tam kestiremiyorduk. Çünkü savaş ortamındaydık. Bazen kafamızı çevirdiğimizde insanların havada uçuştuğunu ve etrafın kan revan olduğunu görüyorduk. Tekrar bir hamle yapmak için yeltendik bu sefer daha yoğun bir atışla karşılaştık. Ben o anda yerde sürünürken 2-3 kurşun isabet etti ve orada ağır yaralandı. O esnada hareket edemiyordum. Sayın il emniyet müdürümüzle göz göze geldik. Ben, 'Sayın müdürüm ben vuruldum' dedim. Fakat o anda bizim biraz gerimizde olan Münir Alkan kardeşimiz şehit olmuştu. Bizim koruma arkadaşlarımız İl emniyet müdürümüzü korumalı bir yere götürmek istedi ama Sayın Mustafa Çalışkan buna itiraz ederek, 'Mehmet orada yatıyor, Mehmet'i alın' dedi. Bunları anlatırken şimdi çok rahat anlatıyoruz ama bunların hepsi kurşun ve silah seslerinin altında, üzerinize mermi yağarken yapılan işlemler. Tabi tüm bu anda yapılanlar, emniyet müdürümüzün verdiği talimatlar hepsi silah altında, büyük bir ateş altında, hayatınızla cebelleştiğiniz anda verilen kararlar. Şükürler olsun verilen kararların hepsi yerinde ve dört dörtlük kararlardı. Hiçbirinde yanlış bir hareket tarzı olmamış. Onu da şuna bağlıyorum ben. Çünkü biz doğru taraftaydık. Doğru tarafta biz olduğumuz için Allah'ın yardımı hiç üzerimizden eksik olmadı. Üzerimizde manevi bir güç vardı" diye konuştu.

"ÜLKEMİZİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ HER ŞEYİN ÜZERİNDEDİR"
Mehmet Onay, hastaneye kaldırıldığında bir an kalbinin durduğunu belirterek, "Hastanede o kadar yoğun hasta vardı ki artık, kanları paspas ile çekiyorlardı. Bir süre sonra biri, 'Hocam hastayı kaybediyoruz' dedi ve doktorlar hemen başımda toplandı. O esnada kalbim durmuş müdahale ettiler. 17 gün yoğun bakımda kaldım. Hiç hatırlamıyorum 17 günü. Daha sonra 5 buçuk ay sonra yeniden yürümeye başladım. Tedavim halen devam ediyor. Türkiye kaderine kara bir leke olarak 15 Temmuz'u yaşatmaya çalışanlara, ne yazık ki 50 senede hazırlamış oldukları, onlar için ne yazık ki diyorum tabi. Bizim için şeref. Köprünün ayaklarına çarparak durdurularak altın harflerle kazındı. Biz bu yaşadığımız süreçte, eğer akıttığımız kanlar bayrağımızda bir nokta olarak bayrağımızı dalgalandırıyorsa biz bundan büyük bir şeref ve hasiyet ve onur duyuyoruz. Ülkemizin bölünmez bütünlüğü her şeyin üzerindedir. Ülke birdir, bayrak birdir. Bu doğrultuda gereken hareketleri yaptığımıza ve Allah'ımızın bize bunu nasip ettiğine inanıyorum. Biz, yıllarca devletimizin bizi yetiştirmiş olduğu, harcadığı paranın hakkı belki, sizin için bir dakikada devletin bize ihtiyacı olduğu anda yerine getirdik. Bunun içinde gurur duyuyorum. 15 Temmuz'u unutmayalım unutturmayalım. Çünkü bu dediğimiz gibi, belki bugün Allah göstermesin kara leke olarak geçecekti ama altın harflerle geçti. O yüzden biz vazife aldığımızdan, bu uğurda gazi ve şehit olduğumuzdan gurur duyuyoruz. Keşke görevimizi şehit olarak tamamlayabilseydik ama inşallah Allah bize şehitliği de nasip eder." ifadelerini kullandı.

Görüntü dökümü
------------------------
-Mehmet Onay ile röportaj
-Mehmet Onay'dan detaylar

=============================================

6- "HAFIZA 15 TEMMUZ " MÜZESİ TAMAMLANDI

Ali AKSOYER / İSTANBUL()15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün Anadolu Yakası tarafında yapılan "Hafıza 15 Temmuz müzesi" tamamlandı. 15 Temmuz'un yıldönümünde açılması beklenen müzede dünya darbeler tarihi, sömürgecilik gibi bölümler bulunuyor. 
Yapımına yaklaşık 1,5 yıl önce başlanan "Hafıza 15 Temmuz" müzesinin yapımı tamamlandı. Müzenin 15 Temmuz'un bu yılki yıldönümünde ziyarete açılması bekleniyor. Müze alanın bin 500 metre olduğu belirtilirken, yaklaşık 200 metrekarelikte bir mescit bulunuyor. Müzenin çevresinde ise 11 bin metrekarelik yeşil alan oluşturuldu.
Müzede darbe gecesi gösterilen direniş tüm yönleriyle anlatılacak. Darbe girişimi gecesi şehit olan vatandaşlara ait hatıra eşyalar sergilenecek. Müzede ayrıca dünya darbeler tarihi, sömürgecilik tarihi ile bilgi verilecek bölümler de bulunuyor. Müzenin 15 Temmuz yıldönümü törenleri sırasında açılması planlanıyor.

Görüntü Dökümü:
----------
-Havadan görüntüyle müzenin son hali