CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile ortak basın toplantısı düzenledi. Son dönemlerde özellikle Batı'da nefret suçunu tahrik etme noktasında çok ciddi olumsuz gelişmeler yaşandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Müslümanlara karşı İslamofobi aldı başını gidiyor. Biz Müslüman olarak barış dininin mensupları olarak böyle bir katliam nereden gelirse gelsin böyle bir terör eylemine olumlu bakmamız mümkün değil. Batı'nın ikiyüzlülüğü ortadadır. Biz Müslüman olarak hiçbir zaman terörün katliamların yanında yer almadık. Bu katliamların arkasında ırkçılık, nefret söylemleri, İslamofobi yatıyor. Lütfen bu konularda camilerimizi saldıranlara karşı o ülkelerin yönetimleri tedbirlerini alsın. Bunlar hep tahriktir. Bunlar boşuna yapılmıyor. Sultanahmet'e kadar gelip polisimizi şehit edenler, Dolmabahçe'de polis kulübesine saldıranlar, bunlar bir senaryonun neticesidir. İslam dünyasının üzerinde de oyunlar oynanıyor" dedi.

"FİLİSTİN MESELESİ BUGÜN İNSANLIĞIN VİCDANINDA KANAYAN BİR YARADIR"

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda gerçekleştirilen basın toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Filistin meselesine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devlet başkanı ile gerek ikili gerekse heyetlerarası görüşmelerimizde Filistin-Türkiye ilişkilerini, bölgedeki gelişmeleri özellikle son olarak Fransa'daki gelişmeyi değerlendirme imkanımız oldu. 

İsrail işgalinin ve saldırgan politikalarının sona erdirilmesi, bölgede adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması konusunda da görüş alışverişinde bulunduk. 

Egemen ve bağımsız Filistin Devletinin kurulması, birlik hükümetinin desteklenmesi, Filistinli kardeşlerimizin maruz kaldıkları mağduriyetlerin giderilmesi ve Gazze'nin yeniden imarı konusunda ne gibi adımların atılabileceğini istişare ettik. Filistin meselesi bugün insanlığın vicdanında kanayan bir yaradır. Bölgede kalıcı barışın tesisiyle ilgili olarak 1967 sınırları bu işin olmazsa olmazıdır. Maalesef İsrail'in barışa hazır olmadığını, barışı isteyen tarafta yer almadığını görüyoruz. 

İsrail, bağımsız bir Filistin Devletini istemediği gibi böyle bir devleti kendi varlığına tehdit olarak görüyor. Filistinlilerin on yıllardır kendi vatanlarında devletsiz bırakılmaları asla kabul edilemez. Bu tarihi adaletsizlik giderilmediği sürece Filistin meselesine adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması da mümkün değildir"
 diye konuştu.

"BM GÜVENLİK KONSEYİ'NİN İSRAİL'İN ŞIMARIKLIKLARI KARŞISINDA ÜSTÜNE DÜŞEN VAZİFEYİ YERİNE GETİRMEKTEN İMTİNA ETTİĞİNİ GÖRÜYORUZ"

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Filistin konusundaki tavrını eleştiren Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, diğer birçok kritik konuda olduğu gibi İsrail'in bölgede gerilimi arttıran şımarıklıkları karşısında üstüne düşen vazifeyi yerine getirmekten imtina ettiğini görüyoruz. Filistin'in İsrail işgalinin 2017 yılının sonunda sona erdirilmesini ve iki devlet temelinde bir çözüme ulaşılmasını içeren tasarısı BM Güvenlik Konseyinde kabul edilmedi. Bu red kararıyla maalesef Filistin meselesinin çözümü ve bölgede kalıcı barışın sağlanması hususunda çok önemli bir fırsat kaçırılmış oldu. Bu gelişmeden derin hayal kırıklığı duyduğumuzu da belirtmek isterim. Bu kararla BM Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesi konusundaki ısrarlı tavrımızın ne kadar haklı olduğu da görülmüş oldu. Dünya beşten büyüktür derken dünyayı kalkıp da beş tane daimi üyenin içerisinde bir tanesinin iki dudağının arasına mahkum edemezsiniz. Asla adil bir dünyanın içerisinde yerinizi alamazsınız" ifadelerini kullandı.

"HENÜZ BİZE GELMİŞ BİR DAVET YOK"

ABD Başkanı Barack Obama'nın 18 Şubat gerçekleştirileceği belirtilen Küresel Güvenlik Zirvesi'ne tüm liderleri davet ettiği hatırlatılan Erdoğan, kendisine bir davet gelip gelmediği ve bu çağrıyı nasıl değerlendirdiği sorusu için "18 Şubat ile alakalı olarak henüz bize gelmiş bir davet söz konusu değil. Eğer davet gelecek olursa tabi ki konusu, içeriği önemli. Şu anda dünyanın gündeminde olan konular olduktan sonra bunlar olumlu değerlendirebileceğimiz bir zirve olur. Henüz bize gelmiş bir davet yok" diye yanıt verdi.

"CUMHURBAŞKANINDAN DAVET ALDIM VE ÇOK RAHAT BİR ŞEKİLDE GİDİP KATILDIM"

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a Paris'te gerçekleştirilen Cumhuriyet Yürüyüşü'ne katılmaması yönünde taleplerin geldiği şeklindeki iddiaların sorulması üzerine Abbas, "Dün Fransa'ya cumhurbaşkanının davetiyle gittim. Hiçkimsenin beni engellemeye çalıştığını da görmedim. Çok iyi bir şekilde karşılandık orada. Fransa ile ilişkilerimiz çok güçlü. Fransa parlamentosu Filistin Devletinin bağımsız olarak kurulması konusunda bir görüş beyan etti. Ben cumhurbaşkanından davet aldım ve çok rahat bir şekilde gidip katıldım" dedi.

"HANGİ YÜZLE ORAYA GİTTİ, ANLAMAKTA ZORLANIYORUM"

Fransa'nın başkenti Paris'teki saldırının ardından Batı'da bazı kesimlerin Müslümanlığı suçlayıcı birtakım söylemleri hakkında görüşleri ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Cumhuriyet Yürüyüşü'ne katılmasını nasıl değerlendirdiği sorulan Erdoğan, şunları söyledi:

"Olayın failleri bellidir. Olayın failleri Fransız vatandaşıdır. Bu Fransız vatandaşları böyle bir katliamı işlerken faturanın kesildiği yer Müslümanlardır. Çok manidardır. Kaldı ki Fransız vatandaşı olan bu kişiler 16 ay cezaevinde yatıyor ve 16 ay sonra cezaevinden çıkıyorlar. Oradaki istihbarat teşkilatı içeriden çıkanları takip etmez mi? Olayın bir de bu boyutu var. Son dönemlerde özellikle Batı'da nefret suçunu tahrik etme noktasında çok ciddi gelişmeler var. Olumsuz gelişmeler. Müslümanlara karşı İslamofobi aldı başını gidiyor. Biz Müslüman olarak barış dininin mensupları olarak böyle bir katliam nereden gelirse gelsin böyle bir terör eylemine olumlu bakmamız mümkün değil. Ancak bazı gerçekleri de görmemiz gerekir. 

Gazze'de 2 bin 500 kişiyi katletmek suretiyle bir devlet terörü estiren bu zatın el sallamasına siz nasıl bakıyorsunuz? Sanki tribünde insanlar onu çok heyecanla beklemişler gibi onlara el sallıyor. Hangi yüzle oraya gitti, onu da anlamakta zorlanıyorum. Siz katlettiğiniz yavruların, kadınların hesabını verin. Suriye'de 350 bin insan öldürüldü. Dünyanın şu anda kılı kıpırdıyor mu? Orada da devlet terörü estiren birileri işin başında duruyor. Hala öldürsün devam etsin diye seyrediliyor. 

Bu da manidar. Kahrını çeken kim? Türkiye. Bu gerçekler karşısında ben inanıyorum ki insanımız dünyaya bakışını o noktada değerlendirecektir. Batı'nın ikiyüzlülüğü ortadadır. Biz Müslüman olarak hiçbir zaman terörün katliamların yanında yer almadık. Bu katliamların arkasında ırkçılık, nefret söylemleri, İslamofobi yatıyor. Lütfen bu konularda camilerimizi saldıranlara karşı o ülkelerin yönetimleri tedbirlerini alsın. Bunlar hep tahriktir. Bunlar boşuna yapılmıyor. Sultanahmet'e kadar gelip polisimizi şehit edenler, Dolmabahçe'de polis kulübesine saldıranlar, bunlar bir senaryonun neticesidir. İslam dünyasının üzerinde de oyunlar oynanıyor. Bunları da bilmemiz lazım."