Son dönemde faiz indirme tartışmalarının odağında yer alan ve istifaya zorlandığı iddia edilen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Merkez Bankası'nın Genel Kurulu'nda sunum yaptı. Başçı sunumunda enflasyonun yılsonu hedefi olan yüzde 5'in oldukça üzerinde kalabileceğini söyledi.

Foto: Aysel ALP
Başçı'nın konuşmalarının satırbaşları şöyle:

Yıllardır süren yüksek enflasyonun yüksek reel faiz maliyeti oldu. Mali disiplin ve Merkez Bankası-Hazine ilişkisinin kesilmesi enflasyon oranını tek haneye çekti.

Enflasyonda tepe noktası Mayıs ayında gözlenecek.

Enflasyon tek haneye indi ama fiyat istikrarı seviyelerine gelemedi.

Orta Vadeli Program'da 2018'de enflasyon oranının yüzde 4.5 hedef olarak belirlendi.

Cari işlemler açığındaki iyileşmenin devam etmesi bekleniyor. İşsizlik oranları istihdamın güçlü seyretmesiyle birlikte gerilemekte.

Enflasyonda yüzde 4,5 ve altına inildiğinde fiyat istikrarı hedefiyle tutarlı hale gelecek.




ÇOK İLGİNÇ SÖYLENTİLER


ENFLASYONDA HEDEFİN OLDUKÇA ÜSTÜNDE BİTİREBİLİRİZ

Enflasyonda yukarı doğru gidiş bir süre daha devam etti. Ağırlıklı olarak döviz kuru gelişmeleri rol oynadı. 2013 Mayıs'tan itibaren kademeli olarak değer kaybı ve Aralık'taki değer kaybı enflasyona yansıdı. Enflasyon beklentilerinde bozulma sınırlı kaldı.
İki aşamalı tedbir uyguladık. Yaz aylarında likidite. Ocak ayında ise faizlerde ayarlama yapıldı. Böylece TL'de değer kaybının önüne geçilmesi amaçlandı.

Mayıs'tan sonra Haziran'da aşağı gelmesini bekliyoruz. Yine de yılsonu hedefimiz yüzde 5'in oldukça üzerinde bitirebiliriz.

Nisan ayı enflasyon raporunda hedef gözden geçirilebilir.

BDDK'nın son dönemde aldığı tedbirler son derece yerinde ve seçici tedbirlerdi. İşletmelere ve KOBİ'lere yönelik kredilerde avantaj sağlandı. Tüketici kredileri ve kredi kartlarında kısıtlamalar gerçekleştirdi.

Firmalara verilen krediler tüketicilere verilen kredilere göre ilk defa yüksek artış hızı sağladı.

Türkiye'de tasarruf oranının düşük olmasının önemli bir sebebi aşırı kredi büyümesiydi. Bu etki alınan tedbirlerle birlikte azaldı.

Tasarrufların önemli bir kısmı kamudan kaynaklanıyor. Devlet gelir-gider dengesini tesis etmiş dolayısıyla tasarrufa katkıda bulunmuş durumda. Kamunun borç yükü 2012'de yüzde 74'lü seviyelerden yüzde 36'lara kadar düştü brüt olarak. Bu düşüşün devam etmesi öngörülüyor. Cari açığın düşmesinde katkıda bulunacaktır.

Özel sektörün tasarruf oranını artıracak tedbirler faydalı olacaktır.

Onuncu 5 yıllık kalkınma planı tasarrufu ön plana almış durumda.

ABD'de parasal genişlemenin kademeli olarak geriletilip sonbaharda sonlanacağı belirtildi. Bunun üzerindeki belirsizlik geçen sene mayıs, haziran, temmuz ve ağustosta etkisini gösterdi. Gelişmekte olan ülkelerde dalgalanmalara yol açtı. Parasal genişlemede netleşme piyasalarda fiyatlara yansıdı.

Bunun yerine ortaya çıkan soru ABD'de kısa vadeli faizlerin ne zaman artacağı. İlk faiz artışının ne zaman yapılacağı ve faiz artışının nerede duracağı soru. ABD'den gelen belirsizlik azalmış durumda. Parasal sıkılaştırmada çok acele etmeyecekleri anlaşılıyor.

Biz bir yandan döviz rezervlerimizi artıyoruz. Diğer yandan da gerekli zamanlarda bu rezervleri kullanabiliyoruz. Son dönemde rezerv kullanım yaptığımız için daha yatay seyirde. Altın dahil 125 milyar dolar seviyelerinde bulunuyor.

Gelişmiş ülkelerde büyüme bir miktar arttı. Gelişmekte olan ülkelerde ise geçmişlerine göre büyümede yavaşlama var. Avrupa'da işsizlik oranları yüksek. İlave teşviğe ihtiyaç var.

BU YIL BÜYÜME YÜZDE 4'ÜN HAFİF ALTINDA OLABİLİR

Türkiye şu anda yüzde 4 büyüme trendine girmiş durumda. Önemli olaylar yaşandı. Lehmann krizi büyümemizde çok ciddi etki yaptı. Fakat 6 ay sonra toparlanma gösterdi. Kriz öncesi dönemler büyümesini geçti. Son dönemde büyüme temposu biraz düştü. Cumhuriyet tarihinde yüzde 5 olan trend büyüme yüzde 4 seviyesine geriledi. Uluslararası piyasa kuruluşları büyüme tahminlerini aşağı çekiyor. Bu yıl büyüme yüzde 4'ün hafif altında olabilir ama revizyon için henüz erken.

ENFLASYONU DÜŞÜRECEĞİMİZE VATANDAŞLARI İKNA ETMEMİZ LAZIM

10 yıllık faizin seviyesi önemli bunu piyasa belirliyor. ülke risk primi ve enflasyon beklentileri, uzun vadeli faizi belirliyor. Fiyat istikrarı konusunda Türkiye'de yaşayan vatandaşları ve uluslararası kammuoyunu ikna etmemiz lazım. Bunun içinde elimizdeki iletişim ve politika araçlarını kullanmamız gerekir.
Aşırı borçlanmamamız, gelirimize göre borçlanmamız lazım. Orta uzun vadeli yapısal tarafta adımların devam etmesi ile Türkiye gelir-gider dengesini daha iyi bir konuma getirebilir.

2011 dönemine göre Avrupa toparlanması ile birlikte ihracatımız artabilir. İç talepte yavaşlama çok ciddi seviyelerde gerçekleşmez. Büyüme yüzde 4'e yakın gerçekleşebilir.